İçeriğe geç

Suyun Ayak Sesi Kitap Alıntıları – Sohrab Sepehri

Sohrab Sepehri kitaplarından Suyun Ayak Sesi kitap alıntıları sizlerle…

Suyun Ayak Sesi Kitap Alıntıları

&“&”

Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli. Kelimeleri yıkamalı.
Kelime rüzgâr olmalı, yağmur olmalı. Şemsiyeleri kapatmalı.
Yağmur altında yürümeli.
&‘perdeyi açalım:
bırakalım duygular soluk alsın.’
Ruhun kendi kendini tutarken çatlamasını duyuyorum.
Gönlümde bir şey var,
bir ışık ormanı,
sabah uykusu gibi
ve öylesine huzursuzum
Bizim işimiz belki de,
Nilüfer çiçeği ve çağımız arasında,
Hakikat şarkısının peşinde koşmaktır.
Bir şair gördüm, konuşurken bir zambağa “siz” diyordu.
Ben dünyanın başlangıcına yakınım.
Çiçeklerin nabzını tutuyorum.
Suyun ıslak kaderine,
ağacın yeşil olma adetine aşinayım..
Ayağırndaki yara,
yerin inişli çıkışlı olduğunu öğretti bana.
Nerede olursam olayım.
Gökyüzü benimdir.
Pencere, fikir, hava, aşk, yeryüzü benimdir.
Ne önemi var
bazen büyürse
gurbetin mantarları?
Yaşam sokakta bir metelik bulmaktır.
Yaşam aynanın karesi"dir.
Yaşam çiçek "üstü" sonsuzdur.
Yaşam yer "çarpı" yüreğimizin çarpıntısıdır.
Kaç kilo kavun istiyorsun?
diye sordu manav bana.
Sordum: Gönül boşluğunun gramı kaça?
Ben müslümanım.
Kıblem bir kırmızı güldür,
Namazlığım bir pınar,
mührüm ışıktır,
Ova seccadem.
Ben müslümanım.
Kıblem bir kırmızı güldür,
Namazlığım bir pınar,
Mührüm ışıktır,
Ova seccadem
Annem var, ağaç yaprağından daha güzel,
Dostlar, akan sudan daha iyi
Bir şair gördüm, konuşurken,
Bir zambağa Siz" diyordu..
Çitlerin arkasında yaşayan sesi var kaderin yüzüne kapıyı kapatmayalım.
Geçmiş artık canlı değil.
Geçmişte kuş şakımıyor.
Geçmişte rüzgar esmiyor.
Geçmişte çarnın yeşil penceresi kapalı.
Geçmişte bütün kağıt fırıldaklann yüzü tozlu.
Geçmişte tarihin yorgunluğu kaldı.
Geçmiş dalganın hatırasında, sahile vurmuş hareketsiz soğuk sedeflerdir.
Her sözün başında bir fidan, İki hece arasında sessizlik tohumu ekelim.
Ben birbirine düşman iki çam görmedim,
Gölgesini yere satan bir söğüt de görmedim
Karaağaç kovuğunu bağışlar kargaya.
Nerde bir yaprak varsa, içim açılır.
Ben dünyanın başlangıcına yakınım.
Çiçeklerin nabzını tutuyorum.
Suyun ıslak kaderine,
Ağacın yeşil olma adetine aşinayım.
Bir şair gördüm, konuşurken, bir zambağa siz" diyordu.
Kah, yalnızlık, yüzünü camın arkasına dayar,,
Kah heyecan, elini duygunun boynuna dolardı.
Aşk göründü, dalga göründü.
Kar göründü, dostluk göründü.
Kelime göründü.
Su göründü, eşyaların sudaki aksi…
Kanın sıcaklığında, hücrelerin serin gölgeleri.
Hayatın rutubetli tarafı.
Sıkıntılı Doğu insanının yaratılışı.
Kadın sokağında serserilik mevsimi.
Mevsim sokağında yalnızlık kokusu."
Yaşam, alışkanlık rafına kaldırıp
unutulacak birşey değildir."
Fena sayılmaz halim,
Bir lokma ekmeğim var, biraz aklım,
İğne ucu kadar da zevkim.
Annem var, ağaç yaprağından daha güzel,
Dostlar, akan sudan daha iyi."
Sen belirdin: Daha bir dünyalaştı bahçe, başkalaştı,
Sabah göründü, bir kuş kanat çırptı…"
“ İçinde rüzgar esmeyen kitabı okumayalım,
Ve içinde ıslak şebnem yüzeyi olmayan kitabı
Hücreleri canlı olmayan kitabı okumayalım. “
Ama ne kadar da yalnız içim."
Bir at arabasının tekerleği, atın durmasına hasret
At, arabacının uykusuna hasret
Arabacı ölüme hasret…
Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça?"
Perdeyi açalım,
Bırakalım duygular soluk alsın."
Ez her li ku bim, bila bibim
Asîman malê min e
Pencere; fikir, hewa, evîn û zemîn malên min in
“Zirveye doğru gidiyorum,
Kanat doluyum.
Zifiri karanlıkta yolu görüyorum,
Fener doluyum.
Işık ve kum doluyum,
Ağaç, yol, köprü, nehir, dalga doluyum.
Yaprağın sudaki gölgesiyle doluyum,
“Ama ne kadar da yalnız içim.
“Tanelerine ayırıyorum bir narı.
Gönlüme,
insanların gönülleri de tanelere ayrılabilse, ne güzel olurdu." dedim.”
Nerede olursam olayım.
Gökyüzü benimdir.
“Ayağımdaki yara,
yerin inişli çıkışlı olduğunu öğretti bana.”
“ İçinde rüzgar esmeyen kitabı okumayalım,
Ve içinde ıslak şebnem yüzeyi olmayan kitabı Hücreleri canlı olmayan kitabı okumayalım.”
“Her sözün başında bir fidan,
İki hece arasında sessizlik tohumu ekelim.”
Çocuk yavaş yavaş uzaklaştı yusufçuklar sokağından.
Kendi yükümü bağlayıp,
Hafif hayallerin şehrinden çıktım,
Yüreğim yusufçuk gurbetiyle dolu.
“Yaşam sürekli ıslanmaktır.
Yaşam şimdi" havuzunda suya girmektir.
Çıkaralım giysileri:
Suya bir adım var.”
“Yaşam aynanın karesi"dir.
Yaşam çiçek "üstü" sonsuzdur.
Yaşam yer "çarpı" yüreğimizin çarpıntısıdır.
Yaşam basit ve eşit nefesler geometrisidir.”
“Bir sepet dolusu meyva gibi,
olguulaşmak için sabırsızlanıyorum.”
“Ruhum, nesnelerin tazeliklerine akar,
Benim ruhum, gençtir.
Ruhum bazen heyecandan kekeler,
··Benim ruhum, işsizdir:
Yağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar, Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.”
“Siyaset götüren bir tren gördüm,
(ne de boş gidiyordu)”
“Kapısız bir kafes gördüm,
içinde, aydınlık kanat çırpıyordu.”
“Ben birini görmeye gittim,
aşkın öbür ucuna
gittim, gittim kadına kadar,
Lezzet ışığına kadar,
Tutkunun sessizliğine,
Yalnızlığın kanat sesine kadar.”
“Ben dünya misafirliğine gittim.
Ben sıkıntı ovasına,
Ben irfan bağına,
Ben bilim ışığının balkonuna gittim.
Dinin basamaklarını çıktım,
Şüphe sokağının sonuna kadar,
Gönül doygunluğunun serin havasına,
Islak sevda akşamına kadar.”
“Sordum: Gönül boşluğunun gramı kaça?”
Hayat bir elmadır, onu ısırmalıyız
hem de kabuğuyla.
Benim ruhum, gençtir.
Ruhum bazen heyecandan kekeler.
Benim ruhum, işsizdir:
yağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar.
Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.
At, arabacının uykusuna hasret.
Arabacı, ölüme hasret.
Yaşam, alışkanlık rafına kaldırıp
unutulacak bir şey değildir.
Bir böcek kanadı gibi, seherin ağırlığını biliyorum. Bir saksı gibi, yeşermenin musikisini dinliyorum. Bir sepet dolusu meyva gibi,
olgunlaşmak için sabırsızlanıyorum.
Bir lokma ekmeğim var, biraz aklım,
iğne ucu kadar da zevkim.
Cırcır böceğini dinle: Dünya ne kadar hüzünlüdür
Ve Allah var
Ve Allah…
Ayağa kalk,
Bir çiçeğin hayali ile geceye döndü yeryüzü.
Yola koyul,
Balık arkasında hüzünlü bir iz bıraktı.
Ama ne kadar da yalnız içim."
Bir tebessümün arkasında gizlidir her şey.
Nerede olursam olayım.
Gökyüzü benimdir.
Pencere, fikir, hava, aşk, yeryüzü benimdir.
Ne önemi var
bazen büyürse
gurbetin mantarları?
Bir şair gördüm, konuşurken,
Bir zambağa siz" diyordu.
Ruhum, nesnelerin tazeliklerine akar,
Benim ruhum, gençtir.
Ruhum bazen heyecandan kekeler,
Benim ruhum, işsizdir:
Yağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar,
Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçe
Bir şair gördüm, konuşurken,bir zambağa siz" diyordu.
Yer üstünde neler gördüm:
Bir çocuk gördüm ay kokluyordu.
Kapısız bir kafes gördüm,
içinde, aydınlık kanat çırpıyordu.
Bir merdiven gördüm,
üzerinde aşk melekler alemine çıkıyordu.
Bir kadın gördüm, havanda ışık dövüyordu.
Ben birini görmeye gittim,
aşkın öbür ucuna
gittim, gittim kadına kadar,
Lezzet ışığına kadar,
Tutkunun sessizliğine,
Yalnızlığın kanat sesine kadar.
Gönül hoşluğunun gramı kaça?
Ben müslümanım.
Kıblem bir kırmızı güldür,
N amazlığım bir pınar,
mührüm ışıktır,
Ova seccadem.
Pencereınİ titreştiren ışık ile abdest alırım.
Nerede olursam olayım
Gökyüzü benimdir.
Pencere, fikir, hava, aşk , yeryüzü benimdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir