İçeriğe geç

Erdemle Kırbaçlanan Kadın Kitap Alıntıları – Marquis de Sade

Marquis de Sade kitaplarından Erdemle Kırbaçlanan Kadın kitap alıntıları sizlerle…

Erdemle Kırbaçlanan Kadın Kitap Alıntıları

&“&”

Mutsuz insanın en büyük avuntusudur
dua, Tanrı’ya yakarınca daha bir güçlü hisseder kendini…
Zenginlerin katılığı yoksulların namussuzluklarını haklı kılar.
Tutkuların da bir derecesi vardır insanda, o noktaya erişince hiçbir şey dizginleyemez onları.
Mutsuz insanın en büyük avuntusudur
dua, Tanrı’ya yakarınca daha bir güçlü hisseder kendini…
Durmadan gururlandığınız bu erdem hiçbir şeye yaramaz dünyada, istediğiniz kadar sergileyin, üzerine içecek bir bardak su bile bulamazsınız.
Güzelliğin etkisi saygıyı zorunlu kılar.
Vicdan azabı bir hayaldir, onu ortadan kaldırmaya cesaret edemeyecek kadar güçsüz ruhların budalaca mırıltısıdır.
Herkesin erdemli olduğu bir dünyada sana da erdemi öğütlerdim, çünkü ödüller buna bağlı olduğundan, mutluluk da kuşkusuz onun sayesinde gerçekleşecekti. Tümüyle kokuşmuş bir dünyadaysa sana yalnızca kötülüğü tavsiye edeceğim.
Acı­larımızın en korkuncu geleceğimizin belirsizliğidir…
Şarap kötülükçü insanların cinayetlerini unutturma ve az önce kurtulduğu uçurumun eşiğinde bile, onu yeni cinayetlere sürükleme sanatına sahiptir.
Vicdan azabı bir hayaldir, Sophie, onu ortadan kaldırmaya cesaret edemeyecek kadar güçsüz ruhların budalaca mırıltısıdır.
Felsefe, dünyada biraz daha yayılırsa, her şeyi yerli yerine koyacak ve yasa koyuculara, yargıçlara büyük bir sertlikle kınayıp cezalandırdıkları kötülüklerin bazan, hiç ödüllendirmeksizin göklere çıkardıkları erdemlerden daha büyük yararı olduğunu gösterecektir.
Demek ki insan yaratılıştan kötü, demek ki zevk çılgınlığı sırasında olduğu gibi dinginlik anında da, tüm durumlarda da benzerinin acıları onun için iğrenç birer zevk haline gelebiliyor.
İyilikseverlik nasıl zayıf ruhlara özgü bir erdemse, nankörlük, bir kötülük olmaktan çok, güçlü ruhlara özgü bir erdemdir; köle, sahibi için, her zaman nankör olduğunu söyler, çünkü buna ihtiyacı vardır, öküz ya da eşek, konuşabilselerdi eğer, aynı şeyleri söyleyeceklerdi kuşkusuz; ama tutkuları ve davranışları doğa tarafından daha iyi yönetilen en güçlü insan yalnızca işine yarayan ya da hoşuna giden şeylere teslim olur.
En zengin adam en güçlü adam oldu, en yoksuluysa en zayıf insan oldu, bunun yanı sıra kudreti, güçlünün zayıf üzerindeki önceliği her zaman doğanın yasaları arasında yer aldı, zayıfı köle eden zincirin en zengin ya da en güçlünün elinde olması ve en zayıf ya da en yoksulu ezmesi onun için hiçbir şey değiştirmez.
…evrenin en korkunç, en insafsız felâketleriyle cezalandırılmayan tek bir erdemli davranışta bulunamayacak mıyım!
…ne kadar zavallı, mutsuz yaratıklarız!
Acılarımızın en korkuncu geleceğimizin belirsizliğidir.
…kalbimde yeşerecek en küçük bir erdemin bile en kısa zamanda beni yeni acılara sürüklemesini arzulayan Tanrı, içinde bulunduğum zavallı mutluluktan çekip aldı ve yeni mutsuzlukların, kötülüklerin içine attı beni.
bizimle gel, bizlerle birlikte ol, en küçük bir iğrençlik duygusuna kapılmaksızın biz ne yapıyorsak onu yap, buna karşılık gerisini ben garanti ediyorum sana.
Duyarlığınız ne kadar büyük olursa baskı güçleri o kadar yırtıcı, dayanılmaz olacak sizin için…
Ona karşı koymak için aradığım her şey yalnızca kalbimdeki ateşi biraz daha alevlendiriyor.
…ama iyileştirilebilecek bir hastalık mı ki aşk?
…bu kadar acınacak, zavallı bir hayat için doğmaya değer miydi yani!
Ama tutkuların da bir derecesi vardır insanda, o noktaya erişince hiçbir şey dizginleyemez onları.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Tanrı hepimizi eşit olarak yaratmıştır, bu eşitliği yeniden sağlamak isteyen onu bozandan daha suçlu değildir, her ikisi de içtepilerine göre davranıyor, ikisi de içtepilerini izlemek, gözlerini kapayıp neşelenmek zorundadır.
Erdemle yoksulluğun bağdaşamayacağı kanısı son derece yaygındır; yargıçlara göre de yoksulluk suçluya karşı kullanılacak en kesin delildir; yersiz bir önyargıya göre suç işlemek zorunda kalan bir kimse, o suçu işlemiş sayılır; eğer adınız ve servetiniz namuslu biri olduğunuzu, öyle olmanız gerektiğini kanıtlayamazsa, bunun tersi, yani namuslu olmanızın imkânsızlığı hemen o an kanıtlanmış kabul edilir.
Sevgilerinin bir yararı dokunmadıktan sonra bir babanın pek çok çocuğu olmuş neye yarar?
…her şeyi doğal büyüklüğünde gören hükümet bireylerle uğraşmak için pek sıkmıyor canını, yeter ki düzen bozulmasın.
Bana sorarsanız, felsefenin zaferi ne şurda, ne burda; Tanrı, insanlar üzerinde elde etmeyi arzuladığı sonuçlara ulaşmak için karanlık yollardan geçiyor; kimileri, bundan esinlenerek, O’nun insanoğlunu büyük bir zorbalıkla yönettiği kanısında; dolayısıyla âdem soyu, Yaratıcısının çizdiği, kendi kendine belirlediği nice davranış içinde bocalayarak mutsuzluğun çalkantılarıyla debelenip duruyor; O’nun buyruklarını yorumlarken zorlama kurallar koyuyoruz ve Kader’i, Yazgı’yı, Alınyazısı’nı hâlâ tanımlayamadığımızdan bin çeşit ad veriyoruz bu kavrama; Kader’in garip, önüne geçilmez yaptırımlarını, istemini çözümlediğimizde felsefenin gerçek utkusuyla karşılaşacağız.
Her şeyin bir düşünce ve coğrafya sorunu olduğuna daha başlan­gıçta inanmak gerek.
Güzelliğin etkisi saygıyı zorunlu kılar, en ahlâksız insan bile elinde olmaksızın bir çeşit tapar ona, vicdan azabı duymaksızın karşı gelemez.
Ruhumu kemiren bu mutsuz tutkuyu içimden söküp atmak için çeşitli nedenler bulmaya çalışıyordum… ama iyileştirilebilecek bir hastalık mı ki aşk ? Ona karşı koymak için aradığım her şey yalnızca kalbimdeki ateşi biraz daha alevlendiriyor, ondan nefret etmemi sağlayacak bütün nedenleri bir araya getirdiğimde Mösyö ve Bressac daha da sevimli, daha da yakışıklı görünüyordu gözüme.
Başkalarının sadakalarını kabul eden kimse her zaman aşağılanmamış mıdır ? bu hissettiği aşağılanma ötekinin yaptığı hizmetleri fazlasıyla ödemez mi ? Benzerinden üstün olmak gurur için büyük bir zevk değil midir , karşısındakini gönül borcu altına bırakan kimse için başka bir şeye gerek var mıdır ve gönül borcu , bunu kabul eden kişinin gururunu kırarak , onun için bir yük oluyorsa , onu ne hakla bunu korumaya zorlayabiliriz ? Beni gönül borcu altında bırakan kişinin gözleri her üzerimize çevrilişinde neden aşağılanmama izin vermeliyim ?
Mutsuz insanın en büyük avuntusudur
dua, Tanrı’ya yakarınca daha bir güçlü hisseder kendini…

Erdemle Kırbaçlanan Kadın

Durmadan gururlandığınız bu erdem hiçbir şeye yaramaz dünyada, istediğiniz kadar sergileyin, üzerine içecek bir bardak su bile bulamazsınız.

Erdemle Kırbaçlanan Kadın

Güzelliğin etkisi saygıyı zorunlu kılar.
Vicdan azabı bir hayaldir, onu ortadan kaldırmaya cesaret edemeyecek kadar güçsüz ruhların budalaca mırıltısıdır.
Herkesin erdemli olduğu bir dünyada sana da erdemi öğütlerdim, çünkü ödüller buna bağlı olduğundan, mutluluk da kuşkusuz onun sayesinde gerçekleşecekti. Tümüyle kokuşmuş bir dünyadaysa sana yalnızca kötülüğü tavsiye edeceğim.
Acı­larımızın en korkuncu geleceğimizin belirsizliğidir…

Erdemle Kırbaçlanan Kadın

Şarap kötülükçü insanların cinayetlerini unutturma ve az önce kurtulduğu uçurumun eşiğinde bile, onu yeni cinayetlere sürükleme sanatına sahiptir.

Erdemle Kırbaçlanan Kadın

Yok etme gücü insana verilmemiştir, en fazla var­lıkların şeklini değiştirebilir, ama hiçbir zaman yok edemez onları; doğanın gözünde her şekil birdir, değişimlerinin birbirini izlediği bu uç­suz bucaksız kazanda hiçbir şey yok olmaz, içine atılanların her parçası sürekli olarak başka şekillerde yenilenir.
Tutkuların da bir derecesi vardır insanda, o noktaya erişince hiçbir şey dizginleyemez onları.
Erdemle yoksulluğun bağ­daşamayacağı kanısı son derece yaygındır; yargıçlara göre de yoksulluk suçluya karşı kullanılacak en kesin delildir; yersiz bir ön­ yargıya göre suç işlemek zorunda kalan bir kimse, o suçu işlemiş sayılır; eğer adınız ve servetiniz namuslu biri olduğunuzu, öyle ol­manız gerektiğini kanıtlayamazsa, bunun tersi, yani namuslu olmanızın imkânsızlığı hemen o an kanıtlanmış kabul edilir.
O denli körleşmişti ki çağının insanları, bu na­mussuz yaratıklardan biri rezilliğini ne kadar kanıtlarsa listesine girmek için o kadar can atıyordu erkekler.
Kendilerinden geleceği umulan yardım ve hediyelere göre değerlendiriliyor insanlar.
Bizler, insanoğulları, kendi top­lumsal yasalarımızdan yola çıkar ve bu yasalar için ta çocukluğumuzdan beri ruhumuza işlenen saygıdan hiçbir zaman ayrılmazsak, ne acıdır ki, başkalarının bozuk, kötü ahlâkı yüzünden al­çaklar ve reziller güzelim gülleri toplar, iyiler ve dürüstler yalnızca kanatıcı dikenlerle sarmaş-dolaş olurlar.
Vicdan azabı günahı ispatlamaz, yalnızca kolaylıkla boyunduruk altına sokulabilecek bir ruhu gösterir. Hemen şu an bu odadan çıkmanı engelleyecek saçma bir emir gelsin, dışarı çıkmakla hiçbir kötülük yapmadığın kesin olmakla birlikte vicdan azabı duymaksızın buradan ayrılamazsın.
Yani yalnızca günahın vicdan azabı çektirdiği doğru değildir. Doğanın genel planına duyulması gereken zorunluluğu ya da suçların boşluğuna inanarak, tıpkı az önce sözünü ettiğim şu odadan çıkma örneğinde olduğu gibi, vicdan azabını yenmek de suç işlemek kadar kolaydır.
İnsan yalnızca yapma alışkanlığını elde etmediği şeylerden pişmanlık duyar. Size acı veren şeyleri sık sık tekrarlayın, vicdan azabından kurtulmayı başardığınızı göreceksiniz.
Ne yazık ki duygulardaki çöküntünün, ahlaksızlığın insandaki acıma eğilimini yok ettiği pek sık görülen bir şeydir; alışılagelmiş sonucu da duygusuzlaştırmak, katılaştırmaktır kişiyi; bu doğru yoldan ayrılış, ister kişinin ruhunda bir çeşit duygusuzluğu zorunlu kılsın, ister sinirlerin üzerinde oluşturduğu şiddetli sarsıntılar davranışındaki duyarlığı azaltsın, ahlaksızlığı meslek edinmiş insanların acınacak bir duruma düşmüş bir kimse olduğu hemen hemen hiç görülmemiştir.
Gelip geçen yolcuları izlemek doğal bir eğlencedir; boş zamanını, eğer rastlarsa, böyle bir eğlenceyle doldurmayan tek bir kimse yoktur dünyada.
Kederin zulmettiği mutsuz kişinin erdeme acı çektiren kötülüğe karşı tek avuntusu vicdanıdır ve insanların haksız davranışları yüzünden yitirdiklerine, ruh temizliğinin yarattığı gizli zevkler sayesinde, kısa zamanda yeniden kavuşur.
Suçun yarattığı mutluluk yalnızca görünürdedir.
İyiliğin bu dünyada ne işe yaradığını etraflıca düşün ve onun uğruna insanın kendini feda etmeye değip değmediğine karar ver…
İnsan yalnızca yapma alışkanlığını elde etmediği şeylerden pişmanlık duyar. Size acı veren şeyleri sık sık tekrarlayın vicdan azabından kurtulmayı başardığınız göreceksiniz
Zenginlerin katılığı, yoksulların namussuzluklarını haklı kılar
İyiliğin bu dünyada ne işe yaradığını etraflıca düşün ve onun uğruna insanın kendini feda etmeye değip değmediğine karar ver.
Yoksulluk, suçluya karşı kullanılacak en keskin delildir.
Benzerinden Üstün olmak gurur için büyük bir zevk değil midir, karşısındaki gönül borcu altında bırakan kimse için başka bir şeye gerek var mıdır ve Gönül borcu, bunu kabul eden kişinin gururunu kırmak, onun için bir yük oluyorsa, onu ne hakla bunu korumaya zorlayabiliriz? Beni Gönül borcu altında bırakan kişinin gözleri her üzerime çevrilişinde neden aşağılanmama izin vermeliyim?
Başkasının sadakalarını kabul eden kimse her zaman aşağılanmamış mıdır,bu hissettiği aşağılanma ötekinin yapmış olduğu hizmetleri fazlasıyla ödemez mi?
Güzelliğin etkisi saygıyı zorunlu kılar, en ahlaksız insan bile elinde olmaksızın bir çeşit tapar ona..
Acılarımızın en korkuncu geleceğimizin belirsizliğidir..
Mutsuz insanlar yanı başlarında acı çekenleri görerek avuturlar kendilerini..
Mutsuz insanlar için en uğursuz şey, en korkunç andır uykudan uyanmak; duyguların dinlenmesi, düşüncelerin bir süre yatışması, acıların geçici olarak unutulması, yeniden bütün ezicilikleri ile canlanıverir, eskisinden daha fazla etkiler kişiyi her şey daha bir arttırır ağırlığını.
Annem olacak kadın, bir şehvet anında rahmine giren dölden gebe kalırken beni düşünmüşüydü? Kendi zevkleriyle ilgilendi diye bir de kalkıp minnettar mı olacağım ona?
— Bence, bir tanrı olsaydı yeryüzünde çok daha az kötülük olurdu.
Doğanın verdiği hazlardan bıkkınlık getirdiğinden, zevklenebilmek için, en ahlâksız, en sapkın şekiller aramak zorunda kalmıştı.."
Kuşkusuz şimdiye dek bundan daha beyaz bir ten, daha düzgün kıvrımlı bir vücut görülmemiştir yeryüzünde, ama gördüğüm bu güzellikleri çizmek benim fırçama düşmez tabi. Bu kadar körpe bir vücut, bu kadar saf ve ince bir insan az sonra bu barbarların avı olacaktı. Doğa, genç kıza, sanki sırf onların saldırması için vermişti bunca güzelliği."
Arkadaşlarımın beni her zaman hatırlamasını istiyorum, bunun için de en çok tutkun olduğumu sandıkları kadını hediye ediyorum onlara
…nankörlük, bir kötülük olmaktan çok, güçlü ruhlara özgü bir erdemdir; köle, sahibi için, her zaman nankör olduğunu söy­ler, çünkü buna ihtiyacı vardır, öküz ya da eşek, konuşabilselerdi eğer, aynı şeyleri söy­leyeceklerdi kuşkusuz; ama tutkuları ve dav­ranışları doğa tarafından daha iyi yönetilen en güçlü insan yalnızca işine yarayan ya da hoşuna giden şeylere teslim olur.
Demek ki insan yaratı­lıştan kötü, demek ki zevk çılgınlığı sırasında olduğu gibi dinginlik anında da, tüm durumlarda da benzerinin acıları onun için iğrenç birer zevk haline gelebiliyor.
Mutsuz insanlar yanı başlarında acı çekenleri görerek avuturlar kendilerini.
Doğanın verdiği hazlardan bıkkınlık geldiği için, zevklenebilmek için; en ahlaksız, en sapkın ilişkileri aramak zorunda kalmıştı.
Gelecek bir kuruntu olduktan sonra kişi rastgele bir yerde ya da yatağında ölmüş ne fark eder?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir