İçeriğe geç

Gelecek Günlerin Şarabı Kitap Alıntıları – Tuğrul Tanyol

Tuğrul Tanyol kitaplarından Gelecek Günlerin Şarabı kitap alıntıları sizlerle…

Gelecek Günlerin Şarabı Kitap Alıntıları

&“&”

içimizde bitmek bilmeyen bir koşu
boş bir kâğıtmış zihnim
ah, ne yapmalı bu hayatla
kendi benzerlerimizi
ararken kayboluyoruz
kendi gözlerimizle arıyoruz
çünkü kendimizi
ağaçlar insanlarla yaşamaya razı
insanlar değil
kendi hayallerine sarılıp yatarsın
bir yılan gibi sokulur uyku
geçirir dişlerini yoksulluğa
madenin dibine düşer
kömür tozuna sarılı dünya
beklenmedik bir öpücük gibi hayat
uzağa bakmak kısıp gözlerini
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
baharı beklemek, kışı, güzü
aybaşlarını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü
giysilerin çıplaklığından kurtulduğumuzda
utanmayı öğrenmemiştik henüz

büyük, çok büyük ağaçların altında öpüştük
yüzyıllar geçmiş gibi bakarken birbirimize
uykuyla uyanıklık arası bir yere düştük

Kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
Aynalarda kalıyor cesetlerimiz."

[Tuğrul Tanyol]


başkasını düşündüğümü
sanırken bile
seni düşünmüşüm
hayat bir mum alevi
kusaldıkça büyüten gölgeleri
eskiyi daha iyi bilmemiz bundan
o adam orada durmamalı
bana öyle bakmamalı
gözlerindeki oyuklardan
fışkırıyor öfkesi
karışıyor rüzgara
Ah! anlatmayın
korkunç öyküler anlatmayın çocuklara
AYNA REDDEDİYOR SENİ

nasıl bakabiliyorsun aynada kendine
avna reddediyor seni
farkında değilsin
Turkiye seni reddediyor.

sokaktaki çocuk
beşikteki bebek
kocasını bekleyen kadın
kadınını özleyen adam
katilisin hepsinin
Ethem’in
Ali Ismail’in,
ve on beşindeki Berkin


yarından yakın değil
daha çok uzun sürer gece
ama dediği gibi bir şiirinde Fikret’in
yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin"
bugün darağacında üç fidan
diye türkü çağıran yalancı
Che’yi tişört markası sanan
medya cambazi
bugünler gelip geçer
çünkü alçaklık sanmayın
sonsuza dek sürer

ağaçlar insanlarla yaşamaya razı
insanlar değil
GEZİ PARKI

ağacın dalı
her şeye rağmen
gökyüzüne uzanır
avuçlamak istermiş gibi
ilk ışığı
onun için
karanlık adam sevmez yeşili

ağacın gövdesi seni çağırır
git kucakla onu, göreceksin
bir sevgiliye sarılmak gibidir,
kökleri
sana geçmişi gösterir

Tanrı’nın eğlencesi
bütün bir hayat
beklerken geçiyor hayat
sen de farkındasın, biliyorum
kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
aynalarda kalıyor cesetlerimiz
dokunmak gözle başlar
… sonra söz girer araya
“kim hatırlar bizi zaten
gözlerimizdeki ırmağa yansıyan
hayatımızdan başka…”
Başkasını düşündüğümü
Sanırken bile
Seni düşünmüşüm
Uyandım işte
İçimdeki aynadan
Ne anlatacağız?
Ölüp giden çocuklar
Ve yok olan kadınlar için
Parça parça şiirler var aklımda
Kağıtlar dolusu anı, atılmış
Çekmeceye, dosyalarda birikmiş
Ağacın gölgesi sinmiş içine
Uzağa bakıp kısıp gözlerini
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü

beklerken geçiyor hayat
sen de farkındasın, biliyorum
kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
aynalarda kalıyor cesetlerimiz

ben akıp gittim yıllarca
kaynağını arayan bir su gibi
kendi çığlığının peşinden
nehrin sorup durduğu ismi
kimse duymadı neden.."
aynaları sevmemiz bundan
içimizdeki tanrı’dan kalan
parçaya bakıyoruz orada
orada yıkanıp durulanıyoruz
günahlarımızdan
her şeyi tersi olan
kendimize bakarken.."
bir deriye benziyoruz hepimiz
ruhun altına sığındığı çatı
kendi benzerlerimizi
ararken kayboluyoruz
kendi gözlerimizle arıyoruz
çünkü kendimizi.."
kim hatırlar bizi zaten
gözlerimizdeki ırmağa yansıyan
hayatımızdan başka.."
şuraya hemen uzanmak
istediğim günler oluyor…"
kim bilir kaç kez geçtim buradan
yolun eskime payı
daha küçük hayattan…"
…güzel mehtabı bile fark edemeyen göz
kamaşıverir ışık geceye düşünce.."
…ve küfredip emeğe
ve küfredip insanlığa
inanca, sevgiye, mutluluğa
namussuzların namuslu geçindiği
bir araftayım sanki.."
insan beyni
gariptir
renksiz anımsar her şeyi.."
bir yerlerde birileri
her an senin için
bir şeyler yapıyor
farkında mısın.."
…geçmişi olmayan kalabalığın
gelecek için söyleyecek
sözü olabilir mi.."
bilgi utanmaktır,
çıplaklığı unutmakla
başladıysa her şey,
belki bu nedenle
utanmazlığı cahilin
ve utancı şairin
saklar bildiğini
arasında dizelerin.."
köpeklerin uluması kesilince
bir rahatlama sesi herkeste

"of" deyip yeniden başlar müzik
kırılır incecik bir buz gibi sessizlik.."

müzik ansızın biter ve nasılsa
içindeki dans sürer hâlâ.."
güzel bir şeyler yazdığımı sandım
unutmuşum yalnızlığımda
koyduğum yeri aradım
****
boş bir kâğıtmış zihnim.."
kısıp gözlerini bakma oraya
gelecek olan belli
savrulan sensin uzaklara…"
dokunmak gözle başlar
… sonra söz girer araya.."
söyleyecek bir şeyler vardı rüzgâra

anladım!! yalnızlaştıkça
insan biraz daha
benziyor tanrı’ya
ah, ne yapmalı bu hayatta.."

damlanın mutluluğu ırmakta ölmekmiş.."

(el gazali)

dönüşü yok
yelken açılmış bir kere
gidiyoruz tanrıların çizdiği yere
terkedişin acısını saklayarak içinde.."
kendime bakmaktan nicedir korktum
aynaların arasındaki boşluğun
içinden kayacakmış gibi
başımı saçlarından tuttum.."
zaman güllere karıştı
üfledi kendini usulca
kırlar, bahçeler boyunca
aşk bitmez çünkü bak

yepyeni bir gonca
tutuşan sapın ucunda.."

kırmızı gül
beyaza deliler gibi âşık
umutsuzca aranır durur
evi sararken sarmaşık.."
başkasını düşündüğümü
sanırken bile
seni düşünmüşüm"
o adam orada durmamalı
bana öyle bakmamalı
gözlerindeki oyuklardan
fışkırıyor öfkesi
karışıyor rüzgâra
ah! anlatmayın
korkunç öyküler anlatmayın çocuklara"
o adam orada durmamalı"
sokaktaki çocuk
beşikteki bebek
kocasını bekleyen kadın
kadınını özleyen adam
katilisin hepsinin.
Ethem’in
Ali İsmail’in
ve on beşindeki Berkin"
nasıl bakabiliyorsun aynaya
ayna reddediyor seni
farkında değilsin
Türkiye seni reddediyor."
içimizde bir tektip olma isteği
yürüyoruz birlikte yüceltip sermayeyi
ve küfredip emeğe
ve küfredip insanlığa
inanca, sevgiye, mutluluğa
namussuzların namuslu geçindiği
bir araftayım sanki"
ağaçlar insanlarla yaşamaya razı
insanlar değil"
ağacın dalı
herşeye rağmen
gökyüzüne uzanır
avuçlamak istermiş gibi
ilk ışığı
onun için
karanlık adam sevmez yeşili"
çocuklarımızın çocukları
daha güzel bir güne
uyanmayacaklar, bu kesin
giderek uzaklaşan
ayak sesleri insanlığın"
bir deriye benziyoruz hepimiz
ruhun altına sığındığı çatı
kendi benzerlerimizi
ararken kayboluyoruz
kendi gözlerimizle arıyoruz
çünkü kendimizi"
amaç o günü bitirmek öylece
ve bağlamak geceyi gündüze
güzel mehtabı bile fark etmeyen göz
kamaşıverir ışık geceye düşünce"
çok uzun bekledik
gün ağaçların ardında soldu
geceyi gecenin bitimine ekledik
evim yağmurlarla doldu"
ben akıp gittim yıllarca
kaynağını arayan bir su gibi
kendi çığlığının peşinden"
ne anlatacağız yarın için
dile kilit vuran acısını mı ruhun
mutlak başarılarını mı sahte savaşların
aynalara bakmaktan korkan bir yüzle
ne anlatacağız?
ölüp giden çocuklar
ve yok olan kadınlar için"
tek tek bakmak mümkün mü
günlere, saatlere, dakikalara
ayırmak hayatı parçalarına
her anı kutsaldı, her an
tatlı bir sızı gibi akıyor
hala açık duran yaradan "
kırılır incecik bir buz gibi sessizlik"
bu kaçıncı kez
bu kaçıncı rezil kez
sürüleri güden çobanın ıslığı
bastırmada bütün itirazları "
orada o, hep oradaydı
unutsan da, bir koku
ya da bir tatla, döner gelir
bir burgu gibi
söker yüreğini"
hadi, olmayan bahçelere dal şimdi
çoktan sökülüp atılmış ağaçtan
meyvalar çal, bağır denize doğru
çağır geriye
kendi sesinin çocukluğunu"
uzağa bakmak kısıp gözlerini
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
baharı beklemek, kışı, güzü
aybaşlarını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü"
müzik ansızın biter ve nasılsa
içindeki dans sürer hala"
“Birazdan öleceğim biliyorum
Tanrım!
Üzerimi ört “
“Dokunmak gözle başlar,
…sonra söz girer araya.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir