Cengiz Aytmatov kitaplarından Sultanmurat kitap alıntıları sizlerle…
Sultanmurat Kitap Alıntıları
&“&”
Hangi işle meşgul olursa olsun, ne yaparsa yapsın, yalnız onu düşünüyordu.
Mırzagül Bikeş’in gülümsemesi hepsinden daha güzeldi. Boyu, Türkistan kavağı gibi ince ve uzun, yüzü kar gibi ak, gözleri karanlık gecede yanan dağ ateşinin korları gibi parlak…
Genç olmasına rağmen kaburgaları eksik olduğu için kambur duruyordu.
*Sultanmurat kitabından bir leitmotif örneği. Leitmotif eserlerde tekrarlanan ifadelere verilen isimdir.*
Bak, bunlara hayvan der geçeriz ama, zekidirler ha! Başka bir arabaya sebepsiz koşulmadıklarını, kendilerinden yardım istendiğini hissederler. Hem ben onları hiç kırbaçlamam. Sadece yüksek sesle komut veririm.
Eğer insan için mutluluk geçmişte ya da gelecekte değil de yalnız yaşanan zamanda varsa, işte o gün, o yolculukta Sultanmurat bunu tam olarak duyuyor, yaşıyordu.
Karınları tok atlar uygun adımlarla tırısa geçmişlerdi. Koşumların ağırlığını hissetmeden, ara sıra başlarını kaldırıp perçemlerini sallayarak ve pofurdayarak, pek rahat gidiyorlardı.
Yakarmak, ağlamak bir reddediş, bir başkaldırmadır. Ama ellerinden bir şey gelmediğini, gidenin geri gelmeyeceğini anlayıp susmak daha korkunçtur.
Ama insan yalnız çalışmak için mi yaşar?
Dünyada babaların olması ne iyi..
Değişmeyen bir yasadır, her ekmeğin mayasında biraz ter vardır.
Ufacık bir umuttu onun istediği."
Ben sonsuz mavilerde uçan gök güvercin
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Yaşamak istiyorsan sesini çıkarma!"
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Çiftçi için her zaman bir risk vardır, ama umudu da hiç tükenmez.
Herhalde dünyanın bütün bıldırcınları mutluydular.
Çünkü bir insanın büyüklüğü, değeri, yakınları tarafından en çok onu yitirdikleri zaman anlaşılırdı. Bu her zaman böyle olmuştur. Böyle olacaktır.
Ekmeğin hamuru terle yoğrulur. Ne var ki ekmeği yiyenler bunu bilmiyor, düşünmüyor.
Yakarmak, ağlamak bir reddediş, bir başkaldırmadır. Ama ellerinden bir şey gelmediğini, gidenin geri gelmeyeceğini anlayıp susmak daha korkunçtur. Bu suskunlukta en karanlık düşünceler gelir insanın aklına.
içinde bir şeylerin kabardığını hissetti. Yüreğinden kopan, yakan ve gittikçe büyüyen bir şey gelip tıkamıştı boğazını . Gözyaşı ağzına kadar süzülmüştü. Silkindi
Ağlamamalıyım, hiç ağlamamalıyım"
Belki babasının sert bıyığının kulağına dokunmasından , … Kalk… gidiyoruz" diyen sözlerini , vakit gelecek, özlemle, acıyla anacaktı. Ama o an nereden bilecekti öyle bir zamanın geleceğini.
Bu avılda yaşayan ve güzelliğinin nuruyla evini aydınlatan M.’ye"
Felaket acısı insanları küçültür.
Yakarmak, ağlamak bir reddediş, bir başkaldırmadır. Ama ellerinden bir şey gelmediğini, gidenin geri gelmeyeceğini anlayıp susmak daha korkunçtur. Bu suskunlukta en karanlık düşünceler gelir insanın aklına.
Ufacık bir umuttu onun istediği.
Hangi işle meşgul olursa olsun, ne yaparsa yapsın, yalnız onu düşünüyordu.
dünyada babaların olması ne iyi"
Ne kadar çok düşünse, onu naıdl aklından çıkaramadığını anlatmak arzusu da o kadar artıyordu. Onu sevdiğini, hiç aklından çıkarmadığını bilmesi çok pekçok önemliydi.
Ben sonsuz mavilerde uçan gök güvercin
Sende kanadın kanadımda uçan eşimsin..
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Sende kanadın kanadımda uçan eşimsin..
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Sabah kalkınca her şeyin değişeceğini , bir mucizenin gerçekleşeceğini umuyor.
Eğer insan için mutluluk geçmişte ya da gelecekte değil de yalnız, yaşanan zamanda varsa, işte o gün, o yolculukta Sultan Murat bunu tam olarak duyuyor, yaşıyordu.
Ne demişler: &‘Attan, deveden değil, eşekten düşen korkmalıdır. İşin sırrı, elleri üzerine düşmekti.
Seylan’da macuna da gerek yok, diye geçirdi aklından, hem neye yatacak ki macun? Eve, pencereye de gerek yok çünkü. Bir kulübe yapar, üstünü otlarla örtersin ve rahat rahat oturursun içinde…"
Çünkü bir insanın büyüklüğü, değeri, yakınları tarafından en çok onu yitirdikleri zaman anlaşılırdı. Bu her zaman böyle olmuştur.
Felâket acısı insanları küçültür.
…Çünkü bir insanın büyüklüğü,değeri,yakınları tarafından en çok onu yitirdikleri zaman anlaşılırdı. Bu her zaman böyle olmuştur. Böyle olacaktır…
“Boşboğazlık yakışır mıydı erkek olana?”
O mutlu gün hiç gelmeyecekti!"
Gidenin geri gelmeyeceğini anlayıp susmak daha korkunçtur. Bu suskunlukta en karanlık düşünceler gelir insanın akılana. "
" Suya atılan taşların oluşturduğu halkalar gibi dağılıp gidiyordu düşünceleri. ""
Dünyada babaların olması ne iyi"
Ter dökmeden buğday alınmaz. Ekmeğin hamuru terle yoğrulur. Ne var ki ekmeği yiyenler bunu bilmiyor, düşünmüyor.
Felaket acısı insanları küçültür.
Ben sonsuz mavilerde uçan gök güvercin
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
İyi okuyan iyi çalışır.
Çiftçi için her zaman bir risk vardır, ama umudu da hiç tükenmez.
“Okula tekrar döndüğünüz zaman , okumanın değerini daha iyi anlamış olacaksınız. Bunu biliyorum,tecrübe ile biliyorum. Herkes öyle söyler , okumazsam gider çalışırım, der. Ama insan yalnız çalışmak için mi yaşar ?”
Çünkü bir insanın büyüklüğü, değeri, yakınları tarafından en çok onu yitirdikleri zaman anlaşılırdı. Bu her zaman böyle olmuştur."
Ben sonsuz mavilerde uçan gök güvercin
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan."
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan."
Çiftçi için her zaman bir risk vardır, ama umudu da hiç tükenmez.
❝ Eğer insan için mutluluk geçmişte ya da gelecekte değil de yalnız yaşanan zamanda varsa…❞
“Sabah kalkınca her şeyin değişeceğini , bir mucizenin gerçekleşeceğini umuyor.”
Çiftçiler tarlayı bir daha, bir daha sürerler,
Bir daha, bir daha tohum ekerler,
Gök, bir daha, bir daha yağmur gönderir…
………………………………………………
İnsanlar tarlayı umutla sürer,
İnsanlar tohumu umutla ekerler,
İnsanlar denize umutla açılır…
“Theragatha” 527-536
Eski Hint edebiyatından
Bir daha, bir daha tohum ekerler,
Gök, bir daha, bir daha yağmur gönderir…
………………………………………………
İnsanlar tarlayı umutla sürer,
İnsanlar tohumu umutla ekerler,
İnsanlar denize umutla açılır…
“Theragatha” 527-536
Eski Hint edebiyatından
Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, insanın içinde sönmeden yanmaya devam eden o sevgi ateşi her türlü zorluğun üstesinden gelmek için insanın sahip olduğu en kıymetli hazinedir.
Çiftçi için her zaman bir risk vardır, ama umudu da hiç tükenmez. "
Her sözü gücünüzü arttırır, düşüncesi yeni bir düşünce doğurur,bütün açıklamaları, bütün kanıtlamaları çocukların zihinlerine iyice yerleşirdi. Coştukça coşar ve bütün sınıf büyülenirdi."
Kışın soğuğunda atlar donup ölebilir, ama atları öldüren soğuk tanklara vız gelir! Olsun, yine de attan iyisi yoktur!
Çiftçiler tarlayı bir daha, bir daha sürerler,
Bir daha, bir daha tohum ekerler,
Gök, bir daha, bir daha yağmur gönderir…
………………………………………………
İnsanlar tarlayı umutla sürer,
İnsanlar tohumu umutla ekerler,
İnsanlar denize umutla açılır…
“Theragatha” 527-536
Eski Hint edebiyatından
Bir daha, bir daha tohum ekerler,
Gök, bir daha, bir daha yağmur gönderir…
………………………………………………
İnsanlar tarlayı umutla sürer,
İnsanlar tohumu umutla ekerler,
İnsanlar denize umutla açılır…
“Theragatha” 527-536
Eski Hint edebiyatından
Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, insanın içinde sönmeden yanmaya devam eden o sevgi ateşi her türlü zorluğun üstesinden gelmek için insanın sahip olduğu en kıymetli hazinesidir.
Yakarmak,ağlamak bir reddediş ,bir başkaldırmadır. Ama ellerinden bir şey gelmediğini, gidenin geri gelmediğini anlayıp susmak daha korkunçtur. Bu suskunlukta en karanlık düşünceler gelir insanın aklına.
Çünkü bir insanın büyüklüğü, değeri, yakınları tarafından en çok onu yitirdikleri zaman anlaşılırdı. Bu her zaman böyle olmuştur. Böyle olacaktır…
Aksay, Göksay, Sarısay… dolaştım bunca diyar,
Bulamadım, bulamadım oy! Senin gibi yâr…
Bulamadım, bulamadım oy! Senin gibi yâr…
İnsanlar çok değişti, örfü adeti unuttular.
Savaşa giden insanlardan haber alamamak korkunç bir şeydir.
Ekmeğin hamuru terle yoğrulur. Ne var ki ekmeği yiyenler bunu bilmiyor, düşünmüyor.
Yakarmak, ağlamak bir reddediş, bir baş kaldırmadır. Ama ellerinden bir şey gelmediğini, gidenin geri gelmeyeceğini anlayıp susmak daha korkunçtur. Bu suskunlukta en karanlık düşünceler gelir insanın aklına.
İnsan söylemek istediklerini yazamıyordu. Hem, zihninden geçen her şeyi yazacak olsa, kağıt mı yeterdi?
İşlerin nasıl gittiğini ancak yerinde anlarsınız. İnsan her şeyi önceden bilemez.
Göz korkaktır, el korkusuz.
Okula tekrar döndüğünüz zaman, okumanın değerini daha iyi anlamış olacaksınız. Bunu biliyorum, tecrübe ile biliyorum. Herkes öyle söyler, okumazsam gider çalışırım, der. Ama insan yalnız çalışmak için mi yaşar?
Ben sonsuz mavilerde uçan gök güvercin
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Sen de kanadın kanadımda uçan eşimsin.
Daha büyük mutluluk yoktur dünyada
Sevdiğiyle yan yana, hep yan yana uçmaktan.
Felaket acısı insanları küçültür.
Onu düşündükçe de bir şeyler yapmak, durmadan çalışmak, hiçbir güçlükten, hiçbir felaketten korkmamak, hiçbir şeyden yılmamak gibi bir coşkuya kapılıyordu.
Çiftçi için her zaman bir risk vardır, ama umudu da hiç tükenmez.