İçeriğe geç

Melekler Erkek Olur Kitap Alıntıları – Hamdi Koç

Hamdi Koç kitaplarından Melekler Erkek Olur kitap alıntıları sizlerle…

Melekler Erkek Olur Kitap Alıntıları

&“&”

Kimsenin gelecek zamandaki yaşantıları kimseye çekici gelmez; insan geleceğe ilişkin hayalleri değil geçmişe ya da bugüne ilişkin hayal kırıklıklarını daha çekici bulur.
Öyle olur çünkü; önce yaşar, sonra düşünürsün.
Sev beni, gece
O akşam boşvermek istiyordum, ama herşeyin yolunda olduğundan emin olarak boşvermek istiyordum.
Dostluk, gülmek gibi, iki kişiyle olan birşeydir ve her dostun eşit hakkı vardır.
Keynes’ inde dediği gibi; Uzun vadede hepimiz ölüyüz."
Evdeki sevimli hayaletler. Her şeyi sizin için yapıyorum sanırdım. Kendimi fark etmeye başladığım için üzgünüm.
Hata yapmaya doyamıyorum. Bir türlü de tam batmıyorum. Tükenmiyorum, anlıyor musun?
Bundan sonra sen referans noktası olacaksın, ben de pergel bekleyen bir uzay geometrisi.
Gece.
Bir uyanış, bir vazgeçiş rüyası.
Zavallı ben! O sevinç öyle tatlıydı ki onu yaşatmanın büyüsüne kapıldım.
Bir anda niye öyle her şeyin altüst olduğunu anlamaya çalıştım. Hata bende olmalıydı. Hata hep bende olur.
Said I’ve been crying. Cryyyyyyyying.
Daha koskaca bir hiç olacaktım siyah beyaz filmlerdeki gibi, tatlı bir hiç. Bitmiş yüzümün üzerinde SON yazacaktı daha titrek harflerle.
Birey özgür olmak, devlet uzak durmak zorunda. Şart. Yoksa yaşam olmaz.
Resimlerde sevgi aramak; bilmediğim bir şey değil.
Yürürken, gidecek yerim olmamasının ve gidemeyecek eski yerlerim olmasının o kadar da önemli olmadığına inandım. Hiçbir yere gitmeye mecbur değildim.
Sessssizce geldim buraya kadar, sürüne sürüne, sinsi sinsi hatta; geldiğimi kimse duymadı; ama giderken hiçbir şeyden korkmuyor olacağım.
Ya içeceksin ya da ilaç alacaksın. Başka türlü geçmez bu hayat.
Kötü bir konserde gibiydi kalbim, yankı dolu bir akustiğe hapsedilmiş, sık sık detone olarak, yerli yersiz pedala yüklenerek, ikide bir sözleri unutarak, yanlış yerde girerek, gücü yetmediği için erken çıkarak.
Belki yanlış zamanda gelmiştik. Belki de yanlış yere gelmiştik. Kim bilir, belki de yanlış kişiydik.
Tutkularımın tadını duyuyordum onu sevdiğimi düşününce. Okumanın tadını duyuyordum. Kitabı sevince yazarını da sevmek gibi, tüm kusurlarına rağmen bağlılıkla sevmek gibi. Kalbinin tüm odalarını açmak gibi…
Dilimizi bilen birilerini aradı gözlerimiz, gözlerimize bakacak gözleri, kımıldaycak dudakları, dokunacak parmakları.
Ana konumuz yolsuzluklar. Herkes her şeyi bildiği halde niye kimse kimseden hesap sormuyor, anlamıyor. Savcılar niye duruyor? diyor. Valla diyorum, savcı dediğin adalet bakanının memuru; önce adalet bakanının temiz olması lazım. Adalet bakanı da başbakanın memuru; yani önce başbakanın temiz olması lazım. Ya cumhurbaşkanı? diyor. Diyorum, vardır bir hesabı. Peki halk? diyor. Bu kadar demek ki diyorum. Öyle, diyor, kim geldiyse skti, gitti afedersin.
Aşk olmazsa aşk acısı yaratırsın.
Herkes gündelik işlerin peşinde, artık kimse büyük şeyler düşünmüyor, kimsenin geleceğe ilişkin büyük bir tutkusu yok, herkes ıvır zıvırla meşgul.
Kimse olanı biteni senin gibi önemsemiyor. Demek ki sen de umursamayacaksın.
Zavallı ben! O sevinç öyle tatlıydı ki onu yaşamanın büyüsüne kapıldım.
İnanmaktan vazgeçmek zorunda kalacağın işlere başlama.
Niye ayağımız yere basmadı hayatta? Niye hep üzüntülerle uğraştık?
Çok az bağı kalmıştı hayatla.
Daha koskoca bir hiç olacaktım siyah beyaz filmlerdeki gibi, tatlı bir hiç. Bitmiş yüzümün üzerinde SON yazacaktı daha titrek harflerle.
Seni sarhoş eden her ne ise adını koymakta acele etme. Hem, koyacaksın da ne olacak? Kim duyacak? Kim anacak? Kimin umurunda?
Önümdeki mutlak karanlığa doğru kaybolmaya başladım. 
Yaşadığımız için niye hiç sevinmedik?
Bitti mi gerçekten? Bu kadar kolay bitebilir mi? Sadece bir interval mı? Her şey düzelecek mi bir gün, duygulu bir özürle? Karşılığında duygulu bir hoşgörüyle? Ben pişman olsam bile o nasıl affedebilir? Çocukların hatırı için mi? Hem, beni affetmesine izin verir miyim?
Uyku artık beni sevmiyor. Uykuyu bir kez yaraladım, galiba, henüz öldüremediysem de. Uyuyorum, öyle yorgunum ki gözlerimi yumar yummaz uyuyorum. Ama uyku uyumuyorum. Başka bir şey uyuyorum. Yaralı bir şey. Dünyamı kapatan yaralı bir şey. O şeyi bir saatten fazla uyumuşum. Rüya görmedim. Rüya görmeye hasret kalmıştım.
Mutlu olmaktan korkmuyorsun, değil mi? Benden korkmayacaksın, değil mi?
Bunları o da biliyordu, hatta benden iyi biliyordu, ama herhalde artık insanların sadece düşlerindeki hayatı gerçek sandıkları bir uzaklık içinde kalmayı tercih ediyordu.
Hiçbir çocuk babasının mutlu olup olmadığını düşünmez. Hiçbir çocuk babasının kalbine bakmayı akıl etmez.
Ekonominin en özel yanı, yalanları bünyesinde yaşatmayan bir varlık olması. Ekonomide hiçbir yalan gizli, hiçbir hata cezasız kalmaz. Rakamların ne kadar dürüst, açıksözlü, karakterli ve kinci yaratıklar olduğunu bilemezsin. Bir politikacı olarak sen sadece halkı kandırırsın, ekonomiyi değil, ekonomiden anlayanları değil.
Geceye ait olmayan geceden uzak durmalı. Çünkü gece kendine ait olmayanı tanır, içine sokmaz, kendi karanlığından daha koyu bir karanlıkla karartır onu, yalnızlığın, yabancılığın karanlığıyla.
Doğruyu söylemen gerektiğini bildiğin ender bir anda doğrunun ne olduğunu bilememek, emin olamamak, yalan söylemeyi de kabul edememek, susmak…
“Şakayı,laflamayı,olağan olanı bitiren çizgi;ciddi,korunan bir şeyin hemen önündeki çizgi.Aşılması,açılması o kadar kolay olmayan,önüne getirilen herkesten biraz saygı görmeyi hak eden çizgi.İnsanın kalbinden dışarıya doğru çizilmiş.”
Gerçek, bizim buralarda, etkisiz eleman…
Özgürlüğe inanmak, inancı ve inanmayı da özgür bırakmak…
Aşk olmayınca yaratırsın.aşk olmazsa aşk acısını yaratırsın.
Kimsenin gelecek zamandaki yaşantıları kimseye çekici gelmez; insan geleceğe ilişkin hayalleri değil geçmişe ya da bugüne ilişkin hayal kırıklıklarını daha çekici bulur.
Eve sığamıyorduk.
Sevilmekten çok acınmaya yakın olduğumuzu farketmek bizi üzmedi, onu rüyamızda bile göremeyeceğimizi bildiğimiz için…
Birazını kendin için kullan ama çoğunu başkaları için sakla.
Bu orman burada oldukça bu ağaçta her zaman çokbilmiş konuşkan kuşlara yer okur, her zaman da aşağıda eli kanlı bir kuş beyinli bulunur.
Bundan sonra sen referans noktası olacaksın, ben de pergel bekleyen bir uzay geometrisi.
Yine de ölmüyorum. Birinin beni öldürmesi lazım. Kendim beceremedim.
Ben sanki hayatım boyunca tekrar tekrar aynı hatayı yapmak için doğmuşum.
Öyle bir sevgi bir bebeğin aklında bile yer eder.
Evdeki sevimli hayaletler,. Her şeyi sizin için yapıyorum sanırdım. Kendimi fark etmeye başladığım için üzgünüm.
Aşk gülmek gibi değil;tek kişide başlayıp tek kişide bitebilir;öteki de oturur şarkı söyler.
Çünkü bilinmeyen bilgi tehlikeliydi.
Yaşlandıkça tembelleşiyor, tembelleştikçe mutsuzlaşıyordu.
Öyle olur çünkü; önce yaşar, sonra düşünürsün.
Nasılsa o hayat her zaman herkesi her şekilde kabul eder.
Mutlusun sanıyordum. Ben herkesi mutlu sanırım
Korku hayatım boyunca, en büyük yöneticim oldu.
Her korkak gibi geleceği görüyordu. Arada bir uzun uzun gözlerini yumuyordu, gelecekte gördüklerinden bunalıp.
Gerçek hayat başlayınca hepsi unutulur.
Bir şey isteyince saklamayacak, hemen söyleyecek bir kadın; ister bir ayakkabı, ister bir erkek olsun.
Çünkü bilinmeyen bilgi tehlikeliydi. Birileri bir yerlerden bilgiyi üretiyor, yaratıyor, türetiyor, uyduruyor, sıçıyor, yazıyor, basıyor, dağıtıyor, yayımlıyor, söylüyor, ortalığa salıyor, derdi, virüs salar gibi; aklı olan o bilgiye ulaşır, bilgiyi ele geçirir, inceler, yorumlar, sindirir, antidotunu hazırlar ki bir gün başka biri o bilgiye zarar vermeye, yaramazlık yapmaya kalktığında kendini ona karşı sağlama almış olsun, bilginin karşısına çıkmaya hazırlıklı olsun.
Telefonu alıp selma’yı aradım, cevap yok.
Görülmeyi ve yanlış anlaşılmayı göze alıp
odasına doğru gittim, kapıyı açıp baktım.
Ne çanta, ne manto, ne kahve,ne sigara.
Bilgisayar kapalı.
Kimbilir kiminle banyo yapıyordur.
Dedim ki kendi kendime, hayatımda ne kadar az şey olursa o kadar rahat hareket ederim, o kadar serbest olurum. Ne kadar az bağımolursa o kadar güçlü bağ kurma şansım olur. Ne kadar az kaçacak yerim olursa kalıp mücadele etmekte o kadar ısrarlı olurum. Böyle dedim.
… kimsenin gelecek zamandaki yaşantıları kimseye çekici gelmez; insan geleceğe ilişkin hayalleri değil geçmişe ya da bugüne ilişkin hayal kırıklıklarını daha çekici bulur.
Git buralardan, hayatını yaşa. Hayatını yaşayana kimse karışmaz, hatta önünü açarlar. Git, öyle yap. Kurtar kendini.
Uyku artık beni sevmiyor. Uykuyu bir kez yaraladım, galiba henüz öldürmediysem de. Uyuyorum, öyle yorgunum ki gözlerimi yumar yummaz uyuyorum. Ama uyku uyumuyorum. Başka bir şey uyuyorum. Yaralı bir şey. Dünyamı kapatan yaralı bir şey."
Bu şarkıyı boşuna sevmemişim. Yaşıyorsun, yaşıyorsun, yaşıyorsun ve bir gün bakıyorsun önceden sadece sevdiğin bir şarkı aslında önceden senin o günün için yazılmış, bir bakıyorsun pat diye şarkıdaki şapşal kahraman olmuşsun. Adam önceden görmüş. Yazmış, söylemiş. Dinlemiş, sevmişsin ama gerçek olacağını, tam yirmi sene önce kurulmuş bir saatli bomba olduğunu ve yirmi sene boyunca tık tık tık bugüne doğru çalıştığını düşünmemişsin; o duruma düşeceğini hiç aklına gelmemiş. Ama düşmüşsün. Bakalım daha ne kadar düşeceksin. "

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir