İçeriğe geç

Ayçöreği Kitap Alıntıları – Zeynep Sahra

Zeynep Sahra kitaplarından Ayçöreği kitap alıntıları sizlerle…

Ayçöreği Kitap Alıntıları

Yarayla alay eder, yaralanmamış olan..
Bu Shakespeare’dendi ve ben bu çocuğun kim olduğunu şimdi hatırlamıştım.
“Gönlünde olanı gizleme ki, onun gönlündeki de ortaya çıksın.”
Haziran ayında fırındaysanız ve âşık olduğunuz adam sizinle gözlerinizin içine bakarak konuşuyorsa, hatta yetmezmiş gibi aynı anda aklınızı başınızdan alacak şekilde gülümsüyorsa; vücut ısınız aniden yükselip ateşler içimdeymiş gibi hissedebilirsiniz.
Onun gülümsemesi güzeldi ama onun bana gülümsemesi her şeyden güzeldi
Belki de elime baltayı alıp tek tek bütün ağaçları kesmek için çok geç kalmamışımdır?
Neden ufak bir filizken üstüne basıp yok etmemiştim ki sanki? Her gün sulayıp koca bi ormana dönüştürmeye ne gerek vardı?
Belirsizlikler bazen huzur verir.
“Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim ”
“Bu ayrılmamız hem kalış, hem gidiştir ikimiz için.
Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle,
Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle ”

William Shakespeare

Yüz kişinin içinde aşk, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur.
O yine gülümsedi. Ben yine ona aşık oldum.
Bazen ölmek isteyecek bir neden değil de, yaşamanı gerektirecek bir sebep bulamazsın.
Kıyıyı tekrar bulamamaktan korkuyorum
Sen yeter ki konuş ben her şeyi sustururum.
Ne Atilla İlhan olabilirim, ne de Nazım Hikmet. Ne sana mecburum diyebilirim, ne de seninle hayatı güzelleştirecek kadar yakınındayım. Ama seni okuduğumda huzur, mutluluk, heyecan, içimde bir yerlerde uzanan bir el, göğüsümde bir sıcaklık, parmaklarımın ucunda birkaç kelime, sonsuz bir merak, kendini ifade edebilen bir kadın, hassas bir insan ve özel bir sır görüyorum.
Ben kendimi, karanlıkta oradan oraya koşturup çaresizce fener arayan biri gibi hissediyorum.
Ben hayat denizinde ufak bir sandalım. Kimine küçük gelebilecek dalgalar beni kolaylıkla devirebiliyor.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Onu umutsuzca, karşılık beklemeden sevdiğimi söylesem de, bana her güldüğünde, her baktığında o lanet umut filizi ekiliyordu içime.
Onun gülümsemesi güzeldi ama onun bana gülümsemesi her şeyden güzeldi
Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Herkesin dünyaya gelmesinin bir amacı vardır. Mesela İngilizlerin müzik yapmak için doğması gibi. Ya da çikolatanın insanları mutlu etmek için var olması gibi. Ve sen Juliet; sen ve lacivert gözlerin buraya, hatta belki de bu dünyaya beni kurtarmak için geldin.
Hayatın önüne çıkardığı yol ayrımlarından korkmana gerek yok. Eğer bizi nerede, neyin beklediğini bilseydik, Bu çok sıkıcı olurdu.
Birini sevmek için bir nedene ihtiyacım yok ki. Bazen sadece seversin. Sebepsiz
Onun gülümsemesi güzeldi ama onun bana gülümsemesi her şeyden güzeldi
Gözyaşının bile görevi varmış. Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış derler
Ben yanıma yakışan değil gönlüme yakışan birini arıyorum..:)
Öyle bir gülüşü var ki ;kahve gibi.. Bir kez bakınca hatrını ödemek için kırk yıl yanında olmayı istemek gibi
Tatlı tabii ki ! Şeker gibi,bal gibi, çikolata gibi, yok yok çikolata şelalesi gibi tatlı. Hani altına bardağı koy, kana kana iç, o derece tatlı
Gece gözlerinin yeşilini saklıyordu ama yüzündeki gülüşü gizleyecek hiçbir karanlık olamazdı
Son çare ölmek bile değil
Binlerce kez teşekkürler Romeo
Binlerce kez iyi ki doğdun Juliet
Denizci değilim ama.
Uzak denizlerde yıkanan, uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da,
Sana ulaşmak için açılacağım denizlere Juliet
Bazen ölmek isteyecek bir neden değil de, yaşamanı gerektirecek bir sebep bulamazsın.
eğer biri beni görmüyorsa görmüyordur, umursamıyorsa umursamıyordur, sevmiyorsa sevmiyordur! Koca bir aptal gibi çabalamam saçma. Ben
Evet, sen bu kata da, odama da, hayatıma da izinsiz girdin Juliet. Ve ben bundan hiç şikayetçi değilim.
Yalnızlığım karanlığım oldu sonra. Büyüdükçe karanlığımda büyüdü.
Bazen o karanlık onu durduramayacağım kadar bedenimi sarıyor.
Nefes alamıyorum..
Ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim
Onun gülümsemesi güzeldi ama onun bana gülümsemesi her şeyden güzeldi
Kelebeğin o kısacık ömrü sona erdiğinde, ya ışığa olan özlemi pişmanlığa dönüşürse? Belki de uzaktan özlemektense, onun yanında ateşiyle yanmak daha çok mutlu ederdi kelebeği. Böylece mutsuz yaşamaktansa, mutlu ölmüş olmaz mıydı?
Aşka uçarsan kanatların yanar! ~Şirazi
Aşka uçmazsan kanat neye yarar? ~Mevlana
Aşkı bulduktan sonra kanadı kim ne yapar? ~Yunus Emre
Belki de yanmasından korktuğun kanatlar başından beri uçman içindir
Sevdiğini sevdiğine söylemezsen, başkasına fırsat vermiş olursun. Gönlünde olanı gizleme ki, onun da gönlündeki ortaya çıksın.
Dedikodu her zaman keyiflidir, ta ki konuşulanlar sizin hakkınızda olana kadar!
Gelecek sen planlar yaparken başından geçenlerdir.
Bu ayrılmamız hem kalış, hem gidiştir ikimiz için.
Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle,
Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle
Hayatta benliği değişenler, aynaya bakmaktan vazgeçenlerdir.
Güneş de yalnız ama o olmazsa hepimiz karanlığa mahkum oluruz.
Yarayla alay eder; yaralanmamış olan
Herkesin dünyaya gelmesinin bir amacı vardır. Mesela İngilizlerin müzik yapmak için doğması gibi. Ya da çikolatanın insanları mutlu etmek için var olması gibi. Ve sen Juliet; sen ve lacivert gözlerin buraya, hatta belki de bu dünyaya beni kurtarmak için geldin.
Nasıl gidebilirim yüreğim buradayken?
Denizci değilim ama,
Uzak denizlerde yıkanan, uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da,
Sana ulaşmak için açılacağım denizlere Juliet
‘Sen çiçek olup etrafta gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur.’
Biz televizyon izleyerek; milyoner, sinema tanrısı ya da rock yıldızı olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız Hepimiz heba oluyoruz Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız! Bir amacımız yok. Ne büyük savaş, ne de büyük bir buhran yaşadık Bizim savaşımız ruhani savaş Ve bunalımımız kendi hayatlarımız!
Sen yeter ki konuş, ben her şeyi sustururum
Yıllardır sende var olan şeyleri yok edebilir misin? İçinde sakladıklarını bırakıp gitmeyi göze alabilir misin? Herhangi bir şeyi unutmaya çalıştığında, ne kadar kuvvetli bir belleğe sahip olduğunu anlıyor insan.
Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe, insan yeni okyanuslar keşfedemez
İşte şimdi suya bakıp kendini görme zamanı. İşte şimdi büyük okyanuslara açılma zamanı
Bazen ölmek isteyecek bir neden değil de, yaşamanı gerektirecek bir sebep bulamazsın.
Birini sevmek için bir nedene ihtiyacım yok ki. Bazen sadece seversin. Sebepsiz
Neden güzel olan her şey acı vermek zorunda!
Bazen, neden bilmiyorum ama kendimi karanlığa sürükleniyormuş gibi hissediyorum. O zaman tek düşündüğüm o karanlığın içinde kalmak, kaybolmak oluyor..
Gözyaşının bile görevi varmış. Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış derler.
Gerçek aşk her zaman kazanır.
Eğer o doğru kişiyse, aranıza başkaları da girse, ülkelerde girse, hatta ne kadar zaman geçerse geçsin, yine de geç sayılmaz. Onu yeniden gördüğün an, aslında zamanın durduğunu anlayacaksın. Zaman insanları yaşlandırır, aşkları değil.
Dünyadaki en şanslı insanlar, ilk bakışta birbirini bulan aşıklardır.
Kırıldım ama geçti..
Her şeyi geride bırakıp denize açılmak, sisli havada kürek çekmek gibi..
Önümü göremiyorum.
Kendimi onu unutmaya zorladığım her an, sanki bıçakla kazıyormuş gibi kalbim acıyor. O kadar uzun zamandır benimle ki içimdekiler, sanki benimle birlikte onlar da büyüdü.
Yıllardır sende var olan şeyleri yok edebilir misin? İçinde sakladıklarını bırakıp gitmeyi göze alabilir misin?
Bizim savaşımız ruhani savaş.
Ve bunalımımız kendi hayatlarımız!
Sen böyle güzelken bana söz düşmez. Bakma böyle yazılar yazdığıma. Ben aslında Oku! emrine amade SENİ okuyorum sevgili.

Bir gün kızsan bana, alsan başını yüz bin yıllık yere gitsen, dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi sana?

Mevlâna

Burası bizim şehrimiz. Ve bu gerçek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir