İçeriğe geç

Dinle Küçük Adam Kitap Alıntıları – Wilhelm Reich

Wilhelm Reich kitaplarından Dinle Küçük Adam kitap alıntıları sizlerle…

Dinle Küçük Adam Kitap Alıntıları

&“&”

&‘Küçük adam üzerinde güçlerini uygulamaları için iktidar sahiplerine yetki veriyorsun. Ama kendin dilsizsin; seni temsil etmeleri için güçlülerin ya da kötü niyetli güçsüzlerin daha fazla güçlenmelerine göz yumuyorsun. Her zaman aldatılanın sen olduğunu çok geç fark ediyorsun.’
Bilgeyi berbat ama soyguncuyu çok iyi taklit ediyorsun.
Hedef, ona ulaştığın yoldur. Bugün atacağın her adım, yarınki yaşamındır.
Bu dünyada benim kim olduğuma karar verecek tek kişi ben kendimim, başka hiç kimse değil.
Bana gülen, siz sahte safçıklar!
Dünyayı yönettiğinizden beri, politikanızın besini ne?
Asmak kesmek….
Yaşayan ya da ölmüş kişilerle her türlü benzerlik ancak bir raslantı olabılır.
“Gerçekten büyük özgürlük düşünürlerinin 100 yılda düşündükleri ve çektikleri acı, beş yıl bile olmadan mahvedildi
“Ne denli az kavrarsan, o denli çok saygı göstermeye hazırsın
“Neyin seni köleleştirdiğini buldum: Sensin, kendi kendinin köle tüccarı! Gerçek o ki senden başka kimse, senin köleliğinden sorumlu değil
“Bir şeyi ne denli az kavrıyorsa, o denli sıkı inanıyor ona. Ve kolaylıkla kavrayabileceği düşüncelerin doğruluğuna inanmıyor
Küçük adamın etkin konum alması, zincirlerinden kurtulması, bilinçlenmesine bağlıdır. Sözün kısası, bu küçük adam bu sıradan insan bilinçlenip kendi kendini yönetmedikçe kendi yazgısını kendisi çizmedikçe her zaman küçük adam olarak kalacak ve sömürgelerden kurtulamayacaktır."
Küçük adam, kendisine her söylenene inanan, ne öğretilirse onu doğru sayan, nereye çekilirse oraya giden insandır."
Korkunç bir geçmişin mirasçısısın sen Küçük Adam. Mirasın, avucunun içinde alev alev yanan bir elmastır. Bunu sana söyleyen, benim; beni dinle.
…dünyayı yönetmeye başladığınızdan bu yana
ne işe yaradı sizin politikanız?
insanı ezmekten ve öldürmekten başka!…


(charles de coster, thyl ulenspiegel)

Doğru bir biçimde düşün, seni güzel bir yaşama götürecek içindeki sesi dinle…"
Ama anlamadığım şey, bataklıktan çıkmak için bunca çile çektikten sonra,niçin hep daha berbat bir bataklığın içine gömüldüğün…
Sen kendi çizdiğin daire içinde dönüyorsun küçük adam ve bir çıkış yolu bulamıyorsun, çünkü bakışın ve düşüncen yanlış yönlendirilmiş.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Hedef ulaştığın yoldur. Bugün atacağın her adım, yarınki yaşamındır.
Kutsal sözler ektim yeryüzüne
Kötülükler silinecek yakında
Palmiyeler solduğunda
Kayalar parçalandığında
Anlı şanlı krallar
Gazel misali
Havaya savrulacak
Tufandan çıkan bir gemi
Benim sözlerimi taşıyacak
Ve tohumlar yeşerecek dünyada.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Sen kendi çizdiğin daire içinde dönüyorsun küçük adam ve bir çıkış yolu bulamıyorsun, çünkü bakışın ve düşüncen yanlış yönlendirilmiş.
Yaşamın sevgi, çalışma ve bilgi üzerine kurulduğuna inanan adamı aramayı öğreneceksin, onu anlamayı ye ona saygı duymayı öğreneceksin.
Hayır küçük adam, sen gerçekler konuşulduğu zaman dinlemiyorsun; sen yalnızca gürültüyü dinliyorsun. Ve sonra yaşasın" diye bağırıyorsun. Sen gerçek görevin olan insan olma ve insanlığı koruma duygusundan yoksun, korkak ve acımasızsın küçük adam. Sen bölgeden uzaklaşıyor, seni soyanların peşinden gidiyorsun. Senin filmlerin ve radyo programların ölüm hikâyeleriyle doludur.
Araç adi ve aşağılık da olsa amacı haklı kıldığına inanıyorsun. Ama ben sana şunu söylüyorum: Amaç senin ona ulaşacağın bir yoldur. Bugün attığın her adım yarınki yaşamındır. Büyük amaçlara adi araçlarla ulaşılamaz. Amaca ulaşmak için yapılan adilikler ya da insandışılıklar seni adi ve insandışı yapar ve amacı ulaşılamaz kılar. Bunu bil..
Ve her şeyden önce doğru düşün, seni sessizce uyaran içinden gelen sese güven. Yaşamın kendi ellerinde, bunu başkasına teslim etme, senin tarafından seçilmiş önderlere hiç teslim etme. Kendin ol!
Ayaklarının altındaki taban çöküyor ve sen batarken Yaşasın benim Führer’im, yaşasın Alman, Rus, Yahudi onuru" diye bağırıyorsun. Su borun patlıyor ve çocuğun boğuluyor; ama sen yine "çocuklarını sopayla ödüllendirdiğin eğitim ve düzenden" yanasın.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
“Seni tutsak yapanın kim olduğunu ortaya çıkardım; sen kendi kendini zincire vuruyorsun. Kendi tutsaklığının tek ve biricik sorumlusu, yine sensin. Yalnızca sensin, başka hiç kimse
değil.”
Ve her şeyden önce, doğru düşün, seni sessiz uyaran iç sesine güven. Yaşamın senin kendi elinde, onu başka kimseye bırakma…
Evli olmayan anne’yi, ulaşabildiğin her yerde, ahlaksız yaratık diye kovuşturmuyor musun, küçük adam?
Ancak komşunun buna ne diyeceğini sordun kendi kendine ya da doğruluğun sana kaç paraya patlayacağını.
Sen kendi kendinin esir tacirisin
Bana gülen, siz sahte safçıklar!
Dünyayı yönettiğinizden beri, politikanızın besini ne?
Asmak kesmek…
Sen yalnızca yardım etmiyorsun, senin için ya da senin yerine yapılanları engelliyorsun. Mutluluğunun senden niye kaçtığını şimdi anlıyor musun? Mutluluk emek istiyor. Senden kendisine hizmet etmeyi bekliyor, ama sen onu yalnızca yiyip bitirmek istiyorsun. İşte bu nedenle, tarafından yenilip bitirilmek istemediği için senden kaçıyor.
İnsanın sefaleti senin her küçük kötülüğünde gün ışığına çıkıyor. Senin her küçüklüğün, talihinin iyileşme umudunu suya düşürüyor. Bu, yas tutmak, derin, yürek parçalayıcı yas tutmak için bir vesiledir küçük adam. Ve bu yası hissetmemek için saçma şakalar yapıyor ve bunu halk mizahi" olarak adlandınıyorsun.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Sana şunu söyleyeceğim küçük adam; içindeki en iyi şeylerin anlamını yitirdin. Onu boğdun başkalarında, çocuklarında, karında, kocanda, babanda, annende, nerede gördüysen orada onu öldürdün. Sen küçüksün ve küçük kalmak istiyorsun küçüik adam.
Seni düş kırıklığına uğrattı diye eşini neden suçluyorsun; beş para etmez bir komşunu hoşnut etmedi diye neden çocuğuna işkence ediyorsun; doğallığını yaşayan bir insana neden ters bakıyor ve onu sömürüyorsun; sona verileni alıyor, senden isteneni veriyorsun da neden sana sevgiyle verilen şeye karşılık vermiyorsun; neden, düşmek üzere olan birine bir çelme de sen takıyorsun, ya da düşmüşü tekmeliyorsun; hakikati söylemenin gerekli olduğu durumlarda yalan söylüyorsun ve neden yalana karşı olacağına hakikate karşı koyuyorsun.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bir kadına, sevdiğim ve hoşlandığım için sarılırım, yoksa nikah cüzdanım olduğu için ya da cinsel aç dolaşıp durduğum için değil.
Pahalı hediyeler yerine ikinci el kitap seven bir insana aşık olun…
Ne denli az kavrarsan, o denli çok saygı göstermeye hazırsın.
Bu dünyada benim kim olduğuma karar verecek tek kişi ben kendimim, başka hiç kimse değil.
Sevmekten haberin yok.
Mutluluk, uğrunda çalışılmasını gerektirir; mutluluk gökten yağmaz, kazanılır.
SEN KENDİ KENDİNİ KÖLELİĞE MAHKUM EDİYORSUN.
Hayatta mutluluk dileniyorsun, ama güvence senin için daha önemli, hatta bunun bedeli, bütün yaşamın boyunca baş eğmek olsa bile.
Bir şeyi ne denli az anlarsan, o denli çok saygı gösteriyor, onun karşısında boyun eğiyorsun.
Size kişisel özgürlük değil ulusal özgürlük vaat ediyorlar. Size özgüven değil, devlete saygı, kişisel büyüklük değil, ulusal büyüklük vaat ediyorlar.
İnsanlığının kıpırdanması için milyonlarca ceset mi gerekliydi?
Doğayı düzeltmeye kalkışma. Bunun yerine, onu anlamaya ve korumaya çabala.
Ve en önemlisi, DOĞRU DÜŞÜN, içinden gelen ve seni tatlı tatlı okşayan sesi dinle.
Bugün attığın her adım, senin yarınki yaşamındır.
Kutsal sözcüklerin tohumunu ektim yeryüzüne.
Çok geçmeden kötülükler silinecek
Savaşçılar ölecek
Taşlar toprak olacak;
Çok geçmeden anlı şanlı krallar
Kuru güz yaprakları gibi savrulacak: Her tufanda, binlerce Nuh gemisi şu sözlerimi yankılatacak: Ekilen tohumlar Ürün verecek.
-son-
Kütüphaneye gitmekle bir dövüşe gitmek seçeneği karşısında kalsan, kararın kesinlikle dövüşten yana olacaktır.
Senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz!
..bir hırsız gibi gecenin karanlığında sevmek yerine açık açık sevebilmek düşüncelerine yer vermiyorsun kafanda.
Sen kendi kendini aşağıladığından dolayı küçük adam, onlar da seni aşağılıyor, seni sevmiyorlar.
Doğruyu söyle, bedeli ne olursa olsun!
Kendi kurtarıcın, yalnızca sen kendin olabilirsin.
“Önemli olan iyi ve mutlu bir yaşam sürmektir. Utangaç ruhların yolundan ayrılmak zorunda kalsan bile, yüreğinden gelen çağrıyı dinle. Ara sıra yaşam sana acı çektirse bile, kabalıktan ve acılıktan kaçın!
Yaşayan ya da ölmüş kişilerle her türlü benzerlik ancak bir rastlantı olabilir.
Eğer ille de “grev” yapma ihtiyacı duyuyorsan, o halde “çalışma grevi” yap; kendin için, çocukların için, eşin için, sevgilin için, kendi toplumun, kendi ürünün ve kendi çiftliğin için çalışma grevi yap. Savaşmak için zamanın olmadığını ve yapacak daha iyi işlerinin olduğunu söyle!
Sen kendi yaptığın labirentin içinde dolanıp duruyorsun, yanlış yola baktığın ve yanlış düşündüğün için de, bir çıkış yolu bulamayacaksın.
“Ben kim oluyorum?” diye sormadığın, bir insan olduğunu bildiğin, buna inandığın an, kendi görüşünün doğru, tarla ya da fabrikanın ölüme değil yaşama hizmet etmek durumunda olduğunu anladığın, bu bilince vardığın an, kendi savma kendin yanıt vereceksin. Bu sorulara yanıt vermek için diplomalara gereksinmen olmayacak artık
Seni konu edinen tüm düşüncelerin getirdiği üzüntülere ben ve başkaları yıllar boyunca sessizce dişlerini sıkarak katlandığı gibi, sen de tüm düşüncelerin içerdiği acılara katlanmayı öğreneceksin. Bizim çektiğimiz acılar sayesinde sen öğrenmeyi düşüneceksin.
Sığ ve bayağı bir insan olmaktan çık ve düşünmeye başla. Elbette bu düşünme ilk zamanlar çok kısır, uyduruk ve amaçsız olacak, ama sonunda ciddi şeyler düşünmeye başlayacaksın.
Bilgi insanı ‘umut’a götürür, sen bunu anlamıyorsun. Sen umutlu birisi olmak istiyorsun, ama başkalarına umut vermiyorsun.
Geçmiş yüzyıllar, gelecekteki binlerce yılı nasıl kucaklıyorsa, senin düşüncelerin de öyle geniş kapsamlı olmalıdır.
Makineler yapan ve ruhun olmadığını söyleyen fizikçiler gibi sen de yüzyıllardır saçmalayıp duruyorsun.
Duvarları tezeklerle kaplı kerpiç damın içinde yaşamanı sürdürürken sözde senin için yapılmış olan «kültür sarayı» ile övünüyorsun. Seni yalandan yönetmelerinden hoşlanıyorsun bu gelecek savaşa değin sürecek ve yeni efendiler düşecek.
Sen özgür değilsin, küçük adam ve özgürlüğün ne olduğunu da bilmiyorsun. Özgür bir yönetim altında da yaşayamazsın sen.
Ben senin kendinde biraz saygının ve biraz insanlık duygusunun uyanmasını istiyorum.
Eğer bu dünyanın efendisi olmak istiyorsan, gerçeğin üstüne üstüne gitmelisin.
Düşünce ve eleştiri özgürlüğünü, sorumsuzca söylenen sözlerle ve tatsız şakalarla karıştırıyorsun. Eleştirmek istiyorsun, ama seni eleştirmek istediklerinde kabullenemiyorsun, bu yüzden seni paylıyorlar ve alaya alıyorlar. Başkalarının saldırılarına karşı koymadan, hep saldırmak istiyorsun. Bu nedenle hep tuzağa düşüyorsun.
Senden korkuyorum, çünkü sen, kendinden kaçtığın gibi hiçbir şeyden kaçmıyorsun.
Kaçma! Kendine bakmaya cesaret göster!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir