Nilgün Bodur kitaplarından Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim kitap alıntıları sizlerle…
Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim Kitap Alıntıları
&“&”
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur.
Bırak Allah aşkına o denyoyu,
Simit var mı simit?" dediler…
Ali’nin Ayşe’den daha çok kalemi oluyordu hep. Ve çözmek için mutlaka bir problem gerekiyordu.Ayşe’ye üzülen merhametli çocuklarken o problemlerde, Ali olmak isteyen insanlar olduk.
…
Biz ne zaman insan" olduğumuzu unuttuk?
Yüreğini hiç karartmayıp, sabırla engelleri aştın mı?
Nefreti, öfkeyi, intikamı unutup, sadece kendinle yarıştın mı?
İçin rahatsa arkana yaslan ve bekle…
Hayır" olanın da, olmayanın da içinde…
Farkına Varmamışım
Yaşarken…"
Peşin peşin söylüyorum, ahımı alırsan;
like" ların azalır, demedi deme.
İnstagram’dan sizi silen kızlar için, evde yer silen,
Göğüslerine silikon yaptıran kızlar için, yoğurdunu bile kendi mayalayan,
Geceleri evlerinde oturmayan kızlar için, koltuğunda oturup kitap okuyan,
Yumurta kıramayan kızlar için, bulaşık yıkamaktan tırnaklarını uzatamayan,
Kızları üzdünüz.
Kahkahanın tarifi, gözyaşının değeri, özlemin kederi, aşkın efsanesi olmalıydı.
Yoksa nasıl yaşadım der insan?
Bir kere çok eğlenceliyim. Azıcık bilmişim, gevezeyim ve deliyim ama sıkıcı değilim. Kafam çalışıyor Allah’a şükür…
(✷‿✷)
İki kere dolanınca bol,
Üç kere dolanınca dar geliyorsun.
Arayı buldurmuyorsun.
Herkes sana benzeyecek sanıyorsun.
Şiir o canım, benzemez korkma.
Beni de yolda atarsan sevinirim.
Hemen çıkarsan çok sevinirim.
Sinemaya gideceğiz kızlarla.
Bugün cuma…
Şimdi sen gidiyorsun ya
Beni de yolda atarsan sevinirim.
Bak, benzin paran yoksa söyle, veririm.
Şimdi sen gidiyorsun ya
Herkes sana benzeyecek sanıyorsun.
Şiir o canım, benzemez korkma.
Şiir kim, sen kim?
Sen daha, dahi anlamına gelen “de”leri ayıramıyorsun…
Şimdi sen gidiyorsun ya
Tutmayayım.
Trafik olur.
Yan yolu kullan en iyisi.
Senin gibi “boş” olur…
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur.
haddini bildir hadsize…
bilmeyen ama
tüm dünyayı
sırtında taşıyan…
yaşamadık ağız tadıyla
bizi insan yapan
tüm yanlışlarımızı…
iki kee dolayınca bol,
üç kere dolayıncadar geliyorsun.
Çünkü pişmanlık minnetten güçlüdür.
Yokluklarının yarattığı boşluğa, yaşamımdan çaldıklarını koyarım. Mesela kahkaha atarım, sporumu yaparım, aynaya bakarım, kitap bile yazarım.
“En büyük intikam affetmekmiş” derler. Neyini affedeceğim? Yerdeyken elimden yemek yiyip de, uçunca kafama pisleyeni affederek mi ödüllendireceğim? Affetmek için derin nefesler alıp, bilinç altımı şöyle bir yoklayıp, kişisel gelişimimi tamamlamaya çalışıp, aylarca terapi alıp, özümü falan bulmaya çalışıp, bu uğurda üstüne bir de para harcayıp, çaba falan mı göstereceğim? Niye affedeyim? Adam hayatımın içine etmiş, kurduğum hayalleri yok etmiş, özgüvenimi zedelemiş ve ben de üstüne affetmek için çaba gösterip, ermişlik mertebesine mi erişeceğim? Yok canım. Almayayım.İntikam mı?
Hayat alır onu.
Farkına varmazsın.
Sen kendin almaya çabalarsan, başaramazsın.
Sadece hayatta değil, ayakta da kalarak, mutlu olarak, kahkaha atarak yeneriz düşmanlarımızı.
En büyük intikam, intikamı bile düşünmemektir.
En büyük intikam, bizsizliktir.
En büyük intikam, senin aynada gördüğünü onun artık görememesidir.
Bana güvenirsen eğer, şöyle söyleyeyim…
Seni üzeni, şu an başka biri üzüyor… Bir yerlerde biri, bir diğerinin intikamını alıyor…
Başkasının hayatını mahvetmek değil, kendi hayatını yaşamaktır intikam…
Yüzüne gözüne bulaşır sen almaya çalışırsan…
Ödeşmeden bitmez ömür, merak etme…
Ama ben çoğu zaman ödeştiğimi bile anlamam…
Çünkü ölülerle hesap tutmayacak kadar
değerli benim için bu muhteşem yaşam…
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur.
Anlatmak istediğini değil de
Anlamak istediğini anlayanlar için
Söylenen her söz fazladır.
Söylemeyin..
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur
en sevdiğin tişörtünün bir gün toz bezi olduğu bu fani dünyada…
Bırak Allah aşkına o denyoyu;
simit var mı simit" dediler..
Bir şarkı söyleyince, bir şiir dinleyince, bir film izleyince her şey geçsin.
Yeniden başlıyoruz.
İnancı uğruna öldü derler.
Yalan…
İnsan, inancı uğruna yaşamaktadır.
Gördüğümüze inandığımızı sanırız.
Yanılırız…
Biz bu hayatta aslında inandığımızı
bir süre sonra görmeye başlarız."
O halde siz ona değil, o size sahiptir…
Kölelik, sadece özgürlüğün kısıtlanması değil,
vazgeçmekten kaçmaktır.
Gerektiğinde vazgeçemeyen, en büyük korkaktır.
Vazgeçemedikleriniz, ihtiyacınız değil, zaafınızdır.
Güç bazen istikrarda değil, bırakıp kaçmaktadır.
Hayat ilginç.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar, mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki …
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir kimsesiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,
Gün gelir şah olur.
Şaha da fazla güvenme.
Gün gelir mat olur…
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur…
Çok insan var sevilecek, yanlış olanı sevme yeter…
Çok yer var gidilecek, olduğun yerde kök salma yeter…
Çok zafer var gurur verecek, birinin kanı dökme yeter…
Çok karar var verilecek, pes etme yeter…
Çok anı var biriktirilecek, geleceği unutma yeter…
Çok ekmek var bölünecek, lokmanı kendine saklama yeter…
Çok başarı var görülecek, kölesi olma yeter…
Çok nefes var alınacak, sonuncusunu verirken pişman olma yeter…"
Bitmesin diye hiç başlamazsınız…
Çünkü mum kadar ışık verenleri,
siz de benim gibi güneş sandınız…
Al işte…
Aldandığınız güneşlerde yandınız.
Siz de benim gibi sonunda üşüyünce anladınız…
Yani gitmek bana ait bir eylem gibi görünürken, anladım ki giden sendin.
Bir sene sonra geriye bakıyorum da, sen gittin ya; ben çok güzelleştim…"
Sisin arkasındaki mutluluğunda gamsız bir kalabalık,
Olmayan vicdanının yerinde hoyrat bir gamsızlık,
Elinde ateşi bile görünmeyen bir zafer meşalesiyle, sadece yürüdüğünü sanacaksın.
Farklı bedenlerde huzur, tanımadığın yüzlerde şefkat, yabancı gözlerde umut arayacaksın.
Koştuğunu sanarken sürünecek, sevildiğini sanarken özleyecek, sevdiğini sanarken aldanacaksın.
Aşkın bedenle, isimle, cisimle değil; sebebi bilinmeyen bir yoksunlukla yaşandığını ve hayran olmadan, birlikte kahkaha atamadan, tüm kusurları sevaba devşirmeden, tüm sevapları günaha döndürmeden yaşanamadığını anlayacaksın.
Elinde sahte bir senaryo ile, oynadığın role kendini kaptıracaksın.
Sadakatin aptallık, sevginin çıkarcılık, başarının parada, huzurun başarıda olduğuna inanacaksın.
Kendi hayatının başrolünü bile sırf bu yüzden amatör bir figürana kaptıracaksın.
Figüran bile seni bir süre sonra hatırlamayacak ve sen kaptırdığın başrole yanacaksın.
Sonunda yara almadan kanayacak, gözün dolmadan ağlayacak, aklın yerindeyken çıldıracaksın.
Yalnız kaldığında içini bir telaş kaplayacak. Çünkü geç kaldığını anlayacaksın.
Hayatının senaryosunun rollerini kendi elinle yanlış oyunculara dağıttığının farkına varacaksın.
Elinde bir avuç para, satın almakla huzur bulamadığın tüm eşyalar odanda, yaşarken kalbinin neden atmadığını sorgulayacaksın.
Doğru sandığın yanlışlarda yaşlanacak, kalabalıkta yalnız kalacak, sustuğunla kunuşup, kelimelerinle susacaksın.
“Neden” diye sorarken kendine, benden bahsedecekler sana.
Yerime koyamadığın her insanı, her eşyayı, her kahkahayı fırlatıp atacaksın.
Dolmayan boşluğuna şöyle bir bakıp, gittiğimi anlayacaksın…