İçeriğe geç

Kızıl Yükseliş Kitap Alıntıları – Pierce Brown

Pierce Brown kitaplarından Kızıl Yükseliş kitap alıntıları sizlerle…

Kızıl Yükseliş Kitap Alıntıları

&“&”

“Sen yaşamıyorsun bile!” diye beni tersledi. Makine gibi
zihinleri olan, makine gibi hayatlar süren makine adamlarız…"
“Taktikle sadece çatışma kazanılır. Ama savaş kazanmak için strateji gerekir,” dedim
“Ooo. Ben Azrail’im. Kurtların tanrısı. Stratejinin kralı.” Kısrak yanağımdan bir makas aldı. “Çok tatlısın.”
“Bazen Enstitü’nün bana bir şeyler öğretmek için var olduğunu unutuyorum,” dedim Kısrak’a
Altın kız başını bana doğru eğdi. “Daha fazlası için yaşamamız gerektiği gibi bir şeyler mi?”
Sözleri beni kalbimden vurdu, zamanda geri giderek başka birinin dudaklarından yankılandı. Daha fazlası için yaşamak. Güçten fazlası. İntikamdan fazlası. Bize verilenden fazlası.
“Ne diyebilirim ki? Asla sevilen biri olmadım.” Omuz silkti. “Cassius ya da senin gibi uzun boylu ve güzel doğmadım. İstediğim şeyi elde etmek için mücadele etmem gerekti. Bu da beni sevilebilir biri yapmıyor. Sadece iğrenç, küçük bir Goblin yapıyor.”
Sevro’ya kurtların onu neden izlediğini sorduğumda, “ Sürü liderlerini öldürdüm,” dedi. Beni baştan aşağı süzdü ve kurt postunun altından şeytanca bir ifadeyle sırıttı. “Merak etme, senin postun üzerime uymaz.”
“Şehitler arı gibidir. Tek güçleri ölümleriyle gelir. Kaçınız düşmanınızı öldürmek için değil de, sadece canını yakmak için kendinizi feda edersiniz?”
Dünya’nın ulusları bile birbirlerini kıskandılar. Amerika Birleşik Devletleri, bu eşitlik fikrini güçle kabul ettirmeye çalıştı. Sonunda ülkeler birleştiğinde, Amerikalılar sevilmediklerini anlayarak şaşırdılar! Kitleler kıskançtır! Bütün insanların eşit olması ne kadar da güzel bir hayal! Ama eşit değiliz!
“Toplum’un üç aşaması vardır: Vahşet, Üstünlük, Çürüme. Yüce olanlar Vahşet nedeniyle yükselir. Üstünlük’le hükmederler. Kendi Çürümeleri yüzünden çökerler.”
“Yemek sırasında tuvaletin gelirse, tutarsın. Bir Gösterişli’nin bedensel fonksiyonlarını kontrol etmesi beklenir.”
“Yani şu yapmacık Altınbaşların sıçmasına da mı izin verilmiyor? Merak ettim de, sıçarken bokları da mı altın çıkıyor?”
“Ben senin için yaşıyorum,” dedim üzgün bir tavırla.
Beni yanağımdan öptü. “O halde daha fazlası için yaşamalısın.”
Huzur içinde yaşayabilirdim. Ama düşmanlarım bana savaş getirdi.
Derinlere atıldığında yüzmezsen boğulursun’ dedi ve ince kaşlarını kaldırdı. &‘Bu yüzden yüzmeye devam et, tamam mı?"
Kelimeler sandığından daha kudretli silahlardı. Hatta şarkılar daha da güçlüydü. Zihni uyandıran kelimeler.Kalbi uyandıran melodiler.
Yeminler zincir gibidir, zincirler kırılır, yeminler bozulur.
Acınası hayvansal güdüledine teslim oldun. Bu burada cinayetten daha zor bağışlanabilir bir şeydir; umarım elli yıl sonra bu anı düşündüğünde zayıflığını anlar ve utanç duyarsın.
İnsanlar ne yapacaklarının söylenmesinden hoşlanmazlar, bunu asla unutmamalısın. Arkadaşlarına hizmetkarların gibi davranırsan seni severler ama onlara hizmetkar olduklarını söylersen seni öldürürler.
Onları yenmekle kalmamalı, onlardan daha iyi öğrenmeliydim.
Hatalarım beni öldürmedikleri sürece daha eğiticidir.
İnsanoğlunun her zaman köle olduğunu söylerler. Özgürlüğün bizi şehvetin ve açgözlülüğün kölesi yaptığını.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Neden bu kadar korkunç? Yani hayat, bütün bunlar…Neden bize bunu yaptırmaları gerekiyor? Neden bize köleleriymişiz gibi davranıyorlar.
Sohbet bir sanat biçimi veya özel bir yemek gibi düşünülmelidir. Her yiyeceğin bir sırası vardır.
Geri dönmeyecek fakat onun güzelliği, sesi, sonsuza dek yankılanacak.O kendisinin ötesinde bir şeye inanıyordu ve ölümü, ona hayatta sahip olmadığı bir güç verdi.
Ölüm söylediğin kadar boş bir şey değil.Asıl boşluk, özgürlük olmadan yaşamaktır, Darrow.Boşluk; korku, kayıp ve ölüm korkusu tarafından zincire vurulmuş halde yaşamaktır.
Kieran korkmuştu, Darrow.Zannedeceğin gibi senin için değil.Senden korkmuştu çünkü o senin yaptığını yapamazdı.Bunu aklından bile geçiremezdi.
Kim bilirdi? Çok az kişi.
Kimin umrundaydı? Daha da azının
Sabır ve itaat, genç adam.Sabır, kahramanlığın özüdür; itaat de insanlığın
Kalbim göğsümde şiddetle çarpıyordu. Çok fazla acı vardı. Biteceğini sanmıştım ama her yara iyileşmiyordu. Her günah affedilmiyordu.
Dünya fazla büyük ve soğuktu. Bense küçücüktüm.
Yine çocuk olmuştum. Yaramın etrafında büzüldüm. Ah, Tanrım, korkunçtu. Acıyı anlamıyordum. Beni tüketiyordu. Yetişkin bir adam değildim; bir çocuktum. Ölümümün daha hızlı olmasını diliyordum.
“Bence, oradaki canavar gibisin. Bir sürünün parçasısının fakat son derece hüzünlü, son derece yalnızsın.”
Ölümü bir kez bulmayı denediğinizde, artık o kadar korkmuyordunuz.
Gökyüzü. Bir zamanlar sadece bir kelimeydi.
Birçok yönetici sınıf, kendilerinin zirveye ulaşan son hükümdarlık olacağını sandı. Yumuşadılar. Şişmanladılar. O nasırları, yaraları, yara izlerini, zorlukları unuttular."
Asıl boşluk, özgürlük olmadan yaşamaktır, Darrow. Boşluk; korku, kayıp ve ölüm korkusu tarafından zincire vurulmuş halde yaşamaktır."
“Bir adamın, güce sahipken onunla ne yaptığı, gerçek değerini gösterir,”
İnsan kendisini köleleştiren aynı adaletsizlikle özgür kalamazdı.
O yeni ve umut verici bir şeydi. Derin kışıma doğan bahar gibi.
“…Bütün yaralar iyileşir. Bunlar bile”
“Bu bir yalan,” dedim. Eo’yla ilgili yaram hiç iyileşmeyecekti. O acı sonsuza dek sürecekti. “Bazı şeyler silinmez. Bazı şeyler asla düzeltilemez veya geri getirilemez.”
“Derinlere atıldığında yüzmezsen boğulursun,” dedi ve ince kaşlarını kaldırdı. “Bu yüzden yüzmeye devam et, tamam mı?”
Çalışırdım. Boyun eğerdim. Bırakın ellerimden kan yerine toprak temizleyeyim. Ben sadece ailemke yaşamak istemiştim. Yeterince mutluyduk.
Özgürlüğün bedeli çok ağırdı.
“Kendine bir bak Darrow. O zaman kötü şeyler yapmak zorunda kalan iyi bir adam olduğunu anlayacaksın.”

“İşte anlamadığım bu zaten: İyi bir adamsam, neden kötü şeyler yapmak istiyorum.”
Artık sadece bir kabuktum. Neden toprağa gömülü kalamamıştım ki?
O kelimelerin ve barışın adamıydı. Ancak inandığı kavram özgürlüktü ve kendi kanunlarımızın olmasını istiyordu. Silahı hayalleriydi. Mirası da Dansçı İsyanı oldu. Bu hareket, onunla birlikte darağacında öldü.
Siz, bizim gidemediğimiz yerlere gidiyorsunuz. Diğerleri acı çekmesin diye acı çekiyorsunuz.
Ancak Eo ideallere tutkundu; benim
tek tutkumsa sadece oydu."
Beni en güçlü olduğum için izlemiyorsunuz. En güçlümüz Pax. Beni en akıllı olduğum için izlemiyorsunuz. En akıllımız Kısrak. Beni izliyorsunuz çünkü nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz. Ve ben biliyorum."
Hiçbir şey insanları ortak acı kadar bağlamaz."
Bir adamın, güce sahipken onunla ne yaptığı, gerçek değerini gösterir."
Şimdi etrafına bak" dedim sakince. "Burada Altınlar yok. Ben bir Kızıl’ım. Sen bir Kızıl’sın. Birimiz gücü ele geçirene kadar hepimiz Kızıl’ız. O zaman haklarımız olacak. O zaman kendi kanunlarımızı yazacağız. Bütün bunların amacı bu; seni, senin yönetmediğin bir dünyada korkuya boğmak. Güvenlik ve adalet verilmez; güçlüler tarafından yaratılır."
Bir adamın, güce sahipken onunla ne yaptığı, gerçek değe­rini gösterir.
Ancak Eo ideallere tutkundu; benim tek tutkumsa sadece oydu.
 
Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. Ben zincirleri kıracak çekicim. Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum. Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez.
Hayat bize zor bir el dağıtmıştı.
“Kurtarıcısını bekleyen saf kız mı oldum yani? Hay aksi! O tiplerden nefret ederim.”
Tanrılar adalet dağıtmak için aşağı inmiyordu. Bu işi güçlü olanlara bırakıyorlardı. Bize öğrettikleri şey buydu; sadece güç kazanmaya çalışırken çekilen sıkıntıları değil, aynı zamanda güce sahip olmamanın, bir Altın olmamanın çaresizliğini öğretiyorlardı.
Her Renk bir amaca hizmet ediyordu. Her Renk, Altınları destekliyordu.
Ben halkımın umuduydum. Esaret içinde yaşayan herkesin umuduydum"
Çelik güçtür. Para güçtür. Ancak bütün dünyalarda esas güç, kelimelerdir.”
“Bir adamın, güce sahipken onunla ne yaptığı, gerçek değe­rini gösterir.”
“Savaş zamanında kanunlar sessizdir.”
“Oyunu kimse gerçekten anlamıyor çünkü kuralları kimse bilmiyor. Kimse aynı kuralları izlemiyor. Tıpkı hayatın kendisi gibi…
Şiddet, aptal­ların yöntemiydi."
İnsan kendisini köleleştiren aynı adaletsizlikle özgür kalamazdı."
“İnsanlar ne yapacaklarının söylenmesinden hoşlanmazlar, bunu asla unutma­malısın. Arkadaşlarına hizmetkârların gibi davranırsan seni severler ama onlara hizmetkâr olduklarını söylersen seni öldürürler. Hiyerarşi ve korkuya çok fazla güveniyorsun.”
“Üzücü.”
“Çoğu şey öyledir.”
Sanırım hayatta böyle anlar vardı. Yüksek bir yerden düşerken aşağıdaki zemine bakmak gibiydi. Sonun gelişini görmek, ondan kaçabileceğin, düzeltebileceğin veya durdurabileceğin anlamına gelmiyordu."
Toplumun üç aşaması vardır: Vahşet, Üstünlük, Çürüme. Yüce olanlar Vahşet nedeniyle yükselir. Üstünlük’le hükmeder. Kendi Çürümeleri yüzünden çökerler."
Ölüm söylediğin kadar kötü bir şey değil. Asıl boşluk, özgürlük olmadan yaşamaktır, Darrow. Boşluk; korku, kayıp ve ölüm korkusu tarafından zincire vurulmuş halde yaşamaktır…"
Altın liderlerimizin sözlerini hatırla. Sabır ve itaat, genç adam. Sabır, kahramanlığın özüdür; itaat de insanlığın. Büyüklerini dinle."
“Hayat, şimdiye dek kurulmuş en etkili okuldur.
“Hatalarım beni öldürmedikleri sürece daha eğiticidir.”
“Bütün; bunların amacı bu; seni, senin yönetmediğin bir dünyada korkuya boğmak. Güvenlik ve adalet verilmez; güçlüler tarafından yaratılır.”
“Bazı şeyler silinmez. Bazı şeyler asla düzeltilemez veya geri getirilemez.”
Ve şiddetli kalpler en korkunç ateşleri yaktı."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir