İçeriğe geç

Anne, Ben Barbar mıyım? Kitap Alıntıları – Lale Müldür

Lale Müldür kitaplarından Anne, Ben Barbar mıyım? kitap alıntıları sizlerle…

Anne, Ben Barbar mıyım? Kitap Alıntıları

Kişinin yüreğinde açık bir ev saklaması, bu güzel bir şey ama çok fazla bir şey de değil. ‘Soylu misafirperverliğe yetenekli öyle yürekler var ki’ diyor Nietzsche, ‘pencereleri ve panjurları hep kapalıdır; en iyi odaları boş tutarlar.’ Niye öyle yaparlar? Çünkü ‘dayanmak’ zorunda kalmayacakları misafirleri beklerler.
Şair, seçen bir kişidir, bir öznedir Ve kadınlar genelde seçilmeyi bekleyen zarif ve zayıf cins rolündeler. Bu da şiire ters. Yani şair olmak demek ,daha yeni yola çıktığınızdan itibaren dünyaya, çevrenize, hayata, her şeye seçici gözle bakmaktır.Bu cesaret meselesi biraz da Yurtdışında çok olmadı ama Türkiye’de entellektüel açıdan kendilerinden biraz daha yukarıda buldukları bir kadını biraz Kalamity Jane gibi görüyor erkekler.Kabul edemiyorlar.Bir tür korku mu bu? Bir tür bilinçaltında intikam almak mı? Onu bilemiyorum ama kesin olan , onu normal bir kadın olarak görmek istememeleri.
Yaraların iyileşmesi isteniyorsa, yaralayan yay ele geçirilmeli. Çünkü arp kırıksa, kırılmışsa, bir akor titreşir ve ağlar
ve evet kaç kez yukarı bakmalı bir insan
gökyüzünü görmeden önce
Ölen taraflarımızı bir tekneye koyup rüzgara bırakın
İnsanlara dayanmak gerekiyor.
İnsanlara dayanmak; kişinin yüreğinde açık bir ev saklaması,
bu güzel bir şey ama çok fazla bir şey de değil.
Soylu misafirperverliğe yetenekli öyle yürekler var ki diyor Nietzsche,
pencereleri ve panjurları hep kapalıdır; en iyi odaları boş tutarlar.
Niye öyle yaparlar?
Çünkü ‘dayanmak’ zorunda kalmayacakları misafirleri beklerler.
İnsanlara dayanmak gerekiyor. İnsanlara dayanmak; kişinin yüreğinde açık bir ev saklaması, bu güzel bir şey ama çok fazla bir şey de değil. ‘Soylu misafirperverliğe yetenekli öyle yürekler var ki’ diyor Nietzsche, ‘pencereleri ve panjurları hep kapalıdır; en iyi odaları boş tutarlar.’ Niye öyle yaparlar? Çünkü ‘dayanmak’ zorunda kalmayacakları misafirleri beklerler.
İnsanlara dayanmak gerekiyor. İnsanlara dayanmak; kişinin yüreğinde açık bir ev saklaması, bu güzel bir şey ama çok fazla bir şey de değil. ‘Soylu misafirperverliğe yetenekli öyle yürekler var ki’ diyor Nietzsche, ‘pencereleri ve panjurları hep kapalıdır; en iyi odaları boş tutarlar.’ Niye öyle yaparlar? Çünkü ‘dayanmak’ zorunda kalmayacakları misafirleri beklerler.”
sende ne var bilmiyorum. platin saçların olsun istiyorum, senin kim olduğunu hiç anlamasınlar istiyorum. birçok şey birden olsun istiyorum.
Şiir, yerini belli etmekten çok, veda eden iki insanın yaptığı gibi uzaklıkları yakın kılmaktır.
Ne kadar az mutlu insan var
Işık, biraz ışık ve çok çok da tolerans
Yakında tek başınıza dans etmek ve bunu öğrenmek zorunda kalacaksınız, şah ve mat dedi. İşine bak dedim; Bu saatten sonra literatür yapacak değiliz.
sanki bir şeyler çok yanlış gidiyordu. Ne, nerede tam olarak kontrolümüzden çıkmıştı. Bunu kestirmek çok zordu.
Yağmurlu müziklere erkekler uygun değil.
Ses bilmeyen için ne kadar uzak
Psikanaliz de kalabalık bir odanın boşalışıymış -iki kişi kalıncaya dek.
Şiir krizde değildir ama hayatımız krizde!
Ne kadar az mutlu insan var. Işık biraz ışık ve çok çok da tolerans
Biz karanlık istemiyoruz ama kulaklarımızı geceyle yıkıyorlar.
Biz taviz vermek istemiyoruz çünkü zaman bizim yanımızda.
Zaman bizim yanımızda çünkü zaman kendine ait olanı taşır yalnızca.
dudaklarını ahizeye biraz daha
yaklaştır küçük
ve farz et ki yalnızız.
peki niçin şimdi burada birden bir eski kent tadı?
Tek başına dans edebilme cüreti tuhaf bir hastalıktır.
Yakında tek başınıza dans etmek ve bunu öğrenmek zorunda kalacaksınız, şah ve mat dedi.
İşine bak dedim, bu saatten sonra literatür yapacak değiliz.
Senin kim olduğunu hiç anlamasınlar istiyorum.
Birçok şey birden olsun istiyorum.
Hayat budur sevgilim, geçenler unutulur
Kadınla erkek sanki uzamdaki boşlukları değil, açıları kaplıyorlar.
Ve bu açılardan, belki takımyıldızların, gezegenlerin mükemmel bir uyumunda zamana yeniden giriş yapacakları an’ı bekliyorlar
İnsanlara dayanmak gerekiyor.
İnsanlara dayanmak; kişinin yüreğinde açık bir ev saklaması,
bu güzel bir şey ama çok fazla bir şey de değil.
‘Soylu misafirperverliğe yetenekli öyle yürekler var ki’ diyor Nietzsche,
‘Pencereleri ve panjurları hep kapalıdır; en iyi odaları boş tutarlar.’
Niye öyle yaparlar?
Çünkü, dayanmak zorunda kalmayacakları misafirleri beklerler.

Lale Müldür//Anne Ben Barbar Mıyım

En sevdiğin çiçeğin saksısı kaysın elinden.
Benim içim yansın, sen üzül.
Biz hiç değilse bir acıyı paylaşmış olalım.
İnsanlar topluluğu için şunları düşündüm:
“Ne istediklerini bilmediklerini” bilmiyorlardı.
Tam tersine, bildiklerini sanıyorlar, bunu bir etik olarak koruyorlardı.
Yazmak hatırlamaktır.
‘dünya bir kitapta bitmek için var..’
Ne kadar az mutlu insan var!
Karşıdakinden hiçbir şey almadığın zaman gerçek aşktan sözedilebilir ancak. Alınan tek şey zamandır olsa olsa.
Kadınla erkek arasında sürecek hiçbir şey yok gibi gözüküyor.
Hele günümüzde havada yeterli oksijenin kalmadığı bir zamanda,yalnız aşk değil hiçbir şey serpilip gelişmiyor.
Ah küçük şairler,
siz ne anlarsınız nal seslerinden
iki büyük A arasında yüzen kuğudan?

İki büyük A, Allah ile Elif; Aleph, Alpha’dır.
Denizde alpha dalgaları vardır.
İşte kuğu bu ikisi arasında yüzer yarısı havada, yarısı dışarıda.

Diller inançsızlar için bir im, bir belitgeyse; kehanet, inananlar için bir işarettir.
İnsanlar topluluğu için şunları düşündüm:
“Ne istediklerini bilmediklerini” bilmiyorlardı.
Tam tersine, bildiklerini sanıyorlar, bunu bir etik olarak koruyorlardı.
Siyam yerine bir sokak kedim oluşundan gurur duyuyorum.
Kerem der ki; aşkı karşılamaya gittim; yenildim, tipide atı ölen tay gibi.
İnsanın içi ile dışı arasında kırılmak üzere olan yayı görebildiğimiz an, büyük bir dehşet duyabilirdik ya da büyük bir rahatlama.
Mutsuzluğu taşımak zor ama mutluluğu taşımak daha zor
çünkü zaman kendine ait olanı taşır yalnızca.
Biz karanlık istemiyoruz ama kulaklarımızı geceyle yıkıyorlar.
Yaraların iyileşmesi isteniyorsa, yaralayan yay ele geçirilmeli.
‘Bilinmeyen bir dünya da gizli bir taş arıyordum. Bunun için yirminci yüzyılda yaşayan bir kızın anılarını bulup onun kılığına girdim.’
Erkeklerdeki mülkiyet duygusu, yeryüzünü ele geçirme tutkusu, onun avcı yanını geliştiredursun, kadın hep düş kurdu. ‘Tarih boyunca erkek avcı, kadınsa düşçüydü.’ Diyor Fuentes.
İnsanlara dayanmak gerekiyor. İnsanlara dayanmak; kişinin yüreğinde açık bir ev saklaması, bu güzel bir şey ama çok fazla bir şey de değil. ‘Soylu misafirperverliğe yetenekli öyle yürekler var ki’ diyor Nietzsche, ‘pencereleri ve panjurları hep kapalıdır; en iyi odaları boş tutarlar.’ Niye öyle yaparlar? Çünkü ‘dayanmak’ zorunda kalmayacakları misafirleri beklerler.
Yaraların iyileşmesi isteniyorsa, yaralayan yay ele geçirilmeli. Çünkü arp kırıksa, kırılmışsa, bir akor titreşir ve ağlar.
Güzeldi orası, akla uygundu.O derenin üstünde bir tekne ev fikri de güzeldi.
Ona bugünlerde bir turkuaz yatak fikri bir de bu portakal bahçeleri fikri iyi geliyordu. Bir gün ne yapıp yapacak her şeyi bir kenara bırakıp kendini portakal bahçeleri fikrinin ortasına atacaktı. Orada hiçbir şey ama hiçbir şey yapmayacaktı. Hatta çok sevdiği rüküş İngilizce şarkılar bile dinlemeyecekti. Çünkü artık abuk aşk fikirleri olmayacaktı orada. Müthiş bir sadelik diye düşündü. Hatta belki rustik bir ev bile olmayacaktı. Sadece mavi bir yatak diye düşündü portakal ağaçlarının arasında mavi bir yatak
Bir gize sahip olmayan hiçbir şeye sahip olamaz diyor Leyla.
bizim aramızdan ayrıldığın günden beri ortalığı saran boğucu nem. kimse yaşamıyor burada şimdi. O korkunç günden beri (belki bir sonun başlangıcı) hava giderek çürüdü. Bab-ı ali çürüdü. Bunu gazete reklamlarından anlamak mümkün. Her yerde emeğin, kalitenin değeri sıfırlandı. Geçerli tek değerin para olduğu ( nereden gelirse gelsin) iyice görünür oldu. Her türlü yolsuzluğa dayanmak, ayakta kalmak da bir şekilde çok korkunç ama hayat sürüyor. Herkes bir şeylerin bedelini ödüyor. ‘Deliliğin yapısı kuruldu’ entropi arttı.

Yitirdiğimiz sen değilsin, tüm bir dünya.

bilinmeyen bir dünyada gizli bir arıyordum. bütün yollar İstanbul’a çıkıyordu
Çünkü arp kırıksa, kırılmışsa, bir akor titreşir ve ağlar
Yaraların iyileşmesi isteniyorsa, yaralayan yay ele geçirilmeli
Yitik bir saflığın hayaleti gülümsüyor mutsuzluğumuza
Pencerelerimizden ölümü anımsatan şeyler görülüyor Bize işaret ediyorlar gidip kanatlarımızı yakmamız için
BİZ KARANLIK İSTEMİYORUZ AMA KULAKLARIMIZI GECEYLE YIKIYORLAR.

BİZ TAVİZ VERMEK İSTEMİYORUZ ÇÜNKÜ ZAMAN BİZİM YANIMIZDA.

ZAMAN BİZİM YANIMIZDA ÇÜNKÜ ZAMAN KENDİNE AİT OLANI TAŞIR YALNIZ.

Kadınla erkek sanki uzamdaki boşlukları değil açıları kaplıyorlar ve bu açılardan belki takım yıldızların gezegenlerin mükemmel bir uyumunda zamana yeniden giriş yapacakları an’ı bekliyorlar.
Pencerelerimizden ölümü anımsatan şeyler görülüyor Bize işaret ediyorlar gidip kanatlarımızı yakmamız için

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir