İzdiham Dergisi kitaplarından İzdiham – Sayı: 19 kitap alıntıları sizlerle…
İzdiham – Sayı: 19 Kitap Alıntıları
&“&”
Senin için gazetelerin üçüncü sayfalarının ekonomi sayfalarından farkı kalmamışsa sen tükenmişsin demektir."
-Recep Kayalı
Unutmayın her hayat bir ölüm ediyor."
-Mim Kara
Her şey çok sıradan başlar."
-Seda Bilici
Borçlu; ince kötülüklerden ve yasal suçlardan habersiz olanın eninde sonunda çıkarıldığı durum."
-Onur Bayrak
Anlamanın tek kaynağı, acı duymaktır."
Yeryüzündeki en büyük yanardağ kalbimizdir.
Sır…
3. Şairin aslında anlatmak istediği ama dilin imkân vermediği
Sanat bize insan olduğumuzu hatırlatıyor. Sevmeyi öğretiyor. Unutmamayı öğretiyor.
Sevgi arıyordum. Anneni buldum, incecik bir yüzü, ufak benekli iri gözleri vardı. Bana her şeyini verdi. Onunla güzeldim. Toprağımdı, güneşimdi, su üzerinde kayan bir çiçek gibi yürürdü yanımda.
İlk günahtan değildir ağlamak, ilk şaşkınlıktandır: Bu da nesidir. Ne neyin nesidir.
Çocuklara göre, kravatı adamlar takar. Büyükler. Televizyonda konuşma yapabilen önemli insanlar takar. En çok yüzü yeni traşlı memura yakışan o kravat, Milli Eğitim Kurumları’mızda bilinçaltına gönderilen itaat et, kurallara uy mesajıdır biraz da.
İçi darmadağın olmuş birinden derlenip toparlanmasını isteyenlerin ancak bir banka dekontu kadar hükümlerinin olduğunu atandığım köyün muhtarı söyledi.
benim şeyhim vardır onun makyaj çantası
böyle bir fotoğrafı yaktı rönesans ressamı
benim baş ağrılarım vardır onun majezik hapları
ben şeyhime uğrarım o psikoloğa hafta sonları
…
Gençlik, okuldan hayata daima tabiatındaki budakların rendelendiğini belgeleyen bir diplomayla uğurlanır.
İnsan bir kere dünyaya düşmeye görsün. Dünya, yani şu büyük sakatlama atölyesi, pek çok ustabaşı ve sayısız çalışanıyla bir an bile vakit kaybetmeden hemen onu alıp işlemeye başlar.
İnsanın kendi iç sesinin sesini kapatamıyor olması birçok sıkıntılara sebeb oluyor.
* Ben, yalnızca refahı sevmenin aynı zamanda ayıp olduğunu düşünüyorum.
* İnsan, olay çıkarmaktan, kırıp dökmekten hiçbir zaman kendini alamayacaktkır. Anlamanın tek kaynağı, acı duymaktır.
Kendi ellerimize kırılıyoruz, kendi ellerimizle
Her insan kendinin katilidir cümlesini çoktan kurmuşuz çünkü
İçimizden bir ses taşıyor taşıyor da ağzımızı açmıyoruz. Kabullendiğimizden değil, bağıramayacağımız için sesimizin onlara ulaşmayacağını bildiğimiz için susuyoruz. Kötülüğe, kabalığa, kirliliğe, sevgisizliğe, şiddete yalan dolana dünyanın bütün oyunlarından uzak bir itirazımız var.
Yeryüzündeki en büyük yanardağ kalbimizdir.
Sanıyoruz ki bir sosyal medya hesabında profil resmini üç beş gün karartmakla insanlığı utandırıyoruz. Sanıyoruz ki küfretmekle, gazete binası basıp tekbir getirmekle insanlığı gerçeğe uyandırıyoruz.
Kaç kişi gerçekten uykusuz kaldı bunca ölümlerden sonra?
Kaçımız gerçekten şuraya nasil afili bir cümle yazsam da dikkat çekse hesabından fersah fersah uzak kendi kendine sessizce gözyaşı döktü.
Kaç kişi insana ağladı?
Anneye ağladı?
Yüzlerce yıldır ödediğimiz bedeller bitmedi. Hâlâ en ufak haberde doğruluğu sorgulanmadan galeyana gelen bir toplum olarak, yapmaktan çok yapıyoruz diyen bir toplum olarak daha ödeyeceğimiz çok bedel var gibi görünüyor.
1. Bir insan tarafindan kendi türüne yönelik olarak ve sırf kendi türünden diye gerçekleştiriliyorsa felaketle sonuçlanması
muhtemel eylem.
2. Sevilenin elinden tutup bazen çevresinde bazense içinde dolaştırdığın zayıflıklarının, bir vakit ve belki de ilk firsatta sana karşı kullanılacağından emin olmak, bilerek kanmak, kanmak içinde kaybolmak.
3.Kimsenin bilmediği ve belki yalnız sana bilinen ve senin herkesin dokunduğundan daha hakiki olduğuna emin olduğun bir hissin gelip gelip sarıp sarmalaması, gelip onlarla, bilmeyenlerle, bildiğini sananlarla ve hafifçe tebessüm edenlerle aranda bir kalkan gibi durması hâli.
4. Herkesten medet umup kimseden fayda bulamayanın, sonunda ılık bahçeler olduğunu düşünerek çıktığı bir yol bittiğinde çöle varanın, dünyanın en güzel sabahı diye uyanıp ve nihayetinde cızırdayan bir kalp ve dopdolu gözlerle akşam edenin, hayatın gamı ve neşesi altında çürüyüp gittiğini, halkın içinde geçirdiği her gün aslında biraz daha rezil olduğunu fark edenin, sevginin de nefretin de, şu ânın da yarının da sızlayan bir kalbe yetmeyeceğini idrak edenin, varlığını insandan ve diğerlerinden esirgeyecek ve
hem suçsuzluklarını hem de kayıtsız kalışlarını bağışlayacak ve kendisini feraha ulaştıracak olana iman etmesi.
5. Söylenenin veya yapılanın sahte olduğunu bilenin, hem bu durumu açık etmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine emin olduğundan hem de kendisinde gerçeklik uğruna mücadele edebilecek takat bulamadığından &‘miş gibi" yaptığı
6. şiir "aldanma çocuksu mahsun yüzüne
Kıyametimiz geliyor. Bilenle bilmeyenin bir olmadığını, çok geç olmadan görenlerin görmeyenler için bir şeyler yapması gerektiğini ne zaman anlayacağız."
Saygıdeğer karıncaların hayatları, yuvalarında başlar ve orada da biter, bu kararlı ve inatçı tavırlarıyla çok onurlu bir hayat sürerler. Buna karşın insan, gelip geçici hevesleri olan, tutarsız bir varlıktır ve tıpkı satranç oyuncuları gibi hedefe ulaşmayı değil de hedefe giden yolları daha çok sever.
İnsanların duygu çeşitliliğini artırmaktan başka işe yaramaz uygarlık. Duyguları çeşitlendikçe insan, kan dökmekten zevk almaya başlar hale geliyor. Buna birçok örnek gösterebiliriz; en ustalıkla işlenen cinayetlerin, çoğu kez kültürlü, aydın insanlar tarafindan yapıldığına dikkat ettiniz mi?
Bazı günler, hiç gereği yokken, şahit olduklarım arasından bir şeylere takılıp kalıyorum. Bir şeylerin, olduğundan çok daha fazla ya da çok daha az anlamlandırılıyor olması, kendime dahi izah edemediğim bir şekilde üzüyor beni."
İçimizden bir ses taşıyor taşıyor da ağzımızı açmıyoruz. Kabullendiğimizden değil, bağıramayacağımız için sesimizin onlara ulaşmayacağını bildiğimiz için susuyoruz. Kötülüğe, kabalığa, kirliliğe, sevgisizliğe, şiddete yalan dolana dünyanın bütün oyunlarından uzak bir itirazımız var.