İçeriğe geç

İçgüdüler ve Baskılama Kitap Alıntıları – Sigmund Freud

Sigmund Freud kitaplarından İçgüdüler ve Baskılama kitap alıntıları sizlerle…

İçgüdüler ve Baskılama Kitap Alıntıları

&“&”

Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır.
Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır .
Aynalar tartışılmaz , ama aynada gördüklerimizi tartışabiliriz . Psikanaliz bir aynadır ve bizi bizimle yüzleştirir. Kimimiz bu yüzleşmeye dayanamazken , bazılarımızsa kahraman bireyi açığa çıkarmak için kolları sıvar.
Ayrıca acı kaçınılmazdır; onun boyun eğebileceği tek şey zehirli unsurların ya da zihinsel dağınıklığın etkisinin ortadan kaldırılmasıdır.
Kendini koruma çıkarlarına hizmet ettiği için objeleri seviyoruz diyemeyiz; onlara gereksinim duyduğumuz gerçeğini vurgularız ve belki de düşkün olmak", "hoşlanmak", ya da "hoş bulmak" gibi örneklerle sevginin derecesini düşürmeye çalışan sözcükler kullanarak onlara ek, değişik bir tür ilişki biçimini ifade ederiz.
Birini sevmek durumu narsisizmin karakteristik özelliği olarak düşünülebilir.
… nefret sevgiden daha eskidir.
Baskılamanın temeli bir şeyi uzaklaştırmakta ve onu bilinçten uzak tutmak da yatmaktadır.
Acı kaçınılmazdır; onun boyunebileceği tek şey zehirli unsurların ya da zihinsel dağınıklığının etkisinin ortadan kaldırılmasıdır.
Bir içgüdüünün tahmini her zaman haz vericidir. Bazı tuhaf koşulları, tatminin hazzının hoşnutsuzla dönüştü bazı süreçleri varsaymak zorundayız.
Baskılama suçlamanın ilk evresidir, kaçışla suçlamanın arasında bir şeydir; psikanalitik çalışmalardan önce formüle edilememiş bir kavramdır.
Başarısız baskılamalar elbette başarılı olmuşlardan daha fazla etkilidir üzerimizde, çünkü başarılı olanların büyük kısmı gözümüzden kaçacaktır.
Temel olarak uygunsuz düşünce gücün belli bir derecesine ulaşır ulaşmaz çatışma gerçek bir çatışmaya döner ve baskılamaya giden bu aktivasyon gerçekleşir.
Baskılamanın bilinç yönünde sürekli bir baskı uyguladığını, bu yüzden bu baskının bitmek bilmeyen bir karşı baskı ile dengelenmesi gerektiğini düşünebiliriz.
Baskılama sürekli bir güç tüketimini talep eder ve bu güç biterse baskılamanın başarısı tehlikeye girer, bu yüzden yeni bir baskılama eylemi gerekli olur.
İçgüdüsel baskılamanın, bilinç etkisinden baskılama sayesinde geri çekildiğinde daha az müdahale ile fazlasıyla geliştiğini gösterir.
Baskılama aslında içgüdüsel temsilcinin tek bir psişik sistemle, yani bilinçle olan ilişkisine müdahale eder.
Cinsel organların teşekkülü niyetlenene kadar sevgi nefretin karşıtı olacaktır.
Sevgi, egonun organ hazzını elde ederek bazı içgüdüsel itkilerin oto erotik olarak tatmin etme kapasitesinden kaynaklanır.
Bir obje hazzın bir kaynağına dönüşürse sevilir ama aynı zamanda ego ile de bütünleşir; bu yüzden saflaştırılmış haz-ego objeleri bir kez daha yabancı olan ve nefret edilen şeyle örtüşür.
Sevmeyi egonun haz kaynaklarıyla ilişkisi olarak tanımlarsak egonun sadece kendini sevmesi ve dış dünyaya kayıtsız kalması durumu sevgi" diye nitelendirdiğimiz ilk zıtlığa bir örnek oluşturur.
Aslen ruhsal yaşamın ilk başlarında ego içgüdülerle harekete geçirilir ve bir noktaya kadar onları kendisiyle tatmin eder. Biz bu duruma narsizm" ve bu şekilde tatmin olmaya da "oto-erotizm" diyoruz.
Haz-hoşnutsuzluk tezatlığı bir duygu ölçütüne bağlıdır ki bu ölçütün eylemlerimizi(irademizi) belirlemede en büyük öneme sahiptir.
Sevginin sadece bir değil, üç zıttı vardır. Sevgi-nefret" antitezine ek olarak "sevmek-sevilmek" zıtlığını ekleyebilir ve bunlara ilaveten sevgi ve nefreti birlikte düşünürsek ilgisizlik ya da kayıtsızlık durumlarını da söyleyebiliriz.
Bir içgüdünün içeriğinin tersine değişimi sadece tek bir örnekte görülür; sevginin nefrete dönüşümü.
Aktif skopofilik içgüdü narsisizmi geride bırakmak suretiyle gelişir. Pasif skopofilik içgüdü ise aksine narsistik objeye sıkı sıkıya tutunur.
Her bir içgüdünün yaşamını birbirini takip eden farklı dalgalar dizisi olarak ayırabiliriz, her biri zaman geçtikçe homojenleşir ve birbiriyle ilişkileri bir volkanın art arda patlaması ile kıyaslanabilir.
Aynı hedefin aynı anda bir sürü içgüdünün tatminine hizmet etmesi de görülebilir, Adler buna içgüdülerin kesişmesi" adını vermiştir.
Bir içgüdünün amacı her an tatmin olmaktır, bunu da içgüdünün kaynağındaki uyarılma durumunu ortadan kaldırmak suretiyle elde edebiliriz.
Her bir içgüdü bir eylemin parçasıdır.
Bir içgüdü anlık bir etki yaratan bir güç olarak asla çalışmaz, aksine o sürekli bir etki yaratır. Ayrıca organizmanın dışından değil, içinden etkilendiği için ona karşı tüm kaçışlar nafiledir.
İlk başta içgüdüsel bir uyarıcı dış dünyadan değil, aksine organizmanın kendi içinden kaynaklanır.
İnsan göremediği düşmanıyla savaşamaz.
Narsisistik egonun uyarıcının dışavurumuyla dış dünyanın ilk kez yadsınmasından kaynaklanır.
Objelerle ilişkisi bakımından nefret sevgiden daha eskidir.
Bir içgüdünün içeriğinin tersine değişimi sadece tek bir örnekte görülür; sevginin nefrete dönüşmesi.
İçgüdüler niteliksel olarak birbirine benzer ve yarattıkları etkiyi taşıdıkları uyarılmaların miktarına ya da belki ilaveten bu niceliğin bazı fonksiyonlarına borçludur.
İçgüdüsel uyarıcı için daha iyi bir kavramda gereksinimdir. Gereksinimi ortadan kaldıran şey ise tatmindir.
Bilimsel aktivitenin gerçek başlangıcı olguyu tanımlamayı, sonra onu gruplamayı, sınıflandırmayı ve ilişkilendirmeyi içerir
Nicel kısım ortadan kalmıştır ama anksiyeteye dönüşmüştür. Babadan sevgi talep etmek yerini bir kurt korkusuna bırkamıştır."
Baskılamanın sebebi ve amacının hoşnutsuzluktan kaçınmaktan başka bir şey olmadıpını hatırlayalım."
Nefretin burda sevgideki bir gerilemenin sadistik bir ilk evreye dönüşmesiyle güçlendirildiği fikrini oluşturur; böylece nefret erotik bir özellik kazanır ve bir sevgi ilişkisinin de devamlılığı güvenceye alınır."
Belirli bir obje ile olan sevgi ilişkisi bozulursa onun yerini hemen nefret alır, bu yüzden sevginin nefrete dönüştüğüne dair bir izlenim ediniriz."
"Sevmek" kelimesi egonun objeyle saf haz ilişkisinin katmanlarından daha da ilerilere gider ve en aonunda daha dar anlamda cinsel objelerle ve yğceltilmiş cinsel içgüdülerin gereksinimlerini tarmin edenlere sabitlenir."
Birini sevmek durumu narsisizmin karakteristik özelliği olarak düşünülebilir."
Sevginin bir değil, üç zıttı vardır. "sevgi-nefret" antitezine ek olarak "sevmek-sevilmek" zıtlığını ekleyebilir ve bunlara ilaveten sevgi ve nefreti birlikte düşünürsek ilgisizlik ya da kayıtsızlık durumlarını da söyleyebiliriz."
Sevgi ve nefret durumu, içgüdüler şemamıza uymayı reddetmesi durumu yüzünden özel bir ilgi gerektirir."
Sadizmim mazoşizme dönüşümü narsistik bir objeye dönüşü işaret eder."
Aktifliğinin en başından beri skopifilik içgüdü erotiktir:aslında bir objedir ama bu obje kendi bedeninin bşr parçasıdır."
Cinsellik eylemlerinden biridir ve cinsel tatmin onun gereksinimlerinden biridir;diğer bir görüş göre birey, üreme süreci tarafından kendisine emanet edilen yarı ölümsüz üreme hücrelerine geçici ve kısa süreli bir ilavedir."
Biyoloji cinselliğin bireyin diğer işlevlerinden ayrı tutulmaması gerektiğini öğretir, çünkü amacı bireyin ötesine uzanır ve yeni bireylerin üretilmesi, yani türün korunması içeriğine sahiptir."
Bir içgüdünün baskısında onun motor faktörünü ya da temsil ettiğin çalışma takebinin ölcüsünü anlıyoruz"
Başarısız baskılamalar elbette başarılı olmuşlardan daha fazla etkilidir üzerimizde, çünkü başarılı olanların büyük kısmı gözümüzden kaçacaktır.
Skopofilik içgüdü hakkında söylenebilecek tek doğru ifade tüm gelişim safhaları, oto -erotik olması, ilk safhasında olduğu gibi son aktif ya da pasif biçimi de bir arada bulunmaktadır ve görüşümüzü içgüdülerin yönlendirdiği eylemler üzerine değil de onun tatmin mekanizması üzerine temellendirirsek bunun gerçekliği aşikâr olacaktır.
Hissedilen acılar mazoşist bir amaç haline geldiğinde sadistlik acı verme amacı giderek geriler, çünkü bu acılar diğer insanlara yaşatılırken acı çeken objeye öznenin kendisini tanımlaması sayesinde mazoşist olarak bu durumdan haz alır. Elbette her iki durum da haz veren acının kendisi değildir, ona eşlik eden heyalecandır; bu da sadistlik komundan özellikle uygun bir şekilde yapılabilir.
Biyoloji cinselliğin bireyin diğer işlevlerinden ayrı tutulmaması gerektiğini öğretir, çünkü amacı bireyin ötesine uzanır ve yeni bireylerin üretilmesi, yani türün korunması içeriğine sahiptir.
İçgüdüsel uyarıcı için daha iyi bir kavram dagereksinim"dir. Gereksinimi ortadan kaldıran tek şey ise "tatmin"dir.
Bir içgüdünün baskısında onun motor faktörünü ya da temsil ettiğin çalışma takebinin ölcüsünü anlıyoruz"

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir