İçeriğe geç

Heretics of Dune Kitap Alıntıları – Frank Herbert

Frank Herbert kitaplarından Heretics of Dune kitap alıntıları sizlerle…

Heretics of Dune Kitap Alıntıları

Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir.
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri davasında haklı olan cahillerdir.
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri,davasında haklı olan cahillerdir
Tarih,cezalandırılması gereken kişilere nadiren iyi davranmıştır.
Neyse ki onlar kendi kendilerini kısıtlamayı çok iyi becerir genellikle. En derin bilinçlerinin rutubetli kısımlarında bir yerlerde bunun farkındadırlar ama onunla uğraşmaya, sağ kalmak dışında herhangi bir şeyle uğraşmaya zaman ayırmazlar.
Teg, Geliştirilemezler mi? diye sordu.
Geliştirilmemeliler! Ha, kişisel gelişimin aralarında büyük bir moda olarak kalmasını sağlarız. Ama ciddi bir tarafı yoktur elbette.
Mahrum bırakılmaları gereken bir lüks daha, dedi Teg.
Lüks değil! Olmayan bir şey! Koruyucu cehalet demekten hoşlandığımız bir engelin ardında tutulmalıdır sürekli.
Bilmediğin şey sana zarar veremez
Ses tonundan hoşlanmadım, Başar.
Kadının gözlerinde yine turuncu noktalar dans ediyordu. Fakat bir kez daha kıkırdayınca, tehlike hissi yine azaldı. İnsanın sakındığı şey, bilmediğin şeyin zıttıdır. Yeni bilgilerin tehlikeli olabileceğini öğretiriz. Bunun ulaştıracağı bariz sonucu tahmin edersin: Yeni bilgilerin sağ kalmaya faydası olmaz!
En kötü ihtimalin gerçekleşeceğini varsaymak en iyisi.
Seslerinde işgünü sonuna özgü bir canlılık vardı. Eski hayallerin gerçekleşeceği umudundan kaynaklanan ancak bir yandan da hayatlarının değişmeyeceğinin bilinciyle renklenen, sahte bir parıltı. Lucilla bu sokaktaki insanların boş hayaller peşinde koştukları fark etti; tatmini somut bir şeyde değil, arzulamaya çocukluklarından beri koşullandırıldıkları bir efsanede arıyorlardı aslında. Oval bir parkuru, önlerindeki yemin peşinden giderek turlayıp durmaya eğitilmiş yarış atları gibiydiler.
Tarihçiler büyük bir güce sahiptir ve içlerinden bazıları bunun farkındadır. Onlar geçmişi yeniden yaratır, kendi yorumlarına göre değiştirir. Böylece geleceği de değiştirmiş olurlar.
Tehdidi doğru yorumlamıştı fakat içindeki korku, testiden akan su misali geçmişti. Odrade hayatında ilk kez belirgin bir sınırı geçme anının farkına vardı. Pek az Rahibe’nin bu sınırın farkında olduğunu düşündü. Sınırı geçerken, aslında onun varlığının hep bilincinde olduğunu anladı: Oradan boşluğa girip serbestçe salınabilirdi. Artık incinebilir değildi. Öldürülebilirdi fakat yenilemezdi.
İnanan kişinin zihni durgunlaşır. Sınırsız, sonsuz evrene doğru açılmayı keser.
Güven gerektiren öyle bir mevkinin ağırlığını kaldıramayacak kadar ilkesiz bir gençti o. Fakat göründüğünden fazlasıydı tabii. Ve azıydı
Taraza, Herhangi bir yeri Ya da insanı derinlemesine keşfettiğine asla inanma, diye hatırlattı kendine.
Hafıza asla gerçeği tekrar yaşatmaz. Hafıza yeniden kurar. Yeniden kurma eylemi daima orijinali değiştirir; rekonstrüksiyonlar dışsal referans çerçevelerine dönüşür ve kaçınılmaz olarak yetersiz kalır.
İnsanlar kendilerini küçük hissetsin diye binalarını çok büyük yaparlardı.
Güç arttıkça, onu daha çok kontrol etmeleri gerek. Yoksa zapt edemezler!
Kuşkular aç kalmış bir hayvan gibi beslenebilirdi.
Sevgi, lanet olası sevgi; güçsüz bıraktıran sevgi.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İnançlarımız ile gerçek olarak tanımladığımız şeyler arasındaki pragmatik bir ilişkiden bahsediyorum. Tüm yargılarımız atalarımızdan aldığımız inançların ağır yükünü taşır.
Bürokrasi, inisiyatifi yok eder. Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerinden daha iyi sonuç veren yenilikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Özgürlük efsanesi, insanları göçe itiyordu;insanlar bu dürtüyle genişleyip yayılacakları yerlere ulaşma konusunda umutsuzca bir ihtiyaç içindeydi. Fakat Tiran’ın verdiği daha derin bir dersi, şiddetin kendi sınırlarını çizeceğini öğrenenler pek azdı. Dağılış, büyüme (yayılma) olarak yorumlanan düzensiz ve rastlantısal hareketlerden ibaretti. Sebebi de durağanlığa ve ölüme karşı duyulan (çoğunlukla da bilinçsizce hissedilen) derin korkuydu.
Arka planın tamamı oradaydı: Diğer belleklerdeki Dune ile bugünün Rakis’i.
Hafıza asla gerçeği tekrar yaşatmaz.
Bazı insanlar gözlem filan yapmaz. Hayat başlarına gelen bir şeydir sadece. Bir çeşit aptalca ısrardan başka bir şey sergilemeden hayatlarını idame ederler; onları sahte huzurlarından koparıp alabilecek her şeye karşı da öfke ve hınç duyar, var güçleriyle direnirler.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur:Güç kimde?
İnsanlar kendi inanç yapılarının ‘asıl gerçek’ olmasına öyle ihtiyaç duyar ki. Bir şey insanın hoşuna gider ya da kendini güvende hissettirirse, hele de bir kişinin inanç yapısına dahil edilebilirse ne güçlü bir bağımlılık oluşur!
Tatmin edilmeyen merak, kendi yanıtlarını ütetmeye meyilli olurdu.
Sağlam engellerin ardında gizlenen yürek buz tutar.
Onları mürit yapın ki itaatkar olup ihtiyaçlarımızı karşılasınlar.
fakat birbirine bağlanmış kişiler bilinçsizce dans eden kuklalardan farksız olurdu.
Disiplinlerin büyük bölümü gizlenmiştir ve insanı özgürleştirmek değil kısıtlamak için tasarlanmışlardır. Neden diye sormayın. Nasıl sorusunu sorarken dikkatli olun. Neden sorusu, mutlaka paradoksa götürür. Nasıl sorusuysa insanı bir sebep-sonuç evreninde kısılı bırakır. İkisi de sonsuz olanı inkâr eder.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur: güç kimde?
Hayat, yaşamayı sürdürmek için sebepler bulamaz, karşılıklı saygı için düzgün bir kaynak olamaz, her birimiz ona böyle nitelikler katmakta karar kılmasak eğer.
Görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir.
İdraka dayalı varsayımlar, her şeyin tohumlardan yeşeren bitkiler misali bitiverdiği, mutlak bir toprağın varlığına duyulan inancı içerir.
Dürüstlük son derece güçlü bir tuzaktı ve birden fazla amaca hizmet ederdi.
Tüm mesele şudur: Asla zayıflığı destekleme; daima gücü destekle.
İnanan kişinin zihni durgunlaşır. Sınırsız, sonsuz evrene doğru açılmayı keser.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur: Güç kimde?
”Geçmişimin ürkünç boyutu! Yanıtlar korkmuş kuş sürüsü misali havalanıp uçuşarak, kaçamadığım anılarımın göğünü karartır. ”
Gördüğü şeylerin var olduğunu öğrenmeyi istememişti. Zihinsel olarak anlamak, bizzat yaşamaktan çok farklıydı.
Şahinlerin daha zayıf kuşlara yaptığı gibi Gözlerim ve pençelerimle hükmetmeliyim.
” Bırakın yargılama işini Tanrı yapsın, insanlar değil.
Yürütme erki kimin elindeyse kanunlar daima onun yanındadır. Bu işin ahlakla ya da hukuki ayrıntılarla pek ilgisi yoktur. Tüm mesele şudur: Güç kimde?
İnsanlar eşit yaratılmazdı; her birinin farklı yetenekleri olurdu, ayrıca farklı deneyimler yaşarlardı. Bu yüzden de ortaya farklı başarılara sahip, farklı değerlerde insanlar çıkardı.
Görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir.
Şöhret güzel bir silah olabilir onun sayesinde daha az kan dökülür çoğu zaman.
Felsefe daima tehlikelidir çünkü yeni fikirler üretilmesini teşvik eder.
Yabancılar tanıştıklarında birbirlerine karşı çok hoşgörülü davranmalıdır, ne de olsa âdetleri ve aldıkları eğitim farklı olabilir.
Bürokrasi, insiyatifi yok eder. Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerden daha iyi sonuç veren yenilikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz.
Gulâmlar: Bir kadavradan alınıp Tleilaxlıların akslotl tanklarında geliştirilen hücrelerden oluşturulan insanlar.
En büyük korkuların kaynağı cehalettir.
En büyük ihtirasların da.
Dışarıda bir yerlerdeki sayısız geni düşünün! Evrenlerde serbestçe gezinen ve oralarda sonsuza dek yitirilebilecek potansiyel yetenekleri düşünün!
Gerçekten zengin ve nüfuzlu insanların isimlerini nadiren duyarsınız. Onların sözcülerini görürsünüz sadece.
Dünya yaşayanlar içindir. Onlar kimdir?
Canavarca tehditler canavarca karşı hamleleri gerektirirdi.
Fikirlerin gücünü asla küçümseme.
Felsefe daima tehlikelidir çünkü yeni fikirler üretilmesini teşvik eder.
Hafıza asla gerçeği tekrar yaşatmaz. Hafıza yeniden kurar.
Tarihçiler büyük bir güce sahiptir ve içlerinden bazıları bunun farkındadır. Onlar geçmişi yeniden yaratır, kendi yorumlarına göre değiştirir. Böylece geleceği de değiştirmiş olurlar.
Yeterince uzun süre aptal numarası yaparsan sahiden aptallaşırsın.
Değişmez adetler tehlikelidir. Düşmanlar bir örüntü bulup sana karşı kullanabilir.
İnsan vücudu bildik rutinlerin dışına çıkınca yorulurdu hep.
Bırakın yargılama işini Tanrı yapsın, insanlar değil.
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz. Yaratmanın eşiğine gelmiş olduğunuz şeye kıyasla, Tiran bile müşfik bir baba figürü kalır!
Tedbirler al ama onların gölgesinde yaşama…
İnsan havuza atılmış bir çakıltaşıdır sadece.
İnsan sadece bir çakıltaşıysa da tüm eserleri bir çakıltaşından önemli olamaz.
Hedef hep buydu elbette: Onları mürit yapın ki itaatkâr olup ihtiyaçlarınızı karşılasınlar.
Kuşkular aç kalmış bir hayvan gibi beslenebilirdi.
Ya artık hayatın müziğini duyamıyorsanız?
Tanrı ölmeni isterse seni öleceğin yere götürecek adımlar atmana yol açar.
Bırakın yargılama işini Tanrı yapsın, insanlar değil.
Evrendeki en tehlikeli şeylerden biri, davasında haklı olan cahillerdir. Ama çok daha tehlikelisi, davasında haklı olan bilgili ve zeki bir toplumdur. Zekilerin intikamı öyle korkunç olabilir ki hayal bile edemezsiniz.
Gerçekler karşısında öfkelenmemeliyiz, acı verici olsalar bile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir