İçeriğe geç

The Whole – Brain Child Kitap Alıntıları – Daniel J. Siegel

Daniel J. Siegel kitaplarından The Whole – Brain Child kitap alıntıları sizlerle…

The Whole – Brain Child Kitap Alıntıları

&“&”

Çocukların duygularını anlamayı öğrenmeleri büyük bir önem taşımaktadır. Ama duyguların oldukları gibi tanınması, yani onların geçici ve değişken olduğunun da kabul edilmesi gerekir. Bunlar ruh halleridir, karakter özellikleri değil. Hava koşulları gibidirler. Yağmur gerçektir, o nedenle sağanak halinde yağan yağmurun altında durup da yağmurun yağmadığını farzetmek aptalca bir iş olur. Ama güneşin yeniden tekrar görülmeyeceğini düşünmek de aynı derecede aptalcadır.
Çocuklarımızın beyin entegrasyonunu sağlamanın en iyi yollarından biri de,kendi beynimizi daha iyi entegre etmemizdir.
Beynimiz yaşadığımız bir olayın ne anlama geldiğini anlamak için bunu başarana kadar çabalamaya devam eder.Ebeveynler olarak biz bu sürece hikaye anlatma yöntemini kullanarak yardımcı olabiliriz.
Her birimiz kendi kişisel ben" imizi başkalarınınkiyle birleştirip bir "biz" olmak üzere yaratılmışızdır.
Entegrasyon dediğimiz olay,iyi işleyen bir bütün elde etmek için farklı ögelerin birbirine bağlanmasıdır.
Kendi deneyimleri hakkında konuşan ebeveynleri olan çocuklar, o tür deneyimlerle daha kolay bağ kurabilmektedir. Kendi duyguları hakkında konuşan ebeveynlerin çocukları duygusal zekalarını geliştirebilmekte, hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını daha dolu dolu anlayabilmektedir.
Yıkılmadan ayakta kalmak için uğraş verdiğiniz o anlar aslında çocuklarınızın başarılı olmasına yardımcı olacak olan büyük fırsatlardır.
Hayatın ilk yıllarında yaşananlar kader değildir. Geçmişinizi anlayarak, nesilden nesile geçme tehlikesi arz eden, acı ve güvensiz bağlarla dolu bir mirastan kendinizi kurtarabilir ve çocuklarınız için sevgi ve şefkat dolu bir gelecek bağışlamış olursunuz."
ben" mutluluğu ve hayatın anlamını, "biz" ile birleştiği ve ona ait olduğu vakit keşfetmektedir.
Bir insanın özü ve içinde yaşadığı toplum temel olarak birbiriyle ilişkilidir, çünkü her bir beyin diğerleriyle etkileşim içindeyken sürekli bir oluşum halindedir.
Hislerin gelip geçici olduğunun farkına varın , korku ve hayal kırıklığı ve yalnızlık geçici durumlardır , kalıcı değildir
Baska birinin aklını görmek ve olan bitene onlar gibi bakmaya calısmak anlamına da gelir
“Disiplin” altına almanın aslında “cezalandırmak” değil “öğretmek” olduğunu hepimiz sıklıkla unuturuz.
İlişkilerin önemli bir bölümü söylenmeyen şeylere de kulak vermektir .
Hayatımızda bizim için önemli olan biriyle yaptığımız güçlü bir sohbetten veya görüşmeden sonra farklı bir beyne sahip oluruz .
İçimdeki Birleşik Devletler…
İyi işleyen “biz”in bir parçası olmak için bir insanın bireysel bir “ben” olarak kalabilmesi gerekir .
Beynimizin sağ tarafı bizim duygularımızı ve otobiyografik anılarımızı işlemden geçirir ama bu duyguların ve anıların ne anlama geldiğine anlam veren beynimizin sol tarafıdır .
Beyin sosyal bir organdır"
Çocuğunuz ne yapmak istiyorsa onu yapın ve sadece oynayın. Onu gıdıklayın, onunla birlikte gülün, onu sevin. Bir şeyleri üst üste koyun, onları devrin. Direklere, tavalara vurun, parka gidin, top yuvarlayın. Çocuğunuzla birlikte odaklandığınız ve uyum sağladığınız her bir etkileşim, onun zihninde sevilmekle ve iyi ilişkiler kurmakla ilgili olumlu beklentiler yaratır.
Kendisini kontrol edebilen empati duygusunun ve kendisini anlamanın ne olduğunu bilen çocuklar, güçlü ve etkin bir ahlak duygusu geliştirirler ve sadece neyin doğru neyin yanlış olduğunu değil, kendi kişisel ihtiyaçlarının ötesinde nelerin çoğunluğun iyiliği için olduğunu kavrayabilirler.
Bırakın duygu bulutları geçip gitsin: Çocuğunuza hislerin gelip geçici olduğunu öğretin. Korku, hayal kırıklığı ve yalnızlık geçici durumlardır, kalıcı özellikler değildir.
Hiç hata yapmamak gibi bir sorumluluk altında olmadığınız gibi, çocuğunuzun karşısına çıkabilecek tüm engelleri ortadan kaldırmak zorunda da değilsiniz. Tam tersine sizin göreviniz çocuklarınızın yanında olmak ve hayatın iniş çıkışlarında onlarla aranızda bir bağ kurmaktır.
Gözünün önünde açılan tarih sayfalarının pasif bir yazmanı olmaktan vazgeçip, hayat hikayenizin etkin yazarı konumuna geçtiğiniz vakit, kendinize sevdiğiniz türden bir hayat yaratmaya başlamışsınız demektir.
Hayatın ilk yıllarında yaşananlar kader değildir. Geçmişinizi anlayarak, nesilden nesile geçme tehlikesi arz eden, acı ve güvensiz bağlarla dolu bir mirastan kendinizi kurtarabilirsiniz ve çocuklarınız için sevgi ve şefkat dolu bir gelecek bağışlamış olursunuz.
Çocuklarımızla olan ilişkilerimizi ve çocuklarımızın gelecekteki başarısını en fazla etkileyen şeyler, kendi ebeveynlerimizle ne ölçüde anlamlı ilişkiler yaşadığımız ve çocuklarımıza karşı ne kadar duyarlı olduğumuzdur.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Disiplin altına almanın aslında cezalandırmak değil, öğretmek olduğunu hepimiz sıklıkla unuturuz. Disiplin etmek istediğimiz kişi davranışlarının sonucunu ceza olarak gören bir kişi değil, bir öğrencidir.
İyi işleyen bir “biz”in bir parçası olmak için bir insanın bireysel bir “ben” olarak kalabilmesi gerekir.
…tedirgin ve stresli olduğunuz vakitlerde çocuklarınızın da aynen sizin gibi olduğunuzu hiç fark etmediniz mi? Bilim insanları bu duruma “duygu bulaşması” der. Mutluluktan tutun, üzüntüye ve korkuya kadar, başkalarının iç durumları bizim ruh halimizi doğrudan etki yapar. Biz başka insanların duygularını kendi iç dünyamıza bir sünger gibi çekeriz.
Beyin ilişkiler yaşamak üzere yaratılmış sosyal bir organdır.
…duyguların oldukları gibi tanınması yani onların geçici ve değişken olduğunun da kabul edilmesi gerekir. Bunlar ruh halleridir, karakter özellikleri değil. Hava koşulları gibidirler. Yağmur gerçektir, o nedenle sağanak halinde yağan yağmurun altında durup da yağmurun yağmadığını farz etmek aptalca bir iş olur. Ama güneşin yeniden tekrar görünmeyeceğini düşünmek de aynı derecede aptalcadır.
Başkaları ve kendi anne ve babamız tarafından dışlanmış, terk edilmiş ve bastırılmış olmanın yarattığı duygular, çocuklarımızla etkileşim içinde olduğumuz vakitler olgun, sevecen ve saygılı olmamızı engeller.
Bir anıyı kodladığınız anki ruh haliniz ile o anı hatırladığınız anki ruh haliniz anının kendisini etkiler ve değiştirir. Yani söylediğiniz hikaye tarih olmaktan çok, tarihsel bir kurmacadır.
…kendimizi kontrolden çıkmış gibi hissettiğimiz anlarda hikayeler bize bu şekilde güç verir. Korku ve acı verici deneyimlerimizi sözcüklerle ifade ettiğimiz yani onlarla hesaplaştığımız vakit bu deneyimler daha az korkutucu ve daha az acı verici olurlar. Aynı şekilde çocuklarımıza da acılarına ve korkularını bir ad vermelerini söylediğimiz vakit bu acı ve korkuları yatıştırmaları için onlara yardım etmiş oluruz.
Bilim insanları empati kurma olayının köklerinin, ayna nöronları adı verilen karmaşık bir sistemle bağlantılı olduğunu giderek daha çok düşünmeye başlamışlardır. Çocuğunuza başkalarının duygularını dikkate alması ve üst beynini kullanması için ne kadar çok fırsat tanırsanız, onun o kadar şefkatli olmasını sağlarsınız.
“Çocuğunuzun beyni izole edilmiş, bir boşluk içinde işlev gören ve ‘tek bir kafatası’ içinde hapsolmuş bir organ değildir.” diyerek beynin pek çok ayrıntısını anlatıyor kitap. Yazarlarının alanında oldukça uzman kişiler olması anlatılan konunun bütünlüğünü bize hissettiriyor. Hatta bahsedilen stratejiler bir anlamda kuram niteliği taşıyor bile diyebiliriz. Piaget’in bilişsel gelişim kuramı gibi meşhur bir anlatımı bu tür bilimsel ve güncel açıklamalarla değerlendirmek benim en sevdiğim kısım oldu. Aynı zamanda “Yaşamın Başlangıcı” belgeseliyle paralel izlemek verimliydi.
Kitap bizlere pek çok bilgi aktarıyor fakat bunu sıkmadan yapıyor, üstelik ebeveynlerin tam da istediği hap bilgi şeklinde de sunuyor nihayetinde. Örnekler tutarlı olunca okuduğunuzu içsel olarak kolayca kabul etmenize yardım ediyor. Kitabın isminde çocuk geçiyor olmasına rağmen anlatılanlar elbette ki yetişkine de hitap ediyor, çünkü temelde beyni anlatıyor. Okuduktan sonra beyniniz aynı şekilde düşünmeyecek artık diyebilirim.
Mutluluktan tutun, üzüntüye ve korkuya kadar, başkalarının iç durumları bizim ruh halimize doğrudan etki yapar. Biz başka insanların duygularını kendi iç dünyamıza bir sünger gibi çekeriz.
Beyniniz birden çok kişiliği olan bir insan gibidir; bazen rasyoneldir, bazen irrasyonel; bazen reflektiftir (yansıtıcı), bazen de reaktif (tepkisel).
O yüzden hepimizin farklı zamanlarda farklı insanlar gibi görünmemize şaşmamak gerekir.
Bir olayı başka birinin bakış açısından görmek kolay bir iş olmayabilir. Biz kendi gördüğümüzü bilir ve genellikle de görmek istedigimizi görürüz . Ama olaylara başkalarinin bakış açısından bakmak için akıl gözümüzü ne kadar çok kullanırsak çatışmalarida sağlıklı bir şekilde çözümleme konusunda daha çok şansımız olur.
Çocukların, özellikle de güçlü duygular yaşadıkları vakit genellikle ihtiyaçları olan şey, birinin neler olup bittiğini anlamalarına, yani olayları sıraya koyup, bu büyük ve korkutucu sağ beyin duygularının adını koymak için sol beyinlerini kullanmalarına yardımcı olmasıdır."
Beynin olgunlaşma hızı genellikle miras aldığımız genlere bağlıdır. Ama entegrasyon düzeyi, tamamen anne baba olarak çocuğumuzu her gün ne şekilde etkilediğimizle bağlantılıdır."
… anıları geri getirmek, anıyla bağlantılı olan olayın kodlandığı zaman yaratılana benzeyen ama onunla birebir aynı olmayan bir nöral kümeyi aktive eder. Yani, anılar hiç yanlış yapmadığınızı sandığınız vakitlerde bile bazen az, bazen de çok miktarda çarpıtılır.
Üst beynin öfke nöbetini tanıyan bir ebeveynin yapabileceği tek bir şey vardır: Bir teröristle asla pazarlık etmemek. Bir üst beyin öfke nöbetine kesin sınırlar çizmek ve uygun olan ve olmayan davranışları net bir şekilde tanımlamak gerekir.
Beyniniz birden çok kişiliği olan bir insan gibidir; bazen rasyoneldir, bazen irrasyonel; bazen reflektiftir (yansıtıcı), bazen de reaktif (tepkisel). O yüzden hepimizin farklı zamanlarda farklı insanlar gibi görünmemize şaşmamak gerekir.
Çocuklar geliştikçe, beyinleri de ebeveynlerinin beyinlerinin aynası" halini alır.
Çocuklar geliştikçe, beyinleri de ebeveynlerinin beyinlerinin aynası" halini alır. … Bu da çocuklarınıza verebileceğiniz en cömert hediyenin kendi beyninizi entegre etmek ve eğitmek olduğu anlamına gelir.
Hayat hikayeniz üzerinde çalışmaya başlamak için asla çok geç değildir ve bunu yaptığınız vakit çocuklarınızın da sizin ektiklerinizi biçeceklerini unutmayın."
Ebeveynler farkındalıklarını geliştirdikçe ve duygusal anlamda daha sağlıklı oldukça, çocukları da bunun semeresini toplarlar ve daha sağlıklı olmaya doğru ilerlerler. Bu da çocuklarınıza verebileceğiniz en cömert hediyenin kendi beyninizi entegre etmek ve eğitmek olduğu anlamına gelir."
Ebeveynler farkındalıklarını geliştirdikçe ve duygusal anlamda daha sağlıklı oldukça, çocukları da bunun semeresini toplarlar ve daha sağlıklı olmaya doğru ilerlerler. Bu da, çocuklarınıza verebileceğiniz en cömert hediyenin kendi beyninizi entegre etmek ve eğitmek olduğu anlamına gelir.
Bir çocuğun üst ve alt beynini dengeli olarak çalıştırması için en güçlü yöntemlerden biri, onun bedenini hareket ettirmesini sağlamaktır.
Başka birinin duyduğu acıyı hissedememe, öğrenme güçlüğü çekmek gibi zihinsel bir sorundur.
Her zaman gün ışığı olsun, her zaman iyi günler olsun, Annem her zaman olsun.
Örtük anıların açık anılar haline dönüşmesi, bellek entegrasyonunun gerçek gücünün sezgi,anlayış ve hatta şifa getirmeni sağlamıştır.
Araştırmalar, örneğin hareket ederek veya gevşemeye geçerek fiziksel durumumuzda bir değişiklik yaptığımız vakit, duygusal durumumuzun da değiştiğini göstermektedir.
Bilim insanları empati kurma olayının köklerinin,ayna nöronları adı verilen karmaşık bir sistemle bağlantılı olduğunu giderek daha çok düşünmeye başlamışlardır.Çocuğunuza başkalarının duygularını dikkate alması ve üst beynini kullanması için ne kadar çok fırsat tanırsanız, onun o kadar şefkatli olmasını sağlarsınız.
Deneyimli ebeveynler ve çocuk terapistleri size çocuklarla yapılan en iyi sohbetin, çocuğun başka bir işle meşgul olduğu zaman olduğunu söyleyeceklerdir.
Ama Bütün-Beyin yaklaşımı bize ,yanlış davranışları ve bunların yarattığı sonuçları çocuk sakinleştikten sonra yapmanın genellikle daha iyi sonuç verdiğini gösterir,çünkü çocuğun bir duygu seline kapılmış olduğu anlar dersini öğrenmesi için en iyi anlar değildir.
Beynin olgunlaşma hızı genellikle miras aldığımız genlere bağlıdır.Ama entegrasyon düzeyi,tamamen anne baba olarak çocuğumuzu her gün ne şekilde etkilediğimizle bağlantılıdır.
“Çocuklar geliştikçe, beyinleri de ebeveynlerinin beyinlerinin ‘aynası’ halini alır.Diğer bir deyişle, ebeveynin kendi gelişmesi ve olgunlaşması veya bunlardan yoksun olması, çocuğunun da beynini etkiler. Ebeveynlerin farkındalıkları geliştikçe ve duygusal anlamda daha sağlıklı oldukça, çocukları da bunun semeresini toplarlar ve daha sağlıklı olmaya doğru ilerlerler. Bu da, çocuklarınıza verebileceğiniz en cömert hediyenin kendi beyninizi entegre etmek ve eğitmek olduğu anlamına gelir.”
Bizler hayatımız boyunca beynimizin şu anda çalıştığı tarzın esiri olarak kalmak zorunda değiliz ve yeni şebekelerin oluşmasıyla daha mutlu ve daha sağlıklı olabiliriz.Bu ayrıca sadece çocukluk ve ergenlik dönemi için değil , hayatın tüm evreleri için geçerli olan bir durumdur."
Şimdiki anımız ve geleceğimiz kesinlikle geçmişimiz tarafından şekillendirilmektedir.
Anılar bizim şimdiki algılarımıza şekil verir ve bundan sonra ne olacağı konusunda bir beklenti içine girmemize neden olur. Şimdiki anımız ve geleceğimiz kesinlikle geçmişimiz tarafından şekillendirilmektedir.
Hiçbirimiz tek kafatası aklıyla iş görmediğimiz için, tüm zihinsel hayatımız içsel nöral dünyamızdan ve diğer insanlardan aldığımız dış sinyallerden oluşur . Her birimiz kendi kişisel “ben”imizi başkalarınkiyle birleştirip bir “biz” olmak üzere yaratılmışızdır.
Beyniniz birden çok kişiliği olan bir insan gibidir; bazen rasyoneldir, bazen irrasyonel; bazen reflektiftir ( yansıtıcı ), bazen de reaktif ( tepkisel ). O yüzden, hepimizin farklı zamanlarda farklı insanlar gibi görünmemize şaşmamak gerekir.
Çocuklar geliştikçe, beyinleri de ebeveynlerinin beyinlerinin aynası" halini alır. Diğer bir deyişle, ebeveynin kendi gelişmesi ve olgunlaşması veya bunlardan yoksun olması, çocuğunun da beynini etkiler.
Çocuklarımız yere düşeceklerdir. duygusal olarak incinecek,öfkelenecek,korkacak ve üzüleceklerdir. Aslında onları olgunlaştıran ve onlara hayatı öğreten şeyler de işte yaşadıkları bu zor deneyimlerdir.
Gözünüzün önünde açılan tarih sayfalarının pasif bir yazmanı olmaktan vazgeçip, hayat hikâyenizin etkin yazarı konumuna geçtiğiniz vakit, kendinize sevdiğiniz türden bir hayat yaratmaya başlamışsınız demektir."
İyi işleyen bir "biz"in parçası olmak için bir insanın bireysel bir "ben" olarak kalabilmesi gerekir."
Beyniniz birden çok kişiliği olan bir insan gibidir; bazen rasyoneldir, bazen irrasyonel; bazen yansıtıcı, bazen de tepkisel. O yüzden, hepimizin farklı zamanlarda farklı insanlar gibi görünmemize şaşmamak gerekir."
Anılarınızı geri getirdiğinizde, onları bir miktar değiştirirsiniz.Hatırladıklarınız gerçekten olan bitene çok yakın olabilir,ama bir anıyı hatırlama eylemi aslında anının bazen önemli ölçüde değişmesi demektir.
Çocuklarımız çok küçük yaşlardan itibaren, biz farkında olmasak dahi, bizim korku duygularımızı veya stresli olduğumuzu veya kendimizi eksik hissettiğimizi fark ederler."
Korku ve acı verici deneyimlerimizi sözcüklerle ifade ettiğimiz, yani onlarla hesaplaştığımız vakit, bu deneyimler daha az korkutucu ve daha az acı verici olurlar."
Duygular çok önemlidir ama eğer anlamlı bir hayat sürmeyi istiyorsak, yine onların hayatımızı kontrol altına almasını istemeyiz."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir