Necib Mahfuz kitaplarından Yağmurda Aşk kitap alıntıları sizlerle…
Yağmurda Aşk Kitap Alıntıları
Polisler birer şeytandır. Hayatı dünya üzerinde nasıl cehenneme çevireceklerini bilirler ve solgun yüzlere ateş üflerler. İnsanların kapısını, ziyarete gelen arkadaşları gibi nazikçe çalarlar, sonra evlerinde fırtına gibi eser ve yıkıp geçerler.
Bir insan yalnızlık dışında her şeye alışabilir.
Yine de, kırk yaşındaki bir adam için en tehlikeli şey, başarısızlıkla sonuçlanmış bir aşk macerasının kendisini mahvetmesine izin vermesi.
En yanlış kararlarımız, fazlasıyla duygusalken aldığımız kararlardır.
Delilik, yaşadığımız yılların ayırt edici özelliği.
Onurlu bir hayat yalan üzerine kurulamaz.
Sorunlar büyüdükçe, bir insanın mutluluğu ararken elinden geleni yapmaya hakkı vardır.
İnsanın ülkesi, nerede mutluluk ve onurlu bir hayat bulabiliyorsa orasıdır.
Anayurt yalnızca bir toprak ve coğrafi sınırlar demek değildir. Anayurt, insanın fikren ve ruhen ait olduğu yerdir!
Zaten yenilgi, içilmesi gereken acı bir ilaç gibi. Etkileri beynin bir merkezinden diğerine kayabilir ama asla silinmez.
Bu hayattaki asıl mücadele gerçeklerle masallar arasında.
Kaderimizi kontrol edebildiğimiz sürece zamanın bir önemi yok.
Çoğunlukla oyalanma ihtiyacıyla hareket ederiz. Ama bizi gerçek aşk dışında hiçbir şeyin tatmin etmediği bir zaman da gelir.
| Ben de arada sırada kendimi bunalımda hissedebiliyorum. Ama bununla nasıl başa çıktığımı biliyor musun? Ölen binlerce insanı ve bizi bekleyen onca olasılığı düşünüyorum, çok geçmeden kendi mutsuzluğum daha önemsiz görünmeye başlıyor. |
Bunalımda değilim. Hayatıma devam ediyorum ama bir tadı yok.
| “Kadın bilgeliğin somut örneğidir ve dünya üzerinde tapılmayı hak eden tek yaratıktır. |
Bir insan yalnızlık dışında herşeye alışabilir.
Politikadan kaçış yok. Soluduğumuz havanın ta kendisi politika.
Evlilik bir çeşit iç göçtür.
Hangi şekle bürünürse bürünsün, hangi ismi alırsa alsın, her türlü köleliği reddediyorum.
Olanlar neden oldu?
Oldu, çünkü dini ve ahlaki değerlerimizi kaybettik!
Oldu, çünkü dini ve ahlaki değerlerimizi kaybettik!
Kadınlar bilgeliğin somut örneğidir. Dünya üzerinde tapılmayı hak eden tek yaratıktır.
Her ne oluyor ya da olmuşsa, ölüm gerçek.
Bu hayattaki asıl mücadele gerçeklerle masallar arasında..
İnsanın ülkesi, nerede mutluluk ve onurlu bir hayat bulabiliyorsa orasıdır.
Anayurt yalnızca bir toprak ve coğrafi sınırlar demek değildir. Anayurt insanın fikren ve ruhen ait olduğu yerdir!
Kalp, zihnin hayal edebileceğinden daha fazlasını bilir!
“Bu bir savaşçının ya da sevginin azmi değil,” diye düşünü Marzuk. “Savaşçının taş gibi kalbini saran zırh olmanın dışında aşkın yaşayıp yaşamadığını nasıl bilebilirim ki? Zaten Fitnat’ın âşık olduğu kişi artık yok.”
“İkimiz birlikte iflas edene kadar bekleyemeyiz.”
“Çok fazla endişeleniyorsun. Dünya senin hayal ettiğinden çok daha iyi bir yer.”
“Umarım ileride benim uğruma daha fazla işi geri çevirmezsin.”
“Ahmet Rıdvan’la olsa bile mi?”
“Ahmet Rıdvan’la olsa bile.”
“Ama ben kararlıyım.”
“Bunu reddediyorum! diye bağırdı Marzuk çaresizlik içinde.
“İkincil bir rolü kabul eder miydin?”
“Sıradan bir işten daha iyi olamaz.”
Fitnat endişe içinde, “Bana gerçekten ne hissettiğini söyle,” dedi.
“Sen kendi alanında çalışabilirsin, bırak ben de asıl işime geri döneyim.”
Kollarını boynuna dolayıp kocasının yanağından öperken, “Sen benim aşkımın kurbanısın!” dedi Fitnat.
Duyduğu kızgınlığı gizleyerek “Burada acıma duygusuna yer yok,” dedi Marzuk.
Fitnat, “Ama ben seni baştan aşağı seviyorum!” dedi sitem ederek.
Marzuk onu yanağından öptü, sonra, “Dinle beni. Oyunculuğa karşı hevesimi yitirdim,” dedi.
Derinden etkilenen Fitnat bakışlarını ondan öteye çevirdi. “Bunun artık benim için hiçbir önemi yok,” diye üsteledi ardından. Bir süre sessiz kaldı, sonra da, “Gerçekten önemli olan şey aşkımız,” dedi.
“Eğer uçabiliyorsak emeklememiz delilik olur!” dedi Marzuk.
“Ne demek istiyorsun?”
Marzuk yanıt vermedi. Çenesini sıktı, böylelikle yüz hatlarındaki sahte sertlik ortaya çıktı.
“Sen paranoyaksın!”
“Acıma duygusuna karşı dikkatli ol,” dedi Marzuk gülümseyerek.
“O kelimeyi söylemeyi bırak!” diye bağırdı Fitnat sinirli bir şekilde.
“İsteklerin benim için emirdir.”
“Çözümü olmayan durumlar ne kadar üzücü,” dedi Fitnat içini çekerek.
“Ne kadar karmaşık olursa olsun bütün durumların bir çözümü vardır.”
“Evet, ama insanın onuruna, mutluluğuna ya da ikisine birden mal olabilir.”
“Yine de iradeyi felce uğratan eylemsizlikten iyidir.”
“Buna katılmıyorum.”
Marzuk iyice sinirlenerek “Hayal ettiğimiz mutluluğu bulamadığımızı görmemiz gerekiyor,” dedi.
“Bana hakaret ediyorsun!” diye bağırdı Fitnat, ses tonu akacak gözyaşlarının habercisiydi.
“Söylediklerimde hakaret içeren hiçbir şey yok.”
“Bu senin düşüncen.”
“Ortak bedenimize kanat takmak istemiştik, ama kanatlar koltuk değneklerine dönüştü!”
“İstediğim tek şey sevdiğim adamla evlenmekti,” dedi Fitnat ona karşı gelerek.
“Lütfen özürlerimi kabul et,” dedi Marzuk ve onu göstermelik bir şekilde öptü.
Sonra ayağa kalkarken, “Ben yürüyüşe çıkıyorum,” dedi.
“Gecenin bu saatinde mi?”
“Bu saatte yürümek iyi bir ilaçtır,” diye yanıtladı Marzuk, emin adımlarla kapıdan çıkarken.
“İkimiz birlikte iflas edene kadar bekleyemeyiz.”
“Çok fazla endişeleniyorsun. Dünya senin hayal ettiğinden çok daha iyi bir yer.”
“Umarım ileride benim uğruma daha fazla işi geri çevirmezsin.”
“Ahmet Rıdvan’la olsa bile mi?”
“Ahmet Rıdvan’la olsa bile.”
“Ama ben kararlıyım.”
“Bunu reddediyorum! diye bağırdı Marzuk çaresizlik içinde.
“İkincil bir rolü kabul eder miydin?”
“Sıradan bir işten daha iyi olamaz.”
Fitnat endişe içinde, “Bana gerçekten ne hissettiğini söyle,” dedi.
“Sen kendi alanında çalışabilirsin, bırak ben de asıl işime geri döneyim.”
Kollarını boynuna dolayıp kocasının yanağından öperken, “Sen benim aşkımın kurbanısın!” dedi Fitnat.
Duyduğu kızgınlığı gizleyerek “Burada acıma duygusuna yer yok,” dedi Marzuk.
Fitnat, “Ama ben seni baştan aşağı seviyorum!” dedi sitem ederek.
Marzuk onu yanağından öptü, sonra, “Dinle beni. Oyunculuğa karşı hevesimi yitirdim,” dedi.
Derinden etkilenen Fitnat bakışlarını ondan öteye çevirdi. “Bunun artık benim için hiçbir önemi yok,” diye üsteledi ardından. Bir süre sessiz kaldı, sonra da, “Gerçekten önemli olan şey aşkımız,” dedi.
“Eğer uçabiliyorsak emeklememiz delilik olur!” dedi Marzuk.
“Ne demek istiyorsun?”
Marzuk yanıt vermedi. Çenesini sıktı, böylelikle yüz hatlarındaki sahte sertlik ortaya çıktı.
“Sen paranoyaksın!”
“Acıma duygusuna karşı dikkatli ol,” dedi Marzuk gülümseyerek.
“O kelimeyi söylemeyi bırak!” diye bağırdı Fitnat sinirli bir şekilde.
“İsteklerin benim için emirdir.”
“Çözümü olmayan durumlar ne kadar üzücü,” dedi Fitnat içini çekerek.
“Ne kadar karmaşık olursa olsun bütün durumların bir çözümü vardır.”
“Evet, ama insanın onuruna, mutluluğuna ya da ikisine birden mal olabilir.”
“Yine de iradeyi felce uğratan eylemsizlikten iyidir.”
“Buna katılmıyorum.”
Marzuk iyice sinirlenerek “Hayal ettiğimiz mutluluğu bulamadığımızı görmemiz gerekiyor,” dedi.
“Bana hakaret ediyorsun!” diye bağırdı Fitnat, ses tonu akacak gözyaşlarının habercisiydi.
“Söylediklerimde hakaret içeren hiçbir şey yok.”
“Bu senin düşüncen.”
“Ortak bedenimize kanat takmak istemiştik, ama kanatlar koltuk değneklerine dönüştü!”
“İstediğim tek şey sevdiğim adamla evlenmekti,” dedi Fitnat ona karşı gelerek.
“Lütfen özürlerimi kabul et,” dedi Marzuk ve onu göstermelik bir şekilde öptü.
Sonra ayağa kalkarken, “Ben yürüyüşe çıkıyorum,” dedi.
“Gecenin bu saatinde mi?”
“Bu saatte yürümek iyi bir ilaçtır,” diye yanıtladı Marzuk, emin adımlarla kapıdan çıkarken.
“Çözümü olmayan durumlar ne kadar üzücü,” dedi Fitnat içini çekerek.
“Ne kadar karmaşık olursa olsun bütün durumların bir çözümü vardır.”
“Evet, ama insanın onuruna, mutluluğuna ya da ikisine birden mal olabilir.”
“Yine de iradeyi felce uğratan eylemsizlikten iyidir.”
“Buna katılmıyorum.”
“Ne kadar karmaşık olursa olsun bütün durumların bir çözümü vardır.”
“Evet, ama insanın onuruna, mutluluğuna ya da ikisine birden mal olabilir.”
“Yine de iradeyi felce uğratan eylemsizlikten iyidir.”
“Buna katılmıyorum.”
“Eğer uçabiliyorsak emeklememiz delilik olur!”.
Eğer uçabiliyorsak emeklememiz delilik olur!” dedi Marzuk.
Bir insan yalnızlık dışında her şeye alışabilir.
İnsanın ülkesi, nerede mutluluk ve onurlu bir hayat bulabiliyorsa orasıdır.
Hayatın bizden istediği şeyler zor: zayıflık ve kuvvet, aptallık ve bilgelik, nezaket ve kabalık, cehalet ve bilgi, çirkinlik ve güzellik, haksızlık ve adalet, kölelik ve özgürlük. Ben bunların hepsini nasıl başarabilirim ki? Ne hırslıyım ne de işleri halletmek için bir işe yarayacak konumdayım. Yaşayacak çok uzun bir hayatım da kalmadı. Ama seni seviyorum, Mısır. O yüzden sana olan sevgimin yanı sıra hayatı ahmak veda saatlerinde de sevdiğimi fark edersen beni affet
Kenarda durup insanların acı çekmesini, ezilmesini, esir edilmesini seyrediyorlar, ama aşk ve sefayla karşılaşınca açgözlü insanlara dönüşüyorlar.
Bu hayattaki asıl mücadele gerçeklerle masallar arasında.
“Kalp, zihnin hayal edebileceğinden daha fazlasını bilir!”
Anayurt sadece bir toprak ve coğrafi sınırlar demek değildir. Anayurt, insanın fikren ve ruhen ait olduğu yerdir!
“ Bir insan yalnızlık dışında her şeye alışabilir.”
“ Hiçbir şey insanoğlunu bir facia kadar arıtamaz.”
“ Barış, savaş kadar çok felaket getiriyor.”
“ Kalplerimizin zevk uğruna kırılmasına izin vermedik, o yüzden gerçek aşk için de kırılmasına izin vermemeliyiz.”
“ Büyük bir aşk bir dakikada ölür ve yerini yeni bir aşka bırakır mı?”
“ İnsanın ülkesi, nerede mutluluk ve onurlu bir hayat bulabiliyorsa orasıdır.”
“ Uzayın derinliklerinde farklılıkların eriyip gittiği ve yıkıcı tutkuların silinip yok olduğu bir nokta olmalı.”
“ Anayurt yalnızca bir toprak ve coğrafi sınırlar demek değildir. Anayurt, insanın fikren ve ruhen ait olduğu yerdir.”
“ Savaştan bahsedilmeyen bir yeri nerede bulabilirim?”
“ Evlilik bir çeşit iç göçtür.”
“ Kadın bilgeliğin somut örneğidir ve dünya üzerinde tapılmayı hak eden tek yaratıktır.”
“ Kalp, zihnin hayal edebileceğinden daha fazlasını bilir.”
“ Bu hayattaki asıl mücadele gerçeklerle masallar arasında.”
“ Ahlaki değerlerimiz bir yanılsama. Çıkar dışında hiçbir şeye dayanmıyor.”
İki bardak limonata ısmarlarken aklındaki konu hakkında konuşmak için can atıyordu. Ancak içinden, Bırak kelimeler kendi isteğiyle, kendi bildiği zamanda dökülsün. Böylesi kesinlikle daha iyi, diye geçirdi.
Bırak kelimeler kendi isteğiyle, kendi bildiği zamanda dökülsün. Böylesi kesinlikle daha iyi.
Kalbim Hissettiğim şeyi sözcüklere nasıl aktaracağımı bilmiyorum.
Peki ama dünya nereye gidiyor?
Yine de yeryüzünde insanların savaş ve istekleri dışında meşgul oldukları tek bir şey yok.
Bu hayattaki asıl mücadele gerçeklerle masallar arasında.
Etrafımızdaki insanların dertlerini bir düşün, o zaman kendi dertlerin o kadar da kötü görünmeyecek.
Kenarda durup insanların acı çekmesini, ezilmesini, esir edilmesini seyrediyorlar, ama aşk ve sefayla karşılaşınca açgözlü aslanlara dönüşüyorlar.
Bir insan yalnızlık dışındaki her şeye alışabilir.
Eğer uçabiliyorsak emeklememiz delilik olur.
Ölmeyi hak eden birisinin, uygun nitelikleri olmayan birisi tarafından öldürülmesinin, suç olarak düşünülmesi esefle karşılanacak bir şey!
Kalp, zihnin hayal edebileceğinden daha fazlasını bilir.
Gerçek şu ki: Seni dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum.
Bu dünya nereye gidiyor?
İnsanın ülkesi, nerede mutluluk ve onurlu bir hayat bulabiliyorsa orasıdır.
İnsanın ülkesi, nerede mutluluk ve onurlu bir hayat bulabiliyorsa orasıdır.