İsmail Güzelsoy kitaplarından Süslü Hatıralar Sahnesi kitap alıntıları sizlerle…
Süslü Hatıralar Sahnesi Kitap Alıntıları
&“&”
Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin yara alır ve bir daha hiçbir hikaye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek.
İnadına güzel şeyler yaşamaya gayret edeceğiz.
Noktası konmayan bir cümlede umut var.
Ah be Nevirmor, hayat ne ki, kendini oyalamak
işte. Ölüm anına kadar sürekli kendine yalan söyleyen ve kendini oyalayan varlıklarız, bakma makine filan yaptığımıza.
işte. Ölüm anına kadar sürekli kendine yalan söyleyen ve kendini oyalayan varlıklarız, bakma makine filan yaptığımıza.
Bir canlının mazideki hallerini taklit etmesinin arkasında yalnızca acı olabilir.
Bazı günahların cezası o günahı işlediğini bilmektir.
Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikaye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Geri dönüşü olmayan bir ayrılıştır büyümek. Ölüm bilincidir büyümek.
İnsan aklının bir hileli zar olduğunu anladım. İstediği yerde istediği şeyleri birbirleriyle ilişkilendiren hileli bir oyuncaktı akıl.
Zaten inandırıcı olmayan gerçeklerle, inandırıcı yalanlar arasında parçalanmak değil mi edebiyat?
Bir insanı boşluğa düşmekten kurtaracak tek şey kendi görüntüsü müymüş yalnızca? Ne tuhaf.
Kaybolan birini bulmak için kaybolmayı deneyeceksin. Bu dünyada kaybolan her şey bir yerde buluşur.
Bir yanım rüyalarda yaşadı, bir yanım kabuslarla parçalandı.
Bazı günahların cezası, o günahı işlediğini bilmektir.
Senin büyümen şart,” dedi. Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık. Bir daha da çocuk olamadım. Bir cennetten kovulmuştum. Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikâye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Geri dönüşü olmayan bir ayılıştır büyümek.
Bir kadın, kadınlığını yaşayamıyorsa erkeğin kendisini sorgulamasının zamanı gelmiş demektir.
Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık. Bir daha da çocuk olamadım. Bir cennetten kovulmuştum. Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikaye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Geri dönüşü olmayan bir ayrılıştır büyümek. Ölüm bilincidir büyümek. Bir gün öleceğini öğrenmektir be bir hün öleceğimi bilen hiçbir varlık mutlu olamaz. Mutlu olduğu zamanları taklit edebilir yalnızca.
Bazı günahların cezası o günahı işlediğini bilmektir."
Sevdiğin birinin kaybolması onun ölmesinden daha yürek yaralayıcıdır."
Baban ölmeden iki ay önce bir olay anlatıyordu. Herifin biri, kahvede oturup çayını içen bir kabadayıyı aynen böyle alt etmiş. Tokadı vururken &‘Vali efendiye küfredersin ha!’ demiş. Anlıyor musun dümeni? Kimse vali efendiye küfreden birinin yanında olmak istemez. Bizim durumda da bu, müdürün camını kırmaktır. Biraz düşünsem daha sıkı bir şey bulurdum ama gördüğün gibi bu da işe yaradı. Ama aklında olsun, asla yumruk değil, tokat atacaksın."
"Neden tokat?"
"Çünkü tokat aşağılamaktır. O tokadı yedi mi, gururu incinir. pis bir şeydir tokat yemek oğlum. Yumruk mertçedir, böyle sokak piçlerine tokat yakışır. Hiç beklemediği anda…"
"Neden tokat?"
"Çünkü tokat aşağılamaktır. O tokadı yedi mi, gururu incinir. pis bir şeydir tokat yemek oğlum. Yumruk mertçedir, böyle sokak piçlerine tokat yakışır. Hiç beklemediği anda…"
Kaybolan birini bulmak için sen de kaybolmayı deneyeceksin. Bu dünyada kaybolan her şey bir yerde bulusur."
İstanbul, kurumuş hayallerin taşrası."
“Bence ölülerin gözünü kapatmamak lazım. Ne biliyoruz heriflerin dünyayı görmeye devam etmediğini.”
“… Ailenin tek erkeği sensin artık. Erdal, babası gibi zayıf bir çocuk. Bak göreceksin, her zaman da öyle kalacak o. Senin büyümen şart,” dedi. Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık. Bir daha da çocuk olamadım. Bir cennetten kovulmuştum. Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikaye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Geri dönüşü olmayan bir ayılıştır büyümek. Ölüm bilincidir büyümek. Bir gün öleceğini öğrenmektir ve bir gün öleceğini bilen hiçbir varlık mutlu olamaz. Mutlu olduğu zamanları taklit edebilir yalnızca.
“Kanat ahmak kuşlar içindir, bizim kanadımız uykumuz.”
Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda."
“Ben kötü olan her şeye inanıyorum. Çünkü hayatın başka türlüsü yetmiyor .”
Biz seninle yolun bittiğin yerlere gitmiştik , değil mi ? Göreceksin , yolların bittiği bir yerde yeniden buluşacağız .
Sen güzel değildin, güzelliğin dünyaya yansıyan suretiydin. Kardeşliğimiz bizim şenliğimizdi. Cennete düşen bir damla ışıktı.
Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık . Bir daha da çocuk olamadım. Bir cennetten kovulmuştum. Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikâye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Geri dönüşü olmayan bir ayılıştır büyümek. Ölüm bilincidir büyümek Bir gün öleceğini öğrenmektir ve bir gün öleceğini bilen hiçbir varlık mutlu olamaz. Mutlu olduğu zamanları taklit edebilir yalnızca.
&”Asansörlere ayna koymak mecburiymiş, biliyor muydun?&”
&”Neden ki?&”
&”Çünkü asansörün kata gelip gelmediğini ancak kendini görerek anlayabilirsin, boşluğa düşmezsin.&”
&”Neden ki?&”
&”Çünkü asansörün kata gelip gelmediğini ancak kendini görerek anlayabilirsin, boşluğa düşmezsin.&”
Kaybolan birini bulmak için sende kaybolmayi deneyeceksin. Bu dünyada kaybolan herşey bir yerde buluşur
Günahın gölgesi yüzüne vurmuştu, onu saklamak için çabalayarak kahroluyordu. Kendi kendine sürekli Mutlu olmak için her şeyim var, neden olmuyor?" diye soran adamlardan biriydi işte.
Benim bir kardeşim oldu bir zamanlar, biliyor musun. İlk gördüğüm anda tokat attığım.
Çocukluk, bizim şahsi cennetimizdir.
Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık. Bir daha da çocuk olamadım.
Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikâye bizi avutamaz.
Bir kadın, kadınlığını yaşayamıyorsa erkeğin kendisini sorgulamasının zamanı gelmiş demektir.
Zaten inandırıcı olmayan gerçeklerle, inandırıcı yalanlar arasında parçalanmak değil mi edebiyat?
Bir yanım rüyalarda yaşadı, bir yanım kabuslarla parçalandı.
Uyanır uyanmaz unutulan bir rüyayım.
Bana rüya göster.
İnsanlar dostlarının yanında saçmalayabilir.
Noktası konmayan bir cümlede umut var.
İnadına güzel şeyler yaşamaya gayret edeceğiz.
Kaybolan birini bulmak için sen de kaybolmayı deneyeceksin. Bu dünyada kaybolan her şey bir yerde buluşur.
Kötü olan her şeye inanıyorum. Çünkü hayatım başka türlüsüne yetmiyor.
Kardeşlik hep yaşar.
Noktası konmayan bir cümlede umut var.
Uyanır uyanmaz unutulan bir rüyayım.
İnsanlar dostlarının yanında saçmalayabilir.
Günahın gölgesi yüzüne vurmuştu.
Bir kadın, kadınlığını yaşayamıyorsa erkeğin kendisini sorgulamasının zamanı gelmiş demektir.
Ucunda mutsuzluk olabilecek herhangi bir şeyi bilmek, duymak istemiyorum.
İnadına güzel şeyler yaşamaya gayret edeceğiz.
Erdal Eren isminde, on yedi yaşındaki bir çocuğu asmışlardı.
Bir insanın hayatında beş yıl çok önemli olmayabilir.
Efkârını suya anlat balacan.
Erdal benim yorgun gölgem gibiydi.
Zaten inandırıcı olmayan gerçeklerle inandırıcı yalanlar arasında parçalanmak değil mi edebiyat?
Çocuklar arasında bir yaş büyük farktır.
İstanbul bir kara masal diyarıydı.
&”Asansörlere ayna koymak mecburiymiş, biliyor muydun?&”
&”Neden ki?&”
&”Çünkü asansörün kata gelip gelmediğini ancak kendini görerek anlayabilirsin, boşluğa düşmezsin.&”
&”Neden ki?&”
&”Çünkü asansörün kata gelip gelmediğini ancak kendini görerek anlayabilirsin, boşluğa düşmezsin.&”
Her bahar orada üreyen küçük kurbağaların büyük bölümü yaz sıcağında kavrularak ölüp toprağın üzerinde kaygan bir tabakaya dönüşürdü.
Bu dünyada kaybolan her şey bir yerde buluşur.
Görür görmek suratına bir tokat attığım o yetim çocuk, bir gece yarısı sabaha karşı yanarak ölen annesinin yerine beni koymuştu.
Kanat ahmak kuşlar içindir, bizim kanadımız uykumuz.
Bazı yaralara pasaport bile verseler yeridir, o kadar kişilikli ve kalıcıdır ki onlar. Benim bir kardeşim oldu bir zamanlar. Onun için aklım böyle dağınık, gönlüm bulanık. Kafatasımda bira mayası var sevgili ihtiyar yoldaşım. Çünkü kardeşimle bizim adımız gibi ruhumuzda karıştı. Birbirimize bulaştık biz, kimyasal reaksiyon gösterdik Nevırmor, biz tepkidik… İki mol Erdal, bir mol Recep… Nerede olursa olsun, bir yanım hep Erre olarak sürecek ve onun da böyle hissettiğinden eminim. Benim bir kardeşim oldu bir zamanlar, biliyormusun Nevırmor. İlk gördüğüm anda tokat attığım…
Hiçbir zaman geride bıraktığı mutsuzluğun hayaletinden kurtulamayacaktı. Yıllar sonra yazacağım bir öyküdeki o cümleyi, babama yazdığımı kimse bilmeyecekti: Bazı günahların cezası, o günahı işlediğini bilmektir. "
Babam bir kilisenin önünde, iki çocuğu ve karısıyla dikilmiş, fotoğrafçıya bakıyordu. Giysileri, duruşu, bakışları nasıl da zavallıydı. Yaptığı bütün haksızlıkları susturmaya çabalayan insanların o tedirgin gülümsemesi vardı babamın yüzünde. Günahın gölgesi yüzüne vurmuştu, onu saklamak için çabalayarak kahroluyordu. Kendi kendine sürekli Mutlu olmak için herşeyim var,neden olmuyor?" diye soran adamlardan biriydi işte.
Konuşma bitmişti ve ben büyümüştüm artık . Bir daha da çocuk olamadım. Bir cennetten kovulmuştum. Çocukluk bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikâye bizi avutamaz. Onarılmaz bir yaradır büyümek. Geri dönüşü olmayan bir ayılıştır büyümek. Ölüm bilincidir büyümek Bir gün öleceğini öğrenmektir ve bir gün öleceğini bilen hiçbir varlık mutlu olamaz. Mutlu olduğu zamanları taklit edebilir yalnızca.
Kaybolan birini bulmak için sende kaybolmayi deneyeceksin. Bu dünyada kaybolan herşey bir yerde buluşur "
Keşke, "keşke" diye bir kelime olmasaydı, değil mi?"
Çocukluk, bizim şahsi cennetimizdir. Çocukluğun asla dönmemek üzere geçip gittiğini anladığımız anda ruhumuz derin bir yara alır ve bir daha hiçbir hikâye bizi avutamaz."
Zaten inandırıcı olmayan gerçeklerle, inandırıcı yalanlar arasında parçalanmak değil mi edebiyat?"