İçeriğe geç

İhlas Çağrısı Kitap Alıntıları – Ramazan Kayan

Ramazan Kayan kitaplarından İhlas Çağrısı kitap alıntıları sizlerle…

İhlas Çağrısı Kitap Alıntıları

&“&”

Bilgi lazım. Bilinç lazım… İstikamet lazım.. Basiret lazım.. Azim lazım… Aşk lazım… Beraberinde bunlar varsa, samimiyet anlamlıdır…
Allah (cc.) iman iddiasında bulunan her kişiyi imtihana ve ibtilaya tabi tutar… Tā ki samimi ve sadıklar belli olsun diye… Nifak ile ihlâs ayrışıncaya kadar… Imanı, ihlâs ile temellendi renlerin durumunun açıklık kazanması için… Tevhidi özüm seyenlerle, yüzeysel takılanların tanınması için…..
İman atadan, dededen tevarüs eden bir meta değildir.
Samimiyet; mutlak gerçeğin, sahteliğe isyanıdır….
Samimiyet; kimi zaman bir katre gözyaşı… Kimi vakit Allah yolunda ayağa bulaşan toz… Bazen satırlara dökülen mürekkep… Kimi anlarda birkaç damla kan ya da biraz ter… Bazen bir tebessüm veya bir güzel söz olabilir… Sıcak bir nazar, yüreğin derinliklerinde başlayan bir titreşim şeklinde tezahür edebilir… Samimiyet, hal dilinin dile gelmesidir…
Neyin sınavı? Sıdkın ve kizbin… Nifak ve ihlâsın…. Samimiyet ve sahteliğin… Dilde kalma ile ruh ve bedeni kuşatmanın imtihani…
La" demenin tüm sonuçlarına katlanmanın iç rahatlığı yakalanır…
Kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu…" İliklerine işledi… Artık hayatın mihverinde "buzağı" var… İman ve ihlâsın buzaği ile takası… Kapitalizmin altın buzağısı…

İdeolojik buzağılar… Politik buzağılar… Ekonomik buzağı lar.. Mitolojik buzağılar… Yasal buzağılar… Dinsel buzağılar… Ölü buzağılar… Diri buzağılar… Cinsel buzağılar… Yalnız tarih te, Samiri’nin eli ile piyasaya sürülen değil, arzın her yerinde ve her zaman müşteri bulabilen çağcıl buzağılar…

İhlâs; başka boyalara ihtiyaç duymadan yalnız Allah’ın boyasıyla boyanmaktır… Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmaktır…
Allah’ın izzeti ile izzetlenmektir…
İhlâs; temizlik, saflık, arılık, katışıksızlık…
Siz merhamet timsali anne ve baba! Merhametiniz onları nereye çekiyor?
Hayra mı? Şerre mi? Hiçbir kimse kullarına Allah‘tan daha merhametli olamayacağına göre, onlara Allah‘ın hükmünü uygulamada merhametiniz tutmasın…
Acıyın onlara…
Cahiliyye kurban vermeyin…
Cahiliyenin kucağında, şirk ile ninnilenen, haram ile beslenen, isyan ile yönelen, kimlerin çocukları?
İslamdan koparılan nesiller…
Kur’ansız bir hayatın kuşatmasında yalnızlığa terk edilen çocuklardan ne bekliyorsunuz?
Ey kendine zulmeden nefsim!
Günah işlemekte ne kadar cesursun… Ateşe dayanma gücünü nereden alıyorsun?
Elest bezmindeki ahd-ü misakını unutma…
Genç kardeş!
Tâğûtu reddet… şeytanı recmet…
Nefsini zaptet…
Ki ihlâs sınavını verebilesin.
Samimi gençler!
Kur’ân’a sâdık kalınız…
Ebedi kınanmışlıktan kurtulmak için, geçici kınanmaları göğüslemek gerekir… Akidelerinden dolayı kınanan ve korunanlara ne mutlu!
Şahsına sataşma durumunda celallenen, damarına basılınca öfkeden gözleri dönen, “izzeti nefsim” diye feveran eden, sıra İslam’ın izzetine gelince “Onun sahibi vardır” zihniyetiyle sorumluluktan sıyrılanların samimiyetini siz takdir ediniz…
İnsanlıktan nasipsizlerin, insanlık tasladığı bir çağda insan haklarını arıyoruz.
Tarih, adalet saraylarında işlenen zulme tanıklık ediyor.
Bugün en çok kirlenen kavramlardan biridir adalet…
“Adalet” ve “samimiyet” ne güzel kavramlar!
“Zulmedenlere meyletmeyiniz, sonra size ateş dokunur…”

Hûd~113

İlim sahipleri hariç insanlar helaktadır.
Amel edenler hariç ilim sahipleri de helaktadır.
Amelinde ihlaslı olanlar hariç amel işleyenler de helaktadır.
İhlas sahipleri de büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar…
Yüzlerimizin yöneldiği kıble ile kalplerimizin ilgisini çeken kıbleler arasında bir paralellik var mıdır?…
Mazlumların yediği joplar mı, yoksa tuttuğumuz takımın yediyi goller mi bizi daha fazla üzüyor?…
Unutmayın !
Nezdinizde Allah’ın kıymeti ne ise, siz de Allah’ın katında osunuz…
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Sapkınların “batıl”a gösterdikleri “samimiyeti”, müminler, “Hakk”a göstermekten aciz ya da gafil iseler bunu nasıl izah edeceğiz?
Ya Allah’ın yolu ya da şeytanın yolu…

Ya Allah’a kulluk ya da tâğûta kulluk…

“De ki, şüphesiz benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am-162)

İşte halis Müslüman olmanın anlamı budur… Hayat üzerinde Allah’tan başka güçlerin, mercilerin ipoteğini kaldırmak… Allah’ın tasarrufuna teslim etmek… Olmayı ve ölmeyi “Hakka tukatihi” (Âl-i Îmrân-102) eksenine oturtmak… Veya gücü nispetinde ittika ve ihlasa odaklanmak…

Biz “kul”,
O “Rab”…
“Din” O’nun dini…
Bize düşen görev: Dini Allah’a has kılmak…
İslam, Allah‘ın ilim ve iradesidir… Diğer tüm ilim ve iradelerin bunun karşısında hadlerini bilmeleri esastır…
Akıl, dini anlamak içindir; yoksa dini, düzenlemek için değildir.
Allah’tan gelen din, Allah’a hastır. Nettir. Berraktır. Vahyin belirleyiciliği ile rengini alır…
Beşeri tasarruflara, insan eksenli müdahalelere kapalıdır.!!
İslam…
Allah’ın dini…
Allah’ın ikmal ve itmam ettiği din…
Rabbinin hoşnutluğunun ifadesi olan nizam…
Allah katından, kullar için gelen düzenleme…
“Ey iman edenler! Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın.!”

Ahzab-69

#gazaunderattack

Bizde Kur’an’ın tilaveti, kıraatı, tecvidi, etütü hıfzı yok değil… Olmayan nedir? Kur’an olması gereken yerde değil… Hayatın ekseninde yok… Yaşamı şekillendirme de belirleyici değil… Dimağlarımızı, yüreklerimizi, dünyamızı gereğince Kitab’a açık tutamıyoruz… Kur’an‘ın resmi var, ismi var… Kur’an hayatın içinde değil… Olmayınca ne oluyor? Kur’an’ın çevresinde geziniyoruz… Bütünleşemiyoruz… Özümsemiyoruz… Yoğrulamıyoruz… Bu durumda Allah Resulü (s.a.v)’in işaret buyurduğu tehlike beliriyor: “Âhir zamanda toy ve sefil gençler çıkacak; yeryüzünün en güzel sözünü söyleyecekler; Kur’an okuyacaklar; fakat imanları boğazları‘ndan aşağıya geçmeyecek…”

Ebû Dâvûd-Nesai

Kur’an ve Sünnet penceresinde kendinizi görmeye ne dersiniz?
Kur’an nerede? Biz nerede duruyoruz? Meşruiyetini Kitab’dan alan bir duruş mu yoksa Kitab’a rağmen bir duruş mu?
Kur’an hayat demektir.
Allah ve melekleri Peygamber’e salât etmektedir. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selam edin. (33/Ahzâb, 56)
Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Hucurât-1

Her gün binlerce vird ama hâlâ gaflet… Hâlâ kasvet var ise…
Yanlış nerede diye sormamız gerekmez mi?…
İman atadan, deden tevarüs eden bir meta değildir.
Tevhidi bilinçten yoksun bir uygulama ile, tevhidi “vird” edinme alışkanlığımız…
İhlâssız evrâdla nereye varılabilir ?…
Peygamberlerin gönderiliş amacı, öncelikle tevhidden sapmanın önüne geçmek, şirk unsurlarını tasfiye etmek, itikadi arınmayı gerçekleştirmektir.
Çünkü sorun; Allah’ın varlığı yokluğu meselesi değil; O’nu gereği gibi takdir edememektir.

“Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler…”
En’am-91

Muhlis, Müslüman yığınlar içinde “kalite sorunu” olmayan mümindir…
“Bugün Allah için ne yaptın?” Ömer’i Ömer yapan bu hassasiyettir… (r.a) ❀
İhlas ve samimiyet, Allah’ın sevdiği kullarına bir ikramı…
Elbette hak edenlere… İhlas, kimsenin tekel ve tasarrufunda değildir…
İmam Gazzali:
“İnsanlar görür diye ameli terk etmek riyadır.
İnsanlar görsün diye amel etmek şirktir.
İhlas da Allah-u Teala’nın seni, bunlardan korumasıdır…”
İlkemiz: İhlas ve istikamet …
Hedefimiz: Allah’ın razı olacağı bir kulluk…
Duamız: “Allah’ım bizi ihlastan ayırma!…”
İtiraf etmek gerekirse “samimiyet sorunu” yaşıyoruz. Herkes kendince samimi… Ancak var olan samimiyete rağmen yol almakta zorlanıyoruz. Bir tıkanma mıdır, tükenme midir?
Kullukta belirsizliğe yer yoktur… “ İhlâs ve “ istikamet " esastır …
Samimiyet ancak erdem , onur , adalet ve ihsân ile anlam kazanır…
Ve sen , asrın Müslümanı ! Çağı kuşatacak ihlâs donanımına sahip misin? Takvâ ile mücehhez, huşû ile müzekki misin ?
SAMİMİ GENÇLER!
Kur’an’a sâdık kalınız… İdeolojiler dünyasının ifsâd ve iğfâline karşı vahyin kulpuna sağlam tutununuz… sizlere sunulan izm"lerin yalancı cennetine müşteri olup geleceğinizi karartmayınız…
ERDEM, HAKLI İKEN TARTIŞMAYI BIRAKABİLMEKTİR… YENMEK ARZUSUNU YENMEKTİR…
Akıl, dini anlamak içindir; yoksa dini, düzenlemek için değildir. İslam artılara eksilere ihtiyaç duymamıştır.
ANNEM BABAM SANA FEDA OLSUN YA RASÛLALLAH!" sözü, lafın gelişi söylenen bir cümle değil… Aksine bir yaşam felsefesi olarak benimsenen bir tercihti…
Samimiyet ancak erdem , onur , adalet ve ihsân ile anlam kazanır…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir