İçeriğe geç

Tek İsim, Tek Kader Kitap Alıntıları – John Green

John Green kitaplarından Tek İsim, Tek Kader kitap alıntıları sizlerle…

Tek İsim, Tek Kader Kitap Alıntıları

İnsanın neden öğretmen olmak isteyebileceğini aklım almıyor. Yani düşünsene, tüm gününü ya senden nefret eden ya da iyi not almak için kıçını yalayan bir grup çocukla geçiriyorsun. Seni sen olduğun için asla sevmeyecek insanlarla sürekli vakit geçirmek bir yerden sonra insana koyar diye düşünüyorum. Bu kadar sadist ve ezik olmasalar onlara acırdım. Sadist olanların tüm derdi iktidar ve kontrol. Bir şeyler öğretiyorlar çünkü diğerlerinin üstünde baskı kurmak için resmi bir sebepleri oluyor. Geri kalanların neredeyse hepsi ezik; başka hiçbir şey yapamayacak kadar aciz olanlardan, lisedeyken hiç arkadaşları olmadığı için öğrencilerin en yakın arkadaşı olmaya çalışanlara kadar. Bir de sınavlar bittikten sonra ağızlarından çıkan her kelimeyi hatırlayacağımızı ciddi ciddi düşünenler var. Tabi canım, tabi.
Seni açık görüşlü bir erkek sanmıştım
Seni kibirli,bencil, sersem
Yolumu tamamen şaşırmama rağmen vefalı atımdan asla inmem!
Bir zamanlar karşılık bulup da bitmiş bir aşkı atlatamayabilirsin.
Dünya merhametsiz diye pimsiz bombaydım..
Küçükken babam bana hep , Dilediğin insanla arkadaşlık edebilirsin ve dilediğin gibi burnunu karıştırabilirsin fakat arkadaşının burnunu karıştıramazsın, derdi.
“hayatım şu anda paramparçaymış gibi hissediyorum. etrafta bir sürü kağıt parçası var sanki ve birisi vantilatörü açmış gibi. ama seninle konuşmak vantilatör kısa süreliğine de olsa kapanmış hissi veriyor. sanki bir şeyler artık anlam kazanıyormuş gibi.”
Sanırım artık bir şeyler anlam kazanıyormuş gibi. Parçalarımı topluyorsun ve bunu için minnettarım.
Kendimi öldürmekle etrafımdaki herkesi öldürmek arasında sürekli gidip geliyorum.
“Bazen hakikati dile getirmezsen o hakikatin asla gerçekleşmediğini düşünüyorum ”
“-Seninle bir dakika konuşabilir miyiz?’
‘-Benimle milyonlarca dakika konuşabilirsin.”
“Bir şeyler kırıldığı zaman onların tekrar bir araya gelmesini engelleyen, kırılma eylemi değildir. Sebebi ufak bir parçanın kaybolmasıdır Artık son iki parça istese bile bir araya gelemez. Tüm şekil değişmiştir.”
“En çok ümit ettiğin şeyler sonunda seni mahveden şeylerin ta kendisi oluyordu.”
“-Sevginin nesi iğrenç biliyor musun?
-Nesi?
-Gerçeklere sıkı sıkıya bağlı olması.”
“Tüm çiçekler
Büyümek için
Işık aramaz.”
“As beni
Ölü bir gül gibi
Koru beni
Yapraklarım dökülmesin
Ta ki sen dokunana dek
Dokun ki eriyeyim.”
“Sonraki yirmi dakikayı onun karşısında oturarak geçirmemek için her şeyimi verirdim çünkü sessizliği rahat bırakmak gerektiğine kesinlikle inanmıyor. Hemen konuşarak doldurması lazım sanki. Ona zihnindeki seslerin zaten bu işe yaradığını, sessizliğin bu şekilde doldurulması gerektiğini söylemek isterdim. Ama kendisi düşüncelerini yüksek sesle dile getirmediği sürece onlarla yalnız kalmak istemiyor.”
“ Bir de nbr var. Hal hatır sorarken bile iki harf eksik yazabilecek kadar üşengeçsen hatırımı sorma zaten.”
“Geçen sene bir ara onun kasveti benim karanlığımla karşılaştı ve Maura bunun iyi bir bileşim olduğuna karar verdi.”
“Kendimi öldürmekle etrafımdaki herkesi öldürmek arasında sürekli gidip geliyorum. Elimdeki tek seçenek bu gibi. Diğer her şey zaman kaybı.”
“İnsanlar gerçekten aptal, ‘dedi Tıfıl. ‘Sanki aşık olmak kötü bir şeymiş gibi.”
Kendimi öldürmekle etrafımdaki herkesi öldürmek arasında sürekli gidip geliyorum
Bir şeyler kırıldığı zaman onların tekrar bir araya gelmesini engelleyen, kırılma eylemi değildir. Sebebi ufak bir parçanın kaybolmasıdır artık son iki parça istese bile bir araya gelemez. Tüm şekil değişmiştir.
Sevgi en sık görülen mucizedir.
En çok ümit ettiğin şeyler sonunda seni mahveden şeylerin ta kendisi oluyordu.
Can acısı vardır. Kalp ağrısı vardır. Bir de kalp ağrılı can acısı vardır.
“Fark etmediysen, insanlar bayağı acayip.”
Seni sevemeyecek birini neden sevesin ki?
Sanki bir şeyler anlam kazanıyormuş gibi. Parçalarımı topluyorsun ve bunun için minnettarım.
Bazısının hayatı, bazısının müziği var işte.
Bir de nbr var. Hal hatır sorarken bile iki harf yazamayacak kadar üşengeçsen hatırımı sorma zaten, göt lalesi.
Ben kimsenin hayatında yardımcı rol oynamak istemiyorum.
I am constantly torn between killing myself and killing everyone around me. Those seem to be the two choices. Everything else is just killing time.
.
İçinizi görebilselerdi, insanların sizi daha çok isteyip istemeyeceğini hiç merak ettiniz mi ?

Bunu hep merak etmişimdir. İnsanlar beni kendimi gördüğüm gibi görseler, anılarımda yaşasalar kimse beni sever mi?

.

Sevgi en sık görülen mucizedir.
Bazen bazı konularda hile yapabilirsin ama asla insanları aldatma. Çünkü bir kez başladın mı bırakmak çok zor olur. Yapmanın ne kadar basit olduğunu görürsün.
İyi bir insan olmayı asla beceremeyecektim.
Ne önemli biliyor musun? Kimin uğrunda ölebileceğin.
Herkesi mutlu etmek için uğraşıp didindiğin halde tek bir kişinin bile bunu görmemesi nasıl bir his, fikrin var mı?
Bir şeyler kırıldığı zaman onların tekrar bir araya gelmesini engelleyen, kırılma eylemi değildir. Sebebi ufak bir parçanın kaybolmasıdır Artık son iki parça istese bile bir araya gelemez. Tüm şekil değişmiştir.
Gelişigüzel sorular tüm sorular arasında en gelişigüzel olmayanlardır.
En çok ümit ettiğin şeyler sonunda seni mahveden şeylerin ta kendisi oluyordu.
Can ağrısı vardır. Kalp ağrısı vardır. Bir de kalp ağrılı can acısı vardır.
İstediğim tek şey vardı: kemiklerim çatlayana kadar haykırmak.
Tesadüflere inanmak zor ama başka bir şeye inanmak daha da zor.
Tam şu anda geleceğe gitmek istiyorum. Ya da o olmazsa geçmişe gitmeyi de kabullenebilirim.
Kendimi öldürmekle etrafımdaki herkesi öldürmek arasında sürekli gidip geliyorum.
Seni sevemeyecek birini sevebilirsin çünkü karşılıksız aşkı atlatabilirsin ancak bir zamanlar karşılık bulup da bitmiş bir aşkı atlatamayabilirsin.
Seni sevemeyecek birini neden sevesin ki?
Ama en çok ümit ettiğin şeyler en sonunda seni mahveden şeylerin ta kendisi oluyordu.
sessizliğin huzurlu olduğunu düşünürsünüz. ama aslında acı vericidir.
Beni dinlemiyorsun. Beni seviyormuşsun gibi bile görünmüyorsun.
kendime hiçbir şey hissetmediğimi söylememe rağmen bunun yalan olduğunu itiraf edebilmem için dakikalar geçmesi gerekti. vicdan azabı çektiğimi ya da pişmanlık duyduğumu, hatta suçluluk hissettiğimi söylemek isterdim. fakat bu kelimelerin hiçbiri yeterli değildi. hissettiğim şey utançtı. su katılmamış, tiksinç bir utanç. olduğum kişi olmak istemiyordum. demin yaptığım şeyi yapan bir insan olmak istemiyordum.
ben de insanım. benim de sorunlarım var. senin problemlerin gibi olmayabilirler ama yine de problemler.
Sana bir bilim sorum var.
Gülümseyip başıyla onayladı. Vardır tabii. Eskiden benimle hiçbir şekilde ilgilenmezken şimdi erkek arkadaşım var diye bana bu kadar fazla ilgi gösterebilmenin bilimsel açıdan nasıl mümkün olduğunu merak ediyorsun. Ne yazık ki bilim, erkek psikolojisinin gizemleri karşısında hayrete düşüyor.
Günün birinde, dedim kendime sürekli, gerçekten susmayı ve umursamamayı öğreneceksin.
bir şeyler kırıldığı zaman onların tekrar bir araya gelmesini engelleyen, kırılma eylemi değildir. sebebi ufak bir parçanın kaybolmasıdır artık son iki parça istese bile bir araya gelemez. tüm şekil değişmiştir.
ağlamaya başlamıştı ama umursamıyordum. gözyaşları onun işine yarıyordu, benim değil.
Yani sevgi ve gerçeklerin birbirine bağlı olmasından bahsediyorum. Birbirlerini mümkün kılıyorlar.
Ama söz konusu başka insanların kalp kırıklıkları oldu mu, kendi ilişkilerini nasıl sürdürmesi gerektiğini bilmeyen birine göre dâhi kesiliyor.
en çok ümit ettiğin şeyler sonunda seni mahveden şeylerin ta kendisi oluyordu.
keşke ben başka biri olsaydım ama asla yaptıklarımdan ve başıma gelenlerden kurtulamayacağımı biliyordum.
hayatın tam da burada. ve evet, bok gibi. hayatlar genellikle böyle oluyor zaten. o yüzden bir şeylerin değişmesini istiyorsan yeni bir hayata yelken açman gerekmiyor. kıçının üstünde oturma yeter.
Onu iltifatlara boğmak istediğim gerçekti, mesafemi korumak istediğim de. Benden hoşlanmasını istediğim gerçekti, istemediğim de.
Jane: Evet. Bazısının hayatı, bazısının da müziği var işte.
Ben: Bazısının ikisi de yok.
facebook’ta tanımadığım birinden arkadaşlık talebi gelmiş, profiline bakmadan sildim çünkü doğal bir şeymiş gibi gelmiyor. bence arkadaşlık bu kadar kolay kurulmamalı.
Aslında bırakın diğer tipleri, benim tipim dediklerimi bile o kadar sevmiyordum. Aseksüel filan olduğumdan değil Romantizm Trajedisi’ni katlanılmaz bulduğumdan.
Birilerini umursamanın sonunda başına kötü şeyler geleceğine güvenebilirsin, dedim ki doğruydu. Umursamak kimi zaman felaketle sonuçlanmıyordu. Sonu her zaman felaketti.
Güldü. Sen de bizim teknemizsin, oğlum. Tekneye harcanacak onca para, dünyayı gezerken geçirilecek onca zaman yerine, bizim de oğlumuz var. Yat dediğin, altı üstü bir tekne. Ama sen parayla satın alınamazsın, bir şeylere indirgenemezsin. O teknelerin gözümde metelik kadar değeri yok. Tekrar televizyona dönüp bir saniye sonra devam etti. Seninle o kadar gurur duyuyorum ki kendimle gurur duyuyorum adeta. Bunu biliyorsundur umarım.
Weltschmerz. Dünyanın ; olduğu haliyle, senin olmasını gerektiğini düşündüğün halinin hizaya girmediğinde duyduğun bunalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir