İçeriğe geç

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Kitap Alıntıları – Robert Mantran

Robert Mantran kitaplarından Osmanlı İmparatorluğu Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Kitap Alıntıları

&“&”

Önemli siyasal sonuçları olan bir başka iktisadi önlem de, saltanatın sonlarında, kanunname gibi yine Karamani Mehmet Paşa’nın önerisiyle yapılan toprak reformudur. Babıali’nin insanca ve gelirce kaynaklarını çoğaltmak amacıyla, özel mülkiyetleri (mülk) ya da dinsel kuruluşları (vakıf) oluşturan ekilir topraklara devletçe el kondu ve bunlar, tımar sahipleri arasında yeniden bölüştürüldü. Bu reformun asıl amacı derviş tarikatlarının gücünü azaltmak olmasa da, böylesi bir sonucu da oldu ve sultanın hoşuna gitti.
Öyle olunca, sultanın tarikatlarca sevilip tutulmamasına şaşmamalı: Halveti tarikatı ile oğlu Bayezit’in gösterdikleri özenle zehirlenerek ölmüş olması pek mümkündür.
… Parlamento, 17 Aralık 1908 günü, büyük bir törenle açıldı…"
… Fetihler boyunca, yöreler, ailenin çeşitli üyelerine emanet edilir…
Malvarlığıyla ilgili bir sorun olduğunda, bütün aile toplanır. Orhan, Mekece’de bir zaviye kurup, geçimi için ona topraklar ayırdığında, belgeyi, Orhan’ın erkek kardeşlerinin yanı sıra, üç oğlu, bir kız kardeşi ve -bir olasılıkla- bir kız yeğeni de imzalar. Kadının toplumda oynadığı rolü belirtmiş olalım. Dört kadın imzalıyor belgeyi. Daha sonra, kadınlar, güven duyulan bir erkekçe temsil edilecektir mahkemede.
Ailenin başı öldüğünde, yerine ailenin en yetenekli üyesi geçer ve bunun, ölenin oğlu olması zorunlu değildir. Ertuğrul öldüğünde, Osman, tarihçi Neşri’nin söylediği gibi, amcası Dündar’la rekabet halindeydi. Seçimin nasıl yapıldığını bilmiyoruz; ancak, aile dışında yüksek düzeyde kişilerin de söyleyecekleri vardı ve büyük oğul hakkı yoktu. Osman öldüğünde, Alaeddin bir tekkeye çekilir ve kardeşi Orhan, devletin dizginlerini eline alır. Böylece ülke, ailenin malıdır. Ailenin her üyesi, devletin yayılıp büyümesine canla başla katılır ve kimi zaman pahalıya öder katkısını. Ancak XV. yüzyıldan başlayarak, sultan tahta çıkar çıkmaz, erkek kardeşleri -memede bebek olsalar bile- kasıtlı olarak öldürülmüşlerdir; çok sonraki bir devirde, Osmanlı sultanları, bu bedence yok etmeyi pek barbarca gördükleri için, şehzadeleri, sarayın içinde &‘kafes’ adı verilen bir bölüme kapatacaklardır."
XIX. yüzyılda, Osmanlı yöneticileri, reformlar gerçekleştirmeye, devleti yenileştirip çağdaşlaştırmaya giriştiler. Kuşkusuz, çoğu kez kötü uygulandı bu reformlar; ancak, şu da bir gerçek ki, kimi büyük devletler, güçlü ve örgütlü bir devletin yeniden ortaya çıkmasını görmek istemiyorlardı ve Osmanlı Hükümeti’nin çabalarını, onu askeri anlaşmazlıkların içine iterek, başkaldırıları (Sırplar, Bulgarlar, Ermeniler, Lübnanlılar) kışkırtarak, ülkelere el koyarak ya da onların bütünden ayrılmalarını destekleyip kolaylaştırarak engelliyorlardı…
Osmanlılar, Avrupalıların saldırısına uğradılarsa, kusuru baştan aşağı Avrupalıların olmasa gerek bunun. Osmanlılar, birçok kez, gevşeklik, yetersizlik, uyumsuzluk gösterdiler; çünkü, belli bir üstünlük duygusuyla doluydular ve gerçekleri iyi görüp değerlendirmelerini engelledi bu onların…
Kısaca, çoğu kez bütün eksiklikler, bütün rezillikler kendisinden bilinip onlarla suçlanan, akıllarda kalan çehresi, &‘Avrupa’nın hasta adamı’ nın çehresi olan, ancak hekimlerin sağaltmaktan çok öldürmek için can attıkları, iyi bilinmeyen, değeri anlaşılmamış bir dünyanın üstündeki örtüyü kaldırıp aydınlığa çıkarmak oldu niyetimiz…

*Okuyucu olarak şunu ilave etmek isterim: Karşılaştırmalı tarih okumayı sevenlere özellikle tavsiye ederim.

ŞARK MESELESİ
Şark meselesi" diye adlandırılan şey, pek yakın bir devre değin, sadece Batılı görüş açısından ve özellikle Osmanlı karşıtı bir bakışla incelenmiştir; hedef de şu olmuştur: İktisadi zenginliklerini ticaret yollarını, stratejik noktalarını ele geçirmek, "Osmanlı boyunduruğundan kurtulmuş" halkları da kendi "alıcısı" yapmak umuduyla, imparatorluğu parçalamak.
… Fetihler boyunca, yöreler, ailenin çeşitli üyelerine emanet edilir…
Malvarlığıyla ilgili bir sorun olduğunda, bütün aile toplanır. Orhan, Mekece’de bir zaviye kurup, geçimi için ona topraklar ayırdığında, belgeyi, Orhan’ın erkek kardeşlerinin yanı sıra, üç oğlu, bir kız kardeşi ve -bir olasılıkla- bir kız yeğeni de imzalar. Kadının toplumda oynadığı rolü belirtmiş olalım. Dört kadın imzalıyor belgeyi. Daha sonra, kadınlar, güven duyulan bir erkekçe temsil edilecektir mahkemede.
Ailenin başı öldüğünde, yerine ailenin en yetenekli üyesi geçer ve bunun, ölenin oğlu olması zorunlu değildir. Ertuğrul öldüğünde, Osman, tarihçi Neşri’nin söylediği gibi, amcası Dündar’la rekabet halindeydi. Seçimin nasıl yapıldığını bilmiyoruz; ancak, aile dışında yüksek düzeyde kişilerin de söyleyecekleri vardı ve büyük oğul hakkı yoktu. Osman öldüğünde, Alaeddin bir tekkeye çekilir ve kardeşi Orhan, devletin dizginlerini eline alır. Böylece ülke, ailenin malıdır. Ailenin her üyesi, devletin yayılıp büyümesine canla başla katılır ve kimi zaman pahalıya öder katkısını. Ancak XV. yüzyıldan başlayarak, sultan tahta çıkar çıkmaz, erkek kardeşleri -memede bebek olsalar bile- kasıtlı olarak öldürülmüşlerdir; çok sonraki bir devirde, Osmanlı sultanları, bu bedence yok etmeyi pek barbarca gördükleri için, şehzadeleri, sarayın içinde &‘kafes’ adı verilen bir bölüme kapatacaklardır."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir