Tuğrul Tanyol kitaplarından Gelecek Günlerin Şarabı kitap alıntıları sizlerle…
Gelecek Günlerin Şarabı Kitap Alıntıları
&“&”
ararken kayboluyoruz
kendi gözlerimizle arıyoruz
çünkü kendimizi
insanlar değil
bir yılan gibi sokulur uyku
geçirir dişlerini yoksulluğa
madenin dibine düşer
kömür tozuna sarılı dünya
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
baharı beklemek, kışı, güzü
aybaşlarını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü
utanmayı öğrenmemiştik henüz
büyük, çok büyük ağaçların altında öpüştük
yüzyıllar geçmiş gibi bakarken birbirimize
uykuyla uyanıklık arası bir yere düştük
Aynalarda kalıyor cesetlerimiz."
[Tuğrul Tanyol]
başkasını düşündüğümü
sanırken bile
seni düşünmüşüm
…
kusaldıkça büyüten gölgeleri
eskiyi daha iyi bilmemiz bundan
bana öyle bakmamalı
gözlerindeki oyuklardan
fışkırıyor öfkesi
karışıyor rüzgara
Ah! anlatmayın
korkunç öyküler anlatmayın çocuklara
nasıl bakabiliyorsun aynada kendine
avna reddediyor seni
farkında değilsin
Turkiye seni reddediyor.
sokaktaki çocuk
beşikteki bebek
kocasını bekleyen kadın
kadınını özleyen adam
katilisin hepsinin
Ethem’in
Ali Ismail’in,
ve on beşindeki Berkin
yarından yakın değil
daha çok uzun sürer gece
ama dediği gibi bir şiirinde Fikret’in
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin"
diye türkü çağıran yalancı
Che’yi tişört markası sanan
medya cambazi
bugünler gelip geçer
çünkü alçaklık sanmayın
sonsuza dek sürer
ağaçlar insanlarla yaşamaya razı
insanlar değil
…
ağacın dalı
her şeye rağmen
gökyüzüne uzanır
avuçlamak istermiş gibi
ilk ışığı
onun için
karanlık adam sevmez yeşili
ağacın gövdesi seni çağırır
git kucakla onu, göreceksin
bir sevgiliye sarılmak gibidir,
kökleri
sana geçmişi gösterir
bütün bir hayat
sen de farkındasın, biliyorum
kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
aynalarda kalıyor cesetlerimiz
… sonra söz girer araya
gözlerimizdeki ırmağa yansıyan
hayatımızdan başka…”
Sanırken bile
Seni düşünmüşüm
Uyandım işte
İçimdeki aynadan
Ölüp giden çocuklar
Ve yok olan kadınlar için
Kağıtlar dolusu anı, atılmış
Çekmeceye, dosyalarda birikmiş
Ağacın gölgesi sinmiş içine
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü
beklerken geçiyor hayat
sen de farkındasın, biliyorum
kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
aynalarda kalıyor cesetlerimiz
kaynağını arayan bir su gibi
kendi çığlığının peşinden
nehrin sorup durduğu ismi
kimse duymadı neden.."
içimizdeki tanrı’dan kalan
parçaya bakıyoruz orada
orada yıkanıp durulanıyoruz
günahlarımızdan
her şeyi tersi olan
kendimize bakarken.."
ruhun altına sığındığı çatı
kendi benzerlerimizi
ararken kayboluyoruz
kendi gözlerimizle arıyoruz
çünkü kendimizi.."
gözlerimizdeki ırmağa yansıyan
hayatımızdan başka.."
istediğim günler oluyor…"
yolun eskime payı
daha küçük hayattan…"
kamaşıverir ışık geceye düşünce.."
ve küfredip insanlığa
inanca, sevgiye, mutluluğa
namussuzların namuslu geçindiği
bir araftayım sanki.."
gariptir
renksiz anımsar her şeyi.."
her an senin için
bir şeyler yapıyor
farkında mısın.."
gelecek için söyleyecek
sözü olabilir mi.."
çıplaklığı unutmakla
başladıysa her şey,
belki bu nedenle
utanmazlığı cahilin
ve utancı şairin
saklar bildiğini
arasında dizelerin.."
bir rahatlama sesi herkeste
"of" deyip yeniden başlar müzik
kırılır incecik bir buz gibi sessizlik.."
içindeki dans sürer hâlâ.."
unutmuşum yalnızlığımda
koyduğum yeri aradım
****
boş bir kâğıtmış zihnim.."
gelecek olan belli
savrulan sensin uzaklara…"
… sonra söz girer araya.."
anladım!! yalnızlaştıkça
insan biraz daha
benziyor tanrı’ya
ah, ne yapmalı bu hayatta.."
(el gazali)
yelken açılmış bir kere
gidiyoruz tanrıların çizdiği yere
terkedişin acısını saklayarak içinde.."
aynaların arasındaki boşluğun
içinden kayacakmış gibi
başımı saçlarından tuttum.."
üfledi kendini usulca
kırlar, bahçeler boyunca
aşk bitmez çünkü bak
yepyeni bir gonca
tutuşan sapın ucunda.."
beyaza deliler gibi âşık
umutsuzca aranır durur
evi sararken sarmaşık.."
sanırken bile
seni düşünmüşüm"
bana öyle bakmamalı
gözlerindeki oyuklardan
fışkırıyor öfkesi
karışıyor rüzgâra
ah! anlatmayın
korkunç öyküler anlatmayın çocuklara"
beşikteki bebek
kocasını bekleyen kadın
kadınını özleyen adam
katilisin hepsinin.
Ethem’in
Ali İsmail’in
ve on beşindeki Berkin"
ayna reddediyor seni
farkında değilsin
Türkiye seni reddediyor."
yürüyoruz birlikte yüceltip sermayeyi
ve küfredip emeğe
ve küfredip insanlığa
inanca, sevgiye, mutluluğa
namussuzların namuslu geçindiği
bir araftayım sanki"
insanlar değil"
herşeye rağmen
gökyüzüne uzanır
avuçlamak istermiş gibi
ilk ışığı
onun için
karanlık adam sevmez yeşili"
daha güzel bir güne
uyanmayacaklar, bu kesin
giderek uzaklaşan
ayak sesleri insanlığın"
ruhun altına sığındığı çatı
kendi benzerlerimizi
ararken kayboluyoruz
kendi gözlerimizle arıyoruz
çünkü kendimizi"
ve bağlamak geceyi gündüze
güzel mehtabı bile fark etmeyen göz
kamaşıverir ışık geceye düşünce"
gün ağaçların ardında soldu
geceyi gecenin bitimine ekledik
evim yağmurlarla doldu"
kaynağını arayan bir su gibi
kendi çığlığının peşinden"
dile kilit vuran acısını mı ruhun
mutlak başarılarını mı sahte savaşların
aynalara bakmaktan korkan bir yüzle
ne anlatacağız?
ölüp giden çocuklar
ve yok olan kadınlar için"
günlere, saatlere, dakikalara
ayırmak hayatı parçalarına
her anı kutsaldı, her an
tatlı bir sızı gibi akıyor
hala açık duran yaradan "
bu kaçıncı rezil kez
sürüleri güden çobanın ıslığı
bastırmada bütün itirazları "
unutsan da, bir koku
ya da bir tatla, döner gelir
bir burgu gibi
söker yüreğini"
çoktan sökülüp atılmış ağaçtan
meyvalar çal, bağır denize doğru
çağır geriye
kendi sesinin çocukluğunu"
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
baharı beklemek, kışı, güzü
aybaşlarını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü"
içindeki dans sürer hala"
Tanrım!
Üzerimi ört “
…sonra söz girer araya.”