İçeriğe geç

U.S.A. / 1919 Kitap Alıntıları – John Dos Passos

John Dos Passos kitaplarından U.S.A. / 1919 kitap alıntıları sizlerle…

U.S.A. / 1919 Kitap Alıntıları

&“&”

Clemenceau,
Lloyd George,
Woodrow Wilson.

Bu üç yaşlı adam kardılar desteyi,
dağıttılar oyun kağıtlarını:

Ren Bölgesi, Danzig, polonya Geçidi, Ruhr, küçük ülkelerin kaderlerini tayin hakkı, Saar, Milletler Cemiyeti; mandalar, Mezopotamya, Denizlerin Serbestisi, Mavera-i Ürdün, Şantou, Fiume, Yap Adası;

makineli tüfek ateşi, kundakçılık
açlık, bit, kolera, tifo;
petrol bu oyunda bir kozdu.

İşinden nasıl da iğrendiğini, muhabirlerin artık hiçbir şey göremediğini, üç-dört aşamalı sansür bulunduğunu, sürekli sansürün tepesine bindiğini, her sözcüğü pis yalanlar yığını olan önceden hazırlanmış haberleri vermek zorunda kaldığını, yıllar boyu böylesine bir işi yapmaktan ötürü insanın kendisine saygısını yitirdiğini, savaştan önce gazetecinin pis bir koklarcadan azıcık iyice olduğunu ama şimdi onu tanımlamak için pis sözcük bulmanın bile olanaksızlaştığını anlatır da anlatırdı."
Üç kişi bir araya gelince
Diktatörlükler daha az güçlüdür
Paris’tekiler hala kanın bedeli üzerine uzun pazarlıklar yaparak çekişiyorlar, oyuncak bayraklarla kavgaya tutuşuyorlar, kabartma haritalar üzerindeki sınır ırmaklar konusunda, halkların tarihsel yazgıları konusunda birbirlerine giriyorlardı, bu gösterilerin arkasındaysa anlaşmalarla canlarının istediği gibi oynayanlar, Deterding’ler, Zahkaroff’lar, Stinness’ler sessizce oturuyor, tüm hammaddeleri zimmetlerine geçiriyorlardı."
Fransa’ya gideceğini söylediği gece odalarında beyaz şarap içerek iyice sarhoş oldular, uzun uzun konuştular, erken gelen ölümle parçalanıp dağılmanın nasıl da Gençliğin, Güzelliğin, Aşkın, Dostluğun yazgısı olduğundan, bu arada ihtiyar, şişko, süslü püslü salakların da onların cesetleri sayesinde mutluluğu bulacaklarından söz ettiler."
Rooseveltler, tüm Amerika’yı kendilerinin sayıyorlardı.
Gülümseyişler vardır bizi mutlu eden
Gülümseyişler vardır bizi hüzünlere sürükleyen
Alaycı olmazsak kendimizi vurup öldüreceğimiz bir zamanda yaşıyoruz,"
Ben alçakça elde edilmiş rahatlık öğretisini değil, eylem dolu hayat öğretisini, zorlukları yenme, çaba gösterme, çalışma, emek verme öğretisini savunmak istiyorum…"
…erkekler çalışmaktan, hakça savaştan korktuklarında, kadınlar analıktan korktuklarında acı sonlarının kıyısında titrerler; güçlü, yürekli, yüce ülkülere inanmış kadınlarla erkeklerin küçümsemelerine hedef oldukları dünyadan yok olup gitmeyi hak ederler. "
Upuzun bir yok var kıvrıla kıvrıla giden
Hayallerimin ülkesine
Bülbüllerin şakıdığı
Bembeyaz ayın parladığı o ülkeye
Buralardaki adamların çoğu beş para etmez, çoğu yaşadığının bile bilincinde değil.
En kötüsü de yalnızlık hissettiğinde kafasından geçenleri anlatacak dostunun olmayışıydı.
Sen de ne biliyorsun ki ne çarpım tablosunu ne bölme işlemini, işte şimdi tam sırası bütün iyi çocuklar için, bir delikanlının kapısını bir tek kez çalar böyle şans, Yüce bir hayat bu eğer Ish gebibbel, İlk Beş Yıl Önce Güvenlik ola­cak, Tutki Canavar Almanın teki ırzına geçmeye çalıştı se­nin ülkenin doğru mu bu yanlış mı, Yakala onları delikan­lı Bilmediği onlara kötü davranılamayacağı, Hiçbir şey deme ona, Payına düşeni aldı, payını aldı, Burası Beyaz adamların ülkesi, Nalları dikti, batıya gitti, eğer işine gel­mese gırtlağını sıkarsın
Paris’e gitmeye ne dersin evlat?
Umarım rahatsız etmiyordur sizi bu kalabalık,
Bu benim yaptığım alçaklık Webb, çok özür dilerim. Sevdiğim kişilere karşı kötü davranmaya beni zorlayan bir şeyler var içimde.
Yapma be, ben ne söyleye­ bilirim bu adamlara? Ben üniversite öğrencisiyim, boş gezenin boş kalfasıyım, tıpkı senin gibi
Ben alçakça elde edilmiş rahatlık öğretisini de­ğil, eylem dolu hayat öğretisini, zorlukları yenme, çaba gös­terme, çalışma, emek verme öğretisini savunmak istiyorum
Bu pis sıçan deliği kent
Artık dünya eğlenceli bir yer değildi,
orada yalnızca makindi ateşi, kundakçılık açlıktan ölüm bit tahtakurusu kolera tifüs vardı yaraları sarmak için sargı bezi yoktu, kloroform eter yok­tu binlerce kişi kangren olmuş yaralardan, salgın hastalık bölgelerine kapatılmaktan öldü her yer casus doluydu.
Slomani’nin bütün pencereleri Besemer fırını gibi bembe­yaz, sıcak parlıyordu, hiç kimse uyumuyordu orada,
Slomani’deki dev fabrika günde yirmi dört saat çalışıyor
insanlar uluslar umutlar büyük gönenç iyilik günleri itkiler
korkular üretiyordu
yeni bir toplumun temelleri için hammadde üretiyordu.
Ame­rikalı için ne düşünecek? savaş canavarlığını yaşamış as­kerlerimiz, onun bu cılız budalalığına bakınca cinayetle­rin, soygunculuk hırsının geniz yakan dumanlarıyla tüten, devrim alevleriyle tutuşmuş o uçsuz bucaksız Hiç Kimse­nin Yurdu Avrupa’yı hatırlayacak
Ama savaş hiçbir zaman bitmeyecek…çünkü çok kazançlı bir iş,anlıyor musun?
Upuzun bir gece var bitmesini bekleyeceğim
Rüyalarımın gerçekleşmesi için
Ben alçakça elde edilmiş rahatlık öğretisini de­ğil, eylem dolu hayat öğretisini, zorlukları yenme, çaba gös­terme, çalışma, emek verme öğretisini savunmak istiyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir