İçeriğe geç

Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci Kitap Alıntıları – Hasan Onat

Hasan Onat kitaplarından Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci kitap alıntıları sizlerle…

Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci Kitap Alıntıları

&“&”

Korku, insanların dürüst olmasını güçleştirmektedir. Korkak insanlar, kendilerini sembollerle ifade etmeyi tercih ederler; çünkü semboller, korkuları da gizler.
Alaya alamak, mağlubiyetin başlangıç noktasıdır.
… can kulağı ile dinlemeyi bilmeyen insanların, doğru anlamak diye bir davaları yoktur.
Geçmişin din kisvesi altında taklit edilmesiyle, Batı’nın taklit edilmesi arasında zihniyet olarak hiçbir fark yoktur.
…bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak…
Din ticareti yaparak prestij ve maddi çıkar sağlayan bireyler ve kurumlar vardır.
Ama şuan için Türkiye’de din alanındaki bilgi boşluğu bu alanda eğitim görmemiş dindarlar tarafından doldurulmaktadır.
Geçmişi eleştiriye tabi tutmadan geleceğe taşımak isteyen insan da, geçmişine düşman olan insan da geçmişin ağırlığı altında ezilmeye mahkûmdur.
Hem dinden, dindarlıktan dem vurulmaktadır; hem de ahlaksızlık din adına meşrulaştırılmaktadır.
…çünkü sorunlar sayesinde var olanlar, onların kalıcı bir şekilde çözülmesine izin vermeyecekleri gibi, kendi ürettikleri sorunları çözecekmiş gibi davranarak sorunları daha çok derinleştirirler.
Türkiye, din alanında topluma istikamet verecek, fikir üretecek dindar aydın yeyiştirememiştir. Sonuçta gelenek dinle özdeş olarak algınlanmış, din bizatihi problem olmaya başlamıştır.
Değerler alanını devre dışı bıraktığımızda insan, bulduğu her şeyi hırsla tüketen, yok eden bir varlık hâline dönüşür
Tanrı anlayışı çarpık olan bir toplumun devleti de hükümeti de kanunları da çarpık olur. W. HEGEL
Hilafet kaldırılmıştır ama hilafetin İslamın özü ile ilgili olmadığı gerçeği insanımıza bugün bile layıkıyla anlatılamamıştır.
Bizler sağcı, solcu, dindar, dinsiz, laik, laikçi, kim olursak olalım bir arada yaşamak zorundayız.
Hele Türkiye gibi beşeri bilimlerin ne devlet, ne de aydın tarafından yeterince önemsenmediği toplumun nabzını tutacak, yöneticilere istikamet verecek sosyologların, psikologların, teologların pek ortada görünmediği ülkelerde, herşeyi bilen(!) insanların gürültüsü ortalığı doldurmakta sorunlar gittikçe karmaşık hale gelmektedir.
Dünyanın neresinde savaş varsa, insanlar eziliyor, horlanıyorsa, insan hakları ihlalleri hemen dikkat çekiyorsa, oranın Müslümanların yaşadığı bir yer olduğu görülmektedir. Bu durum tesadüfle izah edilemez.
Değerlerden yoksun kalan insanoğlu, sadece birey olarak kendisini yok etmekle kalmaz, aynı zamanda insan türünü ve yaşadığı gezegen üstündeki bütün hayat belirtilerini yok edebilir.
Psikolojik açıdan bakıldığında, kibrin, büyüklenmenin, gururun temelinde yatan ne olabilir? Sağlıklı düşünebilen, kendisini ve evrendeki yerini doğru algılayabilen her insan, unvanı, makamı, ekonomik durumu, sosyal statüsü ne olursa olsun, temelde etten kemikten, Kur’an’ın ifadesiyle topraktan yaratılmış bir varlık olduğu gerçeğinin farkında olur. Bu durum, kendini beğenmenin gurur ve kibre dönüşmesini engeller.
… can kulağı ile dinlemeyi bilmeyen insanların, doğru anlamak diye bir davaları yoktur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir