İçeriğe geç

Dışlanmış Kadın Kitap Alıntıları – Luigi Pirandello

Luigi Pirandello kitaplarından Dışlanmış Kadın kitap alıntıları sizlerle…

Dışlanmış Kadın Kitap Alıntıları

&“&”

&”Ama bu saate uyuyordur o,&” diye düşündü birden ve yürürken dudaklarına alaycı bir gülümseme yayıldı. &”Hayatı boyunca güneşin doğuşunu hiç görmedi…&”
Başkaları için doğru ya da yanlış olan davranışlarımız kendi gerçek doğamıza dayanarak değil de, dışarıdan gelen özelliklere dayanarak yargılanır…
İnsan insanı kendi düşündüğü gibi yargılar…&”
Ama ben sizler gibi yargılamıyorum! Ben koşullara göre yargılıyorum. Sizler gibi bir çizgi çekmiyorum. Buraya kadar kötü, buraya kadar iyi diye…
Sanki herkesin içinde tanıdığımızdan farklı bir ruha aitmiş gibi görünen tuhaf fikirler, ani çılgınlıklar, tutarsız, gizli düşünceler kıpırdamaz mıydı? Sonra bu kıpırtılar söner ve eski kasvetli gölge ya da bildik sakin ışık geri dönerdi.
– “Kendini kötü mü hissediyorsun?”
– “Hiçbir şey hissetmiyorum.
Senin sözünü ettiğin o ruhların özgürlüğü, tutsak bir beden için bir eziyete dönüşür…"
Ruhların özgürlüğü, tutsak bir beden için bir eziyete dönüşür."
Sanırım dünya kötülüklerle dolu.. Bir saatlik keder bizi uzun süre etkiler, huzur dolu bir gün ise iz bırakmadan geçip gider.."
Bahse girerim ki insan dokuz canlı! Zihnimiz bin bir düşünceyle bulansa da gövdemiz zevk alacak bir neden buluyor."
Tıpkı balkonun üstünde yuva yapan kırlangıçlar, annesinin evin her bir yanına koyduğu çiçekler gibi, onun da yeniden doğma zamanı gelmemiş miydi?"
Siz de bilirsiniz hanımefendiciğim, dedikodu nasıl bir şeydir? Adamı tefe koydurur mazallah… Hele bu kentte…"
Kalp her zaman aklın en büyük düşmanı olmuştur!"
Bütün kasabaya tek başıma ben karşı gelecek değilim ya, azizim, köyün delisi ben miyim?"
Küçücük bir kasabada yaşama talihsizliğine sahibiz, burada bazı şeyler maalesef affedilmiyor ve unutulamıyor…"
Kendi alçakgönüllü ürkek mizacı, kızının kalkıştığı işi anlamasına da, takdir etmesine de izin vermiyordu."
Elbette, o rahip Tanrı’dan gelen cezayı sevgiyle ve tevekkülle kabul etmesini öğütleyecekti. Ama gerçekten Tanrı’dan mı geliyordu o ceza? Eğer Tanrı adilse, içimizi görüyorsa… O ceza daha çok insanlardandı. .. Tanrı’nın aracıları mıydı insanlar? Cezanın ölçüsünü Tanrı’dan mı alıyorlardı? Ya ruhlarının alçaklıklarından ya da dürüstlükten saptıkları için çok ileri gidiyorlardı…"
Kaderimiz böyleymiş! Herkesin cefası başka yerde. Bizimkisinin yeri ise burası! Kafatasımızda."
Umudunun boşa olduğunu anlamakta gecikmedi.
Yarınından emin olmak istemişti. Emin olunacak şey neydi sahi? Kendi de bu sorunun yanıtını bilemiyordu ama uzun süre bu konumda kalamayacağını, bu yaşamı sürdüremeyeceğini hissediyordu. Bir an bile huzur bulamıyordu: Evinde yalanlar, okulda işkenceler, O’nun evinde pişmanlık ve korku peşini bırakmıyordu. Nereye sığınabilirdi? Ne yapabilirdi?
Vicdan dediğim şey, içimde barındırdığım diğerlerinden başkası değil.
…orada en derinlere yuvarlanmış, herkesin onu itmek için çaba harcadığı, arkasından aceleyle iteleyerek sürüklediği son noktaya ulaşmış gibi hissediyordu kendini artık. Bu durumdan nasıl kurtulacaktı? Artık nasıl geriye dönecekti? Bundan sonra eski mücadelesine kaldığı yerden nasıl devam edebilecekti? Sonu gelmişti! Herkesin varmasını istediği noktaya varmıştı.
Katlanılan bunca acının hiçbir karşılığı yoktu: Sonsuza dek yenilmişti.
Dua ediyordu, duası dudaklarının boş bir hareketiydi sadece; sözcüklerin anlamını yakalayamıyordu.
Bu koyu keder, belirsiz acı, boşluk ve endişe hissine daha çok babası aklına geldiğinde kapılmıyor muydu?
O derin sessizlik, sarsılmış ruhunun içinde bulunduğu kargaşayı daha da azdırıyordu.
Kalp her zaman aklın en büyük düşmanı olmuştur!
Hadi hoşça kalın…
Ah oğullar, oğullar, kocalardan da beterler!
Ah şu kocalar yok mu, kocalar!
Hepimiz Hıristiyanız!
Bir saatlik keder bizi uzun süre etkiler, huzur dolu bir gün ise iz bırakmadan geçip gider…"
Sanırım dünya sadece kötülüklerle dolu.
Onu çökertmek isteyen her türlü yeni engelli savuşturmak için hazırlıklıydı.
İnsanların ne dediğine aldırmadım şimdiye kadar.
köyün delisi ben miym?
insan insanı kendi düşündüğü gibi yargılar…
Onurumuz için, aşk için değil…"
Hadi cesaret kızlar!
Hadi, hadi, kızım, biraz cesaret.
Hadi saçlarımı tara, Maria."
dokunsalar ağlayacaktı.
Kendi evinde yabancı hissediyordu kendini…
Siz kendi işinize bakın, ben kendi başımın çaresine bakarım!"
Gebermeye niyetli olan gebersin. Ben yaşamak için çaba harcıyorum. Sağlık desen gırla bizde…"
Ayrıca, herkesin bildiği gibi kadınların mesleği kocalarını aldatmaktır zaten.
Bahse girerim ki insan dokuz canlı! Zihnimiz bin bir düşünceyle bulunsa da gövdemiz zevk alacak bir neden buluyor: Mevsimine uygun olarak yazın suya girerek, kışın çıtır çıtır yanan bir ateşin başında oturarak, uyuyarak, yiyerek, gezerek. Ruhumuz bize hiç belli etmeden hayattan kâm alır. Peki biz ne zaman konuşuruz? Ne zaman düşünürüz? Karşıt etkenlere maruz kaldığımızda sadece; bize haz veren durumlarda ruhumuz dinlenir ve susar. Sanırım dünya sadece kötülüklerle dolu. Bir saatlik keder bizi uzun süre etkiler, huzur dolu bir gün ise iz bırakmadan geçip gider…"
…bilindiği gibi,başkaları için doğru ya da yanlış olan davranışlarımız kendi gerçek doğamıza dayanarak değil de,dışardan gelen özelliklere dayanarak yargılanır…"
Sanki herkesin içinde tanıdığımızdan farklı bir ruha aitmiş gibi görünen tuhaf fikirler,ani çılgınlıklar,tutarsız,gizli düşünceler kıpırdamaz mıydı?Sonra bu kıpırtılar söner ve eski kasvetli gölge ya da bildik sakin ışık geri dönerdi."
Evet, tüm dünya entrikaydı, elini kolunu kaptırmadan dürüstçe üstesinden gelmek zordu!
Azizim, kalp her zaman aklın en büyük düşmanı olmuştur.
Küçücük bir kasabada yaşama talihsizliğine sahibiz, burada bazı şeyler maalesef affedilmiyor ve unutulmuyor.
İnsan insanı kendi düşündüğü gibi yargılar
Bir saatlik keder bizi uzun süre etkiler, huzur dolu bir gün ise iz bırakmadan geçip gider…
Bir ölü başkalarını yaşatabilir miydi?
Ah! Fazla hayale kapılmamak lazım dostum, er geç gerçekle yüzleşilir!"
Aşkta her şeyi unutmak lazım."
Daha çok seversen daha az düşünürsün "
Vicdan dediğim sey, içimde barındırdığım diğerlerinden başkası değil !"
Aşığım ve hayranım sana, sen sınanmış ve yenilmemiş kadın…"
Lakin bilirim, her sahte aşkı hor görüp, vefakâr bir sevdaya doğru gittiğini ."
O Kadına

Aşkın tatlı hülyalarına
Narin tereddütlerle henüz uyanmışken gönlün,
Kaderin hoyrat eli savurdu içine
Zalim olaylardan bir kördüğüm.
Aşkına nafile bir karşılık arayanlar,
Mutlu günlerinde karşında diz çöküp yakaranlar,
Eski gururuna ve yeni durumuna
Şimdi eder alaylar.
Lakin bilirim, her sahte aşkı hor görüp,
Vefakâr bir sevdaya doğru gittiğini,
Gülüşlerinde bile titrer bir iç çekiş sıkça!
Sırf bu yüzden, kalbimin en derinden,
Aşığım ve hayranım sana,
Sen, sınanmış ve yenilmemiş kadın.

Kalp her zaman aklın en büyük düşmanı olmuştur! "
Kasvetli hüznün içinde aniden parlayan bir güneş ışığı gibiydi. "
Yoksulluk, efendim, yoksulluk! Hem de en fenasından! Ekmek meselesi…"
Küçücük bir kasabada yaşama talihsizliğine sahibiz, burada bazı şeyler maalesef affedilmiyor ve unutulmuyor. "
Arkan kuvvetliyse ilerleyebilirsin sadece, insan insanı kendi düşündüğü gibi yargılar. "

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir