John Steinbeck kitaplarından Kısa Süren Saltanat kitap alıntıları sizlerle…
Kısa Süren Saltanat Kitap Alıntıları
Bana kalırsa bütün insanlar, ilgi göstermedikleri alanlarda dürüsttürler. İlgi gösterdikleri alanlarda da çoğu insanlar hassastırlar.
“İnsanın kendi içindeki günahı ayırıp izole etmesi zor. Başkalarındakini görmek kolay ama kendimizde olunca, günahlar hep bir ihtiyaç temeline ya da iyi niyet temeline oturur.
Aklıma Julius Caesar geldi de. O da kalkışmıştı aynı şeye bir kere. Beş lejyonla Vercingetorix’i kuşattı. Galya’ya barış getirdi.
Belki de Galya barış istemiyor. dedi Tod.
Demek Belki de barışı getiren Caesar değildi.
Belki Galya’yı ancak Galyalılar barışa kavuşturabilir.
Belki de Galya barış istemiyor. dedi Tod.
Demek Belki de barışı getiren Caesar değildi.
Belki Galya’yı ancak Galyalılar barışa kavuşturabilir.
Erkekler ya çocuktur, ya da ihtiyardır İkisinin arasında başka bir şey yoktur.
İnsanın kendi içindeki günahı ayırıp izole etmesi zor. Başkalarındakini görmek kolay, ama kendimizde olunca, günahlar hep bir ihtiyaç temeline ya da iyi niyet temeline oturur.
Benim yolumun tabanı,yapılmış hatalarla döşeli.
İnsanoğlunun bahtsızlığı, yaptığını iyi yapmak istemesidir. Hiç yapmak istemedikleri şeyleri bile.
+ Biri çıksa da, güç insanı yozlaştırır, mutlak güç ise mutlak yozlaştırır dese, ne derdin?
– “Güç yozlaştırırmaz,” dedi Pippin. “Korku yozlaştırır. Belki gücü kaybetme korkusu.”
– “Güç yozlaştırırmaz,” dedi Pippin. “Korku yozlaştırır. Belki gücü kaybetme korkusu.”
Bana kalırsa bütün insanlar, ilgi göstermedikleri alanlarda dürüsttürler. İlgi gösterdikleri alanlarda da çoğu insanlar hassastırlar.
Ticaretin birinci işlevi talebi yaratmak, ikincisi de onu tatmin etmektir. İnsanlara buna ihtiyacınız var denmeseydi, bir sürü şey hiç yapılmamış olurdu.
Liberal hükümetlere karşı güvensizlik göstermek, daha sorumlu davranışlı saydıkları nispeten otoriter hükümetleri desteklemek Amerikan dış politikasının temel ilkelerindendır.
Erkekler ya çocuktur, ya da ihtiyardır.
Birçok insan öğüt ver der ama, pek azı bunu gerçekten ister, hiçbiri de öğüdü tutmaz.
İnsanın kendi içindeki günahı ayırıp izole etmesi zor.. başkalarındakini görmek kolay, ama kendimizde olunca, günahlar hep bir ihtiyaç temeline ya da iyi niyet temeline oturur.
“İnsanoğlunun bahtsızlığı, yaptığını iyi yapmak istemesidir. Hiç yapmak istemedikleri şeyleri bile.”
Güç yozlaştırmaz, korku tozlaştırır. Belki gücü kaybetme korkusu..
Bana kalırsa bütün insanlar, ilgi göstermedikleri alanlarda dürüsttürler.
Erkekler çocuk gibidir. Bazen de şımarık çocuk gibidir.
Erkekler çocuk gibidir. Bazen de şımarık çocuk gibidir.
Kral, “Ona göz kulak ol,” dedi. “Bir insan bir insana ne kadar göz kulak olabilirse tabii.”
-Durum o kadar mı kötü? O kadar mı öfkeliler?
“-Yanlışlarını yüzlerine vurdunuz. Sizi bağışlamaları çok zor olur.”
“-Yanlışlarını yüzlerine vurdunuz. Sizi bağışlamaları çok zor olur.”
Çocuklarda olsun, yetişkinlerde olsun, gerilim ancak 2 yolla rahatlar: Biri gülmek, diğeri ağlamaktır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Düşmanın bize yapamadığını biz kendi kendimize yapıyoruz.
Eğer dünyanın en büyük zekası, kendisinden sonra gelen 50 büyük zekanın önüne çıkıp önemli bir sorunu, dünyanın ölüm kalımı ile ilgili bir sorunu onlarla tartışmak zorunda kalsa ve eğer o en zeki adam, meşguliyetinden ötürü pantolonunun düğmelerini iliklemeyi unutmuş olsa, karşısındaki 50 en zeki adamın onun dediklerini duymayacaklar bir yana, kahkahalarını bile tutamayacakları kesindir.
Ama, biliyor musunuz, birkaç yıl geçtikten sonra ben kendimi giyinik olduğum zamanlarda, çıplakken olduğumdan daha çıplak hissetmeye başladım.
“Şu anda ben de kendimi pek çıplak hissediyorum,” dedi Kral.
“-Elbette ediyorsunuzdur. Alışmak uzun zaman ister, bir çok hata yapılması gereklidir.”
“-Elbette ediyorsunuzdur. Alışmak uzun zaman ister, bir çok hata yapılması gereklidir.”
Yalnızlığını kabulleniyordu, ama bir çözüm, bir kurtuluş bulma isteğini gemleyemiyor, onu da hiç bir yerde bulamıyordu.
Ağaç kurtları bürümüş bu canım memleketi!
Herkes herkesi soyuyor, sonunda çalacak bir şey bile kalmıyor.
İyi talihe güvensizlik, insanın yapısında vardır.
Tarihsel olayları, olup bittikten sonra tarihçi gözüyle açıklamak âdettendir. Tarihçilerin pek azı sebepleri “insanların duygularında” aradı.
Ben huzur istiyorum…
Bir kralın amacının, halkının refahı olduğunu unutuyorsun, dostum. “Tüm halkının” refahı!
Ben birkaç Teksas’lı tanıdım: Bana çok demokrat insanlar gibi geldi.
“Amerika’yı hiç anlayamıyorum,” dedi kral.
“-Biz de anlayamıyoruz efendim.”
Belki de insanlar ne görmeyi bekliyorlarsa onu görüyorlar.
Harun Reşit gibi tebdil-i kıyafet gezmeyi bile düşünmüştü.
İnsanın kendi içindeki günahı ayırıp izole etmesi zor.
Kral olmak pek de o kadar eğlenceli bir şey değildir.
Âdetler, özellikle de anlamsız âdetler genelde yasalardan daha güçlüdür.
Güç yozlaştırmaz. Korku yozlaştırır!
Belki gücü kaybetme korkusu…
Belki gücü kaybetme korkusu…
Güç insanı yozlaştırır, mutlak güç ise mutlak yozlaştırır…
Herkesin iyi olsun diyor oysa insanlar iyi değildir!
Sanıyorum, kimse kendisinin budala olduğunu kabullenmeye yanaşmaz.
Duyduğuma göre, namussuzluğu isteyerek kabullenen adamlar varmış.
Belki de mahvolmamız bu yıl değildir
Sıradan insanlar için basit hırsızlık olan şey, soylular için eski zamanlardan kalma bir haktır.
Dürüst değiller, Charlie amca. Çalıyorlar!
Umut etmekten başka yapılacak bir şey yok!
Bütün kalbimle umut ediyorum
Başarıya ulaşmak için gerekli tüm çabaları gösteremeyecek kadar tembel, tüm kusurların suçunu üstlenemeyecek kadar da korkak idi.
Yaşlı, hasta, budala, yorgun, kurnaz, hatta yurdunun geleceği için tehlikeli bir adama bile gidip, “vatanın sana, yalnız sana ihtiyacı var” deseler, kürsüye sedyeyle taşınıp yeminini etmeye de, canını vermeye de razı olur.
Fransa’nın sana ihtiyacı olduğunu söyleyeceklerdir:
Ne burada, ne başka ülkelerde, bu söze karşı koyabilen kimseye rastlanmış değildir.
Ne burada, ne başka ülkelerde, bu söze karşı koyabilen kimseye rastlanmış değildir.
Ülkenin partiler ve gruplar üstü bir devamlılığa ihtiyacı var.
Kralcılar, Cumhuriyet’in damarlarında bir “pıhtı” gibiydi.
Kralcı Parti gerçi kalabalık ve zengin olmadığı için pek sesini de çıkaramazdı ama, sımsıkı örülmüş, birbirine ihtirasla bağlı bir gruptu.
Kralcı Parti gerçi kalabalık ve zengin olmadığı için pek sesini de çıkaramazdı ama, sımsıkı örülmüş, birbirine ihtirasla bağlı bir gruptu.
Eskiden krallık olup da sonradan başka rejime dönmüş her ülkenin kralcıları, amaçlarından asla vazgeçmezler.
Ülke şu anda bir dört yol ağzında bulunuyor:
Pis, açgözlü ve yeteneksizlerin yönetiminde; içi kin dolu, durmadan dır dır eden, 3. sınıf bir güç durumuna düştü.
Büyük tarihi kararlar, genellikle ufacık, uçarı nedenlerden kaynaklanır.
Çok garip yaratıklardır bu erkek milleti.
Erkekler çocuk gibidir. Bazen de şımarık çocuk gibidir.
Bir çok insan öğüt ver der ama, pek azı bunu gerçekten ister, hiçbiri de öğüdü tutmaz!
“Bütün kalbimle umut ediyorum!.”
“…ben aslında yorgundum ve bunun farkındaydım…”
“… benim yolumun tabanı, yapılmış hatalarla döşeli…”
“İnsan kendisi neyse onu yapar, ilk adım, o insanın ne olduğunu anlamaktır..”
“Çocuklarda olsun, yetişkinlerde olsun, gerilim 2 yolla rahatlar. Biri gülmek diğeri ağlamak..”
“Birçok insan öğüt ver der ama, pek azı bunu gerçekten ister, hiçbiri de öğüdü tutmaz.”
Benim yolumun tabanı,yapılmış hatalarla döşeli.
“İnsan her zaman fazileti umut eder uygulama zamanı gelip çatana kadar.”