John Herman Randall kitaplarından Felsefeye Giriş kitap alıntıları sizlerle…
Felsefeye Giriş Kitap Alıntıları
&“&”
İnsan bildiğinden emin olduğunu kendisine kanıtlayamadığı sürece en iyi olanı bildiğinden nasıl emin olabilir?
Kuramlar, olayları yorumlar. Olaylar, kuramları doğrular. Olaylar tarafından desteklenmeyen kuramlar temelsizdir. Kuramlar tarafından yorumlanmayan olaylar ise karanlık ve kördürler."
Her varsayım, bir yaklaşım sağlar."
Saygı gösterilmesi gereken gelenek değildir, iyi gelenektir. Çünkü bunların ikisi aynı anlama gelmez."
O, bir doğru yol bulmayı ummuştu; onun yerine &‘doğru’nun ne olduğunu araştırmak zorunda kalmıştı."
Felsefe, hayatın anlamı ve amacına ilişkin sorularla derinden ilgilidir."
Felsefe, tanımlanması gereken salt bir sözcük olmaktan çok, araştırılması gereken insani ve kültürel bir girişimdir."
Önemli olan, bir görüşü savunmak
üzere getirilen kanıtlar, öne sürülen nedenlerdir, yoksa bu görüşü savunanların büyüklüğü değildir.
Felsefenin işlevi, inançlar yaratmak değildir, onları açıklığa kavuşturmak ve değiştirmektir.
Felsefe tanımlanması gereken salt bir sözcük olmaktan çok, araştırılması gereken insani ve kültürel bir girişimdir.
…varsayım(tasarım) bir sorunun başarılı bir çözümü olması anlamında gerçekle uyuşur. Bu uyuşmayı deneyimle( Dewey’nin kendi sözlerine göre eylem" le) belirleriz. Doğru varsayımın iyi veya tatmin edici olması yani iş görmesi veya yararlı olması işte bu anlamda, yani bir sorunun çözümünün aracı olması veya ona yol göstermesi anlamındadır. Daha önce Pierce’in işaret etmiş olduğu gibi, bir tasarım tatmin edici olduğu için doğru diye adlandırılamaz; doğru olduğu için tatmin edici olarak adlandırılabilir.
Önemli olan toplumsal kabul olayı değildir; bu kabulün temeli veya nedenidir. Tek kişilik bir azınlığın toplumun yargılarına karşı çıkması durumunda hangi tarafın haklı olduğu sorunu, her zaman sayıların gücüne değil, karşılıklı olarak kullanılmış olan yöntemlerin türüne bağlıdır.
Peirce’nin pragmatizminin amacı, açık olarak nesnel bir ayırt etme ölçütü getirerek entelektüel konularda boş, sözel tartışmaları ortadan kaldırmaktır.
Pragmatizm, bir önermenin anlamının bizde uyandırdığı psikolojik tepkiden değil, doğrulanabilir sonuçlarının toplamından ibaret olduğuna işaret eder.
…felsefe öğrencisinin göstermesi arzu edilen davranışlardan biri, bir başkasının düşüncesinin önemli noktalarına yakın bir ilgi ve dikkat göstermesidir. Buna ek olan ve daha az önemli olmayan diğer bir şey de ayrıntılı eleştirel incelemedir. Bir bakış açısı ne kadar çekici görünürse görünsün, yeni sınamalar peşinde koşmaktan hiçbir zaman vazgeçmeksizin ortaya çıkabilecek olanaklı güçlükleri araştırmalıyız.
Kant’ın düşüncesine göre insan sadece bilen bir hayvan değildir; aynı zamanda eylemde bulunan ve duyan, hisseden bir varlıktır. İnsanın yalnız bilimsel değil, aynı zamanda dinsel ve ahlaksal yetileri vardır.
Bilimde eğitilmiş insan sayısı ne kadar çoksa, onun ilerleme olasılığı o kadar büyüktür. Buna karşılık otoritede, eğitim görmüş insan sayısı ne kadar fazla ise, onun çökme olasılığı o kadar büyüktür.
Sezgi yöntemi, bireye, ana doğruları kabulünün temeli olarak inanç ve doyum sağlar.
Felsefenin işi, hayata itici bir güç ve atılım verdirmek değildir, ona kılavuzluk etmek ve bir yön vermektir.
Felsefe, hayata tüm anlamını vermek zorunda değildir; çünkü hayat, normal olarak, belli bir anlamlı model izler. Felsefe, sarsılmış bir insana bu düzen ve anlamı yeniden bulmasına yardımcı olabilir.
Geniş bir anlayışa dayanan hoşgörü, felsefi düşünceyle ilgili olarak onun eleştiri dizlerinin en acı yakınmaları kabul edilse bile, insanın felsefi düşünceyle tanışmasının sağladığı paha biçilmez meyvelerden biridir.
Bilimin yöntemleri ve ölçütleri sorunu, felsefi düşüncede her zaman merkezi bir yer tutmuştur. Çünkü insan bildiğinden emin olduğunu kendisine kanıtlayamadığı sürece en iyi olanı bildiğinden nasıl emin olabilir?
Felsefi düşünce, birbirine karşıt veya birbiriyle ilgisiz görüşleri fazla karmaşık olmayan bir şema içinde birleştirir ve çok fazla şeyi dışarı atmaksızın, hayata bir yön verdirmek üzere karşıt idealleri birbiriyle uyuşturur. O, çeşitli özel alanlarda parça parça bildiğimiz şeylerin derin, bilinçli bir değerlendirmesini içerir. Felsefi düşünce, bunun büyük evrensel düzende insanın yeri hakkındaki sorunlarla ne ilişkisi olduğunu ve insanın çeşitli çabalarının zahmete değer olup olmadığını inceler.
Büyük filozoflar şiirsel hayâl gücüne, eleştirel kavrayışa, doğal dindarlığa ve tinsel sezişe sahip insanlardır.
Ciddi olan her eser, üzerine düşünülmeyi gerekli kılar. Hele ki bu eser felsefi geleneğin geniş külliyatını tanıtmak ve felsefi düşünmenin yollarını öğretmek amacındaysa, bu, başlı başına zor bir iştir. Columbia Üniversitesi felsefe profesörleri olan John-Herman Randall, Jr. ve Justus Buchler tarafından yazılmış olan bu eser, bu zor işi hakkıyla başaran önemli bir felsefeye giriş kitabıdır. İlk kez 1982 yılında Ahmet Arslan’ın titiz çevirisi ile Türkçe’ye kazandırılmış olan kitap, aradan geçen 32 senenin ardından akıcılığından ve açıklayıcılığından hiçbir şey kaybetmeden yeniden okuyucusunun karşısına çıkmaktadır.
Kitap üç bölümden oluşmaktadır: “Felsefi Düşüncenin İnsan Hayatındaki Rolü”, “Felsefenin Analitik İşlevi” ve “Felsefenin Kurgusal İşlevi.” Ahmet Arslan’ın da belirttiği gibi: “Her bölümde ele alınan belli başlı görüş veya kuramların, hemen arkasından gelen Eleştirel Düşünceler kısmı ilgili görüş veya kuramın başarı veya eksiklerinin daha iyi kavranmasında çok yardım edici niteliktedir. Gereken yerlerde filozofların kendi yapıtlarından yapılan alıntılar akıllıca seçilmiş olup, ölçülü ve aydınlatıcı niteliktedir. Belki bütün bunlardan daha da önemli olmak üzere yazarlar kendi görüş ve tercihlerinin nereye gittiğini açıkça belirtmekten kaçınmamakla birlikte, ele aldıkları her kuram veya görüşe aynı ciddilik, ölçülülük ve hakkaniyetle yaklaşma erdemini göstermekten geri kalmamaktadırlar.”
Felsefenin işi, hayata itici bir güç ve atılım verdirmek değildir, ona kılavuzluk etmek ve bir yön vermektir.