Jack London kitaplarından Ay Vadisi kitap alıntıları sizlerle…
Ay Vadisi Kitap Alıntıları
&“&”
Sizi bulacağım ve hayatınızda yemediğiniz dayağı atacağım ..
Kurmaya başladıkları demokrasiyi kusursuz hale getirmelerine engel olabilecek tek şey açgözlülüktü.
(…)
Memleketin üzerinde çekirge sürüleri gibi dolaşıyorlardı. Mandaları ve ğpsta güvercinlerini mahvettikleri gibi her şeyi, kızılderilileri, toprağı, ormanları da mahvettiler. İş hayatında ve siyasette uyguladıkları ahlak kuralları, kumarbazların kurallarıydı.
(…)
Memleketin üzerinde çekirge sürüleri gibi dolaşıyorlardı. Mandaları ve ğpsta güvercinlerini mahvettikleri gibi her şeyi, kızılderilileri, toprağı, ormanları da mahvettiler. İş hayatında ve siyasette uyguladıkları ahlak kuralları, kumarbazların kurallarıydı.
Bu dünyada bazı insanların elinde denize dökecek kadar çok yiyecek vardı. Onları denize dökmeden önce işe yaramaz hale getirmeleri için insanlara para veriyorlardı. Oysa aynı dünyada yeterli yiyecek bulamayan insanlar, annelerinin sütüyle gerektiği gibi beslenemedikleri için ölen bebekler vardı.
Budala işçiler, bir iş bulmak için birbirleriyle hırlaşıyor, birbirini yiyorlar ; akıllı patronlar otomobillerde geziyor ve kimseyle dalaşmıyorlar, kendileri adına kavga etmeleri, dövüşmeleri için başka budalalara para veriyorlardı.
__ ilk öldüreceğim adam siz değilsiniz .Ben eski askerim ,kan görmekten korkmam ..
__ Şimdi size höt! diye bağırırsam ..
__ Öküz gibi insanlar .
Sanki bir karakediler toplantısındaymışız gibi ."
büyük harfle ODUN KAFALI .
Şimşek hızıyla düşünürdü ,buz parçası gibi soğuktu. "
Yumurtayı kırmadan omlet yapamazsın "
Sizi bulacağım ve hayatınızda yemediğiniz dayağı atacağım ..
Çok seyrek gülülmsüyordu .
Dudakları gözleri ,çizgileri de düşünceleri gibi sertti .
Dudakları gözleri ,çizgileri de düşünceleri gibi sertti .
Az konuşur,kesin konuşurdu .
Ağzından çıkan söz ,olacakları önceden bildiren uğursuz bir yargıydı sanki .
Ağzından çıkan söz ,olacakları önceden bildiren uğursuz bir yargıydı sanki .
satılmışlara oy vermeyin .Eğer namuslu insanları seçersek onlar da bize namuslu davranırlar .
Bu kara kuru kadın sıradan bir yaratık değildi ..
Sizi ,sizden tiksinecek kadar kıskanabilirim .
__ Tanrının neye benzediğini bilmem ama az önce Şeytanın resmini gördüm !
Ayağın üşüyorsa ,tepinirsin ,biter ."
Bir çeşit cinnet vardı içinde."
__Hey! Baksana sen, kadife terlikli küçük!
Senin dengin benim !
Senin dengin benim !
Onun oğlu Archie, bir sarhoştan iki dolar seksen sent çaldığı için elli yıla mahkúm oldu ama J. Alliston Forbes, Alta Trust’ı iki milyon dolandırmasına karşılık iki yıl hapis yatıyor. Burası kimin ülkesi?
İnsanlar niçin şehirlerde yaşamak zorundaydı? Zaman niçin değişmişti? Eskiden her şey herkese yettiğine göre şimdi niçin yetmiyordu? İnsanlar, iş bulmak için niçin tartışmak, kavga etmek, grev yapmak ve savaşmak zorundaydılar? Niçin herkes için iş yoktu?
Oysa şimdi kolları da, gönlü de bomboştu.
Yolumdan çekilirseniz daha iyi edersiniz.
Sevmek için cesaret gerek!
Tanrı muziplik yapayım derken
Nice canlar yakar…
Nice canlar yakar…
Kısacası, yeryüzünde sevimli insanlar da bulunduğunu onaylamak zorundayım her şeye karşın…
dünya çapında süren mücadelelerin en zorlusuna, kadının mücadelesine atılmak için zırhını kuşandı…
Millet çıldırmış. Akıl ermiyor artık.. Tüm dünya büyük bir tımarhane. Herhalde ben de deliyim…
Emekçiler örgütlenmiş, örgütlenmemiş, neye yarar, aralarında dayanışma olmadıktan sonra. Şeytan diyor, siktir et her şeyi, patronların yanına geç…
Modern makineler sayesinde elde edilen üretim fazlalığından sözediyor hep. Peki, şimdi böyle makinelerimiz var da, neden bolluk içinde yüzmüyoruz???
Demokrasi ha? Akılsız halkların düşlerinde yaşayan demokrasi. Hadi canım sen de! Şekerim, demokrasi bir yalandır, hayvan gibi insanlara doygunluk verecek bir büyü…
Siz ne diyorsunuz, kalın kafalı? Ülkeniz mülkeniz yok sizin. Satılmışlar sizi bir parça daha soymaya geldiklerinde bu martavalları uydururlar işte…
Kafasız kadınlar -bütün kadınlar kafasızdır- bir koca buldular mı, kesin zaferi kazandıklarını sanırlar. Sonra kendilerini bırakırlar…
Erkeklerin sevgisi tuhaf birşey. Ve bütün kadınlar aynı yanlışı yaparlar: erkekleri çok iyi tanıdıklarını sanırlar. Oysa hiç tanımazlar….
Haşaret dolu pis bir dünya. Namus yok, dürüstlük yok. Benim için bir bilmece…
Bugünün yaşamını da anlayamıyorum bir türlü. Sendikalar, grevler, herşeyin ters gittiği günler? İşsizlik, filan falan … Eskiden böyle değilmiş…
Kızgın ve kavgacı bir yapınız var. Bir erkeğe de bu biçim kadın yaraşır. Yoksa, öyle pısırık, cansız, geviş getiren tipler değil. Siz hiç değilse canlısınız…
Bir kadın, konuştuğu adamın ne biçim şey olduğunu bllmeli…
Tanrı da içinden çıkılmaz, arap saçı gibi bir sorun çıkarıyor karşımıza. Herkes bunu çözmeye uğraşıyor ama kimse başaramıyor. Ben de bir türlü çıkamıyorum içinden…
Bu koskoca evrende Tanrı acaba nerede bulunur diye düşünürüm kimi zaman…
Yaşamsal önemi olan beklenmedik olaylar çoğu zaman birdenbire, sessizce başlar."
Dünya bir tımarhane, sanırım ben de bir deliyim."
Hayat anlaşılmaz bir bilmeceydi..
Aynı şeylerden hoşlanan insanlar her zaman iyi anlaşırlar.
Bugünkü hayatı anlamıyorum. Sendikalar, işveren dernekleri, grevler, zor günler, iş aramak ve bu gibi şeyler var. Eskiden böyle değilmiş. Herkes çiftçilik yapar, avlanır, yeterince yiyecek bulur ve aile büyüklerine bakarmış. Ama şimdi her şey karmakarışık ve ben anlayamıyorum.
Okullarımızda bir milyon kişi Cumhurbaşkanı olan bir hamalın masalını yutmaktadır. Öte yanda, milyonlarca saygıdeğer yurttaş, ülke yönetiminde söz sahibi oldukları inancıyla her gece pek rahat bir uykuya dalarlar.
Peki ne yapmalıyız, bizler, yitirenler, topumuz? diye sordu Saxonne.
Hall:
– Polis çağırıp oyunu durdurmalısınız, karşılığını verdi. Çünkü hilelidir. Dalavere var. Saxonne kaşlarını çattı. Hall sözlerine ekledi:
Babalarınızın yapmadığını yapmalısınız. İlerlemeli ve demokrasiyi işler duruma sokmalısınız.
Hall:
– Polis çağırıp oyunu durdurmalısınız, karşılığını verdi. Çünkü hilelidir. Dalavere var. Saxonne kaşlarını çattı. Hall sözlerine ekledi:
Babalarınızın yapmadığını yapmalısınız. İlerlemeli ve demokrasiyi işler duruma sokmalısınız.
Toprakları ormanları ve madenleri tükettiler, sonra geri döndüler, bu
kez de imtiyazlar, monopoller üzerine oynamaya başladılar. Hileli işlerini, yolsuzluklarını, rastgele iyi giden girişimlerini korumak için politikadan yararlandılar. Ve demokrasi yıkıldı. İşte o zaman en ilginç dönem
başladı. Yitirenler artık hiç bir şey bulamazlardı ileri sürecek, oysa kazananlar aralarında oyunu sürdürü-
yorlardı. Yitirenler, kumar masasının çevresinde toplanıp oyuncuları izlemekle yetinmek zorunda kaldılar.
kez de imtiyazlar, monopoller üzerine oynamaya başladılar. Hileli işlerini, yolsuzluklarını, rastgele iyi giden girişimlerini korumak için politikadan yararlandılar. Ve demokrasi yıkıldı. İşte o zaman en ilginç dönem
başladı. Yitirenler artık hiç bir şey bulamazlardı ileri sürecek, oysa kazananlar aralarında oyunu sürdürü-
yorlardı. Yitirenler, kumar masasının çevresinde toplanıp oyuncuları izlemekle yetinmek zorunda kaldılar.
Bütün gün dertlerini tüm dünyaya bağırmamak için zor tuttu kendini. Herkese anlatmak istiyordu: bankadaki saymana, salinger mağazasının yaşlı bölüm şefine, akordeon çalan küçük bir oğlanın elinden tutarak yürüyen kör kadına, kısacası herkese -polisler dışında. Onların, grevcileri bile bile öldürdüklerini görmüştü. Grevciler, döneklik eden arkadaşlarını nasıl öldürdülerse, polisler de aynı hırsla öldürmüşlerdi grevcileri. O günden beri Saxonne başka gözle bakıyordu onlara. Grevcilerden ayrımları şuydu ki, profesyoneldiler. İşlerini korumak için dövüşmüyorlardı, işleri adam vurmaktı. O gün, evinin önünde, tutuklıyabilirlerdi; oysa öldürmeyi yeğlemişlerdi:
Patronlar geniş çapta bir darbe düzenlemek için çırpınıyorlar. Bizi dize getireceklerini, yerde sürüne sürüne gidip iş dileninceye dek bizi hırpalaya-
caklarını duyuruyorlar. Bu son olay üzerine yaman öfkelenmişler. Güvenlik kuvvetlerini yardıma çağırabildiklerine göre, savaşı yarı yarıya kazanmışlar de-
mektir. Ayrıca, papazlar, gazeteler ve halk da onlardan yana.
caklarını duyuruyorlar. Bu son olay üzerine yaman öfkelenmişler. Güvenlik kuvvetlerini yardıma çağırabildiklerine göre, savaşı yarı yarıya kazanmışlar de-
mektir. Ayrıca, papazlar, gazeteler ve halk da onlardan yana.
Demokrasi ha? Akılsız halkların düşlerinde yaşayan demokrasi! Hadi canım sen de! Şekerim, demokrasi bir yalandır, hayvan gibi insanlara doygunluk verecek bir büyü. Eskiden dini de bu amaçla kullanırlardı. İnsanlar yoksulluk ve yorgunluktan homurdanınca, buna katlanmalarını, o durumda kalmalarını salık verirlerdi, ve güzel öyküler anlatırlardı. Derlerdi ki, göklerin ötesinde bir ülke var, yoksullar orada bolluk ve mutluluk içerisinde yaşayacaklar, kurnazlar, dalavereciler ise sonsuz ateşte yanacaklar. Böyle derlerdi. Ay! Hinoğluhinler, kim bilir nasıl katılırlardı gülmekten!
Sonra, bu öykü etkinliğini yitirip insanlar demokrasiyi düşlemeye başlayınca, kurnaz tilkiler bunun gerçekten düş olmasına ve yalnızca düş olarak kalma-
sına özenle çalıştılar. Bu dünya büyüklerin, kurnazların dünyası
şekerim.
Sonra, bu öykü etkinliğini yitirip insanlar demokrasiyi düşlemeye başlayınca, kurnaz tilkiler bunun gerçekten düş olmasına ve yalnızca düş olarak kalma-
sına özenle çalıştılar. Bu dünya büyüklerin, kurnazların dünyası
şekerim.
Dünya bir tımarhane, sanırım ben de bir deliyim."
&‘Dünya bir tımarhane. Sanırım ben de deliyim.’
Birbirinin ağzından kemik kapmaya çalışan köpekler gibi kavga eder insanlar, insanın kemiği ise &‘iş’ tir."
Dünya bir tımarhane. Sanırım ben de deliyim.
Eğer hayatta çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoksa, çalışmanın canı cehenneme.
Bir şeye başlamanın tek yolu, baştan başlamaktır
Kentte, ruh güzelliği yok olur, insanın içindeki hayvan dişlerini gösterir.
Çevremizde kör yarasalar, obur domuzlar, uğursuz atmacalar kaynaşıyor.
Pencerelerim benim manzara tablolarımdır."
Sana yakın olmak, sıcak bir salonda dans
ettikten sonra serin bir gecede dışarı çıkmaya benziyor.
ettikten sonra serin bir gecede dışarı çıkmaya benziyor.
İnsanın canı gözünün gördüğünü ister.
Sana yakın olmak, sıcak bir salonda dans ettikten sonra serin bir gecede dışarı çıkmaya benziyor.
Aşk büyük bir sorun, önemli olan bu. Görmüyor musunuz? Sizi seviyorum. İşte o kadar.
Dünya bir tımarhane. Sanırım ben de deliyim.
Yaşamsal önemi olan beklenmedik olaylar çoğu zaman birdenbire, sessizce başlar.
Aşk bahçesinde bir yılan vardır. Bu yılanın adı sıradanlıktır.
Ama ne kadar şanslı olduğunun farkında değilsin. Zaten hiç kimse iş işten geçene kadar bunun farkına varmaz.
Eski bir sakatlığın yeniden darbe yediğini hissetmedikçe acının ne demek olduğunu kimse bilemez.
Pencerelerim benim manzara tablolarımdır."
O iyi bir öğrencidir. Gök kubbenin altında iyi insanların yaptığı bütün iyi şeyleri inceler. Onun zevki, kitaplar ve ahşap işlemektir.