İçeriğe geç

Azrail’in Secde Ettiği Adam Kitap Alıntıları – Erdal Demirkıran

Erdal Demirkıran kitaplarından Azrail’in Secde Ettiği Adam kitap alıntıları sizlerle…

Azrail’in Secde Ettiği Adam Kitap Alıntıları

&“&”

İnsanlar, kulaktan dolma bilgilerle yaşamayı seviyorlar…
&‘Bir an önce kendi değerinin farkına var;sen o kadar büyüksün ki her şey, bütün bu masraflar sadece insan için, senin için yapıldı.
&‘Bir an önce kendi değerinin farkına var;sen o kadar büyüksün ki her şey, bütün bu masraflar sadece insan için, senin için yapıldı.
O halde Kur’an yorumcuları bilim ne diyor diye zorlayıp Furkan’ı(sure) onlarla eşitleme ya da açıklama çabasına girmemelidir illa birileri zorlayacaksa bunu bilim adamları yapmalıdır. Sözgelimi kainat genişliyor teorisini ortaya atan bilim adamı Kur’an’a bakmalı ve onda böyle bir şey yazmadığı için davasını yeniden gözden geçirmelidir

Az evvel gözüm bu cümleleri okudu ve bilim adına şu kirli zihniyete sahip insandan utandım. Evet Kuranı Kerim’de yoksa arkadaşlar sizin biliminiz kanıtlı olsa da yanlıştır.
-Ama Neden efendim ?
– Çünkü Kur’an-ı Kerim’de yazmıyor ahmak
Bilim’ i bu zihniyette insanlar yapsa şu an nerede olurduk gerçekten merak ettim şimdi

… insanları önce &‘insan’ olarak görmek en büyük erdemdi…
Bir devletin alelade bir ilinin, sıradan bir ilçesinin, herhangi bir mahallesinde, seçilen en dar sokağın kuytusunda, hepsi birbirine benzeyen dikdörtgen gri betona sığınmayı özgürlük kabul ediyordu insanlar.
Sen sen ol, halklarına hesap veriyor gibi görünenleri günahsız sanma! Ben kuruşunuza zarar vermedim! dedi diye gerçekten dürüst değildir her konuşan!
Fakirin ekmeğinden tuzunu işte böyle çaldılar ve böyle kuruldu &‘Allah rızası pazarı’ din sömürücülerince…
Müslüman zavallının dinî duygularını istismar ederek topladılar ceplerindeki üç beş kuruşu ve imparatorluklar kurdular kendilerine.
…bugün zengin olup kitleleri sürükleyenlerin ellerinden sadece &‘Allah rızası’ kelimesi alınsa hepsi acından ölürdü. Hiçbirinin herhangi bir marifeti yok, bütün sermayeleri bu…
Kalabalıklar mutlaka yanlıştır denilemez; ancak her zaman doğru oldukları da iddia edilemez.
Anlayamadığınız halde evet dediğiniz binlerce konu vardı ve hep var olacaktı; lakin çoğunluk birinin peşinden gittiği için kendinizi mecbur hissettiniz. Sonrasında ise anlamadıklarınızı çok da önemsemeden, futbol takımı tutar gibi davranmayı seçtiniz.
Otoriteye boyun eğenlerle başlayan teslimiyet süreci; teslim olanlara teslim olmayla devam etmiş ve insanoğlunu tahmin edemeyeceği uçurumlara getirmişti.
Dinî tartışmalar, bugün itibariyle hakkı arama ve insanlığın sorunlarına çözüm bulma platformu olmaktan çıkıp bir dedikodu festivaline dönüşmüştür. &‘O cennete gidecek, bu gitmeyecek.’
…her dinin mensubu, nedense bir diğerini rakip görmeye bayılmıştır.
İnsanlar, kulaktan dolma bilgilerle yaşamayı seviyorlar…
Uyuyan birini uyandırabilirsin; ama bir insan uyuma taklidi yapıyorsa onu asla uyandıramazsın. İlk duyduğuna inanıp sonradan duyduklarına sağır davranan biri aslında bildiklerinin yanlış çıkmasından korkuyordur çoğu zaman…
Yüzlerce yıldır anlatılanlardan bir seferde kurtulmak öyle her babayiğidin harcı değildir.
Bak delikanlı, etrafına bir bak bakalım; insandan başka bir tahripçi görebiliyor musun? Yok edici, yıkıcı, yakıcı başka bir canlı var mı çevrende Allah aşkına? Asiller sofrasına oturtulmuş, zapt edilemeyen asi çocuğa benzemiyor musunuz?
Gerçekten de bu ultradisiplini sadece insan bozuyordu. Yokluğu dünyayı güzelleştirirken varlığı hiçbir işe yaramıyor; aksine kırıp döküyordu her gördüğünü.
Oysa sistem, kurulmuş kusursuz bir saat gibi sana hizmet etmektedir. İstediğini alabilirsin ondan.
Hiç görmediğin biri, onunla ilk karşılaştığın anda yaratılmıştır mesela. 1000 yıldır var olması seni hiç ilgilendirmez. Sende bir anlam ifade ettiği anda yaratılmıştır.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Elmanın tadını tarif ettiğin gün tekâmülün tamamlanmıştır evlat. Anlamaya çalıştığın şey, her şey; oysa sen daha elmanın çekirdeğinden bihabersin.
Peşinen söyleyeyim ki tümdengelimle düşündüğün sürece ikinci soruya asla geçemezsin. (…) &‘Tümdengelim’ zırvasını unutup &‘tümevarım’ gerçeğiyle hareket etmen ve sorularını buna göre sorman lazım.
– Allah’ı görmek, asla ona dokunmak değildir! Sen de her gün binlerce kez Allah’ı görmüyor musun? Bir insanın kahkahası veya bir filin dişleri, çileğin tadı ya da kahvenin kokusu yahut bir bebeğin teni, bir çocuğun gözyaşı yeteri kadar göstermiyor mu Rabb’i sence? İşte İblis de en fazla senin gördüğün kadar gördü Yaratıcı’yı…
Düz düşün delikanlı; dümdüz! Hayat eğri büğrü değil çünkü…
(…) Azrail cevap verdi:
– Siyah bir cübbem olması lazım değil mi? Din adamıyım ya… Bir tırpanım olması lazım öyle değil mi? Çiftçiyim ya… Ölen kişi soğur, bembeyaz olur; benim de yüzüm beyaz ve soğuk olmalı değil mi?.. Bak genç adam, bana bak! Bunların hepsi palavra! Ben senin son ziyaretçinim. Annen gider, baban kaçar, sevdiklerin dağılır ve ben gelirim senin sahnene. Vebalıysan ya da kanserden virüsün mikrobun adını duydu mu benden başka kimse kalmaz etrafında. Kötü gün dostu dediğiniz benim aslında. Kimsenin kalmadığı anda, o en yalnız zamanında sancılarının amansızında ben gelirim yanına, ben! Ve bütün acıların dinmeden de asla gitmem hiçbir yere.
(…)
– Hiçbir yere gelmiyorum. Henüz çok gencim. Daha nasıl yaşayacağımı bile bilmiyorum, sen kalkmış &‘Öl!’ diyorsun bana. Yaşamadım ki!..
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Neden evlatları ölürken doğurdukları günü hatırlardı ki anneler? Bebek kokusu neden bir türlü gitmezdi annenin nemli burnundan?.. Gelenek değildi şüphesiz bu, ama anneler hep aynı oluyordu ölürken çocukları; dualarına kadar aynı. &‘Allah’ım benim ömrümü ona ver; onu bize bağışla!’ Yavrusu için ölüm bekleyen bir anneden başka hiç kimse duasının kabul edilmesi için bu kadar içten ve ısrarlı olamazdı…
Neylersin ki kimse bir başkasının yerine ölemezdi; tıpkı kimsenin bir başkasının yerine rüya göremeyeceği, doyamayacağı, nefes alamayacağı gibi… ölüyordu genç adam ve tıpkı doğarken olduğu gibi yine tek başınaydı bu son savaşında da…
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Ankebut 41de “Allah’tan başka dostlar edinenlerin hâli,kendine yuva yapan dişi örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi.”
İnsanın ölmesi, yaratılmadan önceki haline geri dönmesi demektir.
Sadece insanı sök al dünyadan, hiçbir şey kötüye gitmez; aksine her şey düzelir. Yok olmak üzere olduğunu iddia ettiğiniz tabiat derhal kendini yeniler ve kusursuz bir biçimde işlemeye devam eder.
Insan olmasaydı petrole bulanmış bir leylek göremezdiniz.
Ekodisiplin içerisinde herkes kendi işini en iyi sekilde yaparak yaşar. Türlerin içinde sadece insan haddini aşmıştır. Kırar, döker, yakar, yıkar, mahveder…
Ya bildiklerinin tamamı yanlışsa? Bunu ölürken farketmek ne feci bir sondur!
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Sosyal baskı insana her şeyi yaptırabilir; ama her şeyi. Gün gelir herkes gidiyor diye , 70’inde sen de gidersin ölüme…
&‘İşte hayatın sırrı bu kitapta!’ Diyerek piyasaya bir kitap sürülse insanlar yine onun peşinden giderdi de Allah’ın &‘gerçek’ dediği Kur’an’in peşinden giden olmazdı.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Eğer atom diye andığınız her zerre her an yer değiştiriyorsa her şey her an yeniden oluyordur.
Sonsuzluktaki bir futbol topunun üzerinde yedi milyar insan top koşturuyor ve onlardan biri de sensin.
Korkma, ölüm kötü bir şey değil.
Bunu mutlaka bilirsin; işini iyi yapanlar, parayı hiç düşünmeden sadece işlerine bakanlardır! O halde cenneti kazanmak isteyenler günah ya da sevap hesabı yapmamalı, doğrudan Yaratıcı’nın rızasına kilitlenmelidir.
… şeytanın adımlarını izlemeyin, şüphe yok ki o sizin için apaçık bir düşmandır.’
Onu oku delikanlı. Nerede olursan ol oku. Anlamak için oku; sevap kazanmak için değil…
O bir kitap Golgota, duvar süsleyen bir aksesuar değil. Öyleyse neden kitap muamelesi yapmıyorsunuz ona?.. Kur’an’a saygı duymak; kapağını kalınlaştırmak, pahalı mürekkeplerle iyi kağıda basıp etrafına altın suyu sürmek değildir ve okusaydın görürdün ki bu yaptığın iyi bir şey olmadığı gibi aksine israftır da Kur’an’a göre. Üzerine not almak, anlamak için renkli kalemlerle işaretlemek Delil’e zarar verebilir mi hiç? Bunun zıddına söylenecek her söz; onu okumamanız için iyi niyetle kurulmuş tezgahlardır…
İnsan öleceğini bilerek yaşayan tek canlıdır.
Ortada bir cehennem var ;ama hiçkimse kendini oraya yakıştırmıyor !
İnsanın hem hiç" ve hem de "hep" olduğu tek andır secde.
Secde ; Allah’ın huzuruna çıkıldığı zamanki zirve noktadır.
Insan ya ölümsüz olduğuna inanıyordu ya da Hazine’ye inanmıyordu.
Namazı dosdoğru kılın ve Allah’tan korkun."
Allah’a Gerçekten inansanız kan dökebilir miydiniz hiç? çalıp çırpıp mazlumun hakkını yiyebilir miydiniz? gerektiği gibi insansınız hiç hile yapabilir miyiz acaba Hatta bırak hileyi hurdayı yere bile tüketebilir miydiniz? Allah dağıtın" derken siz ne cüretle Bunun tam zıttını yaparak biriktirmeye kalkıyorsunuz ? inanmadığınıza delil değil de nedir bu..?
Kaç kere söz verdin ? Kaç kere yemin ettin ? Kaç kere ant içtin; ama düşün bakalım hangisini tuttun ?
İnananlardan,özrü olmaksızın yerlerinde oturanlar ile mal ve canlarıyla mücadele edenler bir değildir.Allah hepsine de cenneti vaat etmiştir.Ama cihat edenleri oturanlara üstün kılmıştır.Onları büyük ödül ve derecelerle diğerlerinden ayırmıştır,katından hususi mevkiler,rütbeler,bağışlanma ve rahmet sunmuştur.Allah esirgeyendir ve bağışlayandır.
Diyor ki Allah : sen hareket et ki sistem sana çalışsın."
O’na gerçekten inananlar,boyun eğmemek ve kimseye boyun büktürmemek için güçlü olmalıydı..
Denizaltıyı icat eden bilim adamı olarak tarihe geçmiştir.
Füzenin ve füzeciliğin mucididir.
Dünya haritasını gerçeğine en yakın çizmeyi Başaran ilk bilim adamıdır.
Mimar Sinan bütün dünyada mimarlıkta Kutup kabul edilmektedir ;Onun seviyesine hala ulaşılamamıştır ki ona sadece Mimar demek ciddi haksızlık olur. Ses ustası ,akustik dehası ,gelecek tasarımcısı ,yumurtadan Kaya yapan filozoftur Mimar Sinan.
Ondalık kesir sistemi" ni bugun ki bilim dunyasina armagan eden o’dur.
Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklayan ilk bilim adamıdır.
İlk Sibernetikçi" unvanıyla bilinen elektronikçi, Cezerî’dir. Otomasyonun ve otomatik sistemlerin kurucusu olarak kabul edilir, birçok makinanın projesini o çizmiştir ,bunların başında bilgisayar gelmektedir, bilgisayardan bahseden ilk mucit o’dur.
Büyük matematikçi ve astronom Cabir bin Eflah da Çubuklu Güneş saatini pratik hale getirerek geliştiren bilim adamıdır.
Filozof, şair, matematikçi..Cebir’deki Binom açılımı onun buluşudur.
Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi İbn-i Heysem göz ve görme sistemlerine açıklık kazandıran Müslüman Tıp adamıdır. bu arada Galileo teleskopu’nun arkasındaki isim de yine İbni Heysem’ dir.
Cüzzama çare bulan ilk doktordur.
Ilk böbrek ameliyatını yapan bilim adamı olarak tarihe geçmiştir. bugün Tıp dünyasında kullanılan ameliyat gereçlerinden 200’e yakını onun icadıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir