İçeriğe geç

Dehşetler ve Uzmanlar Kitap Alıntıları – Adam Phillips

Adam Phillips kitaplarından Dehşetler ve Uzmanlar kitap alıntıları sizlerle…

Dehşetler ve Uzmanlar Kitap Alıntıları

&“&”

En iyi durumda psikanaliz bize, hem zihnimizde ne olduğunu, hem zihnimizi neye taktığımızı, hem de varsa eğer bunların arasındaki ilişkiyi gösterebilir. Ama bize kim olabileceğimizi gösteremez. Yine de bize, merak yok olduğunda reçetelerin yazılmaya başladığını gösterebilir pekala. Çok fazla tanım yapmak, çok fazla şeyi dışarıda bırakmaktır.
İnsanlar, sır saklayamaz hale geldiklerinde, psikanalize giderler ya da konuşacak birini seçerler…
Psikanaliste fazla konuşmasın diye para ödenir, çünkü konuşmak dinlememenin en iyi yollarından biridir.
Korku daima akrabamızdır.
Hiç kimsenin psikanalize ihtiyacı yoktur ama kimilerimiz psikanaliz isteyebilir.
Korku daima akrabamızdır
Anlamak ahlakımızı belirlemez, ahlakımız anlama biçimlerimizi belirler.
Ortak noktalarımızın ne olup olmadığı konusundaki şüphelerimiz ortak noktalarımızdan biridir. Farklılığın inkarı, cehaletin reddidir.
Bazı çocuklar ve yeniyetmeler için kendi kendini tedavi etmenin, psikosomatik hastalıklar hariç tek yolu sınıfta kalmaktır.
Otorite hata yapma kabiliyeti midir yoksa hataların üzerini örtme iradesi mi?
Hiç kimsenin psikanalize ihtiyacı yoktur ama kimilerimiz psikanaliz isteyebilir."
Paradoksal biçimde, yetişkinlerin ellerindeki otoritenin sınırlarını fark etmelerini sağlayan şey, kendi iktidar araçları olan sözcüklerin ta kendisidir.
Çok fazla tanım yapmak, çok fazla şeyi dışarıda bırakmaktır.
Anlamak, ahlakımızı belirlemez, ahlakımız anlama biçimlerimizi belirler.
Baştan savılması gereken hiçbir şeyin bulunmadığı bir dünya hayal etmek neden bu kadar zor geliyor? Sözgelimi erkeklerin, benliklerinin kadın yönünü elden çıkarmak zorunda hissetmedikleri bir dünyayı hayal etmek? İhraç eden benlik, hariç tutan ve benzersiz benliktir. Atıklarımız neyse, biz de oyuz.
Asla şu ya da bu değiliz, daima bir derlemeyiz. (Herhangi verili bir günün ne kadarını eşcinsel ne kadarını heteroseksüel olarak geçiririz ve aradaki farkın her an ayırdında olmamız mümkün mü?) Kimlikler ilişkileri değil, ilişkiler sözde kimlikleri oluştururlar.
Dünyanın eskimiş tasvirlerinden yorgun…

Wallace Stevens, Son Kurtarılmış İnsan

Hakikat bizi kurtaramaz ama … cehalet ıstırabımızı şiddetlendirebilir.
İlişkiler, ötekine söylemeye asla cesaret edemeyeceklerimiz üzerine kuruludur.
Korku gerçekliğim ta kendisidir bu da bilme kapasitesiyle sarmalanmış güven içindeki bir insan öznesinin var olduğu anlamına gelir. Oysa kaygı, korkunç bir kuşkuculuk, meşum beklentilerle dolu bir bilinmezliktir. Korkunun nesnesi, kaygının ise ele geçirilmez bir mekanı vardır. Kaygı, korkuya karşı bir savunma, neden korktuğumuzu bilmeyi reddetmektir.
… semptomların bir çeşit tedavi, bir nevi lokal anestezi olduğunu fark etmek, psikanalizin kendisinin ne tür bir semptom olduğunu merak etmememize yol açabilir. Psikanalizin amacı da insanları çatıştıklarından kurtarmak değil bu çatışkıları şevkle yaşamalarının yollarını bulmaktır.
Dedi ki, anne ve babamıza hayatı dar ettiğimizde, kendimiz için bir hayat yaratırız.

(Thomas Bernhard, Anılar)

Bir beden, başka bir bedenin kimi şeyleri düşünmesine ve söylemesine engel olabilir mi? Gerçekten de ilişki kurmayı, kimi düşünce ve duyguları olanaksızlaştırmak için isteriz.
Psikanaliste fazla konuşmasın diye para ödenir, çünkü konuşmak dinlememenin en iyi yollarından biridir.
İnsanlar sır saklayamaz hale geldiklerinde psikanalize giderler – ya da konuşacak birini seçerler. Bir zamanlar özel olan şey, kişinin kendine rağmen, dayanılmaz hale gelmiş, bir devşirme biçimine, bir mesaja dönüşmüştür. Semptom daima bir sırrın açığa çıkmasıdır. Arzu gibi acı da gizlemeyi başaramayabileceğimiz bir sırdır. Acı, kendi kendimize yeterlilik fantezilerimizi yerle bir ettiğinden, başkalarıyla ilişki kurmanın ve alışverişte bulunmanın meşru aracısıdır ve bu yüzden hem istenir, hem de korku uyandırır. Acı, başkalarında ihtiyacımız olan bir şeyin bulunduğuna inanmamızı sağlar.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Acının herhangi bir şeye bağlı olduğunu söyleyen kural nedir?
.. psikanalizde heteroseksüellik, çok derinde yatan, belki de oluşturucu bir kendinden korkma duygusunda kişiyi arındırmak için ödenen bedeldi. Kuramsal olarak psikanaliz her iki cinse de aşık olmanın değerli hatta gerekli olduğunu savunuyordu.
Ferenczi’nin mektuplarında ve bilimsel" yazılarında da belirttiği gibi heteroseksüellik, başka ne olursa olsun aynı zamanda bir kendinden nefret etme biçimidir. Kendi cinsimizde neyi böylesine tatsız buluyoruz ki, kayıtsız şartsız karşı cinsi arzulamak zorunda kalıyoruz?
Kişinin kendi hemcinsine karşı beslediği sevgide öylesine katlanılmaz bir yön vardır ki, aşk nefrete dönüştürülür, sonra bu nefret başkalarına yansıtılır ve zulüm kisvesi altında tekrar dışarıdan kişiye geri döner. Hatta Ferenczi, erkeklerin hemcinslerine besledikleri aşktan korunmak için kadınlara ilgi gösterdiklerine, sonra da onları erkek olmadıkları için suçlayıp nefret ettiklerine, kadınların da hem kendilerini hem de erkeklerini tatmin edemedikleri için yetersizlik hissettiklerine inanır. Ferenczi, Erkek Eşcinselliğinin Sınıflandırılması"nda şöyle yazar: "Günümüz erkeğinin saplantılı heteroseksüelliğinin, bu dokunaklı yer değiştirmenin sonucu olduğuna yürekten inanıyorum; kendilerini erkeklerden kurtarmak adına kadınların kölesi oluyorlar."
İki kişi konuşmaya başlamaya görsünler, kısa sürede birbirlerinden ayırt edilemez hale gelirler: sözcükler bulaşıcıdır.
Aşırı normal olmayı kendine iş edinen nevrotik gibi psikanaliz de, kendini din, göz boyama, mistisizm, radikal politika, paranormal ve günah keçisi ilan edilen tüm alternatif" terapiler gibi şaklabanlık sayılagelen her şeyden uzak tutmak için çabalayıp durmuştur.
Ciddiyetini muhafaza etmek, başarılı bir bastırma yöntemidir.

Sandor Ferenczi

Deli mantığını yitirmiş kişi değildir. Deli, mantığından başka her şeyini yitirmiş kişidir.

G.K.Chesterton

Sanki insan olmak inançlara değilse bile inanmaya bağımlı olmak demektir.
Çözümün parçası olan, sorunun da bir parçasıdır.
Freud’dan başlayarak tüm psikanaliz kuramcıları, insanların anımsamaya, deneyimlemeye ya da bilmeye tahammül edemedikleri bir dizi temel dehşeti betimlemişlerdir. Bu dehşetler insanın, ya da insan olabilmek için dışladıklarımızın tanımıdır. Psikanaliz dayanılmaz olanın, bilmemeyi tercih ettiklerimizin kuramıdır.
Tanrı her şeyi hiçlikten yarattı. Ama hiçliğin izleri kendini belli ediyor.

Paul Valery

(Seçim, bugünden geriye baktığımızda, tesadüfe verdiğimiz addır.) İnsanları kendi yaşamlarının (yegane) yazarları olarak tanımlamak, onları cezalandırmanın bir başka yoludur.
… insanlar bilgi bağımlısı olmadan önce ve kaşarlanmış (Oidipal) suçlara, suçu kanıtlanana kadar her daim suçlu sayılan kişilere dönüşmeden önce, birer bebektiler.
Dilimiz sürçtüğünde, içimizdeki bir şey söz sırasının ona gelmesini beklemeden konuşmuş demektir. Daha doğru konuşmaz; sadece o da söz alır.
Çocuklar ister eğlenceli ister sinir bozucu, ister sevimli ister büyümüş de küçülmüş gibi olsunlar, konuşmayı öğrendikleri andan itibaren sözcüklerle ne yapacakları konusunda tedirgin olur ve tedirgin ederler.
.. bir psikanalist, ne yaptığını bilmemeyi ve yine de yapmaya devam etmeyi öğrenmek zorundadır.
Psikanaliz, insan olmanın başa çıkılamaz bir yönü bulunduğunu ve insanı insan yapanın tam da bu olduğunu iddia eder.
.. aşkın uzmanı yoktur. Ve aşk başka pek çok şeyin yanı sıra, dehşettir.
Gelgelelim kuramcılar kabul edilemezi, bize acı çektireni ya da korkmamız gereken yeniden tanımladıkça , acımızın efendilerine dönüşürler. Mutsuzluğumuzun altını çizerek onu okunaklı hale getirirler.
… Önce uzman dehşeti sonra da dehşet uzmanı yaratır. Çözümün parçası olan sorunun da bir parçasıdır. Başka bir deyişle uzmanlar bize yeni yöntemlerle mutsuz olmamızı sağlayacak tanımlar sunarlar. "
Ah bu metafor enflasyonu! Kendim hariç her şeye benziyorum.

John Banville.

Rüyalar görülmek için vardır
Nedenlerin bittiği yerde, ikna başlar.
En iyi durumda psikanaliz bize, hem zihnimizde ne olduğunu, hem zihnimizi neye taktığımızı, hem de varsa eğer bunların arasındaki ilişkiyi gösterebilir. Ama bize kim olabileceğimizi gösteremez. Yine de bize, merak yok olduğunda reçetelerin yazılmaya başladığını gösterebilir pekâlâ. Çok fazla tanım yapmak, çok fazla şeyi dışarıda bırakmaktır. "
Çocuklar anne babalarının uzmanlığını veri kabul ederler ya da etmek zorunda kalırlar; dolayısıyla hasta da analistiyle aynı şeyi yapacaktır. Bir yerlerde, bilen ve anlayan birileri bulunmalıdır. Bu, bağımlılığın ilk halinden başka bir şey değildir, kendini bilinmeze teslim etmektir (Tanrı’ya inanmak veya baştan çıkarılmak gibi). Ancak Lacan’ın da bildiği gibi, analist aslında bildiği varsayılan kişi değil, bildiğinin varsayıldığını bilen kişidir. Bu da sıra dışı sonuçlar doğuran bir bilgidir: her çocuğun an gelip kavradığı gibi, hiç kimsenin cevapları bilmediğini bilmektir. Çocukluğun masumiyeti safdil bir güven değil, inanmazlıktır. (Çocuğun bastırmak zorunda olduğu bir tür ironik kuşkuculuktur bu.)
Her kişi, rüyasını gördüklerinin Tantalos’udur.

Charles Madge, Delusions ||(Kuruntular ||)

– (…) İnsanlar, sır saklayamaz hâle geldiklerinde, psikanalize giderler ya da konuşacak birini seçerler…"
Eğer can sıkıntısı geleceğe inanma alışkanlı­ğımızı kırmanın yollarından biriyse, o zaman korku da, geleceği sürdürmenin yollarından biridir"
İnsanların acı çekmesinin başlıca nedeni yaşamı tutarlı kılma ve bir kalıba sokma çabalarıdır.
Korku hallerinde bilinen veya sezilen gelecek, geçmişin olasılıklar repertuarıdır. Korkunun öznesi, geçmişteki gelecektir. Korku anında hayali gelecek ile geçmiş hoşnutsuzluklar birleşir. Bana neden korktuğunu söyle, sana başından ne geçmiş olduğunu söyleyeyim.
Bir sistemin amacı istemediği şeyleri göndereceği bir dışarı yaratmaksa, o sistemi, sistemin kendi kendini nasıl gördüğünü anlayabilmek için, fırlatıp attıklarına —— çöplerine—— bakmamız gerekir.
Psikanaliz, hem yatıştırıp hem de tedirgin etme kapasitesini ve biri olmadan diğerinin olamayacağı modern kavrayışını kaybettiği anda, ya zorlama bir radikalizme ya da eski itaatkarlıkları öğrenmenin yeni bir biçimine dönüştürür.
ilişkide bağımlılık, bağımlı olunana yönelmiş bilinçdışı düşmanlığı besler.
Winnicott bir zamanlar deliliğin inanılma ihtiyacı olduğunu söylemişti.
İnsanların acı çekmesinin başlıca nedeni yaşamı tutarlı kılma ve bir kalıba sokma çabalarıdır.
Yetersizliklerimizin mahvımıza neden oluşu trajedi, bunların tadını çıkarışımız ise komedidir.
Eğer can sıkıntısı geleceğe
inanma alışkanlı­ğımızı kırmanın yollarından biriyse, o zaman korku da, geleceği sürdürmenin yollarından biridir.
Hüsrana uğratma konusunda Hamlet’ten daha ileri gitmeye çalışan Laertes, eski bir kelime oyununa baş­vurarak En iyi güvenlik korkuda yatar," der.
Farklı kültürlerde farklı çeşitlemelerinin de bulunduğunu tahmin ettiğim, İdris Şah tarafından aktarılan bir Sufi fıkrası vardır. Nasreddin Hoca bir sabah evinin önündeki avluya darı serpmekteymiş. Yoldan geçen bir adam durup şaşkın gözlerle Hoca’ya bakmış. Hoca," demiş, "neden etrafa darı saçarsın?" Hoca, "Kaplanlar uzak dursun diye," cevabını vermiş. "İyi de buralarda kaplan yok ki," demeye kalmadan Hoca cevabı yapıştırmış: "Gördün mü bak, demek ki işe yarı­yor".
Rüya bizi, kendi kendimizi nasıl tercüme ettiğimiz ve tercümanın da yine kendimiz olduğu ironisiyle yüz yüze bırakır. Bu, çift taraflı casus olduğunu gizlemek için, üç taraflı casus olmaya benzer.
Bütün içtenliğimle inanıyorum ki," der Valery, "eğer bir insan kendisininkinin yanı sıra birçok hayat daha yaşayamasaydı, kendi hayatını da yaşayamazdı."
Kaç farklı cinsin var olduğunu biliyor olabiliriz ama kaç farklı toplumsal cinsiyet kimliğine bürünmeye muktedir olduğumuzu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir