İçeriğe geç

Alaaddin’in Problemi Kitap Alıntıları – Ernst Jünger

Ernst Jünger kitaplarından Alaaddin’in Problemi kitap alıntıları sizlerle…

Alaaddin’in Problemi Kitap Alıntıları

&“&”

“Gördüğümüz sadece ince bir deriden ibadet, bu derinin altında kuluçkaya yatmış dehşet verici bir şey var.”
sanırım artık beni kadın olduğum için değil, ben olduğum için daha az seviyorsun, bu benim için incitici, değil mi?" dedi. şarabın mı yoksa kadehin mi önemli olduğuyla alakalı çok eski bir soruydu bu. sevgilisi, thule kralı’na altın bir kapla şarap sunmuştur ama ölmekte olan kral, şarabı içtikten sonra altın kabı denize atar. toprak kaplar da vardır ve belki de bu kaplardan içilen şarabın tadı daha iyidir. bilgi ve kültür, aşk için zararlıdır. bu, üzerine tanrıların bile tartıştıkları bir sorun; benim çözmem beklenmemeli."
gerek psikologlarımızın, gerekse de karakterologlarımızın temelleri, çoğu kez kendileri bilmeseler de, mitoslarda yatar.
“Mutluluk bize geçici olarak bahşedilmiştir.Esenlik duyguları içinde zaman,yanımızdan iz bırakmadan geçip gider;arzu ve bilgi derecemizin artması yok eder bu izleri.”
Eğer insanın hayatı tehlikedeyse komik roller trajik rollere yeğlenmelidir. Servet ve saygınlığı yeniden kazanabilirsiniz, ama kelleniz gitti mi gider."
Yazarlar için kitapların, birbirleri hakkında değerlendirme yapmalarını sağlayan birer kostüm olduğunu söyleyebiliriz."
Bir ihtiyacın uyandırılabilmesi için o ihtiyacın var olması gerekir; karga, bülbül diye satılmamalı. Sadece uyuklayan bir şey uyandırılabilir."
Yoksulluk birleştirir, zenginlik ayırır. Tüccarların Tanrısı Merkür, aşk için zararlıdır."
Özgürlük, insanın içindedir; çalışan bir beyin her türlü rejim altında özgürlüğü gerçekleştirebilir. İnsan beyni rejimlerin içinden değil, rejimler insan beyninin içinden geçip giderler, hem de neredeyse hiç iz bırakmadan. İnsan beyninin rejimlere ihtiyacı yoktur, fakat rejimler onsuz yapamazlar."
İçinde bulunduğumuz zor durumu, kendimizi gerçekleştirmenin basamağı olarak kullanabiliriz. Başarılar için de geçerlidir bu: Onları hemen kabullenmemeliyiz, çünkü her zaman daha iyisi yapılabilir."
Bilgi ve kültür , aşk için zararlıdır. Bu,üzerinde tanrıların bile tartıştıkları bir sorun; benim çözmem beklenmemeli.
Yoksulluk birleştirir, zenginlik ayırır.
“Mutluluk bize geçici olarak bahşedilmiştir. Esenlik duyguları içinde zaman, yanımızdan iz bırakmadan geçip gider; arzu ve bilgi derecemizin artması yok eder bu izleri. Öte yandan acı ve zaman, ayrılmaz bir biçimde iç içedir. Dinler, bunun yaradılışın kusuru olduğunu anlamışlardır. Kimi, suçu tanrılara yükler, kimi insanları suçlar, kimileri de kaderi. Üzerinde yaşadığımız dünya huzursuz.”
“Nihilizmi yeni bir idealizm takip etmemeli, yoksa yanlış bir başlangıç olur ya da en iyi ihtimalle romantik bir çıkmaz sokağa girilir. Yıkım, temele kadar inmeli.”
Halk ordularında işler farklı yürür; egemen olan, ordu ruhu değil konformizmdir. Bir tarihe değil, bir fikre sahip olan bu ordularda herkes biribirini kollar, diğerinin yapacağı en küçük ihlal için pusudadır."
“Endişem artığından beri çok fazla okuyorum. Girift bir durum var; önce kaygı geliyor insanın üzerine, onu uykusuzluk izliyor, daha sonra da uykusuzluk ana kaygıya dönüşüyor. Zincirin halkaları nasıl dizilmiş?”
“Düşünceden önce maddeyle uyum vardı, bu çok açık; ardından da düşünceyi üreten ve düşünceye kaynaklık eden düşsel ruh hali gelir.”
Benim daha fazla özgürlük" gibi sözlerle işim yok. Ben liberal değilim, en azından bu düşünce etrafında bir araya gelerek oy verme anlamında liberal değilim. Özgürlük, insanın içindedir; çalışan bir beyin her türlü rejim altında özgürlüğü gerçekleştirebilir. Bu anlamda insanın beyni her yere ulaşabilir, çizilen her hattın ötesine geçebilir. İnsan beyni rejimlerin içinden değil, rejimler insan beyninin içinden geçip giderler, hemde neredeyse hiç iz bırakmadan. İnsan beyninin rejimlere ihtiyacı yoktur, fakat rejimler onsuz yapamazlar. Sıkı rejimlerin zekayı geliştirdiği açık. Bütün bunların dışında artık bütün rejimler gözle görülür biçimde birbirine benziyor, hiçbir yerde neşe kalmadı, artık Paris bile gülümsemiyor.
Düş, gerçekliği alt edip onu şiire ve sanat eserine dönüştürüyor. Her büyük değişime böyle ulaşıldığını düşünüyorum; yani değişimin bir öncesinde delilik vardır. Örnek olarak Muhammed geliyor aklıma.
Zaten mezarlarla tarih ve özellikle arkeoloji iç içedir; aslında dünya da, içine zamanların gömülerek yok olduğu ve sarı zambak olarak yeniden dirildiği bir mezardan başka nedir ki. Tohum ve hasat demektir bu; ve bütün tarihçilerin içinde Orpheus yaşar.
Sömürü kaçınılmaz; tek bir devlet, tek bir toplum, tek bir sivrisinek bile sömürü olmadan varlığını sürdüremez. İnsanlık yüzlerce yıldır sömürü altında, yüzlerce yıldır sırtında taşıyor bu yükü, hem de çoğu kez farkında olmadan. Sömürünün anonimleşmesi mümkün. Bu durumda insanlar, artık hükümdarlar tarafından değil düşünceler tarafından sömürülür; köleler ve efendiler yüzlerini değiştirmiştir.
Din,sanatın en yüce buluşu olduğu için, sanatla sıkı ilişkisi rastlantı değildir. Ama artık tanrılar bizi bıraktıklarına göre, dinlerin kökenine, yani sanata geri dönmek zorundayız.
Düş, gerçekliği alt edip onu şiire ve sanat eserine dönüştürüyor. Her büyük değişime böyle ulaşıldığını düşünüyorum; yani değişimin bir öncesinde delilik vardır. Örnek olarak Muhammed geliyor aklıma.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir