Hüseyin Rahmi Gürpınar kitaplarından Gönül Ticareti (Cep Boy) kitap alıntıları sizlerle…
Gönül Ticareti (Cep Boy) Kitap Alıntıları
&“&”
Yüzlerini ressam paletine çevirenler güzelliklerine herkesten önce kendilerinin inanmadıklarının aleme karşı bir nevi itiraflarını yapıyorlar demektir."
Yüzlerini ressam paletine çevirenler güzelliklerine herkesten önce kendilerinin inanmadıklarının aleme karşı bir nevi itiraflarını yapıyorlar demektir."
Yüzlerini ressam paletine çevirenler güzelliklerine herkesten önce kendilerinin inanmadıklarının aleme karşı bir nevi itiraflarını yapıyorlar demektir."
Gönüldür bu efendim, sevmez mi?
Böyle sade kalabilenler tabii güzelliklerine güvenebilenlerdir. Yüzlerini ressam paletine çevirenler güzelliklerine herkesten önce kendilerinin inanmadıklarının herkese karşı bir çeşit itiraflarını yapıyorlar demektir."
O, namussuzluktan aldığı saygı, haysiyet, itibar içinde geniş bir hayat yaşıyor. Biz namusun üzerimize yüklettiği kıpırdanılmaz ağırlıkları altında eziliyoruz.
Zenginlik, sahibini yaşattığı anlarda eski ve yeni günahların bütün kirlerini de yıkıyor."
Dünyada hiçbir sır ebediyete kadar gizli kalmaz; mutlaka bir patlak verir."
Bir kadını sevmek o kadın üzerinde bazı hakları olmak için bir sebep sayılıyorsa kadının nefreti de ondan ayrılmak özrünü gerektirecek yasal bir gerekçe sayılmalıdır."
L’amur est un enfan de Bohême
II n’a jamais connu de loi"
II n’a jamais connu de loi"
"Aşk bir çingene çocuğudur
Asla yasa tanımaz."
Yılanı öldürmeli mi? Zehrine mi alışmalı?
Hayat imtihanlarıyla kafaları olgunlaşmamış gerçeğe yabancı acemi şairlerin ona göklerde mekan verdikleri aşk, insan yüreğinin en aşağılık bir hastalığıdır.
Dünyada kötülerin fenalıklarına karşı kefaret yerine geçen iyilerin bulunduğu da inkâr olunamaz.Yoksa bu alem dayanılmaz hıyanet bir anarşi dünyası olurdu.
Kadın ölümle susturuluyor.İzahına gidilmeden yara toprakla örtülüyor.
Bugün bu çeşit cinayetleri işleyenler kendi egoist hayvanlıklarından başka karşısındakilerin tabii haklarına saygı göstermeyi bilmeyen geçmiş yüzyılların küflü kafalarıdır. Bir kadını sevmek o kadın üzerinde bazı hakları olmak için bir sebep sayılıyorsa kadının nefreti de ondan ayrılmak özrünü gerektirecek yasal bir gerekçe sayılmalıdır. Hep bu fenalıklar kanun kaçakçılıklarıdır. Hep bu ışığa doğru gidiyoruz. Fakat bu olgunluğa varana kadar şehit vereceğimiz kadınların sayıları mezarıkları dolduracaktır.
Hakikatten korkmayınız. Size karşı da olsa selamete onunla varılır.
Bilinip de saklanan sır, sırlıktan çıkar, kanı zehirleyen bir hastalık olur.
Biz her olduğumuz şeyi iklimin, çevrenin, doğuşlarımızdaki soyluluk, soysuzluk raslantılarının etkileriyle oluyorsak zenciye Niçin siyahsın?", mecnuna "Niçin delisin?", zekiye, aptala "Niçin böylesiniz?" diyebilecek miyiz? Fakat katile "Niçin öldürüyorsun? Hırsıza "Neye çalıyorsun?" diyebiliyoruz.
Bu determinist felsefe içinde olanların baş sorumlusu kimdir? En büyük suçluyu arayalım. Düşün, bulursun:
İşte o… Lâ yüs’el amma yef’al.
Bu determinist felsefe içinde olanların baş sorumlusu kimdir? En büyük suçluyu arayalım. Düşün, bulursun:
İşte o… Lâ yüs’el amma yef’al.
Bugün bu çeşit cinayetleri işleyenler kendi egoist hayvanlıklarından başka karşısındakilerin tabii haklarına saygı göstermeyi bilmeyen geçmiş yüzyılların küflü kafalarıdır. Bir kadını sevmek o kadın üzerinde bazı hakları olmak için bir sebep sayılıyorsa kadının nefreti de ondan ayrılmak özrünü gerektirecek yasal bir gerekçe sayılmalıdır. Hep bu fenalıklar kanun kaçakçılıklarıdır. Hep bu ışığa doğru gidiyoruz. Fakat bu olgunluğa varana kadar şehit vereceğimiz kadınların sayıları mezarıkları dolduracaktır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Sorarım size, tiksinilmiş kaba bir erkeğin karşılık görmeyen çirkin aşkı yoluna iki cana birden kıymak doğru mudur? Kanun bu işe niçin şaşı bakıyor? Daha doğrusu baktırılıyor? Niçin bu cinayetler bu kadar sık oluyor? Çünkü cinayeti yapan bir herif bir cezayla yahut cezasız kurtulacağına emindir.
Böyle olaylarda kanunun şefkati erkekler içindir. Ya ansızın bir öfke, ya akılca bir bozukluk, falan filan gibi özürler öldürenin yardımına yetişir. Kanunun satırları erkek kafasına göre kadına karşı yorumlanır. Bir kadın kocasının, âşığının üstüne başka bir erkek sevmiş. Vayyy… Bu korkunç davranışın ağır günahıyla artık zangır zangır yer, gök titrer. Gönüldür bu efendim, sevmez mi?
Dünya ne kadar büyük değişimlerle altüst olursa olsun, dünyada erkek daima hâkim, kadın daima onun emir eridir. Kocan, kardeşin, oğlun tepende birer küstah amirlerdir. Hayat piyasasında kadının değeri düşüktür. Her gün sokaklarda kıskançlık vahşiliğiyle kocaları, âşıkları tarafından bıçaklanarak cesetleri kaldırımlara serilen kadınların felaketlerini gazetelerde okumuyor musunuz? Bu sayısız vakalara karşılık hiçbir erkeğin sehpada cinayetinin cezasını çektiğini işittiniz mi?
…zayıfları, masumları korumak için meydana getirilmiş hükümler kanun kitapları arasında kapalı dururken, beri yandan ortaçağ zulümlerini andırır vahşice haksızlıklar oluyor. Kanun bir kılıçtır, onu kullanacak el ister.
O, namussuzluktan aldığı saygı, haysiyet, itibar içinde geniş bir hayat yaşıyor. Biz namusun üzerimize yüklettiği kıpırdanılmaz ağırlıkları altında eziliyoruz. Bu da züğürt tesellisi gibi bir şey değil mi azizim?
Bazı sinirli saatlerimde yüreğimin bu acısını başa kakarcasına taşıyorum. Fakat o hiç oralarda olmuyor. Ağır manalı sözlerimi hiç üzerine almıyor. Bu renk vermemek kurnazlığındaki kuvveti beni ürkütüyor.
Beni kuruntudan öldüren bu şüphe acısına bir çare bulunuz.
Hey insan… Zavallı insan… Her şeyi bilmeye can atıp da hâlâ kendini bilmeyen insan, sen nesin?
Bütün dünyayı kaplamış olan aptallığa aklın daima yenik düştüğü hakkında bir eser yazıyorum.
İnce düşünme, insanı çok şeyi yapmaktan alıkoyar.
Gönüldür bu efendim, sevemez mi? Tabiatta sempati, antipati yok mu? Sinirlerimizi, cinsin cinse karşı duyduğu akıl ermez çekim kuvvetini biz kendimiz mi yaratıyoruz?
Zayıfları, masumları korumak için meydana getirilmiş hükümler kanun kitapları arasında kapalı dururken, beri yandan ortaçağ zulümlerini andırır vahşice haksızlıklar oluyor. Kanun bir kılıçtır, onu kullanacak el ister.
Dünyada kötülerin fenalıklarına karşı kefaret yerine geçen iyilerin bulunduğu da inkar olunamaz. Yoksa bu alem dayanılmaz hıyanet bir anarşi dünyası olurdu.
Evlenmenin talihsizliği ikidir: Ya çok sevmek, ya hiç sevmek.
İnce düşünme insanı çok şeyi yapmaktan alıkor.
Aşk yakar ama öldürdüğü çok azdır.
Güçlükler aşkı şiddetlendiriyor, kolaylıklar öldürüyor.
Niçin bu cinayetler bu kadar sık oluyor? Çünkü katil hafif bir cezayla, yahut da cezasız kurtulacağından emindir.
Hülya ile karın doymaz. Gugular
Ağlamak iyidir. İçinin zehri akar.
Hayvana gem aldırdığımız kolaylıkla insana öğüt aldıramayız.
Yasak meyve lezzetlidir. Ama bundan önümüze tepsi tepsi çıkarırlarsa tadı kalmaz.
Beni sevmeyen bir kadına işkence çektirmek için kocalık sıfatının bir hak kazandırmadığını sonunda anladım
Güçlükler aşkı büyütüyor. Kolaylıklar öldürüyor.
Renk kendi rengi değil, boy kendi boyu değil, yaş kendi yaşı değil. Acaba bütün kişiliğinde kadının özgün olarak kendinden olan bulabileceğimiz nesi vardır?
Her gün sayısız kurbanlar veren bulaşıcı bir hastalık olan bu aşk vebası*
Aşk bir çingene çocuğudur, asla yasa tanımaz.
“Biz namusun üzerimize yüklettiği kıpırdanılmaz ağırlıkları altında eziliyoruz.
Her gün sokaklarda kıskançlık vahşetiyle, kocaları âşıkları tarafından bıçaklanarak cesetleri kaldırımlara serilen kadınların felaketlerini gazetelerde okumuyor musunuz? Bu sayısız vakalara karşılık hiçbir erkeğin sehpada cinayetinin cezasını çektiğini işittiniz mi?
Birtakım kurallara mecbur tutuluyoruz.
Şimdi medeniyetle vahşetin arasındayız. Her iki uç birleştiği zaman medeniyette mi çok ilerlemiş; hayvanlığa mı daha yaklaşmış olduğumuzu anlayacağız.
Demek ki hep temiz doğuyoruz, ne olursak sonradan oluyoruz.
Hey insan… Zavallı insan… Her şeyi bilmeye can atıp da hâlâ kendini bilmeyen insan, sen nesin?
Yılanı öldürmelimi. Zehrine alışmalımı!
Aman Allahım sen bizi koru. Bu saçmalıkları dinleye dinleye bir gün biz de evcek kaçırıp böyle olacağız.
…Yorulmuyor ki. Düşünmeden söylüyor…"
Hey insan… Zavallı insan… Her şeyi bilmeye can atıp da hâlâ kendini bilmeyen insan, sen nesin?
Bütün dünyayı kaplamış olan aptallığa aklın daima yenik düştüğü hakkında bir eser yazıyorum.
İnce düşünme, insanı çok şeyi yapmaktan alıkoyar.
Kadın ölümle susturuluyor. Açıklamaya gidilmeden yara toprakla örtülüyor. Bu kötülüğün binlerce örneği toplum hayatına irinlerini saçıp duruyor.
Biz her olduğumuz şeyi iklimin, muhitin, doğuşlarımızdaki soyluluk, soysuzluk tesadüflerinin tesiriyle oluyorsak zenciye niçin siyahsın, Mecnun’a niçin delisin, zekiye, abdala niçin böylesiniz diyebilecek miyiz? Fakat katile niçin öldürüyorsun, hırsıza neye çalıyorsun diyebiliyoruz.
Dünyaya gelir gelmez ters yüzüne geri çevrilen bu idam mahkûmlarının hukukunu müdafaada hangi büyük avukat sesi yükselecek?
Şimdi medeniyetle vahşetin arasındayız. Her iki uç birleştiği zaman medeniyette mi çok ilerlemiş; hayvanlığa mı daha yaklaşmış olduğumuzu anlayacağız.
Birtakım kurallara mecbur tutuluyoruz.
İnsaniyetse yenilenmek çılgınlığıyla çarpıyor.
Ne bir ilaç aldınız, ne de tek bir nasihat."
"Kanımda fazla biriken zehirleri biraz döktüm. Bu kâfidir."
"Kanımda fazla biriken zehirleri biraz döktüm. Bu kâfidir."
Aldatılan koca aldatan kadını öldürdü. Macera banal, hemen her günlük hadiselerden biri.
Hep bu ışığa doğru gidiyoruz. Fakat bu gelişmeye erinceye kadar şehit vereceğimiz kadınların sayıları mezarlıkları dolduracaktır.
Kadını sevmek o kadın üzerinde bazı haklara sahip olmak için bir sebep sayılıyorsa, kadının nefreti de ondan ayrılmayı icap ettirecek kanuni bir gerekçe sayılmalıdır.