İçeriğe geç

A Cappella Kitap Alıntıları – Enis Batur

Enis Batur kitaplarından A Cappella kitap alıntıları sizlerle…

A Cappella Kitap Alıntıları

&“&”

Hayat, diyorum duyulur duyulmaz sesimle, Masal demek aslında, bir varmış bir de yokmuş, ruhum ben ölmeden çok önce kokmuş."
Bir tür kaybolmuşluk duygusu içinde dolaşıyorum emin çalımlı adımlarla, artık çevreye verdiğim rahatsızlık nedeniyle özür dilemek istemiyorum taşları üstüste koymakmış kaderim. "
Ekim çocuğu, bu senin ilk kışın, ilk karın, herşeyin ilki bekliyor seni ileride çizilmemiş daha.

Ekim çocuğu, bu senin ilk Şubatın, sonuncusu gelesiye vaktin bol olsun."
Odanın tavanı artık dipsiz bir ekrana dönüşüyor: Sen şimdi, orada ve burada, nereden nereye gittiğini bilmesen de, kendi hayatından demir alıp yıllar önce düşünü kurduğun olası bir hayata firar etmiş, kayboluşundan kıvançlı yolcusun."
Ben bir parantez açıyorum bu istasyona günü gelir biri onu kapatır."
Uzun ve
nedensiz bir yürüyüşten arkamda kararlı
ayak izleri kalır, bir an duracak olsam o an
bölünmez bir sessizlik kaplar, bembeyaz, her yeri,
ağzımdan çıkan sarhoş buhar havaya karışır, gece inmiş ve tekinsiz ışığını usulca
yaymıştır
Bir vakitler uzun sürerdi gün ve gece,
haftası ayı, mevsimi yılı
ağır dönerdi kendi etrafında Dünya,
artık çok çabuk bitiyor her şey,
Dünya benim etrafımda hızla dönüyor,
Zaman durmadan sallanan bir kolun
bileğindeki saat gibi durmak bilmiyor.
Ajandam bomboş: Bu hafta, bu ay,
bütün bir yıl: İnsanmış işmiş
her şey silinmiş belleğimde,
haritamdan yönler eksilmiş,
oturup ağlasam kimin için,
gülsem neye, niçin, hem nasıl,
etrafımdaki bütün saatler durmuş.
Kalkıp gitsem bu kez nereye, neyle,
dönüp yatsam uykularım kaybolmuş,
her hareket, her davranış gerekçe
ister, ararım da, bulamazsam.
Ondandır duruyorum, burada,
böyle: Sessiz sözsüz, bakışsız,
bir tek belli belirsiz nefesimmiş.
nasıl olmuş çarpışmışsınız çıkmaz
bir sokağın ortasında, güpegündüz
duymayı bilenler için konuşkandır bazıları
en ufak esintiden şüphelenmeye bir kez
alışmışsın. Her hastalığı rüzgârın
taşıdığına, her rüzgârın bir hastalığı
peşisıra sürüklediğine inanıyorsun
bir zamanın ortasından geçen öbür
zamandan akmayı ve yaklaşan
akşam ışığında kırılmayı özlüyorsun.
Hayatımız bağlantılı bağlantısız kazalar,
rastlantılar, boş bulunmalar arasından
geçip narlaşıyor
eskimiş bir
şiir neyle nasıl yenilenir
yola düşen değişir, biliyorum, yoldan çıkanı
kimse tanımazmış.
(…) zaman
zaten bir kar küreme aracı: Topluyor
ve yolun kenarına yığıyor önüne geleni.
Bütün bir yaz böyle akıp gidecek
önümüzden- değil mi ki her gün
aynı iskemlelere oturuyor
aynı yöne bakıyoruz
oturmuşsun, fikrinden ve hayâlden azâde
süzülüyorsun odanın boşluğunda, bir ip
bulsan ucuna tutunacaksın, aklına biri
gelse arayacaksın- oysa işte öyle, gibi,
durduğun yerde duruyorsun- ne bir ışık
geçiyor donuk gözbebeklerinden, ne bir
çağrışım doğuyor hareketsizliğinden,
vakit donmuş, bu sessizlik sanki kalıcı,
işte öyle gibi.
gökyüzünden ateşler yağsın
istiyorsun
sen bir kere karanlıktan korkmuşsun
Geceleri,yatmadan ışıkları söndürüp pencerenin önünde bir süre oturuyorsun…
Geceleri, yatmadan, ışıkları söndürüp pencerenin önünde bir süre oturuyorsun…"
gökyüzünden ateşler yağsın
istiyorsun
sen bir kere karanlıktan korkmuşsun
gökyüzünden ateşler yağsın
istiyorsun
sen bir kere karanlıktan korkmuşsun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir