İçeriğe geç

Kahramanların Cep Aynası Kitap Alıntıları – Baltasar Gracian

Baltasar Gracian kitaplarından Kahramanların Cep Aynası kitap alıntıları sizlerle…

Kahramanların Cep Aynası Kitap Alıntıları

&“&”

Özlü sözler ne kadar kısa olursa verdikleri akıl o kadar derin olur. Tıpkı Epiktetos’un felsefeyi iki kelimeye indirgemesi gibi:
Devam et, elde et!
.
İtibar cam kadar kolay kırılır. Onu mütevazılıktan yapılmış bezlerle sarmalayıp kuytu köşelere saklayın.
.
.
Bazıları yalnızca kendine vakit ayırır, yalnızca kendi yararını düşünür. Bilgelerse kendileri için bir saat ayırırken, iyi seçtikleri arkadaşları için saatler ayırırlar.
.
Yalnızca bilenler insan gibi yaşar. Hayatın yarısı sohbetle geçer. Başkalarıyla paylaşılan dikkatli öğrenme, ihtiyatlılar için bir şölendir.
.
Bu dünyaya karanlık içinde,hatta kör olarak geldik.Yaşadığımızın,hatta yaşamanın ne olduğunun farkına varmadan yaşamaya başladık.Çocukken insanlar her türlü çocuksu şeyle susturulabilir,her oyuncakla ya da ıvır zıvırla yetinebilir.Mutluluk diyarlarına girmiş gibi görünür ama aslında talihin tutsağı olmuştur. Ruhunun gözleri açılıp aldatıldığını fark ettiğinde umutsuzca bir tuzağa düşmüş,yaratıldığı çamura saplanmış olarak bulur kendini. Bu çamurda ilerleyip bundan olabildiğince kaçmaktan başka ne gelir ki elimizden?
Bazı şeyler imkânsızdır. Her konuda saygınlık kazanmak da bir o kadar imkânsızdır. Bunun nedeni hırsınızın tükenmesi değil, gayretin ve hatta hayatın sona ermesidir.
İnsanlar bir şeylerin aslında nasıl olduğuna değil nasıl göründüğüne bakar. Akıllı insandan çok aptal insan vardır ve aptallar görüntüyle yetinebilir.
İtibar cam kadar kolay kırılır. Onu mütevazılıktan yapılmış bezlerle sarmalayıp kuytu köşelere saklayın.
Akrabalar da dikkatli seçilmelidir. Hayattaki yardımcılarınız da olabilirler, ama sıklıkla işe yaramaz düşmanlardır.
Altın, aptallığa özel bir parıltı katar. Gümüş kelimeleri pırıl pırıl ışıldatır. Zenginlerin anırmaları alkışlanırken fakirlerin bilge sözleri zar zor duyulur.
Açlar ekmek bulamazken karnı toklar akşam yemeğine götürülür. Hiçbir şeyi olmayan kişinin hiçbir şeyi olmayacaktır. Dünyada eşitlik yoktur.
“Bilgeler azınlıktadır. Bir şehirde dört tane bile yoktur. Dördü geçin, bir krallıkta iki tane bile yoktur! Cahiller çok fazladır, aptallarsa sonsuz sayıdadır. Bunları yanına alan kişi tüm dünyaya hükmeder.”
Bir arslan gördünüz mü hepsini görmüş olursunuz, kuzu gördünüz mü hepsinin aynı olduğunu bilirsiniz. Ama bir insan gördünüz mü yalnızca bir insan görmüş olursunuz, hatta belki onu bile görmemişsinizdir.
Hiçbir şeye, en berrak suya bile tamamen güvenmeyin. Çünkü o suyun saydamlığı her şeyi değiştirip olduğundan daha büyük gösterir. Şeklini değiştirir ya da derinliğini saklar. Her politikacının yaptığı gibi size gülümser ve mırıldanır.
Hayat veren annenin çığlıklar atarak, hayata gelen bebeğin de ağlayarak başladığı bir hayattan ne bekleyebiliriz ki?
Ah, hayat hiç başlamamalıydın. Ama madem başladın hiç bitme! Hiçbir şey senin kadar sevilmedi, hiçbir şey senin kadar kırılgan olmadı. Seni bir kez kaybeden herkes geri kazanmak için çok geç kaldı…
Hiç tutulmazsa güneşin, kaymazsa yıldızların, dikenli olmazsa gülün ne anlamı var ki?
Tabiatın bazı küçük tatsız şakaları, tatlılıkla dolu mükemmelliği taçlandırabilir. Gamze bir kusurdur ama insana güzellik katar.
Mükemmellik size ait olmalı, bunu övmekse başkalarına.
Talih kuşu yanınızda yol aldığı sürece karşıdan gelen rüzgârdan korkmayın. Hava açıkken rüzgâr esmiş ne önemi var? Yıldızlar gülümserken deniz köpürmüş, kimin umurunda?
Talih, yüce, karşı konulmaz ve esrarengiz bir kraliçedir. Bazılarına güler, bazılarının canını yakar. Hem öz anne hem de üvey annedir.
Kimse kendini en zor uğraşlarda bile yeteneksiz görmez. Kendimize duyduğumuz sevgi gözümüzü kör eder, bizi ancak zaman bu rüyadan uyandırır.
Bir şeyi çok fazla öven insan ya kendisiyle ya da karşısındakilerle dalga geçiyordur. Neden bir cüceye dev ayakkabısı verelim ki? Önce ölçmek gerek!
Ah hayat, hiç başlamamalıydın.
Ama madem başladın, hiç bitmemelisin!
Görmek bizi bilgili yapar, ama kafa yormak bilge yapar.
Bazıları adi çamurdan yaratılmıştır, bir gram bile cüreti olmayan alçak ruhları vardır.
Vücutta açlık, susuzluk, soğukluk, sıcaklık, yorgunluk, çıplaklık, acı ve hastalık; akılda aldatma, kıskançlık, alay, saygısızlık, kargaşa, üzüntü, korku, öfke ve umutsuzluk var. Tüm bunlar eninde sonunda sefil bir ölüme mahkûm edilmek için.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Tüm canlıların arasında yalnızca insan sonunu getiren hatalar yapar.
İnsan hayatını akan bir suya benzetenler ne kadar da haklıdır.
Ah, hayat hiç başlamamalıydın. Ama madem başladın hiç bitme!
Göz için güzellik, kulak için harmoni neyse akıl için de nükte odur.
Bazen kalbiniz iç çekip haykırır da karşılığında kendi yankısını bile duyamaz.
Bu kati, tanımlaması zor zarafet her hünere ruh, her mükemmelliğe hayat verir.
.
Bilgili olmak iyidir ama yeterli değildir. Akıllı da olmak gerekir. Değer verdiği şeylere değer katmak için eleştirmenin kendisi de mükemmel olmalıdır.
.
.
Bazıları göz önündeki horozlar gibi olmak ister; şarkı söyledikçe sinir bozarlar. Uyarmak, uyandırmak için bir iki feryat yeterlidir oysaki. Kimse horoza ya da kargaya istek parça yollamaz.
.
.
Her zaman nükteli konuşmak bezdirir, her zaman şaka yapmak insanı küçümseyen bir davranıştır. Her zaman filozof gibi konuşmak mutsuzluk, her zaman hicivli konuşmak hoşnutsuzluk getirir.
.
.
Benim hareketlerimin alanı cömertlik, büyük kalplerin zirvesidir. Düşmanlarımla iyi konuşup onlara iyi davranmak benim işimdir.
…Ama her zaman da küçümsemeyi kibarlığa çeviremem, çünkü iftiranın yarattığı çatlakları doldurmak imkânsızdır.
.
.
Zenginlerin anırmaları alkışlanırken fakirlerin bilge sözleri zar zor duyulur.
.
.
Pratik anatomi: Her şeyin içine bakın. Dış güzellik genelde çirkin cehaleti allayıp pullar. Hiçbir şey söylemeyip aslan postu giyerse, en sıradan hayvanlar bile en akıllıları kandırabilirler. Sessizlik aptallığın ilacıdır. Yalnızca eksik olanı saklamaz, onu bir gizeme dönüştürür.
.
.
Açlar ekmek bulamazken karnı toklar akşam yemeğine götürülür. Hiçbir şeyi olmayan kişinin hiçbir şeyi olmayacaktır. Dünyada eşitlik yoktur.
.
.
“Bilgeler azınlıktadır. Bir şehirde dört tane bile yoktur. Dördü geçin, bir krallıkta iki tane bile yoktur! Cahiller çok fazladır, aptallarsa sonsuz sayıdadır. Bunları yanına alan kişi tüm dünyaya hükmeder.”
.
.
Gördüğümüz herkes gerçekten insan değildir, çünkü büyük şehirlerimizin kıyılarında köşelerinde korkunç canavarlar vardır. İşsiz bilgeler, ihtiyatsız yaşlılar, itaatsiz gençler, arsız kadınlar, merhametsiz zenginler, tevazu göstermeyen fakirler, asaletten yoksun lordlar, kanuna saygı duymayanlar, insanlıktan haberi olmayan insanlar, esastan mahrum kişiler, ödüllendirilmeyen marifetler.
.
.
Hiçbir şeye, en berrak suya bile tamamen güvenmeyin. Çünkü o suyun saydamlığı her şeyi değiştirip olduğundan daha büyük gösterir. Şeklini değiştirir ya da derinliğini saklar. Her politikacının yaptığı gibi size gülümser ve mırıldanır.
.
.
Hayat veren annenin çığlıklar atarak, hayata gelen bebeğin de ağlayarak başladığı bir hayattan ne bekleyebiliriz ki?
.
.
Antik Yunanlar Delfi duvarlarına altın harflerle, bilgelerin ruhuna da saygıdeğer karakterlerle şunu yazmışlar: “Kendinizi bilin!”
Tüm canlılar arasında yalnızca insan sonunu getiren hatalar yapar. Yalnızca insan günah işler, özgür iradesinin asaletiyle doğru yoldan çıkar. İşe kendini bilmeden başlayan insan, asla hiçbir şeyi iyi bilemez.
.
.
Nükteyi algılarsanız bir kartal olursunuz, yaratırsanız melek.
.
.
… gerçeğin canavarlarıdırlar.
.
.
Özlü sözler ne kadar kısa olursa verdikleri akıl o kadar derin olur. Tıpkı Epiktetos’un felsefeyi iki kelimeye indirgemesi gibi:
Devam et, elde et!
.
Bayağı cehalet ya da herhangi bir tür kayırma tarafından yönetilmeyen yargı özgürlüğü nasıl da değerlidir.
.
Çok bilmenin dört yolu vardır: Uzun yaşayın. Çok yer gezin. Güzel kitaplar okuyun (en kolayıdır). Bilge arkadaşlarınızla sohbet edin (en eğlencelisidir).
.
.
Bazı insanlarda doğuştan gelen bir liderlik hissi parlar. Bu gizli egemenlik kaynağı talimata ya da ikna sanatına gerek kalmadan insanlar üzerinde bir itaat ışıltısı yaratır.
.
.
Güzelliğin tini olan zarafet aynı zamanda ihtiyatın ruhudur. İnceliğin ruhu olduğu için de ihtişamın can damarıdır.
.
.
Macaristan’ın Zümrüdüankası Corvinus*, bir kahramanın ihtişamının iki şeye bağlı olduğunu söylerdi: İyi işler yapmak ve yazarlara cömert davranmak. Çünkü sonsuzluk, altından harflerde gizlidir.

*Matthias Corvinus (1443-1490) Macaristan Kralı ve sanatın büyük koruyucularından.
.

.
En iyi iltica şerefli bir emekliliktir. Hoş bir geri adım cesur bir saldırı kadar şanlıdır.
.
.
Talih, yüce, karşı konulamaz ve esrarengiz bir kraliçedir. Bazılarına güler, bazılarının canını yakar. Hem öz anne hem de üvey annedir. Duygularıyla değil mantığıyla, her zaman bir sır perdesi ardında hareket eder.
.
.
Ah, keşke yüzümüz için olduğu gibi anlayışımız için de aynalar olsa! Anlayış kendi kendinin aynasıdır ama kolaylıkla çarpıtılabilir ve karartılabilir. Kendi kendimizin yargıcı olduğumuzda hemen anlaşmanın şartlarındaki boşlukları buluyor, duygularımızdan rüşvet alıyoruz.
.
Gerçek mutluluk her şeyi elde etmekten değil hiçbir şey arzu etmemekten geçer.
Ben gözümü açtığımda, görecek hiçbir şey kalmamıştı. Her zaman böyle olur.
Ah, keşke yüzümüz için olduğu gibi anlayışımız için de aynalar olsa! Anlayış kendi kendinin aynasıdır ama kolaylıkla çarpıtılabilir ve karartılabilir. Kendi kendimizin yargıcı olduğumuzda hemen anlaşmanın şartlarındaki boşlukları buluyor, duygularımızdan rüşvet alıyoruz.
.
Birçok vasat nitelik bir araya gelse bile yüceliğe tek bir kırat ekleyemez, ama üstünlük sağlamak için saygınlık tek başına yeterli olur.
.
.
Görkemli bir zekânın sahibi asla düşük zevkler beslemez.
.
.
Gönlün yüceliği, eksik olan diğer her şeyin yerine geçer. Zorluklarla ilk karşılaşan da ilk zaferi kazanan da hep yüce gönüller olur.
.
.
Büyük bir amaç arkasında büyük etkiler, kocaman kalpler de arkasında olağanüstü işler bırakır. Dev kalpli birinin evlatları da devasadır. Bu kalp kendi boyutunda işlerle uğraşır, birinci derecede önemli konuları ele alır.
.
.
Muhakeme ihtiyatın tahtıdır, zekâysa nüktenin gök kubbesi. Hangisinin hangi oranda tercih edileceği en iyi kişisel zevkin yargıç olduğu bir mahkemede tartışılabilir. Ben, “Oğlum, Tanrı iyi olanı anlamanı sağlasın,” diye dua eden kadına
katılıyorum.
.
.
Başkalarının iradesine nüfuz etmek üstün bir yeteneğin göstergesidir. İnsanın kendi iradesini nasıl saklayacağını bilmesi de onu üstün kılar.
.
.
Ben öz yazıyorum ki siz çok şey anlayın. Kelimelerim kısa çünkü konu uzun. Sizi alıkoymayayım; böyle devam edin.
.
İnsanlar başkalarına baktığında yalnızca onların iyi şansını, kendine baktığında ise yalnızca kendi talihsizliklerini görüyor. (…) Tek şans bilgelik, tek talihsizlik de aptallıktır.
İyiliğin ne olduğunu bilmek için kötülüğü de bilmek gerekir. Mutluluğu bilmek için de tersini bilmek gerekir.
Yalnızca aç biri yemeğinin, susuz biri suyun, yorgun biri din­lenmenin tadını çıkarabilir. Uzun bir barış döneminin en çok kıymetini bilenler savaşın sefaletini yaşamış olanlardır. En iyi zengin olma yolunu önceden fakir olan bilir. Özgürlüğün en çok tadını çıkaran en çok hapse girendir. Gemisi batan kişi limanı, sürgün edilen kimse ülkesini, mutsuz olan mutluluğu en iyi bilendir. Çoğu insan iyi özelliklerinin tadını çıkaramaz çünkü kötüleri henüz görmemiştir. Bu yüzden de ben derim ki mutlu olan kişi önceden mutsuz olandır.
Mutluluğun mutsuz ettiği insanlar vardır. (…) Gerçek mutluluk her şeyi elde etmekten değil hiçbir şey arzu etmemekten geçer.
Aptal gibi görünenlerin hepsi, görünmeyenlerin de yarısı aptaldır.
Bizim dünyamızda ne veriliyorsa hep en çok şeye sahip olanlara verilir; onlar dışında kimse bir şey alamaz. Çoğu kişi fakir olduğu için varlığı elinden alınmış ve bu varlıkların sırf zengin oldukları için başkalarına verildiğini görmüştür. Zenginlere miras kalır, fakirlerinse kimseyle hiçbir bağlantısı yoktur. Açlar ekmek bulamazken karnı toklar akşam yemeğine götürülür. Hiçbir şeyi olmayan kişinin hiçbir şeyi olmayacaktır. Dünyada eşitlik yoktur.
Cahiller çok fazladır, aptallarsa sonsuz sayıdadır. Bunları yanına alan kişi dünyaya hükmeder.
İnsanlar tuhaf bir şekilde yasak olana meylederler. Bir şeyi yasakla insanlar onu elde etmek için ölür. İnsanların bir şeyi araması için onu ellerinden alman yeterli. En büyük çirkinlik yasaklandığında en büyük güzellikten daha çok arzulanır. Mütevazilik yasak olsa afrodit Kıbrıs’ı terk edip rahibelerin arasına katılırdı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir