İçeriğe geç

Başmakaleler 4 Kitap Alıntıları – Mahmud Esad Coşan

Mahmud Esad Coşan kitaplarından Başmakaleler 4 kitap alıntıları sizlerle…

Başmakaleler 4 Kitap Alıntıları

&“&”

Müslümanın hayatında iki ana duygu olmalıdır. Biri şükür, diğeri sabır. Bunlar kuşun iki kanadı gibi insanı mânevî yönden çok yücelere çekerler.
Hocası, büyük arifi ve meşhur sûfîsi Cüneyd-i Bağdâdî’ye genç yaşta iken sormuş;

“Şükür nedir sence, yâ Cüneyd?” diye. O da kısa bir süre düşünüp edep ve saygıyla, o zamana dek duyulmamış, orijinal bir cevap vermiş;

“Allah’ın nimetlerini yedikten sonra kalkıp da O’na isyan etmemektir.” demiştir.

Hz. Ali efendimiz yine buyurmuş ki:

“Sadece sahibini kurtaran tevbe, tevbe midir? Asıl tevbe şudur ki sıdk ile edildiğinde onun berekâtıyla nice kimse yola gelir ve kurtulur.”

Gerek fert, gerek aile, gerekse cemiyet olarak, varlığımız ve bekamızın, başarımızın ve mutluluğumuzun yegâne şartı İslâm dinidir; ona iman ve ihlasla sarılmaktadır. Kuvvet aldığımız kökleri tahrip etmemeli; bindiğimiz dalı kesmemeliyiz. Aksine hareket bizi hüsrana, felakete, anarşi ve izmihlale götürecektir.
Allah Resulü (sas) buyuruyor ki:
“ Her kim dünyaya ait maddi bir kazanç isterse ilme sarılsın, bunun gibi ahiretini kazanmak isteyen de ilme sarılsın ve bilsin ki ahiret de ancak ilim ile kazanılabilir.”
İslamın, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalışmayı öğütleyişi eşsiz bir dengelenmedir.
Allah Resulü (sas) “Kişinin kıldığı namazdan sağlayacağı fayda, idrak ve şuuru nisbetindedir.” buyurmuştur.
Namaz kul ile Yaradan arasında bir yakınlaşma ve bir gizli sözleşme demektir. Peygamberimiz’e (sas) Miraç gecesinde farz kılınmış olan beş vakit namaz, bir bakıma mü’minin miracı demektir.
Hz. Hüseyin abdest alırken sapsarı olurdu. Sebebi soranlara:
“ Bilmiyor musunuz ben kimin huzuruna gitmek için hazırlanıyorum?” buyururdu.
Ne durumda olursan ol dön ve gel
Kâfir de ateşperest veya putperest de olsan dön ve gel
Yüz kere tevbe bozup sapmış bile olsan yine gel
Çünkü Allah’ın engin rahmeti yanında umutsuzluğa yer yoktur.

İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın…
Bir hâl gelir… ağlayamazsın, susamazsın!

|Arif Nihat Asya

İslâm daha sonra ortaya çıkmış rakip bir din değil, insanlığın başlangıcından ve Hz. Adem’den beri var olan kıyamete kadar da sürecek tek ve hakiki dinin adıdır.
Hem O’nun sevgisinden dem vuruyor hem de Allah’a isyan ediyorsun. Ömrüme ant içerim ki bu mantıkça açık bir hatadır. Sevmen gerçek olsa idi muhakkak O’na itaat edersin, zira seven sevdiğine itaatkâr olur.

| İmam Şâfii

İslâm, insanın aklını ve zevklerini bir kenara bırakarak kul olduğunu idrak etmesi, ferman Allah’ındır deyip O’nun iradesine teslim olmasıdır.
İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın…
Bir hâl gelir… ağlayamazsın, susamazsın!

| Arif Nihat Asya

Çevrenizde bir yığın insan ve bir o kadar da dikir veya fikirsizlik var: Vurguncu, eyyamcı, kozmopolit, anarşist, sosyalist, komünist, epikürist, idealist, memleketçi, devrimci, bölgeci, ırkçı, ümmetçi vs. Siz, en son nefisini düşünerek; o anda “eyvah”larla, “keşke”lerle dövünmemeti; bin kere, milyon kere ölmekten daha beter, kaskatı bir yeis içinde beyhude çırpınmamayı gaye edinerek kendinize bir yol seçiniz. Hakk’ın emrinde, insanlığın ve insanların hizmetinde; başınızda en yüksek ve en asil fikirler, kalbinizde en ılık, en tatlı, en müşfik duygular; bilgili, şuurlu ve vakur adımlarla ebediyete doğru ilerleyiniz. Sarsılmaz, eskimez bie ülkünüz bulunsun; yarınınız bugünden daima daha ileri ve yüksek olsun!
Dünyadan göç etme anında pişmanlık duyulmayan bir ömür; zekice, dinamik ve verimli geçirilmiş bir hayat… ne kadar büyük bir zafer!
Ruhun sıhhati, huzur ve sükûnu konusunda ise en başta gelen deva, hiç şüphesiz sevmek"tir. Sevme duygumuzu geliştirmek için çok çalışmak, gayret ve emek harcamak zorundayız. Zira dünya saadeti ve âhiret selameti, büyük ölçüde bu duyguya sahip olmakla ele geçer.
Gerek fert, gerek aile, gerekse cemiyet olarak, varlığımız ve bekamızın, başarımızın ve mutluluğumuzun yegâne şartı İslâm dinidir; ona iman ve ihlasla sarılmaktır. Kuvvet aldığımız kökleri tahrip etmemeli; bindiğimiz dalları kesmemeliyiz.
İslâm sevgi dinidir.
…iyi müslüman ve faydalı insan olmak, her şeyden önce Allah’ı arayıp bulmaya, tanıyıp sevmeye dayanır. Bu sevgi eşsiz bir güç kaynağı, sonsuz bir mutluluk menbaıdır.
İşte gerçek iman böyledir, insana çevreyi ve eşyayı böyle temaşa ettirir. İnsanı böyle zarif, böyle edip, böyle sevdalı, sevgili, saygılı hâle getirir. Her şeyi böyle ibretle gözletir, hikmetle incelettirir. Sonunda insanı gerçek kul, has dost haline getirtir."
İslam’ı anlamak için İslam’ın kendi mefhumlarını anlamak ve bu mefhumların tarifi için kullandığı tabirleri doğru olarak bilmek zarureti vardır. Her temel mefhum ve inkılab kendini yayma hakkını birlikte getirir.
Asıl, bilmediğini bilmektir" soylu bilgi;
Kara tahta, tebeşir ve kenarda bir silgi…
Necip Fazıl Kısakürek
Kişi bilmediği şeyin düşmanıdır.
Hz. Ali
Herkesin derdine dermânı yine derdindedir
Derdinin içindeki dermânı bulmazsa ne güç
Niyâzi-i Mısrî
Dua, kazay-ı mübremi, yani kesinlik kazanmış ilahi bir takdir ve hükmü durdurur ve değiştirir.
Kul dua edince muhakkak bir şeyler kazanır, onun duası karşılıksız bırakılmaz. Ya dilediği şey kendisine bahşolur ya bir günahı bağışlanır ya da sevabı ahirette verilmek üzere muhafaza olunur.
Bir halk türküsü, Seversen bir güzel, sev çekme çirkin derdini" der. O halde iyi ve güzel olanı aramalı, bulmalı ve onu sevmeliyiz.

En iyi ve güzel olan ise bütün güzelliklerin sahibi yaratıcısı, mucidi, mübdii olan zât-ı akdes, yani Hz.Allah’tır.

Sevmek, insanoğluna bahşedilen duyguların en hoşudur. İç ve dış dünyamız sevgi ile renklenir, canlanır ve mânalanır. Allah’ ın bu güzel nimetinden mahrum olanların ise yüzleri asık, kaşları çatık ve gönülleri karanlıktır. Böyleleri, etrafını kırar geçirir, dilleriyle, halleriyle herkesi incitirler. Sevme duygusu gelişmemek, sevmeyi bilmemek, mahrumiyetlerin en büyüğüdür.
Müslümanın hayatında iki ana duygu olmalıdır. Biri şükür, diğeri sabır. Bunlar kuşun iki kanadı gibi insanı manevi yönden çok yücelere çekerler
Yaşam kavgası ve menfaat hırsı, hayatı aslî ve ulvî gayesinden saptırmıştır. Çalışma, didişme, zevkler ve üzüntüler arasında büyük çoğunluk kendi rühî ihtiyaçlarını göremiyor. Hayatın, ölümün, sonsuzluğun mahiyeti hakkında dışardan ve kendi içinden &‘gelen uyarıları duymuyor veya bunlar üzerinde derin düşünemiyor. Halbuki bu çıkmaz yoldan, yararsız gidişten derhal dönmek selim aklın ve sağlam imanın ilk şartıdır. Çünkü ortada insanın hem dünyadaki hem de ahirette ki huzur ve sükunu, kazanç ve mutluluğu bahis konusudur. Bunlar için yanlış ve eğri yolu bırakıp doğruyu bulmak gerekmektedir.
Görülüyor ki ahlâk, cemiyet halinde yaşamanın vazgeçilmez bir şartı ve gereğidir. Cemiyette ahlâk bozulunca, “organizasyon ve koordinasyon aksar ve kaçınılmaz netice olarak cemiyet anarşi ve çatışmalar içine sürüklenir.
her kim dünyaya ait maddi bir kazanç sağlamak isterse ilme sarılsın, bunun gibi ahiretini kazanmak isteyen de ilme sarılsın ve bilsin ki ahirette ancak ilim ile kazanılabilir. (Hadis-i Şerif)
İlerlemek ve yükselmek için hem ilme hem de ahlaka ihtiyaç vardır.
O halde toplumca imana değer vermeli, inancın, mâneviyatın ve sevme duygusunun tohumlarını tâ çocukluk çağında gönüllere ekmeli ve geliştirmeliyiz. Bu yoldaki eğitim salt bilgiden, kuru ilimden, maddî sanat ve hünerlerden de önde gelir, öne alınmalıdır da. Çünkü inançsız ilim ve hüner şerre alet olur. Kuru bilgi her yerde ve her zaman sadece gurura, bilgiçlik taslamaya veya suistimale yöneltmiştir
Ne kusursuz, ne tam, ne harika, ne şahane nizamdır, İslam!
İslam, her çağın ve özellikle şu hasta asrın şifası; tüm maddi ve manevi, ferdi ve içtimâi dertlerin devası; akılların gıdası, gönüllerin sefası; karanlık gecelerin nurlu sabahı, ölümlü dünyanın âb-ı hayatıdır.
Güzel ahlâk kolayca kazanılamaz, nadide bir çiçek gibi sürekli bakım, ihtimam ister.
İlerlemek ve yükselmek için hem ilme hem de ahlâka ihtiyaç vardır.
Malumdur ki sadece &‘Ahlaklı ol!’ demekle insanları ahlaklı yapmak mümkün değildir. Ahlak bu kadar kolayca tesis ve temin edilemez; nazlı ve nadir bir çiçek gibi itinalı bakım ister. Onu besleyen bazı kökler ve bir takım unsurlar vardır ki bunlar kesilirse ahlak derhal bozulur, canlılığını hemen kaybeder.
Canım kudreti elinde olan Allah’a and olsun ki mü’min arıya benzer.
O ki hoş şeyler (çiçek özü) yer, hoş şey (bal) hasıl eder. Konduğu dalı kırmaz ve hiçbir şeyi bozup fesada uğratmaz."

(Ahmed b. Hanbel,II,199-6872……)

Kişi fikri münakaşa ve münazaraya, tenkide veya kendini savunmaya nefsani sebeplerle, kibir, ucub ve benlikle değil, ilahi ve samimi duygularla girmeli; gerçeği bulmayı ve ona uymayı isteyerek tenkit ederken bile hakaretçi ve kırıcı olmamalıdır.
İnsanlar arasındaki çekişme ve ihtilafların bir kısmı sırf yanlış anlamadan doğar. Onun için siz de kendinizi zaman zaman kontrol ediniz; doğru sandığınız; peşinden gittiğiniz fikirlerin, bilgilerin aslını, kaynağını araştırınız. Yerleşmiş huylarınızı, şahsi kanaatlerinizi körü körüne savunmayınız.
Niyetiniz Allah’ın rızasını kazanmak olsun ve her şeyiniz dini, ilahi bir hakikate dayansın, ayete, hadise, fıkha uysun.
Sevgili peygamberimiz aleyhisselam müslüman şairlerinki şöyle dursun, müşriklerin şiirlerini bile -içinde hakimane ifadeler bulunmak şartıyla – okutur, takdir ederdi.

Muhakkak ki şiirlerin bazıları mahza hikmettir." (Buhari,edep-90/ tirmizi,edep-69….)

Allah’ı bilerek şuurla yapılacak az bir amel yarar sağlar ama Allah’ı tanımadan cahil ve gafil olarak işlenen çok amelin bile kişiye bir faydası dokunmaz.

Hakim et-Tirmizi……….

Doğru ve gerçek inanç fertlerden esirgenirse yeri boş kalmaz, ya hurafeler ya da gayr-i milli düşünce sistemleri tarafından doldururlur. Toplum kibir, kin intikam, zulüm, haksızlık gibi çarpık temayüllerin çalışmalarıyla yıpranır.
Hayat, şanı yüce yaratıcının insana bir ihsanıdır, hiç kimse, Allah’ın iradesi dışında ona sahip olamaz.

Doğrusu biz diriltiriz, biz öldürürüz, dönüş bizedir." (kaf/43)

Müslüman her şeyden önce ve en çok Yaradan’ını sever. Sonra O’nun elçisi eşsiz bir ahlak, fazilet ve hikmet örneği olan elçisi Hz. Muhammed’e gönül bağlar. Onların hoşnutluk ve rızasını kazanmaya çalışır. Buyruklarını tutar, yasakladıklarından kaçınır. Bu buyruk ve yasakların ışığı altında tüm yaratılmışlara, müslüman olsun, gayrimüslim olsun, bütün insanlığa karşı iyi niyet besler, onlara iyilik yapmaya, faydalı olmaya çalışır.
Fussilet suresinde şöyle buyuruluyor: Ben de gerçek müslümanlardanım" diyerek iyilikler yapan ve insanları Allah’a davet eden bir kimseden sözce daha güzel kim olabilir!
İnsanlığın dertlerine çözüm olsun diye ortaya konan her beşeri sistem, beraberinde bin bir yeni dert ve problem getirmiştir. Çünkü onlar insanı madde ve manasıyla bir bütün olarak tanıyamamakta ve kavrayamamaktadırlar.
Hakk’ın emrinde, insanlığın ve insanların hizmetinde; başınızda en yüksek ve en asil fikirler, kalbinizde en ılık, en tatlı, en müşfik duygular; bilgili, şuurlu ve vakur adımlarla ebediyete doğru ilerleyiniz. Sarsılmaz eskimez bir ülkünüz bulunsun; yarınınız bugünden daha ileri ve yüksek olsun!
Çevrenizde bir yığın insan ve bir o kadar da fikir veya fikirsizlik var: vurguncu, eyyamcı, kozmopolit, anarşist, sosyalist, komünist, epikürist, idealist, memleketçi, devrimci, bölgeci, ırkçı, ümmetçi vs. Siz, en son nefesi düşünerek; o anda eyvah"larla, "keşke"lerle dövünmemeyi; bin kere, milyon kere ölmekten daha beter, kaskatı bir yeis içinde beyhude çırpınmamayı gaye edinerek kendinize bir yol seçiniz.
Toplumumuzun dirliğini korumak, onu yüceltmek istiyorsak işe ahlaktan başlamalı, insanlara salt bilgi vermek yerine fertlerin zihniyet ve karakterini işlemeye, onları vicdanlı, ahlaklı eğitmeye çalışmalıyız..
Gerçekten de arı koşanlarında bilindiği üzere imrenilecek örnek bir düzen, ibret alınacak sağlıklı bir yaşam vardır. Her arı görevinin ne olduğunu bilir, durmadan çalışır. Kurallara uymayanlar kovandan hemen uzaklaştırılır. Her arı, kovanına ve beyine içten bağlıdır, gerektiğinde toplumu korumak için kendisini feda eder..

Arının içgüdüsüne uyarak koruduğu düzeni, insan toplumlarında sevgi, şefkat.. gibi duygulardan örülü olan ahlaki sistemleri" ayakta tutar..

Ey saadet yolcusu! Önce ilim tahsil etmen gerek. Çünkü ilim hakiki mürşittir. Yapılacak her doğru hareket ancak bilmekle olur..
Ey dünya dağdağasına dalmış, ruhunun ihtiyaçlarını ihmal etmiş dostum! İşte tevbe kapısı ardına dek açık, dönüş ve uyanma imkanı elinde..

İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın..
Bir hal gelir.. ağlayamazsın, susamazsın!
[ Arif Nihat Asya ]

Yadında mı doğduğun zamanlar ?
Sen ağlar idin gülerdi alem.
Bir öyle ömür geçir ki olsun
Mevtin sana hande, halka matem..

mevt: ölüm / hande: sevinç / matem: üzüntü

Vaktinde uyanarak elden kaçırdığımız birtakım fırsatları telafi etmemiz şüphesiz imkan dahilindedir. Beni en çok düşündüren, hattâ korkutan şey, son pişmanlık demi, merdivenleri ağır ağır çıkıp bitirdikten sonra, eteklerinde dökülmüş, gümüş renkli bir yığın yaprağı görüp semaya ağlayarak bakılan" zamandır..

Dünyadan göç etme zamanı pişmanlık duyulmayan bir ömür; zekice, dinamik ve verimli geçirilmiş bir hayat..ne kadar büyük bir zafer !

Bunca dış düşmanın yanı sıra,
müslümanın bir yığın da mânevi iç düşmanı vardır.

— M. Esad Coşan

Gerçek mümin için en mühim haslet ve en büyük devlet, Allahu Teala’yı sevmek ve O’nun tarafından sevilmektir; erişilecek mertebelerin en yükseği budur. Hayatın bütün çabaları bu gayeye ulaşmak için olmalıdır. Öğrenilen ilimler insanda bu şuuru uyandırmamışsa boşa çekilmiş bir emek ve manevî bir vebal demek olur.
Kurtuluş ve mutluluk sadece İslam ile mümkün olacaktır.
Onbeşinci hicri asrın eşiğinde Doğu’da, Batı’da nice acı yanılma ve tecrübelerden sonra şu gerçek anlaşılmaya ve görülmeye başlamıştır ki hasta insanın dertlerinin devası İslam’dadır
Sarsılmaz, eskimez bir ülkünüz bulunsun; yarınınız bugünden daima daha ileri ve yüksek olsun.
İçsen bu sudan, bir daha, dostum; susamazsın…
Bir hâl gelir… ağlayamazsın, susamazsın!
Kurtuluş ve mutluluk sadece İslam ile mümkün olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir