İçeriğe geç

Ruhsal Düşünce Kitap Alıntıları – Salman Jayesh Khanna

Salman Jayesh Khanna kitaplarından Ruhsal Düşünce kitap alıntıları sizlerle…

Ruhsal Düşünce Kitap Alıntıları

&“&”

Biri sizi eleştirirken zorunuza gitmiyorsa, bilin ki doğru yoldasınız…"
Bazen bazı insanların hayatına yalnızca katalizör olarak gireriz.
Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar ve sessizce çekiliriz. Ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza bakmadan yolumuza devam ederiz.
Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir.
Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta bunların tersi de tesadüf değil. Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar. Tesadüf gibi görünen karşılaşmalar, yolu sorduğumuz herhangi biri, hafifçe çarptığımız insan.

Bize gülümseyen küçük bir çocuk önümüzden aniden uçuveren kuş…Gün boyu yaşadığımız en basit olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel, ruhsal yada duygusal bir olayın tetikleyicisi olur. Küçük ya da büyük…

En büyük düşmanımız en iyi dostumuzdur aslında. Çünkü bizde en büyük değişime neden olur genellikle.

Yaşadığımız her durum, tanıştığımız her insan öğretmenimizdir. Ne kadar kısa sürede öğrenirsek öğrenmemiz gerekenleri, karmamızı çözüp, iç huzuruna,mutluluğa,ideal ilişkimize ve ruhsal bütünlüğe ulaşırız…

Düşüncelerimiz, duygularımz, birer enerjidir.
Olumlu düşünceler enerjimizi artırır.
Olumsuz düşünceler ise enerjimizi azaltır.
Enerji tüketen duygu ve düşüncelerimizi, enerji üreten duygular haline çevirmeliyiz…
Bu şekilde mutluluğa ulaşabiliriz
Düşünceler zihnin ayaklarıdır… Kafanız boş ise harekete geçmeniz mümkün değildir.
Güç istedim… Ve yaratıcı, beni güçlü yapmak için karşıma zorluklar çıkardı.
İnsan,zihniyle insandır.Fakat zihnini kullanamıyorsa sadece görüntüsü ile insandır.
Akıl insana yemek içmek,karışık problemlerin içine balıklamasına atlamak için verilmedi.Tek başına akıl,insanı ancak ihtiyaçlarını gideren bir varlık yapar.Ancak aklı kalbe arkadaş yaptığımız zaman akla sadece doğru olanı yaptırabiliriz.Unutmayın akıllı olmak iyi bir insan olmak değildir.Aklınızı imanınızla birleştirin,huzuru yakalayın
Hayat aslında çok basit,onu zorlaştıran biz insanları!
Yazdıklarınız kadar değil;yazmadıklarınız kadar kısır düşüncelere sahip olursunuz.Bu nedenle durmayın,yazın.
Küçük bir kız edasıyla yazan da vardır,koca bir adam olan da…Bazen bir yabancıya anlatmak ister içindekileri insan,ama güvenemez kimseye,ondan yazar.Bazıları ölümden kaçmak ister ve yazar,bazıları ölümsüz olmak,kimileri de ne olursa olsun yazmak.Kalemle yazanlar yazının ruhuna dokunmak isterler.Kendilerinden bir iz bırakmak için kağıt kalem kullanırlar.
İnsanlar bir şeyi kazanmak uğruna geçirir gündüzü,gecesini…
Huzuru kendi elleriyle kaybederler,akıllarıyla bulmaya çalışırlar.
Oysa,huzurun,istemekle değil,Yaratanın verdikleriyle yetinerek elde edildiğini çok sonra anlar.
İstemeyi bilen insanlar,hedeflerinin önüne niyetlerini koyanlardır.
Sevgi ve insani bağlar parayla değiştirilirse sonuç her zaman olumsuz olur.İnsan kalbiyle,sevgisiyle insandır,gerisi topraktır. Mal ,para,topraktır.Toprak için değil,kalp kazanmak için yaşamak lazım.
Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış,yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.
Hayal kurmak ile hayallerle yaşamak arasında ince bir çizgi vardır.Hayat,gerçekleşebilecek hayaller arenasıdır,ama hayallerin durağında bekleme yeri değildir.
Unutmayın;kalbimizi imanla güçlendirir ve akılla birleştirirsek her işimiz hayırla biter.Sana yakışanı yap,canının istediğini değil…
Samimiyeti güçlü olmayan niyetin,sonuca ulaşabilecek kadar gücü de yoktur.
Verimli bir toprağa ekilen tohum gibi mutluluk,yumuşak bir kalpte yer edinip büyüyebilir ancak.
Sır ve mucize yoktur,inançla çabalamak yetelidir.
Siz değersiz olsaydınız, Allah sizi insan olarak yaratmazdı.
Dualar, hayat labirentlerinden sizi çıkaran doğru işaretlerdir. Onu takip ettiğiniz sürece, bütün labirentlerden kolaylıkla kurtulursunuz.
Bir yerde gören göz yoksa, orada güzelliklerle çirkinlikler birbirine eşittir." (H. Şirazi)
Biri sizi eleştirirken zorunuza gitmiyorsa, doğru yoldasınız!
Hiç bir dağ çiçeği insanlar beni görsün, beni beğensin diye açmaz! Açmayı sadece bir emir ve görev olarak bilir. Sende insanlardan övgü beklemeden iyiliklerine devam et, çünkü iyilik övülmek için yapılmaz, Hakk’ın rızası için yapılır.
Gerçek dostun matematiksel tanımı ise; sevincinizi artıran, geleceğimize katkıda bulunan kişidir. Yani sevinci çarpan, üzüntüyü bölen, geçmişi çıkartan (azaltan), yarını toplayan (katlayan); kalbimizin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplayan ve bize yardımcı olan kişidir.
Dua ettiğin kadar kul, kabul edildiği kadar sevgilisindir Rabbin katında.
Aristo’yu ders vermeye çağırmışlar, gitmek istememiş. Zorla ikna edince derse girmiş. Talebelerden büyük boy bir kağıt almış ortasına bir nokta çizmiş ve sormuş ;
Ne görüyorsunuz?" diye.
Talebeler;
"Nokta…" demişler.
O da kağıdı atıp sınıfı terk etmiş;
"Neden?" diye sorduklarında ;
"İçinizde bu kağıdı gören yok da ondan!" diye cevaplamış.
Müslüman insan şansa inanmaz. Şans diye bir şey yoktur. Şansa inanan kaderi inkar eder. Kaderi inkar eden iman sahibi olamaz
Bir insanın kalbini kırmamak için irademizi kullanmazsak, insanlık kimliğimize yazık olur.
Üzerinde bulunduğun bu denizde hareket et, dalgalar devamlı seni üstte tutacak ve sahile ulaştıracaktır.
Neyle hanşır, onunla mahşer…
(Okumak Bizim İşimiz)
Rivayete göre Sultan Mahmut, sık sık kıyafet değiştirip halkın arasına karışır ve memlekette neler olup bittiğini anlamaya çalışırmış.
Bir akşam uğradığı bir kahvede, aksakallı çaycıya herkesin ‘Tıkandı Baba’ diye hitap ettiğini duyunca merak etmiş ve bu adama neden Tıkandı Baba denildiğini öğrenmek istemiş.
Biraz ısrardan sonrada Tıkandı Baba anlatmış;
“Bir gece rüyamda bir çok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepside akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. ‘Benimki de onlarınki kadar aksın’ diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden ‘Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın…’ dedim ve uğraşırken tamamen tıkandı, hiç akmamaya başladı.
Ben yine açmak için uğraşırken birden Cebrail göründü ve bana; “Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık!” dedi. O gün bugün adım Tıkandı Baba’ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyorum. Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına;
“Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altına bir altın koyacaksınız ve bu işe bir ay boyunca devam edeceksiniz!” diye talimat vermiş.
Sultan Mahmut’un adamları “Peki…” demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba’ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis;
‘Uzun zamandır baklava da yememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim’ diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış, evin yolunu tutmuş.
Yolda giderken ‘Ben en iyisi bu baklavayı satayım, evin ihtiyaçlarını gidereyim.’ diyerek işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya;
“Taze baklava, güzel baklava!”
Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Sıkı bir pazarlıktan sonra anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavaları satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bakmış her dilimin altında altın.
Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklava getirmişler.Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.
Yahudi hiçbir şey olmamış gibi;
“Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım.” demiş.
Tıkandı Baba da “Peki,” demiş anlaşmışlar.
Bir ay boyunca, Tıkandı Baba’ya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı Baba’dan baklavaları satın almış.
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut;
“Hele şu Tıkandı Baba’ya bir bakalım, nicedir?” deyip Tıkandı Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine, ama bir de ne görsün, bizim Tıkandı Baba eskisi gibi darmadağın. Sultan;
“Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?” diye sormuş.
“Geldi Sultanım”
“Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?”
“Efendim her gün gelen tepsiyi bir Yahudi’ye satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.”
Sultan şöyle bir tebessüm edip;
“ Anlaşıldı Tıkandı Baba, anlaşıldı, hadi benimle gel.” deyip almış ve onu hazine odasına götürmüş; “Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır, küreğine ne kadar altın gelirse hepsi senindir.” demiş.
Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.
Sultan;
“Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle git, onlar sana ne yapacağını anlatırlar.” demiş ve askerlerden birini çağırıp “Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş seçsin, o taşı ne kadar uzağa atarsa oraya kadar olan araziyi Baba’ya verin.” demiş.
Padişahın adamları Tıkandı Baba’yı alıp Üsküdar’a götürmüşler;
“Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım.” demişler.
Baba “Niçin?” diye sormuş.
Askerler;
“Hele sen bir beğen bakalım” diye ısrar etmişler.
Baba ‘şu yamuk, bu küçük’ derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline ve “Ne olacak şimdi” diye sormuş.
Askerler;
“Baba sen bu taşı atacaksın ve ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını Padişahımız Efendimiz sana bağışlayacak.” diye anlatmışlar.
Tıkandı Baba taşı başının üstüne kaldırmış ve tam atacakken elinden kayıp başına düşmüş. Babacık da düşüp oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Padişah, o meşhur sözünü söylemiş;
“Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmut!”
&‘Bugün’ bir hediyedir o yüzden ona Allah’ın lütfu denir.
Tabiatta kötülüğün kaynağı insandır. Diğer canlılar sadece içgüdüleriyle hareket ederler ve onlara karşı tedbir alınabilir, ancak kötü niyetli insanların nerede ne yapacağını kestirmek, tedbir almak her zaman mümkün değil.
Rabbini seven, O’nun takdirine saygı duyar, O’nun verdiği canı küçük görmez. Kendinden başka kimseyi yermez, ayıplamaz, küçük düşürecek nazarlar etmez.
Hayata dair isteklerin tek adresi Cenab-ı Hakk’tır.
Bilge adama sordukları ve aldıkları cevaplara çok sevinen ve mutlu olan çocuklar zaman içinde sıkılmaya başlamışlar. Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım diye düşünmüşler. Kardeşlerden biri, buldum…" demiş.
İki elimin arasına kelebek koyacağım. Avucumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölü mü? Ölü derse bırakacağım, canlı derse avcumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabını bilemeyecek.
Kelebeği ellerinde tutan kardeşlerden biri, kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış ve sormuş…
"Avcumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölü mü?" Bilge, uzun uzun çocuğun gözlerine bakmış ve cevaplamış;
"Senin ellerinde evladım, senin ellerinde…"
İçinde büyüttüğüne dikkat etmeli kişi,
Büyüttüğü onu Allah &‘a yakınlaştıran olmalı
Değilse şeytandır ona yakınlaşan.
Niyet edilen her şey kişiyi Allah merkezine yakınlaştırıyorsa iyi niyettir; uzaklaştırıyorsa, iyi niyet olması hiçbir işe yaramaz.
Eve ekmek getiren babaya minnet duyup, babanın vesilesiyle eve ekmek gönderen Rabbi’ni unutmak elbette kalbi katılaştırır, ruhsal zekayı işlemez hale getirir.
Bilge adama sordukları ve aldıkları cevaplara çok sevinen ve mutlu olan çocuklar zaman içinde sıkılmaya başlamışlar. Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım diye düşünmüşler. Kardeşlerden biri, buldum…" demiş.
İki elimin arasına kelebek koyacağım. Avucumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölü mü? Ölü derse bırakacağım, canlı derse avcumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabını bilemeyecek.
Kelebeği ellerinde tutan kardeşlerden biri, kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış ve sormuş…
"Avcumun içinde bir kelebek var, canlı mı ölü mü?" Bilge, uzun uzun çocuğun gözlerine bakmış ve cevaplamış;
"Senin ellerinde evladım, senin ellerinde…"

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir