İçeriğe geç

Nur Kitap Alıntıları – Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu kitaplarından Nur kitap alıntıları sizlerle…

Nur Kitap Alıntıları

&“&”

İnsan dünyada hayal ettiği müddetçe yaşar.
Ya Rabbi beni namazla terbiye et. Beni ibadetten
ayırma. Bana hakikatın kapısını aç."
Güzel günler çabuk geçer.
Ve geçti.
Taşı havaya atıp
Başını altına tutmaktır
Adı aşk.
Ölen ve öldükten sonra rahata kavuşan kimse ölü
sayılmaz, sadece sağ iken ölenler ölü sayılır."
İlahi sana nasıl şükredeyim ki şükretmek de senin bir nimetindir.
Ölen ve öldükten sonra rahata kavuşan kimse ölü sayılmaz, sadece sağ iken ölenler ölü sayılır.
Ama aşk ile yola çıkmışsın, merak etme ya sen onu bulursun ya da o seni.
-Her firavuna bir Musa lazım.
– Tasavvuf, kitaplardan öğrenilmez kızım. O bir
yaşam biçimi, dedi.
-Yani?
– Bir mürşid-i kamilin eteğini tutmalısın.
Onlar bir hasır, bir tabak, bir testi ile yetinmişler, böyle bir hayat tarzı benimsemişler.
Oysa şimdi…
Eşyalar bizi boğuyor.
Aşk insanı güzelleştirirmiş derler. Doğru. O günden bu yana kafam güzel
Gittin amma kodun hasret ile canı bile.
Umut kalbimizde bir kuştur, sürekli öter."
Aramakla bulunmaz ama bulanlar ancak arayanlardır.
Kurtulmak için kurtarmak lazım."
Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı.

Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı."
Dünya dedikleri bir gölgeliktir.
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun.
Pehlivan ona denir ki öfkesini yenebilsin.
Bu binaları niçin yaparlar, insanı ezmek için tabii. Ama kimse ezilmiyor, senden başka.
Bana kendi tali’imden bu siyeh sitare düştü.
Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim, kâinatı yarattım."
Cedlerimiz inşa etmiyor, ibadet ediyorlardı.
Umut kalbimizde bir kuştur, sürekli öter.
Apartmanın oturanı değil satanı memnun eden kâr düşüncesiyle üretilmesi, insana lâyık bir yapı biçimi olmaması, temel insan haklarını hiçe sayması, bilhassa yaşlı ve çocukların hiçbir ihtiyacını gözetmemesi, yüksekliği ile insanı önemsizleştirmesi, insanı tabiattan koparması, insanı nesneleştirilmesi, çevreye verdiği zararlar, orada oturacak insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte eden tahakkümcü karakteri, insanın başta mahremiyet gibi kutsal değerlerinin hiçbirini dikkate almaması… itirazlarımın temel noktalarını oluşturmaktadır.
Eskiden her mahallenin kendine ait hususi bir havası bir tarz-ı hayatı vardı. Şimdi ise birbirinin kopyası aynı tipte, soğuk, cansız binlerce apartman, ruhsuz beton kütleleri ile bütün şehirleri aynîleştirmiş, şehirlerin, mahallelerin ruhu yok olmuştur.
Mahalle hem algılanabilir bir coğrafyayı hem de birbiriyle yakın ilişkileri olan homojen bir topluluğu ifade eder. Mahallelerde zengin ve fakir rahatlıkla birlikte yaşarken günümüzde sitelerde ancak aynı gelir seviyesinde insanlar yaşayabilmektedir. Bu ayrımcılık asla tasvip edilemez, insan/kul haklarına aykırıdır.
Her firavuna bir Musa lazım.
-Tasavvuf, kitaplardan öğrenilmez kızım. O bir yaşam biçimi, dedi.
-Yani?
-Bir mürşid-i kamilin eteğini tutmalısın.
Zulm ile âbad olanın ahiri berbat olur.
Zaten ülkemizde oruç tutan çoktur, ama namaz kılan azdır. Sebep, eh oruç bir ay işte. Nasılsa geçiyor. Namaz bir disiplin işi.
Bir kere bu dünya hayatı geçici ve kısaydı. Asıl sonsuz hayat ahiret denilen dünyada yaşanacaktı. Orada ölüm yoktu.
Cenab-ı Hak malı dilediğine, ilmi isteyene verirmiş.
Bir mutlu gülümsedi ki, hani Mutluluk nedir?" diye soranlara göstermek gerek.
Aşk ile Allah deyip başınızı yere koyun. Size bir kapı açılacak, buna inanıyorum.
Umut kalbimizde bir kuştur. Sürekli öter."
Anladık aşıksın. Aşkını içine gömdün onu da anladık. Ama bu sessizlik, bu dalgınlık sürdükçe korkarım kara sevdaya yakalanacaksın.
– Kara değil. Kapkara. Aylardır aramıyor.
– Sen arasana.
– Nerde bende o cesaret.
Allah dilemedikçe insanlar dileyemez.
İlahi aşkın yanında mecazi aşkın ne önemi var.
Bir şehri tanımak isterseniz onu yaya dolaşacaksınız. Vaktiniz geniş olacak, her yapıya, ağaca, bahçeye, çeşmeye, sokağa, mezara, türbeye, camiye gereken ilgiyi göstereceksiniz. Mümkünse bir rehberiniz olacak. O anlatacak siz dinleyeceksiniz.
İnsanın başına derde sokan şu dört şeydir:
Gözün, dilin, kalbin, arzun. Gözüne sahip çık onunla helal olmayan şeye bakma. Diline sahip ol Allah Teâlâ’nın kalbinde olduğunu bildiğin şeyin aksini söyleme. Kalbine dikkat et, gönlünde hiçbir Müslüman için kin ve haset bulunmasın. Arzuna manik ol, şer olan bir şeyi arzu etmiş olmayasın.
Kurtulmak için kurtarmak lazım.
Umut kalbimizde bir kuştur, sürekli öter. Bir de her şeye rağmen inandığı gibi yaşamak, inandığı gibi iş yapmak. Bu önemli işte. Bu direniş önemli.
Güç pek çok şeyi hallediyor. Demek iktidar böyle bir şey. Ve demek herkes bu yüzden iktidar peşinde. Vay be!
Ama İslam öyle demiyor. İslam Zulm ile abad olanın ahiri berbat olur." diyor.
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek."
Gittin amma kodun hasret ile canı bile.
O bir iş adamı. İş adamının ne çocuğu olur ne eşi. Hatta ne de evi. İş ona yeter. İşin ağına takılmıştır ve kurtuluşu yoktur. Yalan dünya.
İyi insanlar iyilikle anılır .
Her geçen günüm benden bir parça alıp götürmekte. Kalbime bir hasret bırakmakta.
Kurtulmak için kurtarmak lazım."
Umut kalbimizde bir kuştur , sürekli öter .
Hayal kurmalı insan. Özellikle genç iken. Yaşlanınca fazla gerçekçi oluyoruz, günü kurtarmaya bakıyoruz.
İnsan dünyada hayal ettiği müddetçe yaşar.
Mutluluğun ne zaman ,nerede, nasıl geleceğini bilemeyiz.
Taşı havaya atıp. Başını altına tutmaktır . Adı aşk …
Aşk insanı güzelleştirirmiş derler . Doğru . O günden bu yana kafam güzel .
Cenab-ı Hak dilediğini hidayete eriştirir.
Yahya b. Muaz şöyle diyor: Vera iki nevidir. İlki zahirdeki vera, bu Allah’tan başkası için hareket etmemek." demektir. İkincisi bâtındaki vera. Bu ise "kalbe Allah’tan başkasını sokmamaktadır."
Biz iyi bir sıvacı arıyoruz, zor bulunuyor. İnsan-ı kâmil bu, kim bilir nerde?
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler"
Kendini bilen Rabbini bilir
Bana kendi tali’imden bu siyeh sitare düştü".
(Benim payım bir siyah yıldız düştü.)
-Şeyh Galip Hazretleri
mutasavvıflar kâinatın yaratılışını muhabbet ve marifetle açıklamışlardır.
Seher vakti burada kimler ağlamış
Çimenler üstünde gözyaşları var
İslam zulm ile abad olanın ahiri berbad olur " diyor.
Çok hayal kurmayalım. Sükut-u hayal diyer bir şey var.
– İnsan dünya da hayal ettiği müddetçe yaşar.
Mutluluğun ne zaman, nerede, nasıl geleceğini bilemeyiz.
Aşk insanı güzelleştirirmiş derler. Doğru. O günden bu yana kafam güzel.
İnsan evleneceği biri ile ünsiyet kurmalı, en azından iki laf etmeli.
Hayat zordu. Çocuktuk biz. Ama her şey sanki bugünden daha güzel, daha zevkli, heyecanlı ve dopdoluydu.
Gittin amma kodun hasret ile canı bile.
Bir mutlu gülümsedi ki, hani Mutluluk nedir ? " diye soranlara göstermek gerek.
Aşk ile Allah deyip başınızı yere koyun. Size bir kapı açılacak, buna inanıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir