İçeriğe geç

Amatör Psikanalizi Kitap Alıntıları – Sigmund Freud

Sigmund Freud kitaplarından Amatör Psikanalizi kitap alıntıları sizlerle…

Amatör Psikanalizi Kitap Alıntıları

&“&”

Hem benim karşıma bilim dururken edebiyatı çıkarmayın lütfen.
Yaş, aptallığa karşı bir koruma değildir.
Rüya, uykuda düşünceye devam etmektir.
30 yıl önce yapılan bir aşağılama, bilinçaltına ulaşmışsa, bu 30 yıl boyunca son zamanlarda olmuş gibi faaliyet gösterir. Hafızaya ne zaman dokunulsa yeniden canlanır ve bir motor saldırısıyla boşalan uyaranla birlikte kendini gösterir.
Zihin uykuda bile boş durmuyor
Aristo’nun doğru, ama kısa tanımına göre rüya, uykuda düşünceye devam etmektir.
Her aptalın aptallığını bilgelik diye pazarlamaya hakkı vardır
Her aptalın aptallığını bilgelik diye pazarlamaya hakkı vardır.
Herkes bilir ki insanın kendisine bile itiraftan kaçındığı, kendisinden bile saklayıp gizlediği, dolayısıyla tüm karşı çabalara direnecek, bilinç düzeyinde boy gösterir gibi olunca yan yoldan geriye çevirdiği ve kafasından kovup uzaklaştırmaya çalıştığı bir takım düşünceler vardır.
Güçlü bir nesnedir söz, birbirimize duygularımızı açıklamakta başvurduğumuz bir araçtır ; başkalarını etkilemek istiyorsak, izlememiz gereken bir yoldur. Sözler dile gelmez rahatlıklar sağlar insana, öte yandan korkunç yaralar açar.
Deliliğin doğasına ilişkin amatör düşünceme göre, ego (Bilinç) tarafından verilen böyle bir karar deliliğin belirleyici unsuru olabilir.
Nede olsa, gerçeklikten böylesine bir el etek çekiş, deliliğin özünü oluşturmaktadır.
Herkes keyfe keder At koşturabilmektedir" psikoloji alanında.
Öte yandan, sözlerin gücünü küçümseyemeyiz. Ne de olsa duygularımızı birbirimize aktarmamızı sağlayan güçlü araçlardır;diğerlerini etkileme yöntemimizdir. Sözler ifade edilemez ölçüde iyiliğe de neden olabilir,korkunç yaralar da açabilir karşımızdaki kişide…
Hastanın alışageldik yaşam biçimine ara vermesini, tatile çıkmasını, güçlendirici egzersizler yapmalarını ve tonikler kullanmalarını tavsiye ederler. Bu yöntemler geçici iyileştirme sağlar veya hiçbir yararı olmaz.
sözler dile gelmez rahatlıklar salar insanın içine, beri yandan korkunç yaralar açar
Ne denli saçma olursa olsun, toplumun gönül rızasıyla içmeyeceği hiçbir ilaç yoktur; yeter ki cinselliğin korkulan üstün gücüne karşı panzehir niteliği taşıdığı açıklansın.
Güçlü bir nesnedir söz, birbirimize duygularımızı açıklamakta başvurduğumuz bir araçtır.
Sadece gerçekten bilgi sahibi bir insan alçakgönüllüdür; zira kendi bilgisinin ne kadar yetersiz olduğunu gayet iyi bilmektedir.
Nevroz, egonun ne pahasına olursa olsun gerçek dışsal dünya karşısındaki uyum yeteneğini elinde bulundurmak istediği için atıldığı bir çatışmanın sonucudur.
Ego, karara bağlanması gereken bir çatışma içinde hisseder kendini ve söz konusu karar da belli bir eğilimin lehine olarak diğerinden feragat etmek biçiminde gerçekleşir
İd’de hiçbir çatışma yoktur; onda çelişkiler ve karşı tezler, hiçbir soruna neden olmaksızın yan yana varlıklarını sürdürürler ve çoğu kez de uzlaşma oluşumlarıyla birbirlerine uyum sağlarlar.
Her şeyden önce Freud insan ruhunu bilimsel olarak araştıran ilk gerecin mimarıdır.
Hiç kuşkusuz ‘başlangıçta eylem vardı’ ve kelime sonradan geldi; bazı koşullar altında eylemlerin kelimelere dönüşerek yumuşatılması medeniyette kaydedilen bir ilerleme anlamına gelir.
Kelimeler tarifsiz iyiliklerde bulunabilir ve aynı zamanda korkunç yaralar da açabilirler
Sözler dile gelmez rahatlıklar sağlar insana, öte yandan korkunç yaralar açar.
Bilimin vahiy karakteri taşımadığı ortadadır; bir bilim, ilk adımların atılmasından çok sonrasına kadar insan düşüncesinin alabildiğine büyük bir özlem duyduğu açıklık, değişmezlik ve şaşmazlık niteliğinden yoksun kalabilir.
Her ilerleme,başlangıçta göründüğünün ancak yarı büyüklüğündedir.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
bir yerde dadılık arayan bir kadına küçük çocukların dilinden anlıyor musun diye sormuşlar “elbette” diye yanıtlamış kadın.”ben de bir vakitler küçük bir çocuktum”
Seven kimse uysallaşır nihayet ve sevdiği kimse için sevgisinden neler neler yapmaz!
Kelimeler tarifsiz iyiliklerde bulunabilir ve aynı zamanda korkunç yaralar da açabilirler
Hayır, bizim bulgularımıza göre cinsel dürtüler daha doğumdan başlayarak yaşama eşlik eder ve özellikle bu dürtülere karşı kendini savunmak için, çocuk bilinçdışı baskı mekanizması kullanır.
Ancak insan üzerinde öğrenilebilen bir bilimdir psikanaliz
Aristo’nun doğru, ama kısa tanımına göre rüya, uykuda düşünceye devam etmektir.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Normalde zihinsel süreçlerimizin farkında olduğumuz sürece gece bile olsa uykuda değilizdir.
Rüya, uykuda düşünceye devam etmektir."
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Ortada gözlemlenebilen bir gerçek varsa, az yasakların bulunduğu yerde ilgili yasaklara titizlikle uyulduğudur; oysa adım başına yasaklarla karşılaşılan yerde, insan düpedüz bu yasakları çiğnemek ayarsına kaptırır kendini.
Seven kimse uysallaşır nihayet ve sevdiği kimse için sevgisinden neler, neler yapmaz!
Çocuklar da sadece yakınlık duydukları insanlara inanırlar."
Yaş, aptallığa karşı bir koruma değildir.
Kendi kendinden kaçamaz insan.
Açlık ve sevgi. Dünyayı döndürenler bunlardır."
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Her ilerleme, başlangıçta göründüğünün ancak yarı büyüklüğündedir. Ama sorarım size, insanlar ellerine geçirdikleri bir şeyi ne zaman içinden çıkılmaz, ne zaman eciş bücüş duruma sokmamıştır?
Sözler dile gelmez rahatlıklar salar insanın içine, beri yandan korkunç yaralar açar.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Bilinçdışındaki baskılanmış malzemeyi sesleyebilmek için hassas kulaklar gerekir. Herkesin kulağının da aynı ölçüde hassas sayılacağını söyleyemeyiz. Ve her şeyden önce psikanalisti bu noktada bir yükümlülük beklemektedir; psikanalist, önce kendi üzerinde enine boyuna bir analize başvurarak hastaların sunacakları malzemeye önyargılardan uzak bir tutumla yaklaşma becerisini kazanır.
41 yıllık hekimlik hayatımda kendime ilişkin öğrendiğim bir şey varsa, gerçekte hiçbir vakit doğru dürüst bir hekim olamadığımdır. Hekimlik mesleğini seçmişsem, başlangıçtaki amacımdan zorla bir saptırılışın sonucudur bu. Dolambaçlı uzun bir yolu izledikten sonra başlangıçtaki doğrultuya yeniden kavuşmam, yaşamımın en büyük mutluluğudur.
(…) çünkü hekimin tedaviye yönelik ilgisindeki aşırı duygusallık hastanın pek işine yaramaz. Hekimin serinkanlılığı ve elden geldiği kadar düzgün çalışması, hastanın yararını en çok gözeten bir davranıştır.
Sözler dile gelmez rahatlıklar salar insanın içine, beri yandan korkunç yaralar açar.
Günah çıkarmada günah çıkartan günah çıkarana ne biliyorsa onu söyler; psikanalitik tedavide ise bir nevrozlu bildiğinden daha fazlasını söylemek zorundadır.
Ne denli saçma olursa olsun, toplumun gönül rızasıyla içmeyeceği hiçbir ilaç yoktur, yeter ki, cinselliğin o korkulan üstün gücüne karşı ilacın panzehir niteliği taşıdığı açıklansın.
Evet, ancak bir şey daha istemeniz gerekiyor hastadan: Aklına gelen şey kendisine saçma ya da önemsiz de görünse, yine saklamayıp size bildirmesi.
Biz psikanalistlerin üzerine eğildiği nevrozlardan pek çoğu Allaha şükür psikojen karakter taşıyıp patoloji açısından kuşku uyandırmayan vakalardır.
Çocuk cinselliğiyle bu cinselliğin olgun duruma erişinceye dek geçirdiği evrimin incelenmesi, şimdiye kadar kendilerinden tam bir tiksintiyle söz açılan, ama nasıl oluştuğu bir türlü açıklanamayan cinsel sapıklıkları anlamamızı sağlayacak bir anahtarı da elimize tutuşturur."
Ancak gerçekten bilen kişidir ki, alçakgönüllüğe eğilim gösterir, çünkü bildiklerinin ne denli yetersiz sayılacağını fark eder."
Ne denli saçma olursa olsun, toplumun gönül rızasıyla içmeyeceği hiçbir ilaç yoktur; yeter ki cinselliğin o korkulan üstün gücüne karşı panzehir taşıdığı açıklansın."
Anlatıldığına göre, bir yerde dadılık" arayan bir kadına, çocukların dilinden anlıyor musun, diye sormuşlar. "Elbette!" diye yanıtlamış kadın. "Ben de bir vakitler çocuktum."
Ve nihayet hepimizin başına gelen bir olaydır, geceleyin düşüncelerimiz ayrı baş çeker ve öyle şeyler yaratıp ortaya koyar ki, bunları anlayamayız, bunlar yadırgatır bizi ve sayrısal (patolojik) ürünleri anımsatarak tasalara gömer."
Yani bir çeşit büyüdür yapılan; konuşuyor, konuşmakta olan hastanın dertlerini üfürüp uzaklaştırıyorsunuz üzerinden."
Ama ne yaparsınız ki, hayat da sinirlenmeden olmamaktadır."
Rüyadaki absürtlük rüya düşüncelerindeki anlaşılmazlığı, küçümsemeyi, hor görmeyi gösterir.
Barış döneminde trenle birkaç saatte alınan yolu, savaşta düşmanın direnişiyle karşılaşan bir ordu ancak haftalar sonra geride bırakır. Bu tür savaşlar ruhsal yaşamda da zaman alır.
Kelimeler tarifsiz iyiliklerde bulunabilir ve aynı zamanda korkunç yaralar da açabilirler.
Bilinçaltının bu her zaman aktif ve ölümsüz istekleri efsanevi titanları anımsatır.
Kişinin kendinden kaçabilmesi mümkün değildir.
Anlatıldığına göre , bir yerde &‘dadılık’ arayan bir kadına sormuşlar, çocukların dilinden anlıyor musun?,o da &‘Elbette’ diye cevap vermiş.’Ben de bir vakit küçük bir çocuktum.’
Sorarım size,insanlar ellerine geçirdikleri bir şeyi ne zaman karmakarışık,ne zaman eciş bücüş duruma sokmamıştır..
&‘Kuru sözlerle ne de güzel yapıtlar kurulabilir.’
Mephisto
Herkesin bir ruh yaşamı vardır, dolayısıyla herkes kendine psikolog gözüyle bakar; ancak gereği gibi hak edilmiş bir unvana da benzemez bu.
Anlatıldığına göre, bir yerde dadılık" arayan bir kadına, çocukların dilinden anlıyor musun, diye sormuşlar. "Elbette!" diye yanıtlamış kadın. "Ben de bir vakitler küçük bir çocuktum."
Hasta iyileşmeyi hem ister, hem istemez. Hastanın Ben’i birliğini ve bütünlüğünü yitirmiştir, dolayısıyla istemi de birlikten ve bütünlükten yoksun bulunur. Başka türlü olsaydı zaten nevroza yakalanmazdı.
Örneğin, ruh çözümsel tedavi sürecini kısaltayım diyerek, yorumlarınızı ele geçirir geçirmez hastaya bildirmeye kalkarsanız, ağır bir yanılgıya düşersiniz. Bunu yapmakla hastada direnişlere, yadsımalara ve kızgınlıklara yol açmaktan başka şey geçmez elinize; öte yandan, hastanın bilinçdışına baskıladığı nesneler üzerinde bir egemenlik kurmasını sağlayamazsınız. Bu konuda uyulması gereken kural, bilinçdışına baskılanmış nesneye hastanın kendisinin yaklaşmasını, sizin yorum önerilerinizin kılavuzluğuyla sadece birkaç adım atıp yanlarına varacağı kadar hastanın ilgili nesnelere sokulmasını beklemektir.
Günah çıkarma işlemine psikanalizde yer verilir, doğru; söz konusu işlem, psikanalitik tedavi sürecinin adeta ilk halkasını oluşturur. Ama psikanalitik tedavinin özü ve etki gücüyle günah çıkarma eylemi arasında dağlar kadar fark vardır. Günah çıkarmada günahı çıkartılan, günah çıkarana ne biliyorsa onu söyler; psikanalitik tedavide ise bir nevrozlu bildiğinden daha fazlasını söylemek zorundadır. Ayrıca, günah çıkarmanın hastalık belirtilerini ortadan kaldırabildiğini gösteren bir vakadan da doğrusu habersiz bulunmaktayız.
İtalya’nın yollarında elektrik iletim hatları üzerinde şu etkileyici veciz sözler okunur: Chi tocca, muore (dokunmayın, ölüm tehlikesi). Sarkan teller karşısında yolcuların nasıl davranacağını anlatmak için tamamen yeterlidir bu. Almanya’daki uyarmalar ise, insanın duygularını inciten yersiz uzatmalarla doludur: Elektrik tellerine dokunmak can güvenliği bakımından tehlikeli olduğu için kesinlikle yasaklanmıştır. Ne gereği var şimdi bu yasak sözünün? Canını seven kendi önüne kendisi diker söz konusu yasağı; bu yoldan canına kıymak isteyen kimse de, sanırım gelip önce sizden izin almaz.
Çocuklar da sadece yakınlık duydukları insanlara inanırlar."
Kişinin kendinden kaçabilmesi mümkün değildir."
Her ilerleme, başlangıçta göründüğünün ancak yarı büyüklüğündedir.

Johann Nestroy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir