İçeriğe geç

Bohem Apartmanı Kitap Alıntıları – Mehmet Erikli

Mehmet Erikli kitaplarından Bohem Apartmanı kitap alıntıları sizlerle…

Bohem Apartmanı Kitap Alıntıları

&“&”

Benim ölme nedenim hiç yaşayamamaktı.
Ah bu aşk neden böyle geriye sarar hayatı?
Sürekli, eskimiş zamanlara doğru yol alıyordu içi.
Her şer, her zaman şer değildir.
Gözlerinin içinde terk edilmiş kaç akşam unutuldu Seda?
Bir kediye kulak vermeniz şart.
Bunları size niye anlatıyorum ki ben? Ah deli kız! Yine içinde biriken lavlar şu kanat sesinden mahrum havada bir yabancının üzerine dökülüverdi!
Ama onu en çok huzursuz edecek şey bugünün de çok çabuk bitecek olmasıydı.
Ben ruhsuz bir insan mıyım? Bilmem.
Ve mırıldandı Şimdi asabı bozuk bir adam gibi gelir akşam" diye. Oysa düpedüz kendisiydi akşam!
Ben onu su gibi içmeyi adayacaktım kendimi. O bana kalbini bütün girinti ve çıkıntılarını ezberletecekti. Evlenecektik sonra. Bohem apartmanı olacaktı yuvamız. Hiç yıkılmasın izleyecektik. İyi bir işim olacaktı. Seda hep var olacaktı.
Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.
Saatlerce tek bir şey yapmıştı. Manalı manalı duvarlara bakmıştı. Karşısında buz gibi bir hissizlikle duran duvarlarla bir alıp veremediği mi vardı? Belki çivi tutmuyorlar diye kızıp, bu suçu onların yüzüne yüzüne vuruyordu. Sahi, duvarlar onu ne kadar anlıyordu? Ya da o duvarların kendisini ciddiye aldığını mı düşünüyordu? Duvarlar, duvarlar, duvarlar… Nasırlaşmış bir ömrün artıkları duvarlar…
Korkularla sulanan dünyamızın altı üstüne, üstü altına getirilse de değişmeyecek şeylerin başında geliyordu şüphe ve ondan doğan korku.
Burada umut etmek yasak, burada alınan her nefes ölüme düğümlenen bir iplik.
Ben ruhsuz bir insan mıyım? Bilmem. Hayatımda kimseler yok. Delindikçe deliniyorum, delirdikçe deliriyorum.
Ama onu en çok huzursuz edecek olan şey bugünün de çok çabuk bitecek olmasıydı.
Ölmeden birkaç saat önce karıncaları birer ikişer yiyen bu adam artık karıncalar için geri çevrilemez bir ziyafet olmuştu. Karıncalar onun bedeninden koparttıkları parçaları toprağın derinliklerine götürüyorlardı. Böylelikle kimselerin göremediği Güney küçük küçük toprağa veriliyordu.
Ah bizim bir türlü sızlamayan vicdanımız!
Yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de."
Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.
Herkesin bir ölme nedeni vardır dediler. Evet, bu bir felsefeydi. Okumuştum zamanında. Benim ölme nedenim hiç yaşayamamaktı.
Kimi saatler ölüm dahi tercih edilir yalnız kalmamaya. Hiç değilse kıyısında bile yaşanabilir ölümün, bu tonlarca ağırlığı başköşeye yığan yalnızlık yerine.
Hep söylüyordum Paranın gerçek gücü, ölüme set çekebilseydi, herkes işte o vakit onun gerçek kölesi olurdu" diye. Ölüme set çekemeyen "Para" hatırı sayılır köle sayısına ulaşmıştı ulaşmasına ama "Para" hâlâ her şeyin üstünde değildi. Buna inancım tamdı.
Aşk" için cisim, ten ayrıntıydı. Esas olan bu duygunun hakkıyla yaşanmasıydı.
Ben onun yanındayken her şeyden çok hiç" olacaktım. Ah bu aşk neden böyle geriye sarar hayatı? Ben… Hiçbir şeye kolay alışamayan ben… Şimdi bir daha mı yaşayacaktım geride kalanları? Gelecek için kurabilecek hiç saatim olmadı ki!
İçimdeki ve sizin oradan göremediğiniz dışımdaki yalnızlık benim başucu hastalığım olarak tescillense hiç yadırgamam. Bendeki yalnızlık, tozun bile konaklamadığı bomboş odalarda bir başına kalmak. ………….. Bendeki yalnızlık, hiçbir şeye sığmayacak kadar kendisidir.
Yaşamın keşmekeşliği içinde unutmaya çalıştığım, tekrarlanmasını istemediğim ve bütün mümkünsüzlüklerin içinde doyasıya yaşamak istediğim şeyler vardı. Sıradan bir konukluk olmasın istiyordum. Yerleşik bir düzen içinde, her şeyden, her şerden uzak bir sığınma yeri olmasının ötesinde yeni bir gezegen…Havası, suyu olmasa da kalbimin huzursuzluğunu dindirebilecek bir yer.
Evet bir de aşkın, hücrelerime kadar kendine çizdiği sınırların benim haritamı ne kadar değiştirdiğini söylemeliyim. Bir bilseniz, ah bir bilseniz !
Fakat bu dünyanın suç çeşitliliği darağacına dar gelir.
Cevabını ona sormadan bulamayacağım sorunun ipuçlarını​ onun yüz hatlarında, yer yer kalın ve ince kıvrımlarla beliren ifadeler içinde aradım.
Ben ruhsuz bir insan mıyım ? Bilmem. Hayatımda kimseler yok. Delindikçe deliniyorum, delirdikçe deliriyorum. Sonum şerre yakın bir yerde çadır kuracak kesinlikle. Yahu ben ne kadar bedbaht ne kadar uyuşuk ne kadar sümüklü böcek hızında yaşayan bir adamım böyle !
Yaşamın keşmekeşliği içinde unutmaya çalıştığım, tekrarlanmasını istemediğim ve bütün mümkünsüzlüklerin içinde doyasıya yaşamak istediğim şeyler vardı. Sıradan bir konukluk olmasın istiyordum. Yerleşik bir düzen içinde, her şeyden, her şerden uzak bir sığınma yeri olmasının ötesinde yeni bir gezegen…Havası, suyu olmasa da kalbimin huzursuzluğunu dindirebilecek bir yer.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir