İçeriğe geç

Devrimden Önceki Gün Kitap Alıntıları – Ursula K. Le Guin

Ursula K. Le Guin kitaplarından Devrimden Önceki Gün kitap alıntıları sizlerle…

Devrimden Önceki Gün Kitap Alıntıları

&“&”

Büyük değişimlere yalnızca zaman vesile olabilir.
İleride, hemen orada, kuru beyaz çiçekler salınıyor, akşama karışmış açık arazide fısıldaşıyorlardı. Yetmiş iki yaşındaydı ve onlara ne denildiğini öğrenecek zamanı hiç olmamıştı.
Yarın mı ? Ah, ben yarın burda olmayacağım.
Eğer Tanrı’ysanız bu çamurdan insan yaratırsınız, eğer insansanız, içinde insanların yaşayabileceği evler yaratırsınız. Fakat kendilerinin çamurdan daha değerli olduğunu düşünen insanlar bunu anlamamıştı.
İnsanların seçme özgürlüğü oldukça, sinek ilacı içmek ya da kanalizasyonda yaşamak onların tercihiydi, onların bileceği işti.
Kendi düşüncelerinizle düşünün!
Elde umut etmekten başka bir şey olmadığı için umut etmekle geçen bir ömrün ardından, zaferin tadının nasıl çıkarılacağını unutuyordu insan. İnsanın zaferin tadına varabilmesi için önce umutsuzluğu yaşamış olması gerekiyordu.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti. Eve dönmek istiyorsanız, yola devam etmekten başka çareniz yoktu.
Sahi ne demekti cesaret? Hiçbir zaman anlayamamıştı ne demek olduğunu. Bazıları korkmamak diyordu. Bazı ları da korksan bile yine de yola devam etmek.
Dışında kalmıştı sanki her şeyin, gerçekten dışında kalmıştı.
Kendine bak, çirkin bir şeyle karşılaş, ne boktan iş! Oysa
eskiden, çirkin olmadığı zamanlar, böyle oturur, kendine bakar mıydı hiç? Ne münasebet! İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin. Ne zaman ki sen olmaktan çıkar, senin olmaya başlar, sahip olduğun bir şey olmaya başlar, sen de o zaman başlarsın işte onun
için kaygılanmaya – Sağı solu ne durumda? İdare eder mi? Biraz daha iş görür mü?
Anarşist kimdir? Anarşist, seçim yaparak, seçme sorumluluğunu kabul edendir."
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Mektuplarını saklamamıştı, mektup saklamak, duygulara teslim olmak demekti.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Sohbete katılmak da gelmedi içinden ve fazla zaman geçirmeden odasına döndü, üzgün hissediyordu kendini. Heyecanlarını paylaşamıyordu bir türlü. Dışında kalmıştı sanki her şeyin, gerçekten dışında kalmıştı.
İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin.
Sefalet, israf, zulüm her zaman var olacaktı.
Kendi düşüncelerinizle düşünün! – Anarşizm bu değil, bu obskürantizm. –
Elde umut etmekten başka bir şey olmadığı için umut etmekle geçen bir ömrün ardından, zaferin tadının nasıl çıkarılacağını unutuyordu insan.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Büyük değişimlere yalnızca Zaman vesile olabilir.
Adam kayırma, seçkincilik, lidere tapınma, her taşın altından çıkabiliyor, bir anda ortamı sarabiliyordu böyle şeyler. Tüm bunların kökünün kazınacağı günü görebileceğini de düşünmemişti hiç, mümkün değildi bir nesillik sürede bunu başarmak.
Tanrı aşkına, bugün eski günlerden başka bir şey gelmeyecek miydi aklına?
Kendine bak, çirkin bir şeyle karşılaş, ne boktan iş!
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Adam kayırma ve lidere tapınma her taşın altından çıkabiliyor, bir anda ortamı sarabiliyordu.
İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
&”Gerçek yolculuk, geri dö­nüştür.
Ve iktidar arayışı içinde olanlar tarafından yozlaştırılmaya
müsait olan fedakarlık …
Kaçmak ona göre değildi , hiç olmamıştı
.
Özgürlüğü burada, şimdide,
bedende ve ruhta aramıştı.
Adam kayırma, seçkincilik, lidere tapınma, her taşın altından çıkabiliyor .
Devrim ateşi ilk
orada yanacak. Sanki fark edermiş gibi!
Uluslar orta­dan kalkacak.
Kim bilir
kaç defa laf yemişti sokakta uzunsaç, uzunsaç diye, kim
bilir kaç defa çekilmişti o saçlar polisler ya da serseri
gençler tarafından, kim bilir kaç defa sıfıra vurulmuş­tu sırıtan bir askerin usturasıyla, nakledildiği yeni bir
hapishanede? Fakat uzamıştı yine, her şeye rağmen
baştan, her defasında, önce sıfırdan birkaç
tüye, tüylerden buklelere, oradan omuzlara kadar dö­külen saçlara …
İnsanın kendi
bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir. Göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin.
Gerçek yolculuk, geri dönüştür.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Adam kayırma, seçkincilik, lidere tapınma, her taşın altından çıkabiliyor, bir anda ortamı sarabiliyordu böyle şeyler.
Büyük değişimlere yalnızca zaman vesile olabilir.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Gerçek yolculuk, geri dönüştür.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Mektuplarını saklamamıştı. Mektup saklamak, duygulara teslim olmak demekti.
Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin.
Devrim başarılı olursa, bunun gibi varoşlar tarihe karışacaktı. Ama sefalet sürecekti. Sefalet, israf, zulüm her zaman var olacaktı. Insan tabiatını değiştireceğine yönelik bir iddiada asla bulunmamıştı.
“Anarşist kimdir ? Anarşist, seçim yaparak, seçme sorumluluğunu kabul edendir”
Insan, sırf terbiyesi böyle gerektirdiği için, sırf aklı başında olduğu için, sırf başka insanların varlığının farkında olduğu için kendine dikkat eder.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Eve dönmek istiyorsanız, yola devam etmekten başka bir çareniz yoktu, gerçek yolculuk, geri dönüştür. "
Yiğitlik, cesaret… sahi ne demekti cesaret ? Hiçbir zaman anlayamamıştı ne demek olduğunu. Bazıları korkmamak diyordu. Bazıları da korksan bile yine de yola devam etmek. Ama devam etmeyip ne yapılabilirdi ki? Başka seçeneği var mıydı insanın ?
Büyük değişimlere yalnızca zaman vesile olabilir.
İnsan elli yıl içinde az da olsa bir şeyler öğreniyordu hiç olmazsa.
Sonra da bütün öğrendiklerini unutması gerekiyordu."
İnsanın zaferin tadına varabilmesi için önce umutsuzluğu yaşamış olması gerekiyordu."
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti."
yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz "
lnsan, sırf terbiyesi oyle gerektirdigi icin, sırf aklı başında olduğu için, sırf baska insanlann varlığının
farkinda olduğu için kendine dikkat eder.
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Dışında kalmıştı sanki her şeyin, gerçekten dışında kalmıştı
Büyük değişimlere yalnizca "zaman" vesile olabilir."
Oysa eskiden, çirkin olmadığı zamanlar, böyle oturur kendine bakar mıydı hiç? Ne münasebet! İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin. Ne zaman ki sen olmaktan çıkar, senin olmaya başlar, sahip olduğun bir şey olmaya başlar, sen de o zaman başlarsın işte onun için kaygılanmaya.
’Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz.’’
Ölmek sadece başka bir yöne sapmak demekti.
Eve dönmek istiyorsanız, yola devam etmekten başka çareniz yoktu, “Gerçek yolculuk, geri dönüştür"
… insanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, senindir o, yalnızca sen, kendin.
Kendine bak, çirkin bir şeyle karşılaş, ne boktan iş!
İnsanın kendi bedeni bir nesne değildir, bir aksesuar değildir, göz zevki vermekle yükümlü bir süs eşyası değildir, sensindir o, yalnızca sen, kendin.
Gerçek yolculuk, geri dönüştür.
İnsan, sırf terbiyesi öyle gerektirdiği için, sırf aklı başında olduğu için, sırf başka insanların varlığının farkında olduğu için kendine dikkat eder.
Şehirden hiçbir zaman korkmamış, şehri hiçbir zaman hor görmemişti. Burası onun ülkesiydi. Devrim başarılı olursa, bunun gibi varoşlar tarihe karışacaktı. Ama sefalet sürecekti. Sefalet, israf, zulüm her zaman var olacaktı. İnsanın tabiatını değiştireceğinine yönelik bir iddiada asla bulunmamıştı ya da kendi canlarını yakmasınlar diye kötü şeyleri çocuklarından gizleyen bir anne olacağını asla iddia etmemişti. Her şey olabirdi ama bu asla. İnsanların seçme özgürlüğü oldukça, sinek ilacı içmek ya da kanalizasyonda yaşamak onların tercihiydi, onların bileceği işti. Elbette bu iş", İş dünyasına ait bir mala, bir kâr kaynağına, başkaları üzerinde bir iktidar aracına dönüşmediği müddetçe.
Anarşist kimdir? Anarşist, seçim yaparak, seçme sorumluluğunu kabul edendir."
Özgürlük ve disiplinin birbiriyle bağdaşmayacağını zannediyorsunuz, değil mi?
İnsanın zaferin tadına varabilmesi için önce umutsuzluğu yaşamış olması gerekiyordu.
İnsan, sırf terbiyesi öyle gerektirdiği için, sırf aklı başında olduğu için sırf başka insanların varlığının farkında olduğu için kendine dikkat eder.
Ve gün gelir bunlar da mazide kalır ve hiç utanıp sıkılmadan, salyasını saçar ortalığa.
Kısa devre yapmış bir robot gibi hissediyordu kendini.
Yine başlamıştı ikileştirmeye: O" ve "bu". Yaşlılık ve hastalık insanı ikileştirmeye, gerçeklerden kaçmaya meyilli hale getiriyordu; zihin diretiyordu, "O ben değilim, o ben değilim." Ama öyleydi.
Mektuplarını saklamamıştı, mektup saklamak,duygulara teslim olmak demekti. Zaten hiçbir şey saklamazdı. Birkaç yıldan uzun süre sakladığı hiçbir şey gelmiyordu aklına, elbette viraneye dönmüş bu yaşlı beden hariç, onda mahsur kalmıştı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir