Paulo Coelho kitaplarından Hippi (Beyaz Kapak) kitap alıntıları sizlerle…
Hippi (Beyaz Kapak) Kitap Alıntıları
&“&”
Hayatınızı sadeleştirin. Sade bir hayat sürerseniz daha mutlu olacaksınız.
En sevdiği şey yalnız kalmaktı.
Hayal kendiliğinden olan bir şeydir, hayal kurmaya cesaret edemeyenler için tehlikelidir.
Basit bir hayal bile bin gerçekten daha güçlüdür.
Bugün hayatının geri kalanının ilk günü.
Tamam, mahvolan alt tarafı bir gün olabilirdi, ancak dünya üzerindeki en değerli şey bir gündü. Tek bir gün -annesinin ölüm döşeğinde yalvardığı gün olabilirdi. Tek bir gün, gezegendeki bütün krallıklardan daha değerliydi.
Sahiden de çarkıfelek dönüp duruyor, iyi şeyleri alıp yerine acılar koyuyor, sonra acıları alıp götürerek yerine iyi şeyler getiriyordu.
Erkekler. Dünyaya hükmettiklerini zannederler ama eşleri, sevgilileri, anneleri ne düşünüyor öğrenmeden şuradan şuraya adım atamazlar.
Katillerin en kötüsü, yaşayan sevincimizi öldürendir.
Zaman daireseldir ve daima aynı noktaya döner. Bir tohumdan doğarız, büyürüz, yaşlanırız, ölürüz, toprağa döneriz ve tekrar tohuma dönüşürüz, sonunda, er ya da geç, başka biri olarak yeniden doğarız.
Hoşgeldin sonbahar, geçmişin korkularından ve eskilerden kurtulmanın, yenilere yer açmanın mevsimi.
Hoşgeldin sonbahar, geçmişin korkularından ve eskilerden kurtulmanın, yenilere yer açmanın mevsimi.
Sevgisiz bir hayat nedir ki? Meyve vermeyen bir ağaçtır. Rüyasız bir uykudur. Hatta bazen uyumayı bile başaramamaktır. Günlerini penceresiz ve kara duvarlı bir odada geçirip güneşi beklemektir, insan bu odanın bir anahtarı olduğunu bilse de kapıyı açıp dışarı çıkmak istemez.
Sade bir hayat sürerseniz daha mutlu olacaksınız.
Bize öğretilenler yüzünden hepimiz ihtiyaç duyduğumuzdan fazlasına sahip olmamız gerektiğini zannederiz.
Düşmek de yolun bir parçasıdır ve herkes düşünce yalnız başına ayağa kalkmayı öğrenmelidir.
İnsanlar yalnızca istedikleri şeyi duyarlar…
Bilgi, yanı başında berrak sular dururken kumla yıkanmaya benzer.
Ufak tefek iğneleme fırsatlarını hiç kaçırmıyorlardı, zaten insanlar bir araya geldiklerinde hep böyle olur, ne kadar küçük ve iyi niyetli bir topluluk olsa da…
Özgürlüğe alıştıkça özgürlüğün güzelliğini görmez olmuşum.
Bugün hayatının geri kalanının ilk günü.
Kalbim nereye gidebilir ki,
önümdeki nice yolu keşfedemezsem?
Bir sonraki durağımı
nasıl bilebilirim, buradan çıkmayı başaramazsam?
önümdeki nice yolu keşfedemezsem?
Bir sonraki durağımı
nasıl bilebilirim, buradan çıkmayı başaramazsam?
Katillerin en kötüsü, yaşam sevincimizi öldürendir.
Sanki her şeyi korkusuzca göğüslemesi, hayatın bir gerçeği olarak görmesi gerektiğini idrak etmişti – başımıza gelecekleri seçemeyiz ama onlara nasıl tepki vereceğimizi seçebiliriz.
Ülkenin yeni gerçeği buydu, yönetim bu tiplerin elindeydi ve şikayet için başvurulacak insan bile kalmamıştı.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
“Ulu efendimiz bahşetsin bize
Her fırtına için bir gökkuşağı
Her gözyaşı için bir tebessüm
Her güçlük için bir nimet
Yalnız geçirilen her an için bir dost
Her dua için bir karşılık”
Her fırtına için bir gökkuşağı
Her gözyaşı için bir tebessüm
Her güçlük için bir nimet
Yalnız geçirilen her an için bir dost
Her dua için bir karşılık”
Hayatın anlamını bir anlığına öğrenecektik, bu an bize ölüm denen şeye ulaşacak gücü sağlayacaktı, ölüm ise aslında döngüsel zamana yapılan bir geçişten ibaretti.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Duyduğun sevgi hiç kimseye borcu olmayan bir sevgi olsun, hiçbir mecburiyeti bulunmayan, sırf var olduğu ve kendini gösterebildiği için mutluluk duyan…
Hayal kendiliğinden olan bir şeydir, hayal kurmaya cesaret edemeyenler için tehlikelidir.
Basit bir hayal bile bin gerçekten daha güçlüdür.
Katillerin en kötüsü, yaşam sevincimizi öldürendir.
Konuş ama kimseyi ikna etmeye çalışma. Asla havarilerin olmasın, sözüne inananları peşine takma, aksi takdirde yüreklerinin dediğine inanmayı bırakırlar, oysa kulak vermeleri gereken tek hakikat yüreklerinin sesidir.
Her şeyin değişmesini istiyordu, fakat kendini değiştirmeye gücü yetmiyordu.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Bəlkə elə belə yaxşıdır.
Amma qəlbin sənə nəyi öyrətmək istəyirsə, yalnız onu dərk edə bilərsən, artıq yox.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Həmişə Həqiqətin tərəfində dur, hətta sənə əzab gətirsə də.
Yoksa insan birini sevdiğinde herkesi sevmeye mi başlardı?
Ne de olsa sevgisiz bir hayat yaşamaya değmez.
Dünyadan ne kadar çok karşılık kabul edersek o kadar çok karşılık alırız – gerek sevgi gerekse nefret için geçerlidir bu.
Hakikat bizi özgür bırakandır.
İnsan söz konusu olduğunda iğrençliğin sınırı yoktu.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Həyatla əl-ələ verin, həyatdan zövq alın və sevinin, amma bir-birinizdən bir az aralı, çünki, qoy, biri o birinə arxayın olmasın, çünki yol varsa, yolda yıxılmaq da var, hər kəs ayağa qalxmağı özü öyrənməlidir.
…sən depressiyadasan. Ya da çox həyacanlısan. Ya da hər ikisi. Hər halda, bir neçə il də keçəcək, sən yaşa dolduqca başa düşəcəksən ki, geriyə yol yoxdur, odur ki, bunu ne qədər tez qəbul etsən, o qədər yaxşıdır.
O adam rəqs edə bilir ki, özünü azad hiss edir.. Rəqs etmək xudbinlikdən və qorxudan uzaq bir dildə danışmaqdır.
Atatürk. Yiğit komutan; Birinci Dünya Savaşı’nda çarpışmış, bir isyanı önlemiş, saltanatı kaldırmış, Osmanlı imparatorluğu’na son vermiş, İslam dinini devletten ayırmış ( ki çoğu kişi bunu başarmanın imkansız olduğunu düşünüyordu ) ve lanet İngilizlerle Fransızlar için en önemlisi, İttifak Devletleri ile aşağılayıcı bir barış anlaşması imzalamayı reddetmişti.
Bütün Türklerin atası Kemal Atatürk’tür; Avrupalı güçlerin tahta oturttuğu hırsızların sonunu getirmeyi başaran komutan,"
Hayatın yegane amacı, ihtiyaç duyulmayan şeylerden kurtulmak ve her dakikada, her nefeste mutluluğu hissetmektir.
Yürekten konuş, çünkü kelimeler tesadüfi şeylerden ibarettir.
Ruhanilik peşinde olan kişi çok az şey bilir, çünkü sadece okuyup durur ve aklını bilge gördüğü kişilerin dedikleriyle doldurmaya çalışır.."
Her şeyin değişmesini istiyordu, fakat kendini değiştirmeye gücü yetmiyordu.
İşte bu yüzden hep yolculuk halindeyiz, durmaktan nefret eden bir dünyaya aitiz,"
Eleştirilere kulak asmak, eleştiren kişiyi güçlendirmek demektir.
Ama alışması gerekecekti – yaşamak alışmaktır.
Tanrı sevgisi, bizi O’na götüren sebeplerden çok daha güçlüdür.
Her şey ve herkes aynıdır; işte budur gizem ve sınır.
İnsanlar hayatta yaptıklarını haklı göstermeye, önemli görünmeye, sırf otorite sahibiymiş gibi hissetmek için habire zorluklar çıkarmaya çalışırlar.
Herkesin birbiriyle samimi olduğu zamanlardı…
Özgürlüğe alıştıkça özgürlüğün güzelliğini görmez olmuşum."
Benim aklım cinsellikte değil, dansta ve müzikte. Müzik dinleyip şarkılar söylemeyeli çok oldu, hayatımda büyük eksikliğini hissettiğim bir şey bu."
Ülkemi hem seviyorum hem de ondan nefret ediyorum.
Basit bir hayal bile bin gerçekten daha güçlüdür.
Ve yakın bir gelecekteki aydınlık bir günde insanlar başkalarının tercihlerini değil kendi hayat görüşlerini yaşayacaklardı.
Dudağında tebessümle uyuyan herkes mecbur değil, senin gördüğünü görmeye.
Daha iyisini" bulacağımızı düşündüğümüz için hayatımızın fırsatını kaçırabiliriz.
Karşımızdakinin kişiliğini birkaç dakikada anlamak mümkün müdür ki?
Sevgi’yi henüz bulamamış olsa da kendi ruhuyla irtibat kurup ona seni seviyorum" demesini sağlıyordu.
Katillerin en kötüsü, yaşam sevincimizi öldürendir.
Zaman daireseldir ve daima aynı noktaya döner.
Hoş geldin sonbahar, geçmişin korkularından ve eskilerden kurtulmanın, yenilere yer açmanın mevsimi.
Başımıza gelecekleri seçemeyiz, ama onlara nasıl tepki vereceğimizi seçebiliriz.
En korktuğum şey başıma geldi."
Ülkenin yeni gerçeği buydu, yönetim bu tiplerin elindeydi ve şikayet için başvurulacak insan bile kalmamıştı.
Merhamet zor bir sanattır.
Yapmadığı bir şey yüzünden cezalandırılmak kadar korkunç bir şey yoktu.