İçeriğe geç

Oyunbozan Kitap Alıntıları – Harlan Coben

Harlan Coben kitaplarından Oyunbozan kitap alıntıları sizlerle…

Oyunbozan Kitap Alıntıları

&“&”

Lütfen beni bırak ve git. Bilirsin duygusal sahnelerden nefret ederim."
"Duygusal sahne filan olmayacak."
"Hep duygusal bir ortam yaratırsın sen."
Sessizlik
Sen insanları aldatan, numaracı, bencil herifin tekisin.
Selam."
"Selam."
"Çok tatlısın."
"Hiç param yok."
Kadın gerisin geri dönüp uzaklaştı. Ne romantik bir ortam!
Ceza evlerimiz şiddete eğilimli adamların fiziksel güçlerini artırmalarını imkan vererek onların daha da güçlenmiş olarak çıkmalarını ve insanlara daha çok zarar vermelerini sağlar.
Ama hiç bu kadar çekici görünmemişti daha önce gözüne. Bazı kusurlar onu daha doğal ve daha arzulanır kılmıştı.
Siz ki kötücül ya da müşfik meramları olanlar, tuhaf biçimlere bürünür, türlü türlü görünürsünüz."
Eski bir numaraydı bu. Aslında çok az şey bildiğin halde çok şey biliyormuş gibi yapmak. Karşındakinin konuşmasını sağlamak, onu hazırlıksız yakalamak, olayların seyrine göre hareket etmek.
Erkekler genelde kadının yüzünde ağıza pek dikkat etmezlerdi. Genelde bir kadında buruna, çeneye, gözlere, elmacık kemiklerine bakarlardı.
Ama kendinden kaçmak o kadar kolay bir şey değildi.
Bir politikacı için dürüstlük neyse, bir haydut içinde ahlak odur.
Bu kibirli geri zekalı kendini ne sanıyor?"
…uyurken seyretmek hoşuna gitmişti. Eski günler gelmişti aklına. Bir gün yeniden birlikte uyuyacakları günlerin geleceğini ummuştu.
Seni olduğun gibi seviyorum,"..
Bir kadının ayak numarasından güzelliği hakkında hüküm yürütmek gibi bir şeydi bu.
İnsanlar genelde kendilerini iyi hissetmediklerinde markete alışverişe giderler.
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır.
Belki bir üvey babanın tacizlerinden bıkıp, Ama büyük ihtimalle de sıkıldığı ve kendini şehirde yaşamaya layık" hissettiği için evden kaçmıştı. Cebinde azıcık bir para ama yüzünde kocaman bir gülücükle otobüsten inmişti. Pusuda bekleyen pezevenkler zamanını kollayıp kıza yanaşmış, ona büyük Elma’yı gezdirmiş, kalacak bir yer, biraz yiyecek, sıcak bir duş, belki jakuzili, bol ışıklı, uzaktan kumandalı televizyonlu bir oda ayarlamıştı. Onu iyi bir fotoğrafçıyla tanıştıracaklarına, model ajanslarına götüreceklerine söz vermişlerdi. Sonra alem nasıl yapılır öğretmişlerdi ona. Hem de gerçek alem. Öyle memleketindeki gibi bitli herifin tekiyle ellerinde birer bira kamyonetinin arkasında öpüşüp koklaşarak değil, en iyi kalite beyaz tozla nasıl iyi zaman geçirileceğini göstermişlerdi. Ama bu tatlı hayat fazla sürmeyecekti. Birinin bütün bu "güzel" saatlerin bedelini ödemesi gerekiyordu artık. Modellik işi suya düşecek, kıza artık beleşten yiyemeyeceği söylenecekti. Üstüne üstlük bu alemler artık eğlence olmaktan çıkmış, artık bir ihtiyaç olmuştu. Yemek içmek gibi. Artık bir fırt çekmeden ya da bir damla enjekte etmeden yaşayamaz hale gelmişti genç kız.
Birden ve hızla aşağı düşüş kaçınılmazdı artık. Ve artık doğrulmak için ne gücü ne de isteği kalmıştı.
Ve en sonunda da buralara kadar düşmüştü işte.
Silah taşımak inanılmaz derecede rahatsız edici bir şeydi ama öte yandan da ağırlığıyla insana güvende olduğunu hissettiriyordu. Hatta bazen insan vurdumduymazlaşıyor, kendini dünyanın hakimi bile sanabiliyordu.
Bir odaya takılıp kalmak bana göre iş değil. Özgürlüğüme düşkünüm ben. Her işimi tek başıma halletmeyi severim.
Son bir yılını her şeyin bitmiş olması için Umut ve dua ederek geçirmişti. Ama tahmin etmeliydi, bunu bilmeliydi. Bu tip meseleler asla tam olarak bitmezdi. Bir yerlerde saklanıp orada kök salarlar bir, daha da güçlenirler ve yeniden saldırıya geçmek için hazırlık yaparlardı.
Daha sonra üzülmemek için eşeği sağlam kazığa bağlamak gerekirdi.
Senin ihtiyaçlarını karşılamak hayatımın tek amacı."
…ikinci görüşüydü bugün ve değil birbirine dokunmak, henüz yüz yüze bile durmamışlardı karşılıklı.
Garipti. Çok garip.
Benden bir şey mi saklıyorsun sen?"
Benden duygularını saklamakta asla uzmanlaşamadın,"..
Esperanza fincanı Jessica’ya uzattı, ürkütücü bir şekilde gülümsedi ve odayı terk etti. Jessica fincanı incelemeye başladı.
Acaba içine tükürmüşmüdür?"
"Büyük ihtimalle evet," diye cevap verdi Myron.
Tanrı kötülükleri eşit dozda dağıtmıyor maalesef.
Hayat çoğu zaman insanlara adil davranmaz.
Olasılıklar sonsuzdu. Sevdikleri birden ortadan kaybolduklarında yaratıcılıktan çok uzak düşünceler gelirdi insanların aklına.
Nasıl davranması gerektiğini daha iyi tartmalı, her olasılığa karşı hazırlıklı olmalıydı. Ama o ne yapmıştı? Sinirlerine hakim olamamış, tereddüte düşmüştü.
İnsanlar karşılarındakinden aldıkları ilk izlenimden asla vazgeçmemeyi ve geliştirmeyi severler.
Bilinmezlik bir süre sonra insanı esir ediyor.
Değiştirilemeyecek şeyleri kabullenmek bilgeliktir.
Hem öfkelenmek sana çok yakışıyor.
Bütün yüzünü bir ışık kaplıyor sanki orada"
Eminim bir noktada buluşabiliriz. Sen biraz fedakârlık edeceksin, ben biraz fedakârlık edeceğim.
Vücutta tam iki yüz altı kemik vardır," dedi Win. "Bir dahaki sefere seninkinde iki yüz beş olacak."
Cezaevlerimiz şiddete eğilimli adamların fiziksel güçlerini artırmalarına imkan vererek onların daha da güçlenmiş olarak çıkmalarını ve insanlara daha çok zarar vermelerini sağlar. Güzel bir sistem doğrusu."
Eski bir numaraydı bu. Aslında çok az şey bildiğin halde çok şey biliyormuş gibi yapmak. Karşındakinin konuşmasını sağlamak, onu hazırlıksız yakalamak, olayların seyrine göre hareket etmek."
Hala birilerini kurtarma peşindesin değil mi Myron?"
"Pek sayılmaz. Sadece o çocuğa yardım etmek istiyorum o kadar."
"Ve de kendine."
"Aynen öyle. Ve de kendime."
Muhtemelen yüzlerce kişinin ölüm emrini veren kişilerin dahi belli kuralları vardır. Bazı aptallar bu kuralların belli bir ahlak sistemine dayandığına inanır. Oysa ahlak sistemiyle falan alakası yoktur bunun. Haydutlar için bu kurallar 1. kendilerini insancıl göstermek için, 2. kendilerini ve pozisyonlarını korumak için vardır. Bir politikacı için dürüstlük neyse, bir haydut için de ahlak odur."
Lütfen Myron," dedi Otto kollarını "Let’s Make a Deal" programındaki Carol Merrill gibi açarak. "Lütfen nereye istersen oraya otur."
"Her zaman mükemmel bir ev sahibisindir Otto."
"Sadece öyle olmaya gayret ediyorum Myron. Ama yine de sağ ol."
"Bu bir iğnelemeydi Otto. Biz buna iğneleme diyoruz."
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır."
Hayat çoğu zaman insanlara adil davranmaz. Tanrı kötülükleri eşit dozda dağıtmıyor maalesef. Bazı aileler hiç yara bere almadan hayatlarını sürdürür, bazıları ise kan revan içinde kalırlar. Sizin aileniz gibi."
Sevdikleri birden ortadan kaybolduklarında yaratıcılıktan çok uzak düşünceler gelirdi insanların aklına."
Ölüler asla geri dönmezdi."
İnsanlar karşılarındakinden aldıkları ilk izlenimden asla vazgeçmemeyi ve geliştirmeyi severler."
Değiştirilemeyecek şeyleri kabullenmek bilgeliktir."
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır.
Ölüm beni kahkahalarla güldürür.
Değiştirilemeyecek şeyleri kabullenmek bilgeliktir.
&” Mahkumların çoğu gibi hapisteki günlerinde vücut çalışıp her tarafını şişirmişti. Cezaevlerimiz şiddete eğilimli adamların fiziksel güçlerini arttırmalarına imkan vererek onların daha da güçlenmiş olarak çıkmalarını ve insanlara daha çok zarar vermelerini sağlar. &”
Hayat çoğu zaman insanlara adil davranmaz.
Garson kız hesabı getirdi.Myron hesabı ödedi.Toplam 8.50 dolar.Bay Cömert.
Vücudundan kayıp giden enerjiyi, dengeyi hissediyor musun?
Pa…ra…kaybetmek is..te..mem….
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır.
İnsanlar karşılarındakinden aldıkları ilk izlenimden asla vazgeçmemeyi ve geliştirmeyi severler.
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır. "
Tekvando bir dövüş sanatı olarak kabul ediliyordu.Win de Mylon’ın şimdiye kadar rastladığı en iyi sanatçıydı.☆♡
Değiştirilemeyecek şeyleri kabullenmek bilgeliktir.
“Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır”
Hayat çoğu zaman insanlara adil davranmaz. Tanrı kötülükleri eşit dozda dağıtmıyor maalesef.
İnsanlar karşılarındakinden aldıkları ilk izlenimden asla vazgeçmemeyi ve gelistirmeyi severler.
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır."
Bir insan karanlıkta durmayı tercih edenleri bile aydınlatmaya çalışmalıdır.
Hepsinin ses tonu aynıydı sanki. Hepsi birbirlerinin ikizi gibiydiler.
Benim ofisimde tamam mı?"
"Oh hayır olmaz."
"Senin ofisin o zaman?"
"Olmaz."

Myron "Ben yer adları söyleyeyim sende sıcak sıcak sıcak, soğuk soğuk soğuk de istersen. "

Kellene fiyat biçmişler. Seni ortadan kaldıracak kişiye 30 bin dolar vereceklermiş."

"Otuz bin mi? Benim değerim bu muymuş yani? En az altmış yetmiş bin olmalıydı."

"Ekonomik kriz dostum. Zor günler yaşıyoruz."

Bilinmezlik bir süre sonra insanı esir ediyor.
Sessiz kal ki kendi kendini ele versin oyunu oynuyordu. Politikacı tiplerde bu numara çok işe yarardı.
O gitmiş ve her şey bitmişti.
-Nasıl yaşayacaksın bunu?
-Bunu bana bırak.
Değiştirilemeyecek şeyleri kabullenmek bilgeliktir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir