İçeriğe geç

Abdülhamid Ulu Hakan Mı? Kızıl Sultan Mı? Kitap Alıntıları – Mustafa Müftüoğlu

Mustafa Müftüoğlu kitaplarından Abdülhamid Ulu Hakan Mı? Kızıl Sultan Mı? kitap alıntıları sizlerle…

Abdülhamid Ulu Hakan Mı? Kızıl Sultan Mı? Kitap Alıntıları

&“&”

Kendi kendime soru sordum
Şu tarihi anlatmanın tersliğine bakın..Abdulhamit hana bu zata Kızıl Sultan" dediler devrinize bakıldığı zaman…
Hemen hemen hiçbir toprak parçası vermemiş,siyaseten fevkalade iyi idare etmiş..Demir yollarını yapmış,okullar yapmış,bir çok şeyleri var bunları görüyorsunuz ondan sonra ittihat terakki gelmiş "birlik ve gelişme".. öyle mi?..
1909-1918 &‘de koskoca imparatorluk bozuk para gibi harcanmış..doğru mu,değil mi?
Şimdi birisi Kızıl sultan,öbürleri hürriyet kahramanı..
İstanbul’u alırken son Bizans İmparatoru şehirden kaçmayı düşünmemiş, ordusu başında ölmüştür. Biz, Bizans İmparatorları kadar da mı olamıyoruz ki, şehri terk etmeyi düşünüyoruz? Osmanlı hanedanı İstanbul’u terk ederse bir daha buraya dönemez. Muhterem biraderime söyleyin, İstanbul’dan bir adım dahi dışarı atmam.
Şimdi iktidardasın. Neşen yerinde, istikbalin parlak görülmektedir. Fakat bütün bunlara güvenme. Unutma ki, bugün insanı alkışlayanlar, yarın, onu paralamasını da bilirler.
Her devirde devletin düşmanları olacaktır. Bunları kuru iftiralarla herkese bulaştırmak vicdani bir hareket değildir.
Hekim olmayan ve nasıl kullanılacağını bilmeyen adamların elinde, ilac-ı şafi bile zehr-i katil olur.
Meşrutiyetin ilanı, bunu bir kurtuluş çaresi, bir beka çaresi olarak düşünenleri şaşırtacak kadar felaketli oldu.
Memleketin bütün ıstırabı, Meşrutiyet rejimini istemek değil, bu hazırlıksız ve kifayetsiz seviyeden hareket ederek ve ne istediğini bilmeden istemekti.
Kazan kaldırıp dağar çıkan gençler, siyasi ve ilmi formasyondan mahrum bulunuyorlardı. Tıpkı isyan eden Yeniçeri ocaklısı gibi, hoşnutsuzluklarının fikri ve felsefi tarafını bilmekten çok uzak idiler.
Meşruriyet diye bar bar bağıranları tahrik eden heyecanda mantık ve şuur değil, his ve hayal hakimdi.
Ben bir karış dahi olsa toprak satamam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır.
Kendilerini bütün aleme medeni milletler olarak ilan eden Avrupalıların memleketlerinden kovdukları Yahudilerin Osmanlı ülkesine almanın haklı bir gerekçesi ve manası yoktur.
Osmanlı toprakları her isteyenin yerleşebileceği boş topraklar değildir. Ya özel mülkiyet konusudur ya Vakıf arazidir ya da devlet arazisidir.
Yahudileri ne kadar takdir edersem, Filistin hakkındaki parlak projelerine de o kadar düşmanım.
Bizim memlekette esasen kâfi miktarda Yahudi mevcuttur. Onun için eğer Filistin’de Müslüman-Arap unsurunun üstünlüğünü idame etmek istiyorsak, Yahudi iskanı fikrinden vazgeçmeliyiz. Öyle bir iskan, bizim için dindaşlarımızın idam hükmünü kabul etmek demektir. Çünkü Yahudi ırkının, az zamanda memlekete tamamıyla hakim olacağı muhakkaktır.
Görülmemiş bir istihbarat şebekesi kurdu. Yabancı elçilerden bile casuslar vardı. Avrupa’da kuş uçsa haberi oluyor, aleyhimizdeki kararları önceden öğrenerek tedbirlerini alıyordu.
Sultan Hamid ve imparatorluk aleyhinde girişilen açık-gizli faaliyetler, suikast teşebbüsleri o kadar çok ve çeşitli idi ki, sağlam bir emniyet teşkilatı olmasaydı devletin ve kendisinin yaşaması mümkün değildi.
O, felaketi gördüğü için en sıkı tedbirleri alıyor; bu sıkılık da Türkün felaketini isteyenlerce beğenilmiyordu.
…Bir gece avanesini toplayıp,kafayı iyice tütsüleyen Midhat Paşa,içki sofrasından kalktığında ayakta duramayacak derecede sarhoştur…Düşmemesi için iki koluna girerler !
Midhat Paşa,yanunda bulunan eniştesi Tosun Paşa’ya sorar :
-Eee Paşa ! Söyle bakalım,ben bu sefer kaç sene sadarette kalacağım…?
Tosun Paşa cevap verir :
-Bu gidişle bir hafta bile kalamazsın..! "
Fransa’yı bir eğlence,İngiltere’yi bir servet,ziraat ve sanayi memleketi olarak tanıyan genç şehzade,idaresiyle,askeri ve disiplini ile Almanya’yı beğenmişti.."
İsabetli politikasıyla Osmanlı İmparatorluğunu 33 yıl daha ayakta tutan,
dolayısıyla ( Hasta Adam ) mirasını bekleyenleri hüsrana uğratan Sultan 2. Abdülhamid’in düşmanları pek çoktur…!
Onun düşmanları Türk milletine de düşmandırlar."
…Bir gece avanesini toplayıp,kafayı iyice tütsüleyen Midhat Paşa,içki sofrasından kalktığında ayakta duramayacak derecede sarhoştur…Düşmemesi için iki koluna girerler !
Midhat Paşa,yanunda bulunan eniştesi Tosun Paşa’ya sorar :
-Eee Paşa ! Söyle bakalım,ben bu sefer kaç sene sadarette kalacağım…?
Tosun Paşa cevap verir :
-Bu gidişle bir hafta bile kalamazsın..! "

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir