İçeriğe geç

On Bir Dakika Kitap Alıntıları – Paulo Coelho

Paulo Coelho kitaplarından On Bir Dakika kitap alıntıları sizlerle…

On Bir Dakika Kitap Alıntıları

&“&”

Acı, gerçek yüzünü gösterdiğinde insanı korkutur, ama kendini feda etme, dünyadan vazgeçme ya da alçaklık süsüne büründüğünde çekicidir. İnsanoğlu onu reddedebilir, ama onunla cilveleşmenin, onu hayatının bir parçası haline getirmenin bir yolunu bulur hep.
Aşkta kimse kimseyi yaralayamaz. Herkes kendi hissettiğinden sorumludur ve bu nedenle, ötekini ayıplama hakkından yoksundur.
Aşk sanatı, senin resim yapmana benzer: Teknik ister, sabır ister, en önemlisi çiftin çaba harcamasını gerektirir.
Belki birbirlerini sevmelerinin tek nedeni de buydu, ötekine ihtiyaç duymadıklarını bilmeleri.
Ama mutluydu, artık noktayı koyma vaktinin geldiğini biliyordu. Pek az insan anlar bu ânın geldiğini.
Birbirimizi sevelim, ama kimsenin sahibi olmaya çalışmayalım.
YAPTIĞIM İŞTEN NEFRET EDİYORUM. Ruhumu mahvediyor, kendimle olan bağımı koparıyor
…insanı kendine müptela eden güçlü bir uyuşturucudur acı.
Acıdan korkmayan bir adam olduğumu, bunun da iyi bir şey olduğunu, çünkü, insanın ruhuna hükmedebilmesi için bedenine hükmetmeyi öğrenmesi gerektiğini söyledi.
Artık kaybedecek hiçbir şeyim kalmadığında, her şeyi elde ettim. Kendim olmaktan çıktığımda, kendimi buldum.
Daha tarihin en karanlık zamanlarında bile, insanoğlu, kontrol altına alınmış acının, onu özgürleşmeye götüren pasaport olduğunu anlamıştı.
Maria bir kez daha fark etti ki, aşkı yaratan şey ötekinin varlığından çok, yokluğuydu."
Daha tarihin en karanlık zamanlarında bile, insanoğlu, kontrol altına alınmış acının, onu özgürleştirmeye götüren pasaport olduğunu anlamıştı.
Şimdi hiç kimse değildi Maria ve hiç kimse değilken hayalini kurduğu her şeydi.
İnsan ancak kendi sınırlarına dokunduğu zaman kendini gerçekten tanırmış.
…en önemli karşılaşmalar, bedenler daha birbirini görmeden ruhlar tarafından hazırlanır.
En güçlü aşk, kendindeki kırılganlığı ortaya koyabilendi.
Onun aşkının özgürlüğü, bir istek ya da beklenti barındırmamasındaydı.
Hayat bazen çok cimridir: İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın, günler, haftalar, aylar, hatta yıllar geçirdiği olur.
Çok düşündüm ve sonunda, o kafeye tesadüfen girmediğimi fark ettim; en önemli karşılaşmalar, bedenler daha birbirini görmeden ruhlar tarafından hazırlanır. Genellikle bu karşılaşmalar, belli bir sınıra ulaştığımızda gerçekleşir, duygusal olarak ölüp tekrar doğmaya ihtiyaç duyduğumuzda.
… boğmaya unutmaya çalıştığımız duygulardan ne kadar uzaklaşırsak onlar da gönlümüze o kadar yaklaşırlar
Hep gelecek planları yapıyorum ve şimdiki zaman beni hep şaşırtıyor
Tutkunun etkisi altındayken, insan beslenmeyi, uyumayı, çalışmayı, huzuru unutuyor.
Aşk başkasında değil, kendimizdedir; onu biz uyandırırız. Ama uyanması için, bir başkasına ihtiyaç duyarız. Evren, sadece heyecanlarımızı paylaşacak biri olduğunda anlam kazanır.
Özgürlüğü gerçekten yaşamak budur: dünyanın en önemli şeyini elinde tutmak, ama ona sahip olmamak.
Aşkta kimse kimseyi yaralayamaz. Herkes kendi hissettiğinden sorumludur ve bu nedenle, ötekini ayıplama hakkından yoksundur.
… aşktan oluyor sandığımız hayal kırıklıklarımızda hep o vardır, acı…
Ve hiçbir şey bana ait değilse, benim olmayanlar için kaygılanmanın bir gereği de yok demektir; bugün ömrümün (ya da) son günüymüş gibi yaşamam daha doğru.
Edindiğim azıcık deneyim bana gösterdi ki, kimse herhangi bir şeyin efendisi değildir, hepsi sadece bir yanılsamadır; maddi zenginliklerde, ruhsal zenginlikler de.
Birine ya da bir şeye sadık olmak zorundaysam, öncelikle kendime sadık davranmalıyım.
Her şey kötü bir karar vermek üzere olduğumu gösteriyor, ama hatalar, ilerlemenin bir yoludur.
Yönetilmek güzeldi, Maria düşünmek zorunda değildi. Tek yapması gereken itaat etmekti.
.
Aşkta kimse kimseye zarar veremez; her birimiz kendi duygularımızdan sorumluyuz ve hissettiklerimiz için başkasını suçlayamayız.

.
Sadece dakikalar önce var olan güzelliğin bu kadar çabuk kaybolması nasıl mümkün olabilir ?

.
Aşık olan herkes, her zaman sevişiyor, olmasalar bile iki beden bir araya geldiğinde, sadece taşan bardaktır.

Saatlerce hatta günlerce birlikte kalabilirler. Dansa bir gün başlayıp ertesi gün bitirirler ya da böyle bir zevk alırlar hiç bitiremeyebilirler.

Onlar için on bir dakika yok.

.
Kaybedecek hiçbir şeyim yokken, her şeye sahiptim.

Kendim olmayı bıraktığımda kendimi buldum.

.
Ya dünyanın kurbanı olmayı ya da hazine arayan bir maceracı olmayı seçebilirim.

Hepsi benim nasıl baktığımla ilgili bir soru…

.
​Hikaye, insanların evcilleştirilemeyen ve kontrol edilemeyen duyguların sonucunda kendi alışkanlıklarının esiri haline gelmeleri ve yaşamanın gerçek anlamını keşfetmeleri üzerine bir yolculuktur.

.
Aşk başkasında değil, kendimizde bulunur; biz sadece onu uyandırırız.

Ama bunu yapabilmek için diğer kişiye ihtiyacımız var. Evren ancak duygularımızı paylaşacağımız biri olduğunda anlam kazanır.

.
Acı bardağı herkes için aynı boyutta değildir.

.
Sonunda, en ilginç insanlar her zaman ayrılırlar.

.
Artık kaybedecek bir şeyi olmadığına göre özgürdü.

Çünkü ben, hem kepazeyim hem muhteşem
Kendime karşı bir görevim var: herkesin duymaktan hoşlanacağı şeyleri değil, kafamı kurcalayan neyse onu anlatmak.
İnsan ancak kendi sınırlarına dokunduğu zaman kendini gerçekten tanırmış.
Tanrı’yı bulmak için insanın kendindeki iblisleri tanıması gerekli değildi.
Kırıp dökme tutkusu, bir çocuğun dünyayı kavrayışının ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu hayatta nedir en önemlisi? Yaşamak mı, yoksa yaşamış gibi yapmak mı?
Dünya böyledir: İnsanlar bilmedikleri yokmuş gibi konuşur; oysa onlara soru sormaya cesaret ettiğinizde gayet bilgisiz olduklarını görürsünüz.
Hey Tanrım! Nedir bu insanlardaki her şeyi genelleştirme saplantısı!
İşçisini aşağılayan bir patron, karısını aşağılayan bir adam ya alçağın tekidir ya da hayattan intikam almaktadır. Kendi ruhlarının derinliklerine bakmaya asla cüret edememiştir onlar. Vahşi hayvanı serbest bırakma arzusunu keşfetmeye; seksin, acının, aşkın erkek için sınırlı deneyimler olduğunu anlamaya yanaşmamışlardır. Sadece bu sınırları tanıyanlar hayatı bilir; kalanı vakit geçirmektedir altı üstü, aynı işi tekrarlayıp durmak, şu ölümlü dünyaya niye geldiğimizi gerçekte anlayamadan yaşlanıp ölmektir.
Ama aşk korkunç bir şey: Kız arkadaşlarımın bu yüzden kahrolduğuna tanık oldum… Bunun başıma gelmesini istemem. Eskiden benimle ve masumiyetimle dalga geçerken şimdi erkekleri bu kadar iyi yönetmeyi nasıl becerdiğimi soruyorlar bana. Gülümsüyor ve susuyorum, çünkü ilacın acının kendisinden de beter olduğunu biliyorum: Tek yaptığım, âşık olmamak. Her geçen gün, erkeklerin ne kadar kırılgan, değişken, kendine güvensiz, şaşırtıcı olduğunu daha iyi anlıyorum… Bazı arkadaşlarımın babaları bile bana asıldı; ben de onları geri püskürttüm. Eskiden, bu beni çok rahatsız ederdi; şimdi ise, bunun erkek doğasının bir parçası olduğunu düşünüyorum. Amacımın aşkı anlamak olmasına, her gönül verdiğimin canımı yakmasına rağmen, ruhuma dokunanların bedenimi uyandırmayı başaramadıklarını, bedenime dokunanlarınsa ruhuma ulaşamadıklarını görüyorum.
Aşk başkasında değil,kendimizdedir;onu biz uyandırırız.
Herkes gibi bir insandı, o. Sessizce yalnızlığın acısını çekiyor, her yaptığına haklı bir neden bulmaya çalışıyor, zayıfken kendini güçlü gösteriyor, güçlüyken zayıf taklidi yapıyordu.
Aşkta kimse kimseyi yaralayamaz. Herkes kendi hissettiğinden sorumludur ve bu nedenle, ötekini ayıplama hakkından yoksundur.
Kendini kayıtsız şartsız teslim eden, kendini özgür hisseden, sınırsızca sever. Ve sınırsızca seven kendini özgür hisseder.
Hayatın bize neler hazırladığını asla tahmin edemeyiz, acil çıkış kapısının yerini bilmek her zaman iyidir.
İnsanoğlu susuzluğa bir hafta, açlığa iki hafta katlanabilir, yıllar boyunca sokakta yaşayabilir, ama yalnızlığa dayanamaz. Bütün işkencelerin, bütün ızdırapların en kötüsüdür o.
Ya kıskançlık?"
"İlkbahar için şöyle söyleyemezsin ; &‘Erken gelsin ve uzun sürsün.’ Sadece şunu diyebilirsin: Gelsin bahar, taşıdığı umutla yıkasın beni ve elinden geldiği kadar kalsın."
İnsanoğlu susuzluğa bir hafta, açlığa iki hafta katlanabilir, yıllar boyunca sokakta yaşayabilir, ama yalnızlığa dayanamaz.
Şu dünyada mutlu bir gün, bir mucize demek.
Ne kadar susarsan, seni o kadar zeki buluyorlar.
Yapabileceğim çok şey vardı, ama çoğu insan gibi ben de izlenecek yolu kaderin çizmesine izin verdim
hayatın bize neler hazırladığını asla
tahmin edemeyiz; acil çıkış kapısının yerini bilmek her zaman iyidir
bugün ömrümün ilk (ya da son) günüymüş gibi yaşamam daha
doğru.
Maria bir kez daha fark etti ki, aşkı yaratan, ötekinin varlığından çok, yokluğuydu.
– Maria bir kez daha farketti ki,
Aşkı yaratan şey ötekinin varlığından çok, Yokluğuydu…
Hayaller sayesinde zor anları atlatır, tehlikeleri tanır, yaşlandığımız zaman da başkalarını- özellikle ailemizi, eşimizi, çocuklarımızı- düşündüklerimizi gerçekleştirmemize fırsat bırakmadıkları için suçlayabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir