Pierre Loti kitaplarından İzlanda Balıkçıları kitap alıntıları sizlerle…
İzlanda Balıkçıları Kitap Alıntıları
&“&”
“ Yolculuklarının hedefiyle kafaları çok meşgul olan kişiler, yoldaki binbir türlü ayrıntıyla diğerlerine göre daha çok ilgilenirler.”
“ İnsanların ve hayvanların delice öfkeleri çok çabuk geçer gider. Cansız şeylerin nedensiz, amaçsız, hayat ve ölüm gibi gizemli öfkelerini ise uzun süre çekmek gerekir.”
“ Ne var ki, her türlü güçlüğü görüp geçirmiş erkeklerin biçimde anladığı biçimde aşk, daima tertemizdir ve üzerine yapılan kabalıklar bile iffetli sayılır.”
Hiçbir şey bilmeksizin beklemek! Hep beklemek! Artık gerçekten hiç beklemeyeceği an ne vakit gelecekti acaba?
Hiçbir şey bilmeksizin beklemek! Hep beklemek! Artık gerçekten hiç beklemeyeceği an ne vakit gelecekti acaba?
Her şey değişmiş, başkalaşmıştı onun varlığıyla.
Hayatta bütün olup bitenlerin denizin beklenmedik işlerine, havanın değişikliklerine, balıkların esrarlı göçlerine bağlı olduğunu hepsi biliyordu.
İnsanların ve hayvanların delice öfkeleri çok çabuk geçer gider. Cansız şeylerin nedensiz, amaçsız, hayat ve ölüm gibi gizemli öfkelerini ise uzun süre çekmek gerekir.
Yolculukların hedefiyle kafaları çok meşgul olan kişiler, yoldaki binbir türlü ayrıntıyla diğerlerine göre daha çok ilgilenirler.
Beklemek, hiçbir şey bilmeden sürekli beklemek !
Yolculuklarının hedefiyle kafaları çok meşgul olan kişiler, yoldaki binbir türlü ayrıntıyla diğerlerine göre daha çok ilgilenirler.
İnsanların ve hayvanların delice öfkeleri çok çabuk geçer gider. Cansız şeylerin nedensiz, amaçsız, hayat ve ölüm gibi gizemli öfkelerini ise uzun süre çekmek gerekir.
Onun düşüncesine göre ölüm her şeyin sonuydu.
Daha fazla acı çekmemek için bu hayattan kurtulmayı, bir mezar taşının altında huzurla yatabilmeyi diliyordu…
İnsanların ve hayvanların öfkeleri çok çabuk diniyor, ama hayat ve ölüm gibi gizemli, nedensiz ve amaçsız olan cansız nesnelerin öfkesi dinmek bilmez."
Sonsuz bir akşam mı yoksa sonsuz bir sabah mıydı yaşanan..
Durum gitgide kötüleşiyordu.
Fakat gerçekten onu affetmişti ve ona karşı duyduğu karşılıksız aşka hiçbir koşulda nefret bulaşmamıştı."
Gündüzler bile akşamın alacakaranlığından başka bir şey değil gibiydi.
…ümidini kesmedikten sonra, her şey bitmiş sayılmazdı.
Hayır, o karanlık ve çaresiz bekleyişinde değişen hiçbir şey yoktu.
Ah, o eğer ölmüşse, hiç değilse bunu kendisine söylemek merhametinde bulunsalar!..
Beklemek, hiçbir şey bilmeden hep beklemek! Artık gerçekten beklemeyeceği an ne zaman gelecekti?
Her gün, diğer bir günün ardı sıra geliyordu. Her gece, amansız bir sessizlikle çöküyordu.
Yine aldanıyoruz.
Bu günün, bu saatin, bu dakikanın öncekilerden farkı, fazlalığı neydi?
Tanrı sizi esirgesin.
Çocukların bu kadar kötü kalpli olmaları mümkün müydü?
Utanmıyor musunuz?
Şu halde, sonra, yaşamakta, çalışmakta, ne anlam vardı? Ne yapacaktı dünyada?..
Çevresinde canlı bir şey, genç hiçbir şey yoktu. Kendisinin o taze gençliği, gençlik isterdi. Güzelliği yalnız ve çorak sönüp gidecekti.
Her şey bitmişti.
Kim bilir?
Memleketin başka neresinde olsaydı, yaşama gücün bulamayacaktı.
Şimdi onlar sönmüş bir aileydiler…
Elem artık hemen geliyordu.
Havada bir mermi ıslık çalıyor!.. Sylvestre kulağını dikerek hemen duruyor…
Zavallı bir kuşun, zavallı bir sineğin pençelerinden ökseye yakalandığını görmeyen var mıdır?
Çevreye bakınca, derin griliklerden başka bir şey görünmüyordu. Ortalığa kulak verince, sessizlik başka bir şey işitilmiyordu.
Sadece soluk alınacak ve bu öz benlik terk edilecekti.
Uzaktan daima her şey kolay, söylemesi ve yapması alabildiğine basit görünür.
Hayır, gözyaşları sürekli akmak istiyorlardı.
İnsanları güçlü yapan bu büyük deniz havası bitkileri toprak üzerinde küçük, kısa, topaç, yassı bir hale sokuyordu.
Yolculuklarının hedefi ile zihinleri epey ilgilenen kimseler yolun bin türlü ayrıntısıyla daima herkesten daha fazla avunurlar.
Artık dümeni tutan iki kaskatı et kütlesinden başka bir şey değildiler; ölmemek için oraya içgüdüyle sarılmış iki güçlü hayvandan ibarettiler.
Artık birbirlerini görmüyorlardı! Ama orada, birbirlerinin yanında olduklarını biliyorlardı.
Ne kadar genç olsalar da gülümsemeleri bir soğuk titremesiyle çarpışan dişlerinin üzerinde bir titreme oluşturuyordu.
Beyazlaşmış dudaklarının arasında eski şarkının nakaratı hala çıkıyordu; ama sessiz bir şey gibi, kimi zaman bilinçsizce tekrar edilen bir şey gibi.
İnsanların ve hayvanların öfke kudurmaları çabuk tükenir ve hafifler. Oysa hayat gibi, ölüm gibi, esrarlı, sebepsiz ve amaçsız olan topluluğun kudurmalarına uzun uzun göğüs germek gerekir.
Korkuya ve dehşete sınır yoktu. İnsan ortada tek başına kalmıştı!
Bütün bunların amacı neydi? Ne körü körüne bir yıkıcılık sırrı…
Artık aldanmak imkansızdı.
İşte bir kız ki aşığını düşünüyor.!
Heyhat! İhtimal ki yapayalnız onu bir daha göremeden ölecekti.
Ama hiç üzülmeyiniz…
İzlanda’nın süpürüp yuttuğu bu balıkçılar ırkı için epey çocuğa ihtiyaç vardır.
Dışarıda gündüz vardı, sonsuz bir gündüz.
Ama böyle eza çekmiş insanların anladıkları biçimde aşk sürekli lekesiz bir şeydir; çıplaklığı içinde bile neredeyse silik kalır.
Gündüzler bile akşamın alacakaranlığından başka bir şey değil gibiydi.
…her şey bitmiş sayılmazdı.
Kimsede metelik yok!
…bu kadar kötü kalpli olmaları mümkün müydü?
Utanmıyor musunuz?
Her şey bitmişti.
Onun zihninde ölüm, her şeye son verirdi…
Elem artık hemen geliyordu.
…gözyaşları sürekli akmak istiyorlardı.
Ama o gitmişti…
Ama orada birbirlerinin yanında olduklarını biliyorlardı.
İnsanların ve hayvanların öfke kudurmaları çabuk tükenir ve hafifler.
İnsan ortada tek başına kalmıştı!
…dikkatli olmak gerekirdi.
İşte bir kız ki, aşığını düşünüyor.
Dışarıda gündüz vardı…