İçeriğe geç

Ramses – Işığın Oğlu Kitap Alıntıları – Christian Jacq

Christian Jacq kitaplarından Ramses – Işığın Oğlu kitap alıntıları sizlerle…

Ramses – Işığın Oğlu Kitap Alıntıları

Amaçsız biri gibi uyumaktan nefret ederim.
Bütün benliğinle sana teklif edilenlere sarıl, geriye dönüp bakma, üzüntülerini ve geçirdiğin her vicdan azaplarını unut, kıskanç olma.
“Yaradan dört mükemmel işini tamamladı dedi.”Her canlı varlık yaşantısı boyunca solusun diye dört rüzgârı yarattı; fakirler de güçlüler gibi yararlansın diye suyu ve suların kabarmasını verdi insanlara. Her insanı komşusuna benzer yarattı.Nihayet insanların kalbine öbür dünyanın anısını kazıdı ki, insanlar görünmeyene kurbanlar versinler. Ama insanlar, yaradının sözlerini hiçe saydılar ve onun eserlerini bozmaktan başka bir şey arzulamadılar.”
Eski insanların yolundan git, çünkü onlar ha yatı senden önce tanıdılar; iktidar bilgi sayesinde verildi, sadece yazı her şeyi ölümsüzleştirir.
Sen, bilgelik yolunda karşına çıkacak düşmanlardan ilki olan korkuyu yendin.
Kime iyilik etmişsen o sana daha çok ihanet edecek.
Korkuyorsun, bu hayra alamettir. Sadece kendini beğenmişlerle budalalar korkuyu bilmezler.
Her insanda ve her nesnede özel olana itibar et; yani niteliğe, parıltıya, dehaya. Eşi bulunmaz olan şey neyse onu ara.
Kendinden başka hiç kimseden medet umma!
Taş ve ağaç hiç yalan söylemez.
Elindeki servetle yetin Dolant. Aç gözlülük ölümcül bir kusurdur.
İnsanları yönetmek için cesaretin yeterli olduğunu mu sanıyorsun?
Esas olan üretimdir” diye devam etti, ondan daha da önemlisi üretilenlerin adil bir şekilde dağıtılmasıdır.Bir sınıfın lehine olan zenginlik felakete ve geçimsizliğe neden olur.İyi bölüşülmüş az bir miktar sevinç yayar.
Bugüne dek sen benim avucumun içinde bir yıldız gibi saklı duruyordun. Bugün parmaklarımı açıp seni serbest bırakıyorum. Ya parılda ya da ortadan kaybol.
Bazıları kıyasıya bir savaşa girişmektense fethedilmiş topraklarda ilerlemeyi yeğler
Beni ölüme gönderiyorsunuz.
Şayet kaçacak olursak, ışıkta eriyen çocuklar gibi kaybolup gideceğiz.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Yükselmeye uygun değilsen ezilip gidersin.
Beni ölüme gönderiyorsunuz.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Yükselmeye uygun değilsen, ezilip gidersin.
Açgözlülük ölümcül bir kusurdur.
Her insanda ve her nesnede özel olana itibar et;yani niteliğe,parıltıya ve dehaya.Eşi bulunmaz olan şey neyse onu ara.
İnsanları yönetmek için cesaretin yeterli olduğunu mu sanıyorsun?
İnsanlık kötülüğü, dirlik düzenliğe tercih eder.
Kime iyilik etmişsen o sana daha çok ihanet edecek.
-Sizin tanrılarınız (yunan tanrıları) insanlara çok benziyor.
-Mısır’da da öyle değil mi?
Korkuyorsun, bu hayra alamettir. Sadece kendini beğenmişlerle budalalar korkuyu bilmezler.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İktidar hırsı insanları yırtıcı bir hayvana dönüştürmüyor muydu?
Uzun yılların tecrübesi, değeri biçilemeyen bir hazinedir.
Esas olan üretimdir. Ondan daha da önemlisi üretilenlerin adil bir şekilde dağıtılmasıdır. Bir sınıfın lehine olan zenginlik felakete ve geçimsizliğe neden olur.
Birinin zararına ötekini ihmal etme, insanlara, toplumun bireyden daha önemli olduğunu öğret. Kovana yararlı olan, arıya da yararlıdır. Ve arı, içinde yaşadığı kovana hizmet etmelidir.
Bizim zenginliğimizin kökeninde kazanç olmamalı, çünkü kazanç düşüncesi bizi içten yıkar. Her insanda ve her nesnede özel olana itibar et; yani niteliğe, parıltıya ve dehaya. Eşi bulunmaz olan şey neyse onu ara.
Ağzımızdan çıkan her şey, dikkat etmezsek bizi lekeleyebilir.
Hiçbir temele dayanmadan bir düşünce ileri sürmeye kalkışmak aptallığın ta kendisidir.
Bir firavun sadece kendi yararına çalışmayı düşünecek olursa, despot bir kraldan başka bir şey olamaz.
Ben sadece yılanlara güvenirim. Onlar doğanın buyruklarına uyarlar ve asla ihanet etmezler. Söz konusu insanlar olunca durum farklıdır. İnsanlar bütün ömürlerini hileyle ve dolandırıcılıkla geçirirler.
Eski insanların yolundan git, çünkü onlar hayatı senden önce tanıdılar…
İktidar oyunları sandığından çok daha acımasızdır.
-Sarayda etkili bir çok kişi senden hoşlanmıyor.
-Peki benim kusurum ne?
-Kendin olmak.
Ben sadece yılanlara güvenirim. Onlar doğanın buyruklarına uyarlar ve asla ihanet etmezler. Söz konusu insanlar olunca durum farklıdır. İnsanlar bütün ömürlerini hileyle ve dolandırıcılıkla geçirirler.
Eski insanların yolundan git, çünkü onlar hayatı senden önce tanıdılar; iktidar bilgi sayesinde verildi.
“Sözüne ihanet edenin yaşama hakkı yoktur.”
Güzel sözler beni ilgilendirmez. Ben yapılan işlere bakarım. Bir kral namzedinin yılanlara meydan okuması gerekir. Önümüzdeki gece, ay ışığında, bütün yılanlar yuvalarından çıktığı zaman ses’i oraya götüreceğim. Tutkularına layık olup olmadığını görece ğiz.
İnsanların iyi olduğuna inanmak,bir kralın asla işlememesi gereken bir kusurdur.
Hükümdarlık etmek isteyen ve bunu tutku haline getiren kimse ya sağduyudan yoksundur ya da yeteneksizin biridir.
Temel olanı ara, ikinci sırada gelen sorunlar esas sorunun çözümüne nasıl olsa uyum sağlayacaklardır.
Korkuyorsun, bu hayra alamettir. Sadece kendini beğenmişlerle budalalar korkuyu bilmezler. Bu korkudan onu yenebilecek güç de doğmalıdır.
Ben bir papirüsün ya da bir şiirin güzel olup olmadığına karar verecek yeteneğe sahibim, ama kadın güzelliği Bu konuda bana çok şey sorma..
[ ] iktidar hırsı insanları yırtıcı bir hayvana dönüştürmüyor muydu?
Ramses, insanların doğal eğiliminin esas olanı kabul etmeyip birtakım yanılsamalarla beslenmek olduğunu saptadı. Gerçek olanlara öylesine anlamsız geliyordu ki özgürlüğe kavuşma inancıyla kafalarını ham hayallerle dolduruyorlardı.
Seti, otoritesini belli edecek ayırt edici bir süse ihtiyaç duymazdı. Kişiliği, gücünü kabul ettirmeye yetiyordu.
Soruyu iyi sorarsan, yanıtını da alırsın.
– Gururlu olmak bir erdem mi?
– Eğer kendini aşmak istiyorsan, evet.
Düşüncelere dalmayı seviyorum. Bütün gücümü ondan alıyorum. Sessizliğin, ruhu, çiçekli bir ağaç gibi geliştirip büyüttüğü kutsal yazılarda belirtilmez mi?
Kendine işkence etme, yaşadığın anın tadını çıkar. Büyük şölenler sırasında kulaklarımızı büyüleyen arp sanatçıları böule öğüt vermiyor mu?
Yaradan dört mükemmel işini tamamladı, dedi. Her canlı varlık yaşantısı boyunca solusun diye dört rüzgarı yarattı; fakirler de güçlüler gibi yararlansin diye suyu ve suların kabarmasını verdi insanlara. Her insanı komşusuna benzer yarattı. Nihayet insanların kalbine öbür dünyanın anısını kazıdı ki, insanlar görünmeyene kurban versinler. Ama insanlar, yaradanın sözlerini hiçe saydılar ve onun eserlerini bozmaktan başka bir şey arzulamadılar.
Ramses varlığının geçici olduğunu hissetti. Tanrı çölü, insanlar sussunlar ve gizli ateşin sesini duysunlar diye yaratmıştı.
Ben sadece yılanlara güvenirim. Onlar doğanın buyruklarına uyarlar ve asla ihanet etmezler. Söz konusu insanlar olunca durum farklıdır. İnsanlar bütün ömürlerini hileyle ve dolandırıcılıkla geçirirler.
Korkuyorsun , bu hayra alamettir. Sadece kendini beğenmişlerle budalalar korkuyu bilmezler.
İktidar hırsı insanları yırtıcı bir hayvana dönüştürmüyor muydu?
“Kendinden başka hiç kimseden medet umma; hem bazen hayat insana beklediğinden daha cömert davranabilir.”
“Savaş hiçbir şeyi çözümlemez.”
“Bir gün her şeyi bırakacağım,” dedi
“Yani ne demek istiyorsun?”
“Ben de bilmiyorum, ama yaşadığım bu hayat giderek daha tahammül edilmez oluyor.”
“Beraber gidelim.”
“Çünkü bir kitap bir dikilitaştan ya da bir piramitten daha uzun ömürlüdür.”
Seti, belirli aralarla hayret edilecek bir yöntem kullanarak onun hayallerini yıkmış, gerçek benliğine kavuşması için onu aydınlatmıştı. Tıpkı bir aslanın, aslan olmak için doğması gibi, Ramses bir hükümdar olarak doğduğunu hissediyordu.
Daha önce sandığının tam aksine, seçme özgürlüğüne sahip değildi. Kader Ramses’in yolunu çoktan çizmişti ve Seti bu çizgiden uzaklaşmaması için ona göz kulak oluyordu.
İnsanları yönetmek için cesaretin tek başına yeterli olduğunu mu sanıyorsun?
Ben sadece yılanlara güvenirim. Onlar doğanın buyruklarına uyarlar ve asla ihanet etmezler. Söz konusu insanlar olunca durum farklıdır. İnsanlar bütün ömürlerini hileyle ve dolandırıcılıkla geçirirler
Yılanlar korkunç düşmanlardır, ama en azından yalan söylemezler.
İktidar oyunları sandığından çok daha acımasızdır. Bu oyunların içinden galip çıkabilmek için yiğitlik yeterli olmaz.
Bu kadar çok yeteneğin insanı endişelendirmemesi imkânsızdı. Toplumun herhangi bir bölümünde olduğu gibi sarayda da, yaşantıları güvenlik altına alınan sıradan insanlar, değersizliklerini daha çok belirginleştiren güçlü kişiliklerden hoşlanmıyorlar, hatta onlara düşman kesiliyorlardı.
insanları yönetmek için cesaretin tek başına yeterli olduğunu mu sanıyorsun.?
Mutluluk dönemlerinde herkes başarının sorumlusu olarak kendini görür. Ama felaket gelmeye görsün, tek suçlu sensindir.
Kime iyilik etmişsen o sana daha çok ihanet edecek. Zengin olması için yardım ettiğin fakir seni sırtından bıçaklayacak. Elini uzattığın kimse senin aleyhine komplolar kuracak. Yakınlarından ve astlarından daima kuşku duy, yalnız kendine güven. Felaket günü gelip çattığında sana hiç kimse yardım etmeyecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir