İçeriğe geç

Allahaısmarladık Kitap Alıntıları – İbrahim Naci

İbrahim Naci kitaplarından Allahaısmarladık kitap alıntıları sizlerle…

Allahaısmarladık Kitap Alıntıları

&“&”

Kendisi kim bilir nasil bir naz u niyaz içinde büyümüş, ne yüce bir anne-baba şefkati ve merhameti ile yetiştirilmiş bu vücutlar simdi nerede yatıyorlar. "
Ve ben şimdi önümde ölülerle dolu geniş bir saha, arkamda artık bana görünmeyen bir hayal, bir rüya olan karanlık sahalardan başka bir şey görmüyorum. "
21 Haziran 1915 / Pazartesi

Saat 7.00.
Geceden beri düşman taarruz ediyor. Şimdi gidiyoruz. Allah hayreylesin…

Saat 11.00.
Muharebeye girdik. Milyonlarla top ve tüfek patlıyor… Şimdi birinci onbaşım yaralandı.

Allah’a ısmarladık.

[Saat] 11.15 … İ. Naci

“Saat 12.00’de talimi paydos ettim. 3. Bölük çadırına gittim. 1. Tabur’dan Nail Efendi orada idi. Biraz konustuk. Rus donanması tarafından Zonguldak ve civarında 28 vapurun batırıldığını söyledi. Teessüf, teessüf! Ordudan başka her yerde büyük bir acz var. İşte vaktiyle çalışmamanın kötülüğü. Kötülüğü değil, vahim ve feci sonucu.”
Şehit olursam ben de mi böyle solgun yapraklı birkaç kel ağacın dibine gömülüp terk edileceğim.
“Ne müthiş. O güzel sevimli Çanakkale şimdi bir harabe gibiydi. Düşman bir çok yerleri yakmış, yıkmış. Yıkılmayanlar da boş ve kapalı. Birkaç dükkân açıktı.”
Yandı yürek nâr bulamadım,
Gönlüme göre yâr bulamadım!
Bu manzara ne kadar lahuti idi. İşkodra şahikalarında yalnız düşmanla değil, belki açlık, susuzluk ve sefaletle harp eden askeri temsil eden bu sancak ne muhteşemdi, ne muazzamdı .
Vapur aynı vapurdu. Fakat o gidiş ile bu gidiş arasında öyle fark vardı ki … Talih sanki aynı yer ve vasıta ile benim üzerimden saadet ve felaketi mukayese ediyordu.
Zavallı memleket ne kadar acizdi. İstanbula 6-7 saat mesafedeki bir şehre günlük gazete gönderemiyorduk. Kendi denizlerimizde bile hakim değildik.O mavi büyüleyici Boğaz suları ise hiç bir şefkat göstermiyordu .
Bu vatan toprağının üzerinde hür ve başı dik olmanın bedeli, şehit kanlarıydı… Anaların gözyaşları, yetimlerin baba hasreti ve genç yaşında dul kalan kadınlarımızın ağıtlarıydı.
Şehit olursam ben de mi böyle solgun yapraklı birkaç kel ağacın dibine gömülüp terk edileceğim fakat bu ne kadar merhametsiz
Söyle ey kuş!
Sen neye feryad ediyorsun? Yoksa sen de şehit anaları gibi yavrucağını mı kaybettin? Senin de yavruna kıydılar mı?
Ey millet ! Sen daha ne zamana kadar şehit verecek, şehitlerine ağlayan gözler göstereceksin?
Hey koca devlet ! Sen bir kaç tahta parçasının hükmü altında mı kalacaktın?
Fakat yazık ki bu taarruz binlerce kadını yavrusuz ,binlerce kadını açbiilaç bırakmıştı. İşte koca Fransız, İngiliz Medeniyeti!
Hakikaten bunlar ne sağlam istihkâmlar ne yıkılmaz kalelerdi.
İşte aylardan beri cehennem tufanları içinde çarpışan bu kahramanlar şimdi karşımda. Ne kadar sessiz ve fakat ne kadar vakur duruyorlardı.
Düşmanın tahribatı pek ehemmiyetizdir.
Söyle ey kuş!
Sen neye feryad ediyorsun? Yoksa sen de şehit anaları gibi yavrucağını mı kaybettin? Senin de yavruna kıydılar mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir