Elias Canetti kitaplarından Ölüm Üzerine kitap alıntıları sizlerle…
Ölüm Üzerine Kitap Alıntıları
&“&”
EĞER GÜNÜN BİRİNDE OLACAKSA-eminim ki olacak-kesinlikle olacaksa. o zaman elimde sarı kurşunkalemle ölüme karşı yazdığım tehditkar bir sözcüğün başında ölmek isterim.
Değerini ve beklentilerini her zaman hissettiğimiz bir dünyaya sırtımızı dönmek imkansızdır.
Platon, ölümü en iyi öğüt verici sayar…
Romantiklerin ölüm sevdası beni tiksindiriyor. Sanki kendi ölümleri özel bir şeymiş gibi davranıyorlar.
Daha fazlasını isteyişim azdan vazgeçmem demek değildir.
Saldırabilmek için insanın biraz umuda ihtiyacı var. Başkalarının da kendini savunacağı umuduna.
Ölmek zorunda olduğuma hala inanmıyorum, ama bunu biliyorum.
Ancak asla öldürmemiş ve ölümü arzu etmemiş kimse, insan olabilir.
Öyle çok özlüyorum ki bana ve bu çağın bütün düşünenlerine
damgasını vuran şeylerden kurtulmayı ve ölümü sanki geçen
yüzyılın insanıymışım gibi yansız değerlendirmeyi!
damgasını vuran şeylerden kurtulmayı ve ölümü sanki geçen
yüzyılın insanıymışım gibi yansız değerlendirmeyi!
Bir tek harf yazan el, öldüren elden daha büyüktür; ve bir ölüme katkıda bulunan parmak, bükülmeye zaman bulamadan kurumalı!
Kahramanların, ölümü yok etmekteki çaresizliği.
Insanları yalnızca en büyük felaketlerinde kendimiz gibi hissettiğimiz doğru mu?
İnsanların en çok ortak oldukları şey, felaket mi?
İnsanların en çok ortak oldukları şey, felaket mi?
Geceterin tek ışığı, şehirde yanan cesetlerin alevleri.
Hala niçin hayatta olduğumu düşündüğüm sürece zayıflık hissetmiyorum. Bunu düşünmedim mi zayıflık hissediyorum.
Ölüm her biçimde mevcuttu: Tehdit olarak, kurtarma olarak, olay ve yakarış olarak, yıllar boyunca durmadan değişen suç olarak.
Kendi ölümüyle tehdit etmek; insanlar arasında en önemli yaşama
araçlarından biri.
araçlarından biri.
… insanın kendine yönelttiği ve
günün birinde gerçekleşmemiş hiçbir ihanet yoktur…
günün birinde gerçekleşmemiş hiçbir ihanet yoktur…
Ama asıl gerçek şu ki, ben yalnızca burada, masamın başında, ağaçların yirmi yıldan beri beni heyecanlandıran yapraklarının karşısında ben olabiliyorum
… başkaları onu anlamasın diye herkesi anlamak zorunda olan bir
insan.
insan.
Eti öyle seviyor ki, ölünce yırtıcı kuşlarca parçalanmak istiyor.
İnsan, ölümle yitirdiğini tanır, tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır.
Yalnızca, ölümü bilen ruhlarla dost olabilirim. Ölüm hakkında ağızlarını açmamayı başarırlarsa beni mutlu ederler: Çünkü ben
bunu başaramıyorum.
bunu başaramıyorum.
Ölüler için yapılan ağıt, hayata döndürmeye yöneliktir, ağıtın amacı budur. Ağıt, gerçekleşene kadar uzamalıdır. Ama vaktinden önce kesilir: Yeterince tutku yoktur.
Her yıl, bir öncekinden bir gün daha uzun olmalıydı: Hiçbir şeyin
olmadığı, kimsenin ölmediği bir yeni gün.
olmadığı, kimsenin ölmediği bir yeni gün.
Öleceğimizi bildiğimiz için kötü olmak zorundayız. Ne zaman öleceğimizi bilsek daha da kötü olurduk.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Çevremde gittikçe daha az insan bulundurmalıyım ki, kayıplanyla
acı çekmeyeyim.
acı çekmeyeyim.
Hayatta kalmam için beni hiç kimse zorlamıyor. Bu nedenle onu böylesine seviyorum.
O zaman kim öldürmek ister, kim öldürmeye meraklı olur,
hiçbir şey öldürülemez olsa?
hiçbir şey öldürülemez olsa?
Ölümü ciddi olarak istiyorum, ölümü korkunç istiyorum, ve hiçbir şeyden korkulmayacağı yerde onu en korkunç istiyorum.
İnsanlar artık ölmediği zaman acaba kaç kişi için yaşamak zahmete değer olacak?
Kültürün en saf ifadesi,
alet, ziynet, yiyecek, resim, heykeller, dualar, her şeyin boş yere
etrafta durduğu ve ölünün hayatta olmadığı bir Mısar mezarıdır.
alet, ziynet, yiyecek, resim, heykeller, dualar, her şeyin boş yere
etrafta durduğu ve ölünün hayatta olmadığı bir Mısar mezarıdır.
Çok kolay ölünüyor. Aslında çok daha güç ölmeliydi insan.
İngiltere &‘de herkes savaşa karşıymış ve burada asla bir daha savaş olmayacakmış.
İçimde o,hep ölümünden dolayı daha fazlaydı.
İnsan,ölümle yitirdiğini tanır,tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır.
Her yıl,bir öncekinden bir gün daha uzun olmalıydı:Hiçbir şeyin olmadığı,kimsenin ölmediği bir yeni gün.
Hangi acı hiçlikten daha iyi olamazdı?
Ölüm,ölüm,ötesi yok işte!
Çevremde gittikçe daha az insan bulundurmalıyım ki,kayıplarıyla acı çekmeyeyim.
Bütün cümlelerin en korkunç olanı: Biri &‘vaktinde’ öldü"dür.
Çevremde gittikçe daha az insan bulundurmalıyım ki, kayıplarıyla acı çekmeyeyim.
Yoluna ölüler saçıldı, çiçekler gibi
Romantiklerin ölüm sevdası beni tiksindiriyor.
Bir kişi bile ebediyen yaşayacak kadar değerli mi?
Daha fazlasını isteyişim azdan vazgeçmem demek değildir
hayatımın son anına kadar kitap satın alacağım, özellikle de onları artık asla okumayacağımdan emin olduğumda.
Ve ölüm olmasaydı eğer, kaybetmenin acısını ne karşılardı? Ölümü haklı kılan tek şey bu mu? Yani bizim bu en büyük acıya ihtiyacımız olduğu, o olmasa insan olmaya değmediğimiz mi?
Daha çok sevmek mümkün olsa? Bir ölüyü daha çok sevgiyle hayata döndürmek? Şimdiye kadar hiç kimse yeterince sevmedi mi?
Ya da Yaradılış kadar büyük bir yalan yeter miydi?
Ya da Yaradılış kadar büyük bir yalan yeter miydi?
Gerçekten nefret ettiğim yerde hiçbir ölüm benim nefretimi gidermemiştir. Belki bu da ölümü kabullenmemenin bir şeklidir.
Ölüm, sahip olduklarımızın en iyisidir.
Ölülerin ruhları başkalarındadır, geride kalanlarda ve orada yavaş yavaş tamamiyle ölürler.
Ölüleri düşünmek, yeniden canlandırma denemeleridir. – İnsanları hayatta tutmaktansa onları yeniden canlandınnak daha çok işimize gelir. Yeniden canlandırma tutkusu, her inancın çekirdeğidir. Ölülerden artık korkulmadığından bu yana onlara karşı bir tek sonsuz suçluluk duygusu hissedilir: Onları geri getirmeyi başaramamanın suçluluğu. Bütün en canlı ve en mutlu olduğumuz günlerde en büyük suç budur.
O kadının ölümünün beni kıskançlıktan kurtarması mümkün olabilir miydi? Ben, sevdiğim insanlara karşı daha hoşgörülü oldum.
Ona daha az bekçilik ediyorum, onlara daha çok özgürlük tanıyorum
Ona daha az bekçilik ediyorum, onlara daha çok özgürlük tanıyorum
Aksi halde hiçbir şey kalmadığından yalnızca bu kalıyor insana.
Çevremde gittikçe daha az insan bulundurmalıyım ki, kayıplarıyla acı çekmeyeyim.
her insanın ölümünden kendi ölümlerimizden olduğu gibi nefret etmeli, bir kez olsun herkesle barış yapmalı, ama ölümle asla.
Ölüler yargılarla, yaşayanlar sevgiyle beslenir.
İnsan en önemli olanı söylemeye cesaret etmeden, kırk ya da elli yıl boyunca iç dünyasında taşır. Sırf bunun için tahmin bile edilemez, erken yaşta ölenlerle nelerin kaybolup gittiği.
En iyi nedenlerle de olsa, ölümün acıların tümünü artırdığını bildiği sürece kim kalkıp da ölümü düşünmeye cesaret edebilir? Hep susulmuş olsa, en azından ölünebilirdi: Ama insan işitilsin istiyor…
…başkaları onu anlamasın diye herkesi anlamak zorunda olan bir insan.
Ölüleri ziyaret etmek, onları yerlerine yerleştirmek gerekir; aksi halde korkunç bir hızla kaybolurlar.
Senin için, asıl senin için ölmüş olanlar tamamen ölü mü?
Ölülerin ruhları bedenden uzaklaşırken bir rüzgar estirirler. Bu rüzgar, intihar edende özellikle güçlüdür. Ani bir rüzgar çıktığında, herhalde ormanda biri kendini astı, denir.
Zamana ayak uydurmaktan daha korkunç ne olabilir?
İnsan her şeyi yenebilir, ölüm hariç! Sanki yenilmesi gereken başka bir şey varmış gibi.
Bir hayattan geriye hiçbir şey kalmasa daha mı doğru olurdu? Ölüm demek, insanın kendisini tanıyan her şeyde sönmesi demek olsa?
İnsanların en çok ortak oldukları şey, felaket mi?
Hayatım boyunca ne olmaya çalıştıysam oyum.
İnsan uyur." dedi çocuğa "Ama bir daha uyanmaz." " Ben hep uyanırım." dedi çocuk neşeyle.
Sen Kafka’dan daha az inanmaya değer birisin, çünkü bu kadar zamandır yaşıyorsun.
Gözlerinde taşıdığın ölülerin hayalleri ne olur? Onları nasıl arkanda bırakırsın?
Ölüm, sahip olduklarımızın en iyisidir."
Nefes alan diyor ki: Daha soluyacak çok şeyim var.