İçeriğe geç

Uyandırılmış Toprak Cilt 2 Kitap Alıntıları – Mihail Şolohov

Mihail Şolohov kitaplarından Uyandırılmış Toprak Cilt 2 kitap alıntıları sizlerle…

Uyandırılmış Toprak Cilt 2 Kitap Alıntıları

&“&”

Çünkü her şeye rağmen insanın yürekten bağlı olduğu bir geçmişe, mezarlıktan ya da uykusuz bir gecenin karanlık sessizliği içinden bakmak daima daha kolaydır!
Bazen öyle olur ki, başka birinin mutluluğu değil, iki kuşun kısa süren mutluluğu bile ruhu yaralanmış insanın içinde kıskançlık yaratır; dudaklarında gülümseme değil, kırılmış umutlarla dolu acı anılar uyandırır.
Hangimizin beyni daha çok sulanmış orası belli değil. Söyle bakalım, sence dünyada en önemli şey nedir?
Dubtzov fısıldar gibi içini çekerek bir nefeste: Aşk! dedi.
İnsanlar büyük adamları da alaya alır, sen bakma, dedi.
Böyle düzenlenmemiş, temeline oturmamış bir yaşantı bize epey ter döktürüyor, diye söylendi, her şey bir acayip yön tutturmuş, döne dolaşa gidiyor. Sanki iyi bir cambazın numaraları gibi!
Demek ki gerçekten ilk aşk unutulmuyordu.
İnsan yalnızca savaşta öfkeli olmalı, savaşta öfke adamın çarpışmasına yardım eder. Tarla sürerken daima neşeli olmalısın, çünkü toprak senden her zaman iyi davranışı, kendisine şefkatle bakmanı bekler.
Bir insanı kendisine özgü olan bu garipliklerden yoksun et, bak ne oluyor? Çıplak, anlamsız bir şey haline geliyor. İşte bu kırbaç sapı gibi.
Akıllı insan, bir aptalın yanında da akıllıca konuşur! Aptal olan biri ise, akıllının yanında da olsa, yine aptalca konuşur!
Aç insan ormandaki kurt gibidir, nereye istersen sürebilirsin onu. Oysa tok insan yemliğin başındaki domuza benzer; taş çatlasa yerinden kımıldamaz.
İnsancıklarımız Rusya’daki adetlere uygun olarak yetimlere, sakatlara acırsa bunda olağanüstü bir şey yoktur. Gelgelelim senin gibi aklı başında bir delikanlıya, üstelik kendi liderleri olan birine acımaya başladılar mı, bundan daha utanılacak, daha korkunç bir şey düşünülemez.
Bir kere şunu aklına iyice koy: Okumuş bir kızın gözünde sen cahilin, aptalın birisin! Seni ne yapsın? Beş dakika sonra yanında sıkılmaya başlar. Konuşacak şey bulamaz. Aptal bir kızın işine de yaramazsın, çünkü aptal bir kız senden akıl alamaz, kendinde bir parça olsun akıl yok ki ona veresin. Öteki erkekçe yeteneklere gelince; bunlar okumuş olanlarda da okumamış olanlarla da aynıdır. Bu bakımdan okumuş olanlar yine daha üstün durumda. "
Erkek, gerçek bir erkek yoldan çıksa da hiç sesini çıkarmadan tekrar doğru yolu bulur.
Eskiden neydin ki? Rüzgar gibi bir varlık! Şimdi tam bir kız oldun. Bir delikanlı sevdiği genç kız için bir başka erkeği dövünceye kadar delikanlı sayılmaz! Sadece uzun pantolon giymiş bir çocuk sayılır… Kız da öyle. Gülüp durduğu gözlerini oraya buraya çevirdiği, yan yan baktığı sürece tam anlamıyla genç kız sayılmaz. Eteğinin altına rüzgar dolan bir yaratıktır o kadar! Ama gözleri sevdiği erkek için yaşlanır, geceleri yastığını ıslatmaya başlarsa, işte o zaman gerçek bir genç kız olur. Anlıyor musun küçük budala?
İnsan da öyledir. Bir garipliği, bir özelliği olmazsa, o da işte bu kırbaç sapı gibi çıplaktır, zavallıdır. Bir insanı kendisine özgü olan bu garipliklerden yoksun et, bak ne oluyor? Çıplak, anlamsız bir şey haline geliyor.
Karanlık olgun insanların dostudur. İçimizde yaşantımız üzerine felsefe yapma isteği uyandırır."
Sözüme güvenin, hayatta ziftlenmekten daha önemli bir şey yoktur.
Görüyor musun kültürsüzlük, cehalet adamı nerelere götürüyor! Öğrenmek gerekir, öğrenmek!
İnsan ancak akıllı bir insanla akıllıca konuşur…
Duyduğu acı, pişmanlık duygusu, yok olan varlığın yarattığı boşluk, o gün korkunç bir ağırlık halinde ruhunun ta derinliğine indi.
Yağmurla yıkanmış bozkır, güneşin altında çiçek açarak serpilmiş, güzelleşmişti. Şimdi tıpkı yavrusunu emziren genç bir anaya benziyordu;öylesine güzel , öylesine sakinleşmiş görünüyordu ki! Biraz da yorgun bir hali vardı ama, sanki her yanında, o annelere özgü mutlu, tertemiz, aydınlık gülümseyiş seziliyordu.
Aç insan ormandaki kurt gibidir, nereye istersen sürebilirsin onu. Oysa tok insan yemliğin başındaki domuza benzer; taş çatlasa yerinden kımıldamaz.
Bazen öyle olur ki, başka birinin mutluluğu değil, iki kuşun kısa süren mutluluğu bile ruhu yaralanmış insanın içinde kıskançlık yaratır; dudaklarında gülümseme değil, kırılmış umutlarla dolu acı anılar uyandırır."
… Ama akıllılık taslamak ona düşmez, akıl mı onunkisi? Ne kendi yer,ne başkasına yedirir!Oturdum savurduğu küfürlerden boğazı kurusun da sussun diye bekledim. Kendi kendime: &‘ Varsın içini döksün, nasıl olsa sözü bitirince yerine oturup susacak’ diye düşünüyordum. Herhalde küfretmekten yorulmuştu benim Makaruşka. Sonunda oturdu, &‘Bu kadarı yeter mi?’ diye sordu. İşte o zaman fena halde darıldım. Gerçi onunla içtiğimiz su ayrı gitmez ama… &‘ Ziyanı yok, yorulduysan azıcık dinlen,sonra yeniden başlarsın, ben beklerim,acelem yok. Yalnız ne diye böyle aptal aptal küfrediyorsun Makaruşka? Ben sana iyilik etmek istiyorum… Bu dediğimi yaparsan, adın Rusya’daki bütün gazetelere geçer, dedim. İşte o zaman, yerinden fırladı, dışarı çıktı, kapıyı şakk diye kapattı…"
Geçmiş, öldüğü halde insan yüreği için değerli olan bir anıdır. Ya bir mezarlıkta ya da uykusuz karanlık gecelerde daha iyi anlaşıp duyumsanır.
Yılın hangi mevsiminde olursa olsun bir mezarlık, yaşayanlar için hazin bir yerdir. Ama ilk ve son baharlarda burası bir şekilde içe işleyen bir kederin baskısı altında ezilir.
Yağmurlu bir Ekim gününden farkı yoktu artık.
.. Bugün halka öyle davranan var mı? Sovyet yönetimi başlayalı beri, halk sandıklarda sakladığı gururunu gün ışığına çıkardı kardeşim. Öyle üstüne varanlardan, bağırıp çağıranlardan hoşlanmıyor. Senin anlayacağın halk, en küçük bir zılgıta bile dayanamıyor artık. "
Düşmanı yenmek için, silahını bilmek gerekir."
Boş boş konuşmanın gereği yok. Zaten öyle dokunaklı laflar da bilmem. Görmüyor musun nasıl alkışlıyorlar! Demek ki, her şeyi anlamışlar. Benim konuşmam fazla olur. "
Çünkü ben doğru dürüst bir proleterim. Gerçek proleterlerin kaybedecek hiç bir şeyleri yokmuş, zincirden başka.
önceden sadece bir rüzgârdın. ama şimdi genç bir kadınsın. artık. bir delikanlı aşık olduğu bir kız uğruna başka bir delikanlıyla kavga etmedikçe delikanlı değil bir çocuktur. bir kız ise dişlerini gösterip, gözlerini kırpıştırdığı sürece bir kadın değil, ancak eteklik içinde bir rüzgardır. ama aşk gözlerini ıslatmaya başladığı, gece akan gözyaşlarından yastığı daima ıslak kaldığı zaman gerçek bir kadındır artık.

https://1000kitap.com/yazar/Mihail-Solohov
24 mayıs 1905 – 21 şubat 1984

Görüyormu­sun kültürsüzlük, cehalet adamı nerelere götürüyor?
Öğrenmek gerekir, öğrenmek!
… Bütün büyük adamlar düşünceleri için acı çekmişlerdir, sen de bu acılara dayanmalısın! …
Derler ki, at dört ayaklıdır ama, onun bile tö­kezlediği olur.
Kendimiz yanıldığımıza göre, bu işi kendimiz düzeltmeye bakarız.
Ömrümüzün sonuna kadar Sovyet idaresini sırtımızda mı taşıyacağız yani? Bu da iş değil! Bunlar iktidardan iyilikle, kazasız belasız vazgeçmezler! Ah … Hiç bir zaman vazgeçmezler … Bir an önce işin sonu gelse de, rahata kavuşsak!
…her şeye rağmen insanın yürekten bağlı olduğu bir geçmişe, mezarlıktan ya da uykusuz bir gecenin karanlık sessizliği içinden bakmak daima daha kolaydır!
Çünkü her şeye rağmen insanın yürekten bağlı olduğu bir geçmişe, mezarlıktan ya da uykusuz bir gecenin karanlık sessizliği içinden bakmak daha kolaydır!
Karanlık olgun insanların dostudur.
Rüyalarda bile başkalarının yerine hep ben acı çekiyorum.
Ne günlere kaldık! Yumurtalar tavuklara akıl öğretiyor şimdi.
Her şey bir acayip yön tutturmuş, döne dolaşa gidiyor. Sanki iyi bir canbazın numaraları gibi! "
Karanlık olgun insanların dostudur. İçimizde yaşantımız üzerine felsefe yapma isteği uyandırır.
&”O Allahın belası gönlüm yok mu, gece gündüz sızlar durur, bir türlü rahat vermiyor bana!&”
&”Benim gönlümde tek aslan yatar!&”
&”Siz kadınlar amma da gözyaşı döküyorsunuz.&” dedi, &”Böyle ağlarsanız, en katı kalpli adamın yüreği bile eriyiverir.&”
&”Benim mutluluğum, özel hayatımın mutluluğu çok çok gerilerde, geçmişte kaldı diyordum. Hoş, geçmişte de nasibime pek fazla mutluluk düşmemişti ya! Ancak bir iki damlacık kadar…&”
&”Senin gibi duygusuz bir adam için ne kadar gözyaşı döktüm! Kaç gece uykusuz kaldım…&”
&”Ne günlere kaldık! Yumurtalar, tavuklara akıl öğretiyor şimdi.&”
&”Hay Allahım, yarabbim! Bütün ömrünce günlük ekmeğimi nasıl çıkarayım, karnımı nasıl doyurayım diye düşünür, didinir durursun. Oysa ömrün parmaklarının arasından kayıp gider. Nasıl sonuna vardığını anlamazsın bile…&”
&”Görüyor musun kültürsüzlük, cehalet adamı nerelere götürüyor? Öğrenmek gerekir, öğrenmek!&”
&”Hem o sözler hiç de küfür değil. Hatta bilim bakımından tatlı sözler sayılır. Ha sana sevgilim demişim, ha &‘teleskop’… Senin anlayacağın, basit insan konuşurken &‘Bir taneciğim benim…’ der. Ama kitapça konuşursa &‘Protokolüm’ demesi gerekir. Vallahi doğru söylüyorum.&”
&”Böyle düzenlenmemiş, temeline oturmamış bir yaşantı bize epey ter döktürüyor,&” diye söylendi. &”Her şey bir acayip yön tutturmuş, döne dolaşa gidiyor. Sanki iyi bir cambazın numaraları gibi!&”
&”Ne cahiller arasında kaldık!&”
&”Kitaplara öyle bir bağlandım ki, şimdi hiç kimse beni onlardan ayıramaz.&”
&”Ne yani? Ömrün boyunca kafası işlemeyen bir kaz gibi mi yaşayacaksın?&”
&”Oysa insan dediğin ince varlıktır. Bu varlığa karşı çok dikkatli, çok anlayışlı davranmak gerekir.&”
&”Şimdiye kadar kime gerçekten dayanabileceğimi, kime güvenebileceğimi bilmeden körü körüne idare ettim. Yeter artık!&”
&”Kız da öyle. Gülüp durduğu, gözlerini oraya buraya çevirdiği, yan yan baktığı sürece tam anlamında bir genç kız sayılmaz. Eteğinin altına rüzgar dolan bir yaratıktır o kadar! Ama gözleri sevdiği erkek için yaşlanır, geceleri yastığını ıslatmağa başlarsa, işte o zaman gerçek bir kız olur. Anlıyor musun budala?&”
&”Hatta insanlardan uzaklaşmaya başladım. Hep susuyor, taş gibi duruyordum. Kalabalıkta durmaktan hoşlanmıyordum.&”
&”Sanki bütün canlıların dünyasından koparılmış, yapayalnız kalmıştı.&”
&”Aşk dediğin erkeği işte böyle berbat eder. Eskiden yüzüne bakılır adamdı, şimdi muşmulaya döndü.&”
&”Gözlerini bir noktaya dikmiş düşünüyordu. Düşünecek o kadar çok şey vardı ki…&”
&”Seni anlamıyorum!&”
&”Azıcık gayret et, anlarsın.&”
&”Sen benim gözlerime bakma! Gece kitap okuduğum için öyle yaşlanıyor.&”
Çünkü her şeye rağmen insanın yürekten bağlı olduğu bir geçmişe, mezarlıktan ya da uykusuz bir gecenin karanlık sessizliği içinden bakmak daima daha kolaydır!"
Düşamı yenmek için silahını bilmek gerekir
Biz halkız kardeşim!Biz yavaş yavaş yaşarız,adımlarımızı sürüyerek gittiğimiz sürece her işimiz rast gider
Aç insan ormandaki kurt gibidir,nereye istersen sürebilirsin onu.
Gülümsemek de parayla mı? Kim yasak edecekmiş bana gülümsemeyi?
…O küçük çapta mal düşkünü bir adam. Ondan hiç bir fayda göremezsiniz. Yağmur olsa başkasının tarlasına yağmaz…
Bazen öyle olur ki, başka birinin mutluluğu değil, iki kuşun kısa süren mutluluğu bile ruhu yaralanmış insanın içinde kıskançlık yaratır; dudaklarında gülümseme değil, kırılmış umutlarla dolu acı anılar uyandırır…
Her şeye rağmen insanın yürekten bağlı olduğu bir geçmişe, mezarlıktan ya da uykusuz bir gecenin karanlık sessizliği içinden bakmak daima daha kolaydır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir