İçeriğe geç

Şeytan Ağacı Kitap Alıntıları – Jerzy Kosinski

Jerzy Kosinski kitaplarından Şeytan Ağacı kitap alıntıları sizlerle…

Şeytan Ağacı Kitap Alıntıları

&“&”

İnsanoğlunun kendinden çok zayıf durumdakileri sırf zevk için öldürecek düzeye innesi onları Nazileştiriyor, sonunda aşağı buldukları insanların hayatına olan saygılarını bile kaybedecek duruma getirebiliyor.
Aşıkların mezhebi bütün diğer mezheplerden farklıdır. Aşıkların sırf kendilerine özgü bir dini ve inancı vardır.
Mümkün olan en az enerjiyi harcayarak mümkün olan en çok rahatlığa varmayı amaçlayan.
Ama çocuklarım için
Koyulan yoğuşan merkezlerden uzak durmalarını isterim
Yozlaşma asla mecburi değildir
Kentler canavarın ayağı dibindeyse
Dağlar bizimdir

Robinson Jeffers

Uzanıp Robinson Jeffers’in bir şiir kitabını aldı,araya karton sokulmuş sayfayı açtı. ‘’ Parla , Çöken Cumhuriyet’’ adlı şiirde, aşağıdaki satırların altı çizilmişti.

Ama çocuklarım için
Koyulan,yoğuşan merkezlerden uzak durmalarını isterim
Yozlaşma asla mecburi değildir
Kentler canavarın ayağı dibindeyse
Dağlar bizimdir

Tüm canlılar arasında yalnız insanoğlu kendi varlığını tehdit etme gücüne sahiptir, ona evet veya hayır deme hakkını, kayıtsız bir dünyanın sınırlarına boyun eğme veya o sınırları aşma hakkını elinde tutar…
İnsanoğlunun kendinden çok zayıf durumdakileri sırf zevk için öldürecek düzeye inmesi onları Nazileştiriyor, sonunda aşağı buldukları insanların hayatına olan saygılarını bile kaybedecek duruma getirebiliyor…
Uyumsuzluğun en küçük bir iması bile nedense hâlâ hepimizde kaygı ve korku doğurur…
Eğer Titanik’e o renkli milyonerler değil de, yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar hatırlar mıydı?
Milyoner örnekleri zaten yeterince seyrek rastlanan bir şeydir. Ama örnek milyonerlere ondan da seyrek rastlanır.. (Osman Wilde)
Ben sesimi ancak ana sütüyle, şefkatle, sıcaklıkla, destekle bulabiliyorum…
Giz içinde yaşamak, kendinden korkmak demek, varlığını reddetmek demektir…
Hayatını öyle karmaşık bir labirent haline getirdin ki, artık sana neyin doyum verdiğini bilemiyorsun. Kendi yarattığın bir yerde, sürgünde yaşıyorsun."
Hayatını öyle karmaşık bir labirent haline getirdin ki, artık sana neyin doyum verdiğini bilemiyorsun. Kendi yarattığın bir yerde, sürgünde yaşıyorsun."
Hayatını öyle karmaşık bir labirent haline getirdin ki, artık sana neyin doyum verdiğini bilemiyorsun. Kendi yarattığın bir yerde, sürgünde yaşıyorsun."
Hayatını öyle karmaşık bir labirent haline getirdin ki, artık sana neyin doyum verdiğini bilemiyorsun. Kendi yarattığın bir yerde, sürgünde yaşıyorsun."
Yine de hiçbir zaman kendimi kaybedemedim. Kendimin birini kaybetsem, öteki kendim hemen onun yerini almaya hazırladı.
İçimde bir mücadele yer alıyordu. Bir an, kendini kontrol edebilen sahip bir yetişkin oluyordum, bir an, avaz avaz bağıran bir çocuk.
….bazan gelecek biz bilmeden içimizde yaşar ve düşündüğümüzde kaçınılmaz bir gerçeğin kehaneti gibi sözler çıkar ağzımızdan…

….
(geçmiş zaman peşinde, marcel proust)

.
Tamamen sevildiğimi bildiğim anda yüzeye çıkacak kişiliğimin içimde gömülü yönleri olduğuna eminim.

.

Benim gelecekle ilgili planlarım hep geçmiş uğruna olmuştur zaten..
Vicdan denilen o rahatsızlık verici frenden kurtulduğum zaman ne kadar iyi vakit geçirdiğime şaşıyordum.."
Seni kaybetmek, ilacı olmayan bir yara olurdu.
Başkalarının benim başarısızlığım saydığı şeyleri telafi etmek istemeyecek yaşa geldim.
Babamın cesedini hiç görmedim. Onu telafi etmek için annemin ölümünü hayal etmeye çalışıyordum
Canım sıkkın olduğu zaman duygularıma kuşku sızar, umutsuzluk aklımı paslandırma başlar. Dün öğleden sonra pek ala başka bir şey yapabilirdim.. ama zihnimi uyuşturmak için depresyona girmeye karar verdim, yani yine iyi bildiğim sürece yaşadım. Böyle bilinen olayları yaşamak, sanki depresyon beni değil de ben depresyonu kontrol ediyormuşum gibi bir duygu veriyor. Depresyon o zaman önceden bilinen bir şey haline geliyor. Getirdiği duygu da, ne kadar acı verirse versin, hesaplanmış ve beklenen bir şey oluyor
Sen de, ben de biliriz, incinmiş duygular" sözü kendi isteğini başkalarına zorla kabul ettirme özründen başka bir şey değildir. Senin duyguların da başkalarının duygularından daha kolay incinmez.
Eğer Titanik’e renkli milyonerler değil de, yoksul göçmenler oluşmuş olsaydı, geminin batışı kollektif belleğimiz acaba bu kadar hatırlar mıydı?
Küçükken babamın sigaralarının mantar filtrelerini toplar, bunların söylenmemiş düşünce ve duyguları içerdiğine inanırdım.
Tek ruhsal pusulamızın bilincimiz olduğunu söyledi. Zaman ve mekan ancak özel hayatımıza bir çerçeve oluşturur, dedi.
İnsan hayatının esası tıpkı bir vaazdaki, bir kitaptaki derin anlam kadar gizlidir, dedi. Hayatın esası açıkça ortaya serilemez, ancak ima edilebilir, hareketlerle gösterilebilir, dedi.
Kendinin farkında olmak bir enerji kaynağı mıdır, yoksa bir iktidarsızlık kaynağı mıdır, karar veremiyorum.
Bir erkeği,uğrunda kendi hayatını verecek kadar çok seven,ama karşılığında aşk değil,onun yerine seks verilen bir kadın,için için ölüyor demektir.
Eğer Titanik’e o renkli milyonerler değil de, yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar net hatırlar mıydı?"
Hayatlarımızın bir kaos olduğunu biliyoruz, ama her şeyin düzenli olmasında, mantığa uymasında direniyoruz.
Yaşamak görece bir şeydir.
Benim gelecekle ilgili planlarım hep geçmiş uğruna olmuştur zaten.
Sen de, ben de biliriz, incinmiş duygular" sözü kendi isteğini başkalarına zorla kabul ettirme özründen başka bir şey değildir. Senin duyguların da başkalarının duygularından daha kolay incinmez.
Eğer Titanic’e o renkli milyonerler değil de, yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar hatırlar mıydı?
Milyoner örnekleri zaten yeterince seyrek rastlanan bir şeydir. Ama örnek milyonerlere ondan da seyrek rastlanır!"
İçimden günah çıkarmak geliyor, kırık iç özerkliğimi iki bin yıllık ahlaki yetki müessesesiyle birleştirip betonlaştırmak, perçinlemek geliyor. Ama en mistik kilisenin veya inancın bile can varlığıma yönelik son tehdide karşı beni koruyamayacağını, varlık bilincini kaybetme tehlikesinden beni kurtaramayacağını da biliyorum.
“Acılarımı ve duygularımı hatırlayamadığıma göre, bu çektiklerimden bana neler kaldığını nasıl bilebilirim? Ya bana tek verdiği, olayların anılarıysa? Eğer elimde tek kalan buysa, o zaman geçmişimi hatırlamaktansa yeniden uydurmayı yeğlerim.”
Eğer Titanik’e o renkli milyonerler değil de yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar net hatırlar mıydı ? "
Eğer Titanik’e o renkli milyonerler değil de, yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar net hatırlar mıydı?
Eğer Titanik’e o renkli milyonerler değil de yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar net hatırlar mıydı?
Birkaç günden beri tekrar kendi kendimden nefret ediyorum.Bir kere daha huzuruma ve dengeme yönelik denetlenmez bir saldırının kurbanıyım.
Yitip gitme yeteneğim hiç olmadı.
Kendimi tanıdıkça daha çok bölündüğümü hissediyorum
Kendimi anlatacak yerde, başka birinin düşünce yapısının açık seçik ve belirgin bir bilânçosunu ortaya koyuyorum.
Sanırım gerçekte aradığım, kendiminkini değil de başkalarının bilincini geliştirecek bir uyuşturucu.
Çoğumuz için özgür olmak, sorumluluklarımızı atmakla mümkün.
Tüm canlılar arasında yalnız insanoğlu kendi varlığını tehdit etme gücüne sahiptir, ona evet veya hayır deme hakkını, kayıtsız bir dünyanın sınırlarına boyun eğme veya o sınırları aşma hakkını elinde tutar.
Sen de, ben de biliriz, incinmiş duygular" sözü kendi isteğini başkalarına zorla kabul ettirme özründen başka bir şey değildir. Senin duyguların da başkalarının duygularından kolay incinmez.
Benim gelecekle ilgili planlarım hep geçmiş uğruna olmuştur zaten.
İnsanlar beni bildiklerini ifade ettiler mi, artık serbest hareket edemem ben. Bunun farkındayım.
Hayatlarımızın bir kaos olduğunu biliyoruz, ama her şeyin düzenli olmasında, mantığa uymasında direniyoruz.
İnsanın insanla en çabuk, en doğal, en gerekli ilişkisi, kadınla erkeğin ilişkisi.
Çocuğum, ailem, akrabam, kurduğun bir işim olmadığına göre kitaplarım benim tek manevi başarılarımdır.
Vicdan denilen o rahatsızlık verici frenden kurtulduğum zaman ne kadar iyi vakit geçirdiğime şaşıyordum.
Pek çok ruh hekimi , geleneksel akıllı – deli sınıflandırmasının artık yeterli olmadığını ileri sürüyor. Bu ruh hekimlerine göre yeni bir sınıfın da devreye katılması gerekiyor.
Eğer Titanic’ e o renkli milyonerler değil de, yoksul göçmenler doluşmuş olsaydı, geminin batışını kolektif belleğimiz acaba bu kadar hatırlar mıydı?
İçimdeki o deliyi ne yapayım, bilmiyorum. Onu yok mu edeyim , mahzende kilit altında mı tutayım, yoksa serbest mi bırakayım?
İnsanın insanla en çabuk, en doğal, en gerekli ilişkisi, kadınla erkeğin ilişkisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir