İçeriğe geç

Bekleyiş Unutuş Kitap Alıntıları – Maurice Blanchot

Maurice Blanchot kitaplarından Bekleyiş Unutuş kitap alıntıları sizlerle…

Bekleyiş Unutuş Kitap Alıntıları

&“&”

Kadın onu unutuyordu, her şeyi hatırlıyordu, fakat her şey­de onu unutuyordu: ağır ağır, tutkuyla.
Siz de beni unuttunuz:’ – "Belki de, ama sizi unutarak beni çok aşan ve beni, benim çok ötemde, unuttuğum şeye bağlayan sizi unutabilme gücüne ulaşabildim. Bu bir tek kişi için biraz fazla:’ – "Yalnız değilsiniz:’ – "Evet, eğer unutuyorsam, sadece ben değilim unutan:’
Cezbeden şey, mevcudiyette hiçbir zaman tükenmeksizin ve mevcut olmayışta
hiçbir zaman dağılmaksızın çekim altında tutan yakınlığın gücüdür. Yakınlıkta mevcudiyete değil fakat farka temas ederek.
Fakat istediğiniz benim hayatım. Söyleyecek hiçbir şeyimin kalmaması için artık yaşayacak hiçbir şeyimin olmaması gerekirdi:’ – "Tam olarak hayatınız değil; aksine, saklı tuttuğum şey, sizin hayatınız:’ – "O halde hayatımdan fazlasını istiyorsunuz.’
Bekliyordum’ dedi tebessüm ederek, "eşsiz biçimde bekliyordum.
Beklemeyi bilmek iyi bir duvara hastır.’
Kimi zaman sadece unutmak için hatırladığınız izlenimine kapılıyorum: unutuşun gücünü hissedilebilir tutmak için. Hatırlamak istediğiniz daha çok unutuşun kendisi.’
Gel ve kaybolanın uyumunu, bir kalbin hareketini bize geri ver:’
Unutmaktan kaynaklanan bu mutluluk niye?" – "Mutluluğun kendisi unutulmuş.’
Bekleyiş, yolunu kaybetmeyen sapmanın, hatasız başıboşluğun mekanı.
Beni görüyor musunuz? – "Elbette sizi görüyorum." – "Bunun çok bir anlamı yok, herkes beni görebilir:’ – "Fakat belki de benim sizi gördüğüm gibi değil:’ – "Başka bir şey isterdim, başka bir şey istiyorum. Bu çok önemli. Beni göremeseydiniz de beni görebilecek miydiniz?" Adam düşündü: "Hiç şüphesiz: kendi içimde.
“Evet, bu unutuş kelimeleriyle, varlığımı hep daha çok ortadan kaldırmak istiyorsunuz:’ – Çünkü unutuş her kelimede hala si­zin mevcudiyetinizdir:’
Sizi, hakkınızda hiçbir şey bilmemek ve kendimi tamamen sizde kaybetmek için tanıdım:’
Başkaları tarafından unutulmak hiç umurumda değil. Ben sizin tarafınızdan, sadece sizin tarafınızdan unutulmak istiyorum:’ – Güzel, o halde sen beni unuttuğunda emin olacağım." – "Fakat”, diye söze başladı kadın, hüzünlü bir şekilde, "seni halihazırda unuttuğumu hissediyorum.”
“Beni unutacak mısınız?
"Evet, sizi unutacağım:’
"Beni unuttuğunuzdan nasıl bu kadar emin ola­ caksınız?"
"Başka bir kadını hatırladığımda emin olacağım:’ ­ "Fakat hatırlayacağınız yine ben olacağım; daha fazlasına ihtiya­cım var."
"Kendimi artık hatırlamadığımda daha fazlasına sahip olacaksınız:’
Beklenen bir olay olarak görülen ölüm bekleyişe son verme­ye muktedir değil. Bekleyiş ölüm gerçeğini, ulaşmakla bekleyişin sona ermediği bir şey haline getiriyor. Bekleyiş ölümün beklenebilecek bir şey olmadığını bize öğretiyor.
Bekleyiş her şeyi eşit derecede önemli eşit derecede beyhude hale getiriyor. En ufak bir şeyi beklemek için bile hiç tükenmeyecek gibi görünen sonsuz bir bekleyiş kud­retine sahibiz.
Bekleyiş teselli etmez:’
"Bekleyenlerin teselli edilecek hiç­ bir şeyleri yoktur.”
Bekleyiş artık bekleyecek hiçbir şey olmadığında, hatta bekleyişin sonu dahi olmadığında başlar. Bekleyiş beklediğini bilmez ve beklediğini yıkar. Bekleyiş hiçbir şey beklemez.
Yalnızız, fakat herkes kendi hesabına değil, birlikte olmak için yalnızız.
Öncelikle yakınlık, öncelikle yakınlığın bilinemeyişi, öncelikle birbirlerinden habersiz, birbirlerine dokunan ve ilişkisiz meçhul anların yan yanalığı.
Beklemek, sadece beklemek. Tuhaf bekleyiş, her anı birbirine eşit, tıpkı mekanda her noktanın birbirine eşit olması gibi, mekana benziyor, aynı süreğen baskıyı uygularken, baskı uygulamıyor.
Beklenenin, uzun zamandır sadece bekleyişi sürdürmeye hizmet ettiği, bekleyişin bu uç noktasında, belki son, belki de sonsuz anında: insan hala aramızdadır.
Bilineni hiçe saymaya çalışmak, sadece bu.
Seni duymamı istiyorsan konuşmayı bırak:’ Fakat kadın, hiçbir şey söylemezken bile susamazdı artık.
“Kimi zaman adam onu unutuyordu, kimi zaman hatırlıyordu, kimi zaman unutuşu hatırlayarak ve bu hatırlayışta her şeyi unutarak.”
Bana söylemiş olduğunuzu bilmeyeceğiniz bir söz kurtaracak sizi..
Beklemeyi bilmek iyi bir duvara hastır..
Benim için bir hatıra olmadığınızı biliyordunuz…
“-Beni unutuşa siz ittiniz.”
“-Kabul edin ki nazikçe yaptım.”
Kadın beklemiyordu, adam beklemiyordu. Yine de araların­ da bekleyiş mevcuttu.
Bizde olan ve şimdi dışarıya geçen yalnız bekleyiş, bizsiz bizi bekleyiş, bizim kendi bekleyişimiz dışında bizi beklemeye zorlayan, artık hiçbir şeyi beklememize izin vermeyen bir bekleyiş.
Gidebilirdi, kalabilme gücünü bu güvenceye borçlu olduğunu biliyordu.
Öyle bir şey yap ki seninle konuşabileyim.
Eğer söylediğimizin arkasında durmamak, kelimelere hiçbir sıcaklık ya da yaşam yüklememek, kendinden uzakta konuşmak fakat yine de büyük bir tutkuyla, sıcaklığın ve hayatın olmadığı bir tutkuyla konuşmak mümkünse, işte şimdi kadın konuşuyordu.
Bekleyiş her geleni geleceğinde bırakan sakin geride bırakıştır.
eğer söz günde ışık, bekleyişte dikkat olsaydı, ölümde adalet olacak eşitlik.
Ölümü unutmak ölümü gerçekten hatırlamak mı olacak?
Ölümle ölçüşebilecek tek hatıra unutuş mu olacak?"
Bu acı, bu korku, bu aydınlık nedir? Işığın ışıkta unutuluşu…!
Unutmaktan kaynaklanan bu mutluluk niye?" – "Mutluluğun kendisi unutulmuş..!"
Benim ihtiyacım olan insan sizsiniz: bunu her zaman biliyordum..!"
Eğer sizi unutursam… siz kendinizi hatırlayabilecek misiniz?"
Senin yazdıkların sırra vakıf. Kadın ise bu sırra artık sahip
değil, onu sana verdi ve sen bu sırrın kaydını sadece elinden kaçıp
gittiği için tutabildin.
Sizinle ilk andan itibaren kendisine çoktan her şeyi söylemiş olduğum, istediğim her şeyi söylemiş olduğum biri olarak mı konuştum?"
Size güveniyordum, kendimle konuşur gibi konuşuyordum
sizinle.."
Beklemek, neyi beklemeliydi? Eğer adam bunu ona sorsaydı, kadın şaşıracaktı, zira onun için bu yeterli bir kelimeydi. Bir şey beklendiğinde artık daha az bekliyorduk.
Beni unutacak mısınız?"
"Evet, sizi unutacağım:’
"Beni unuttuğunuzdan nasıl bu kadar emin olacaksınız?"
"Başka bir kadını hatırladığımda emin olacağım:’
Neden düşünüyorsunuz?"
"Düşünüyorum, hep düşüneceğim. Sonlandırılamayacak bir düşünce bu:’ Böylesi bir mahkumiyeti işitmek tüylerini diken diken etmişti adamın.
Adam sordu: Acı çekiyor musunuz?" – "Hayır, acı çekmiyorum, arkamda sadece acısını çekmediğim bu acı var." Adam bu defa daha alçak sesle sordu: "Fakat acı çekiyor musunuz?" – "Bana bu şekilde sorduğunuzda, daha sonra, çok daha sonra acı çekebileceğimi hissediyorum."
Eşsiz bir kelime olarak gece, sonsuzca tekrar edilen son kelimesi.
Görmek, konuşmayı unutmak; konuşmak, sözün derinliklerinde tükenmez unutuşu tüketmek.
İyice uzaklaştık:’ – "Birlikte." – "Fakat birbirimizden de." – "Ve kendimizden de." – "Uzaklaşma hiç ödün vermez." – "Uzaklaşma uzaklaşarak uzaklaşır." – "Ve böylelikle bizi yakınlaştırır." – "Fakat bizim uzağımızda."
Gizemli hiçbir şey yok, yoktan bir gizem yaratıyoruz."
Hâlâ bir an var mı? – "Hatırlayış ile unutuş arasındaki an." – "Kısa bir an." – "Hiç durmayan." – "Ne hatırlanan ne unutulan bize gelince" – "Bizi unutarak anımsayan?"
Ebediyetten yakınıyorlar; sanki ebediyet onlarda yakınıyormuş gibi. Daha ne istiyorsunuz?" Ölürken memnun edemedikleri garip bir ölme arzusunu taşıyorlar hâlâ.
Eğer unutuş için yaratılan kelimelerin bizi her an muaf tuttuğu unutuşa en azından bir defa kendimizi bırakabilseydik unutabilirdik.
Varlık unutuş için hâlâ bir isim.
Sizi, hakkınızda hiçbir şey bilmemek ve kendimi tamamen sizde kaybetmek için tanıdım."
Bekleyiş bekliyor. Bekleyen, bekleyiş yoluyla beklerken ölüyor. Adam bekleyişi ölüme taşıyor ve sanki ölümden, öldüğümüzde hâlâ beklediğimiz şeyin beklenişini yaratıyor.
Bekleyiş teselli etmez." – "Bekleyenlerin teselli edilecek hiçbir şeyleri yoktur."
* Burada yalnız değiliz.&” – "Hayır, tam anlamıyla yalnız değiliz. Peki, kabul edecek miydik yalnız olmayı?" – "Yalnızız, fakat herkes kendi hesabına değil, birlikte olmak için yalnızız." – "Birlikte miyiz? Tam olarak değil, öyle değil mi? Sadece, eğer ayrı olabilseydik."
* Beni sadece sizdeki kayıtsız ve hissiz olan şeyle sevmenizi istiyorum."
*Her an sanki ebediymiş gibi ve bizden yeniden geçici olmamızı bekliyormuş gibi davranmalıyız.
Öyle bir melankoliyle, ama öyle huzurlu bir kesinlikle hissediyordu ki artık asla Ben" diyemeyeceğini.
Tüm bu hikayenin anlamı, bölünemeyecek, anlamını ancak sonunda kazanacak uzun bir cümlenin anlamı olmasıdır; ve bu cümle anlamını, sonunda, ancak bir hayat nefesi olarak, tüm bu hikayenin devinimsiz hareketi olarak bulacaktır.
*Öyle bir şey yap ki seninle konuşabileyim.
*Kelimeler, kadında ifade bulmasına yardım ettikleri hatırayı tahrip ediyorlardı.
Hafızasında yeniden hatırlanabilir olanlar sadece acılar.
Size ait olan bu gücü kabullenin:’ -"Bilmiyorum ve bana ait değil’: – "Bu gücün sizin bir parçanız olduğunun kanıtı bu işte:’
Beklenenin, uzun zamandır sadece bekleyişi sürdürmeye hizmet ettiği, bekleyişin bu uç noktasında, belki son, belki de sonsuz anında: insan hâlâ aramızdadır.

Bilineni hiçe saymaya çalışmak, sadece bu.

Ve şimdi artık sahip olmadığım ve sizin
hiç sahip bile olmadığınız bir şeyi benden koparıp aldınız…"
&”Beklemek, sadece beklemek. Tuhaf bekleyiş, her anı birbirine eşit, tıpkı mekanda her noktanın birbirine eşit olması gibi, mekana benziyor, aynı süreğen baskıyı uygularken, baskı uygulamıyor. Bizde olan ve şimdi dışarıya geçen yalnız bekleyiş, bizsiz bizi bekleyiş, bizim kendi bekleyişimiz dışında bizi beklemeye zorlayan, artık hiçbir şeyi beklememize izin vermeyen bir bekleyiş. Öncelikle yakınlık, öncelikle yakınlığın bilinemeyişi, öncelikle birbirlerinden habersiz, birbirlerine dokunan ve ilişkisiz meçhul anların yan yanalığı.&”
&”Beklemek, bekleyişi, en için ve en dışın kesiştiği dairelerde kendi üstüne dolanmış, sıkışmış, yansız bir edim haline getiren şeye dikkat kesilmek, bekleyiş halindeki ve ta beklenmedik olana kadar geri döndürülebilecek olan dağınık bir dikkat. Bekleyiş, herhangi bir şey beklemeyi reddeden bekleyiş, adımların kıvrımlarını açarak gözler önüne serdiği sakin uzam.&”
&”Beklenenin, uzun zamandır sadece bekleyişi sürdürmeye hizmet ettiği, bekleyişin bu uç noktasında, belki son, belki de sonsuz
anında: İnsan hala aramızdadır.&”
&”Onun, bildiklerini hatırlamaktan ziyade unutarak zapt etmek arzusunda olup olmadığını soruyordu kendine. Fakat unutuş… O halde kendisinin de unutuşa
düşmesi gerekiyordu.&”
Beklenenin, uzun zamandır sadece bekleyişi sürdürmeye hizmet ettiği, bekleyişin bu uç noktasında, belki son, belki de sonsuz anında: insan hâlâ aramızdadır.

Bilineni hiçe saymaya çalışmak, sadece bu.

Bekleyiş, bir sırrı sayıklamaktır."
Gecenin düşünceleri, hep daha parlak, daha anonim, daha acı verici. Sürekli sonu gelmeyen acı ve neşe, ve aynı zamanda huzur."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir