İçeriğe geç

Köle Kitap Alıntıları – Anand Dilvar

Anand Dilvar kitaplarından Köle kitap alıntıları sizlerle…

Köle Kitap Alıntıları

&“&”

• İnsanlar mutlu olmak için o [ bir şey’e ] sahip olmak zorunda oldukları kanısının kölesi olmuşlardır. Gerekebilecek her şeye zaten sahip olduklarını bir türlü anlayamazlar. Mutluluğun, sadece bir bakış açısı, bir düşünce tarzı ve bir alışkanlık olduğunu kavrayamazlar.
“Akıl, her şeyin öncüsüdür. Neye inanırsan, hayatında o görünür.”
Olanlar için başkalarını suçlamayı bıraktığında, kendi gücünü geri kazanırsın.
travma kelimesi yunanca’dan gelir. ve anlamı yaradır.
Acı hissetmek ile acı çekmek aynı şey değildir.
Acı hissi, sevdiğimiz bir şeyi kaybetmekten doğar ve hayatın bir parçasıdır.
Acı çekmek ise olanı kabullenmeyi reddetmekten, yani "Her şey farklı olabilirdi’ düşüncesinden ve her şeyin SİZİN arzu ettiğiniz şekilde olması gerektiğine inanmaktan doğar.
İnsanların çoğu, acı çekmeye ve mutsuz olmaya alışmışlardır. O kadar ki, mutsuzluğu kendi kişiliklerinin bir parçası haline getirirler. O yüzden mutlu olmakta çok güçlük çekerler. Her gün kendilerine sunulan nimetleri unutup, hep olumsuzluklara odaklanırlar."
Eğer hepimizin, en iyisi olduğunu sandığımız şeyleri yapmaya çalıştığımızı, davranışlarımızın genellikle iyi niyetli olduğunu, yaptığımız her şeyi, mutluluk olduğunu sandığımız şeye bizi biraz daha yaklaştıracağına inandığımız için yaptığımızı anlarsan, affedecek
bir şey olmadığını da anlarsın.
Giderken, hiç bir şeyi yanımızda götüremeyeceğimizi ve birlikte paylaşabileceğimiz kimse yoksa bütün başarılarımızın anlamsız olduğunu unutuyoruz.
Bazıları mal ve ihtiras biriktiriyor. Bazılan bilgi ve unvan… O insanların değerli olamamaktan, diğerlerinin kendileri hakkında söyleyeceklerinden ve fakir olmaktan ödleri kopuyor. Gerçekte onları değerli kılan şeyin, mal varlıkları değil, kim oldukları olduğunu anlayamıyorlar."
Sadece bir bakış açısı, bir düşünce tarzı ve bir alışkanlık olduğunu kavrayamayız.
Gördüğün, hissettiğin, duyduğun, deneyimlediğin her şey, senin için doğrudur ama başkası için de doğru olmak zorunda değil.
Sen kendi deneyimlerini, başkalarınınkinden farklı yaşarsın. Hepimizin kendimize özgü ve başkalarından farklı bir hayat görüşümüz var.
Hayatımda yolunda gitmeyen her şey için onları suçlama alışkanlığına nereden saplandım?
Onların da davranışlarını şekillendiren kendi eski sevinç ve üzüntüleri olduğunu neden göremedim?
Belki sana daha çok sarılıp, senden
daha az şey beklemeliydim.
Galiba bazen, umutlarını yitirdiklerinde insanlar. &‘Tanrım, neden bana yardım etmiyorsun?’ diyorlar.
Oysa tanrı, diğerlerine yardım eden iyi insanların içinde.
Hayatının sorumluluğunu üstlenmekte başarılı olan kişi, kendi kaderini kendisinin çizdiğini ve aldığı her kararın geleceğini şekillendirdiğini bilir. Bütün davranışlarından kendisinin sorumlu olduğunu bilir. Ama kendi mükemmel olmadığı için hatalar yapabileceğini de bilir. Ve hata yaptığı için kendini suçlamaz. Eğer düzeltebileceği bir şeyse düzeltmeye çalışır; değilse, olanlar için kendini ne kadar suçlarsa suçlasın, hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilir.
Yaşam, çelişkilerle doludur. Hür doğarız. Ama özgürlüğümüzü korumak için çalışmamız ve bunun için sorumluluk almamız gerekir.
…sevgi bedavadır, bir şey talep etmez, diğer kişiyi değiştirmek istemez, baskıcı değildir, koşulsal değildir."
…çoğu insanın sevgi olarak adlandırdığı şey, sevgi değildir. Insana acı çektiren şey, egoizm ve kibirdir.
Sevginin acı verdiğini söyleyenler, aslında, sevdikleri kişinin kendi istedikleri şekilde davranması gerektiğine inandıkları için acı çekerler. Bu, kibirdir.
Sevdiği kişinin kendi ihtiyaçlarını tatmin etmesi gerektiğini düşünenler bencildir."
Insanlar mutlu olmak için o [ bir şey’e ] sahip olmak zorunda oldukları kanısının kölesi olmuşlardır. Gerekebilecek her şeye zaten sahip olduklarını bir türlü anlayamazlar. Mutluluğun, sadece bir bakış açısı, bir düşünce tarzı ve bir alışkanlık olduğunu kavrayamazlar."
…suçluluk korkusu aslında başkaları tarafından reddedilme korkusudur."
Insanlar tamamen özgür doğarlar ama bütünüyle bağımlıdırlar.
Travma kelimesi Yunanca’dan gelir. Ve anlamı yaradır."
Yaşam, çelişkilerle doludur. Hür doğarız. Ama özgürlüğümüzü korumak için çalışmamız ve bunun için sorumluluk almamız gerekir."
Bu hayatın, kendimiz olmak için tek fırsatımız olduğunu anladım."
En zor şey ölüp yeniden doğmuş olmaktır."

– BUDA

Biraz güvenlik elde etmek için özgürlükten vazgeçenler, ne özgürlüğü ne güvenliği hak eder."

– Benjamin Franklin

Hepimiz öleceğiz. Önemli olan uzun yaşamak değil, yaşadığımız her anı en iyi şekilde değerlendirmek.
Olanlar için başkalarını suçlamayı bıraktığında, kendi gücünü geri kazanırsın.
İnsanların çoğu, yaşamlarını hep geleceği düşünerek, plânlar yaparak, neler olacağını ve neler başarmak istediklerini hayâl ederek geçirirler. Buradan, ölüm yatağımdan bakınca, her şey farklı görünüyor. Bu açıdan bakınca, hayatımdaki şeylerin gerçek nedenlerini anlayabiliyorum. Hayatta gerçekten önemli olan şeyin, hedefler veya başarılar, zenginlik ya da her şeyi bilmek, dünyaya ne kadar değerli olduğumuzu göstermek değil; sevdiklerimizle birlikte olmak olduğunu anlıyorum.
Acı hissetmek ile acı çekmek aynı şey değildir. Acı hissi, sevdiğimiz bir şeyi kaybetmekten doğar ve hayatın bir parçasıdır. Acı çekmek ise olanı kabullenmeyi reddetmekten, yani &‘Her şey farklı olabilirdi’ düşüncesinden ve her şeyin SİZİN arzu ettiğiniz şekilde olması gerektiğine inanmaktan doğar."
Hayat bir mucizedir. Çoğu insan bunu unutur."
Travma kelimesi Yunanca’dan gelir. Ve anlamı yaradır."
Akıl her şeyin öncüsüdür. Neye inanırsan, hayatında o görünür."
Benim kim olup da sana akıl vermeye kalktığımı soruyorsan eğer, ben kimseyim. Ben sadece senin farklı bir versiyonunum.
Hayat bu! Hayat, senin bütün planların gerçekleştiği zaman ya da çok istediğin bir şeye sahip olduğun anda başlamaz. Hayat, şu anda yaşamakta olduğun, bu değerli andır. Hayat, şu anda bulunduğu yer ve koşullarda, bu paragrafı okumakta olan sensin.
Bugün göstermediğin sevgiyi göstermek için, bir daha hiç fırsat bulamayabilirsin. Unutma ki hayat , saçma tartışmalarla bir birimizi üzerek harcanmayacak kadar kırılgan ve kısa.
Sen hayatın bir parçasısın. Ve herkes gibi sen de başını dik tutabilirsin. Geçmişteki hatalar unutulur. Gelecektekilerse affedilir. Senin hatalarının kaydını senden başka kimse tutmuyor.
Kendi kendine bağladığın zincirleri kır! Kendin olmaktan değil; hayatının, istediklerini yapamadan geçip gitmesine izin vermekten, insanlara düşündüğünü söyleme ve kendini tanıtma fırsatını kullanamamaktan be sahip olduklarını paylaşamamaktan kork.
Eğer seçme hakkı olmasaydı, diğerlerine karşı adil olmayı seçen insanın ne değeri kalırdı? Sadece kendimiz için değil, herkes için en iyi olanı seçmek, davranışlarımızı değerli kılar.
Herkesin duygusal bir yükü olduğu söylenir…
Birini affetmeye karar verdiğinde , kendini özgür kılmış, kendini acıların ağır yükünden kurtarmış olursun.
İnsanların çoğu, … Sırt çantalarında, geçmişten kalan düşmanlık, suçluluk, kin, yaralar, kaybedilen aşklar, kırılan kalpler, hayal kırıklıkları, ihanetler, perişanlık gibi bir sürü duyguyla doludur.
Hayatta gerçekten önemli olan şeyin, hedefler veya başarılar, zenginlik ya da her şeyi bilmek, dünyaya ne kadar değerli olduğumuzu göstermek değil; sevdiklerimizle birlikte olmak olduğunu anlıyorum.
Olması gerekene çok takılmazsak, olan gerçekleri kabullenebiliriz.
Er ya da geç hepimiz öleceğiz. Ve hepimiz, arkamızda kaçırılmış fırsatlar bırakacağız. Keşke yapsaydık dediklerimiz var olmayacak. Sadece yaptıklarımız gerçek olacak.
Çünkü dizden başka hiç kimse, sizin yerinizde olmanın ne demek olduğunu bilemez.
Yaşam senin üzerinden devam eder ve yenilenir…. Sen yaşamın kullandığı bir enstrümansın.
Sen, annenin ve babanın hücrelerinden üretildin. Bu iki hücre, senin bütün atalarının genetik bilgilerini taşıyordu. Sen bu şekilde, bütün insanlığa bağlısın. Bu yolla sonuçta hepimiz bir birimize bağlıyız.
Hayatını en fazla acı ve hüsran ile dolduracak olan şey, başkalarının nasıl hissettiğinden, ne düşündüğünden veya ne yaptığından senin sorumlu olduğuna inanmaktır.
Sen KENDİ hayatından sorumlusun. Hayatın kendisinden değil.
Hassas ve sevgi dolu bireyler olduğumuz için, bu kadar çok acı çektiğimizi kabul etmeliyiz. Eğer hiç bir şeyi umursamasaydık, acı da çekmezdik. Ama aynı zamanda o büyük zevkten de yoksun kalırdık; diğer insanların sevgisi.
Affetmek, bir davranış değildir. Affetmek anlamaktır.
Çocuğunu kaybetme düşüncesinin yakınına bile gelemezsin,…
Evladını kaybedene kadar, acının ne olduğunu bilemezsin.
Öğreniyorsun! Bilinçlenip geldiği yere, yaşadığı topluma, geçmişine köle olmak istemeyen herkes, tüm inançlarını sorgulamalıdır. Yeniden özgür olmanın tek yolu budur
Yaşamı takdir etmek için ölümü bir parça tatmak gibisi yoktur.
Refahımızın, çevremizde olup bitene bağlı olduğuna inanmak kendi hayatlarımızın kontrolünü yitirmemize neden oldu.
Para ve gücün bizi mutlu edeceğine inanmak, bizi kardeşlerimizden uzaklaştırdı.
Giderken, hiç bir şeyi yanımızda götüremeyeceğimizi ve birlikte paylaşabileceğimiz kimse yoksa bütün başarılarımızın anlamsız olduğunu unutuyoruz.
Olanlar için başkalarını suçlamayı bıraktığında, kendi gücünü geri kazanırsın.
Sende hoşgörü yok. … Onlara karşı o kadar öfke doluydun ve onları o kadar çok şeyle suçladın ki, sana verdikleri onca güzel şeyi göremedin.
Ama bence, tanrı bizlere insanlar aracılığıyla bakıyor…. bazen, umutlarını yitirdiklerinde insanlar. “ Tanrım, neden bana yardım etmiyorsun?” diyorlar. Oysa tanrı, diğerlerine yardım eden iyi insanların içinde.”
Suçluluk duygusu yaratmak, diğer insanları kontrol etmenin en iyi yoludur.
Küçükken bir hata yaptığında baban seni aşağılar ve bazen seni döverdi. Sen kötü bir çocuk olduğunu düşünürdün. Ve bu seni aldığın fiziksel darbelerden daha çok incitirdi.
Bir çocuk, eğer ebeveynleri kendisine bakmazsa, öleceğini bilir. Böylelikle sevgi, onun için bir ölüm kalım meselesi haline gelir.
Yaşam, çelişkilerle doludur. Hür doğarız. Ama özgürlüğümüzü korumak için çabalamamız be bunun için sorumluluk almamız gerekir…
İnsanlar tamamen özgür doğarlar ama bütünüyle bağımlıdırlar.
Suçluluk, anlamsız bir duygu…
Çektiğim fiziksel acı, kendi aklımın bana uyguladığı işkenceyle kıyaslanınca hiç bir şeydi…
En zor şey ölüp yeniden doğmuş olmaktır.
Biraz güvenlik elde etmek için özgürlükten vazgeçenler, ne özgürlüğüne de güvenliği hak eder.
Yaşamlarımızın gayesi budur; dünyaya kendi benzersizliğimizi ve kendi bireyselliğimizi armağan etmek. Neysek o olmak..
Çoğu insanın sevgi diye adlandırdığı şey daha çok &‘Sen, benim olmanı istediğim şey olduğun ben ne istesem onu yaptığın sürece seni sevmeyi kabul ediyorum yazılı bir iş sözleşmesidir.
Hepimiz öleceğiz. Önemli olan uzun yaşamak değil, yaşadığımız her anı en iyi şekilde değerlendirmek.
İnsanlar tamamen özgür doğarlar ama bütünüyle bağımlıdırlar.
Travma kelimesi Yunanca’dan gelir. Ve anlamı yaradır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir