İçeriğe geç

Leyla Ve Mecnun Kitap Alıntıları – Fuzuli

Fuzuli kitaplarından Leyla Ve Mecnun kitap alıntıları sizlerle…

Leyla Ve Mecnun Kitap Alıntıları

&“&”

Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım..

içinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var..

Şiire heves etme, kötüdür.Güzeldir derlerse, yalandır.
“vücut bir gam tuzağıdır; özgür olanların yeri yokluktur.Kim bu tuzağa düşerse, gama karşı sürekli sabretmesi gerekir”
Sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
Kimse tanıdığın gibi kalmıyor…
Bir gün bakıyorsun sıcacık, bir gün bakıyorsun buz gibi…
Kimse tanıdığın gibi kalmıyor… Bir gün bakıyorsun sıcacık, bir gün bakıyorsun buz gibi…
belki başka bi zaman başka bi yerde. sonuçta yarım kalan her şey tamamlanmaya muhtaçtır
“Bu yoldan uzak durmak olmaz; çünkü en güzel yoldur sana giden yol.”
“Söylesem te’sîri yok, sussam gönül razı değil.”
-Boş yere canı yanmaz insanın.Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
Boş yere canı yanmaz insanın.
Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair,
Ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
Mecnun:
Aşıklar düşkün olur. Safa, güzellere yaraşır.
Gamın bana ticareti öğretti. Çok şükür, hiç zarar etmedim. Göz nurumu verdim, ayağının bastığı değerli toprağı satın aldım.
Güzelim benim, üzüntümü hafifletmiyorsun. O vurgun aşık nerededir, demiyorsun. Bana karşı bilmezlikten gelmene şaşıyorum. Yoksa bana kızgınlığının işareti mi bu?
sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
Mecliste gözyaşı döküp sırrını söylemek senin huyun olmuş. Gönlünde vefa olmadığı için sırların hep dilinde. Ben bela meydanında sabit duruyorum. Ney gibi aşk hazinesiyim. Önüme gelenle sırdaş olmam. Başım kesilse, sırrımı söylemem. Benim dertlerim seni de yakıp eritiyor.
Sevgilinin gamı bedenimi, canımı sardı. İçimde sevgilimden başka kimse kalmadı. Bende nasıl benlik olabilir? Beni bende arayan ne bulabilir?
Yazı öğrenirken özellikle lam ile ya harflerini yazmaya büyük özen gösterirdi. Çünkü Leyla yazmak için iki kere lam, iki kere ya harfini yazmak gerekiyordu. Buradan muradının sadece Leyla olduğunu vurgulamak isterdi.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Nem var ki laf edem özümden
Mahveyle beni benim gözümden.
“Söylesem te’sîri yok, sussam gönül razı değil.”
“Bu yoldan uzak durmak olmaz; çünkü en güzel yoldur sana giden yol.”
Ey Leyla’nın zülfünü kıvrım kıvrım eyleyip de,
Kederli Mecnun’un boynuna zincir kılan.
“Kemeri andıran bir çift kaşı âşıkların belası,
Her kirpiği kan dökücü bir ok, tertemiz alnı bir bela deniziydi.
“Ya Rabbi! Bana ten ve can gerekmez; Sevgilim olmadan cihan gerekmez!”
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
“Dertli yarası canıma tatlı gelen sevgilim; Gönlümün ferahı, gözümün çerağı Leylam”
sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Men besledügüm bu zülf ü hâli
Çeşm-i siyeh ü izâr-ı âli
Öz cânum içün degül şeb ü rûz
Nezr-i nazarundur ey dil-efrûz
Tâ eylesen demî nezâre
Teskîn veresen dil-i figâra
Hem sen olasen murâda vâsıl
Hem ola mana sevâb hâsıl
Yohdur çü nezâre meyli sende
N’eyler bu cemâl-i hûb mende
İnsanlara alışmayın."
Çon hâk-i Kerbelâst Fuzûlî makâm-i men
Nazmen beher kocâ resed, hurmeteş revâst
Zer nîst, sîm nîst, goher nîst, la’l nîst
Hâk est şi’r-i bende velî hâk-i Kerbelâst"
herkesin bir derdi var kimi anlatır dilini yorar kimi susar yüreğini yakar…
Aşık dediğin canını feda eder cananına
Canana meyletmesin kim kıymazsa canına
*
Canını canana vermektir kemali aşığın
Can vermeyenin inanmak gerek noksanına
*
Vuslat günü canı canana verip rahata eren
Yeğdir ondan ki bırakır canını ayrılık gamına
*

*
Aşkta fani ol zira aşığın yokluğu benzer
Ebedi feyiz ile Hızır’ın hayat suyuna
*
Kimse canan için can verme lafı etmesin !
Çünkü bu iş yakışır ancak Fuzûlî’nin şanına !"
sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
Sen yeter ki çocukluk yap gönlümde salıncağın hazır
sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Kimse tanıdığın gibi kalmıyor…
Bir gün bakıyorsun sıcacık, bir gün bakıyorsun buz gibi…
sen yeter ki çocukluk yap.
Gönlümde salıncağın hazır.
Ger derse ki Fuzûlî; güzellerde vefâ var.
Aldanma ki şair sözü, elbet yalandur."
Sen yeter ki çocukluk yap
Gönlümde salıncağın hazır.
-Boş yere canı yanmaz insanın.Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
Sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
Kimse tanıdığın gibi kalmıyor…
Bir gün bakıyorsun sıcacık, bir gün bakıyorsun buz gibi…
sen yeter ki çocukluk yap
gönlümde salıncağın hazır
-Boş yere canı yanmaz insanın.Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
Ne sabrım kalmıştır, ne de huzurum.
Bilmem ki benim sonum ne olacak?
Boş yere canı yanmaz insanın.Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen….
-Boş yere canı yanmaz insanın.Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
-Boş yere canı yanmaz insanın.Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.
Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir
Ben kimim sâki olan kimdir mey ü sahbâ nedir

Gerçi cânândan dil-i şeydâ için kâm isterim
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeyda nedir
———————————
Öyle sarhoşum ki dünyanın ne olduğunu bilmem
Ben kimim? Sâki olan kimdir? Şarap ve surahi nedir?

Gerçi, çılgın gönlüm için cânândan muradımı isterim
Sevgilim çılgın gönlümün muradı nedir diye sorsa onu da bilmem

Hanı nem-i çeşm-i eşk-rîzün
Hanı dem-i serd-i germ-hîzün
Hanı sitem ü belâya dözmek
Aşka düşüben cefâya dözmek
– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –
Hani gözyaşı diken gözünün nemi?
Hani ateşli ve şiddetli nefesin?
Hani eziyet ve belaya dayanmak,
aşka düşüp cefaya tahammül etmek?
Bir resm-i kadîmdir cihânda
Sûd isteyen istemek ziyânda
——————————
Cihanda bu bir eski usûldür
Fayda arayan zararı da aramış olur

Safâdan dem vuran hem-demleri ehl-i riyâ gördüm
——————————

Tertemiz olmaktan sözeden ahbapları hep riyâkâr gördüm
Gündüz habsim gice necâtım
Gündüz meytim gice hayâtım
———————————————–
Gündüz hapiste, gece serbestim
Gündüz ölü, gece hayattayım

Merdüm deyip aldanma kim içdikleri kandır
—————————————-

Şarap tortusu deyip kanma, onların içtikleri kandır
Ez-feyz-ı hüner haber ne-dârem
Cüz bî-hünerî hüner ne-dârem
————————————-
Hüner bereketinden habersizim
Hünersizlikten başka hünerim yoktur
Kabirdeki yalnızlığı düşünüp, ölümden tiksinme!
Onunla dostluk yolunu ara; çünkü her avuç toprak, bir ademdir…
Biz cihan sarayını gerçekte viran bilmişiz;
Esenlik hazinesini bu virane içinde gizli bilmişiz.
Maşukun yüzü, bilge olmayandan gizli kalmalı;
Çünkü bilge olmayan, Allah’ın sanatını idrak etmez…
Âşık odur ki, canını feda eyler cananına;
Canana hiç meyletmesin, kim ki kıymaz canına!

Âşığın kemali, canını canana vermesidir;
Vermiyorsa canını, inansın noksan olduğuna!

Vuslat deminde canını canana verip rahat bulan,
Daha yeğdir, terk edenden, ruhunu hicran gamına.

Âşık, aşkın yordamını pervaneden öğrensin;
O pervane ki, görünce düşüverir mumun yakıcı ateşine.

Aşk içinde yok ol; çünkü âşığın yok oluşu,
Benzer ebedilik feyzine ve Hızır’ın bengisu pınarına.

Aşk derdinin çaresi, candan vazgeçmektedir;
Canı terk etmek, diyorlar, bu derdin geçerli dermanına…

Hiç kimse canan için can vermekten bahsetmesin;
Çünkü bu sıfat ancak yaraşır Fuzuli’nin şanına.

Ey bu derde beni düşüren Allah’ım! Senden başka bana dert ortağı kim var ki?

Nice nice hekimlere hâlimi anlattım da, hastalığımı teşhis etmekte çaresiz kaldılar.

Anladım ki, biricik hekim sensin; bütün dertleri(ve çarelerini) yalnız sen biliyorsun;

Derdi de, devayı da veren sensin. Çünkü, hüküm senin elindedir ve razılık senindir.

Bana merhamet et ve derdime derman kıl;"

Dünyaya ümit bağlamamalı ve ölümü asla unutmamalıdır.

Bu âlem hoş bir geçim evidir; ama, ne yazık ki temeli sağlam değildir.

Aşk alış verişinde, dosta kavuşma kazancını elde ettim;
Ey Fuzuli! Canana canını veren, asla ziyan eylemedi…
Dostlar! Yakamın yırtığını görüp beni ayıplamayın;
O gülü kim gördü de yakasını parça parça eylemedi…
Aşık, aşkın yordamını pervaneden öğrensin;
O pervane ki, görünce, düşüverir mumun yakıcı ateşine.
Dünyaya gelip de gitmeyen mi var?
Olgunluğa erişip de sonu gelmeyen mi var?
Bu alem bir rüya ve hayal imiş.
O halde bu rüyaya ve hayale fazla bel bağlayıp sevinme!
Bu alem hoş bir geçim evidir; ama, ne yazık ki temeli sağlam değildir.
Sevgini başkalarına salıp, bizden geçip gittin sonunda;
Işık saçmayı terk edip, zulüm yolunu tuttun sonunda;
Sözler verip yeminler etmiştin, nasıl da unuttun sonunda?
Hani, ey zalim, bizimle ant verip sözleştiğin?
Gül, gonca iken dikenle birliktedir;
Açıldığında ise bir başka yar ile birlikte olur;
Aslında azabı çeken dikendir;
Fakat mevsimi geldiğinde gül suyunu hekim alıp gider

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir